Rabbukum a’lemu bikum in yeşe/ yerhamkum ev in yeşe/ yu’ażżibkum(c) vemâ erselnâke ‘aleyhim vekîlâ(n)
Rabbiniz, sizi daha iyi bilir; dilerse acır size, yahut dilerse azap eder size ve seni, onların amellerini gözetmek, onları korumak için göndermedik.
(Elbette) Sizi (amelinizi, niyetinizi, gerçek mahiyetinizi) en iyi Rabbiniz bilir; dilerse size merhamet edip (bağışlayıverir), dilerse sizi azaplandırıp (cezanızı) verir. Biz Seni onların üzerine bir vekil (ve sorumlu kefil) olarak göndermedik. (Görevin sadece tebliğdir ve Hakkın hâkimiyeti için gayrettir.)
Rabbiniz sizin ne olduğunuzu, neye layık olduğunuzu tam olarak bilmektedir, dilerse size acıyıp merhametli davranır, dilerse azap edebilir. Ve seni onların amellerini gözetmek, onları korumak için göndermedik.
Rabbiniz sizi iyi bilir. Sünnetinin, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygun olursa size merhamet eder. Sünnetinin, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygun olursa sizi cezalandırır da. Seni, onlar adına Allah'a karşı savunma yapman, Allah adına da onların üzerinde zor kullanman için görevlendirmedik.
Rabbiniz sizi daha iyi bilir. Dilerse size merhamet eder ve dilerse azab eder. Biz seni onların üzerine bir vekil olarak göndermedik.
Sizi en iyi Rabbiniz bilir; dilerse size merhamet eder, dilerse sizi azablandırır. Biz seni onların üzerine bir vekil olarak göndermedik.
(Onlara söyliyeceğiniz en güzel kelime şudur):”- Rabbiniz, sizi, çok daha iyi bilir. Dilerse tevbeniz sebebiyle size merhamet eder, yahut dilerse (küfür üzere ölmekle) size azab eder”. Seni de (ey Rasûlüm kendilerini imana zorlamak için) üzerlerine bir vekil göndermedik. (Bu âyetin hükmü kıtal âyeti ile nesh edilmiştir.)
Rabbiniz olan Allah sizi daha iyi bilir. İsterse size merhamet eder, isterse sizi azaplandırır. Ve Biz, seni onlara koruyucu ve sorumlu olarak göndermiş değiliz. (Sen ancak uyarıcı ve müjdeleyensin.)
Rabbiniz, sizi en iyi bilendir. Dilerse size merhamet eder; dilerse sizi cezalandırır. Biz, seni onların üzerine bir vekil olarak göndermedik.
Allah sizi iyi bilir, diler sizi bağışlar, dilerse de azap eder, vekil göndermedik seni onlara
Rabbiniz sizi daha iyi bilir. (Durumunuza göre) dilerse size merhamet eder, dilerse sizi cezalandırır. (Resulüm!) Biz seni onlara (zorlayıcı) bir vekil olarak göndermedik.
Rabbiniz sizi tanır, ister ise rahmetini ihsân ider. İster ise küfür üzere imâte ve tecziye ider, seni ânların vekîli olmak içün göndermedik.
Rabbiniz sizi daha iyi bilir. Dilerse size merhamet eder veya dilerse size azabeder. Biz seni onlara vekil olarak göndermedik.
Rabbiniz sizi daha iyi bilir. (Durumunuza göre) dilerse size merhamet eder, dilerse azap eder. Seni de onlara vekil olarak göndermedik.
Sizi en iyi bilen rabbinizdir. Dilerse size merhamet eder, dilerse sizi cezalandırır. Biz seni onlardan sorumlu bir vekil olarak göndermedik.
Rabbiniz, sizi en iyi bilendir. Dilerse size merhamet eder; dilerse sizi cezalandırır. Biz, seni onların üstüne bir vekil olarak göndermedik.
Rabbiniz sizi daha iyi bilir. Dilerse size acır, dilerse sizi cezalandırır. Seni onlara avukatlık yapasın diye göndermedik
Rabbiniz sizi çok daha iyi bilir. Dilerse tevbeniz sebebiyle size merhamet eder, dilerse azab eder. Seni de onların üzerine vekil göndermedik.
Rabbınız sizi daha çok bilir, dilerse size merhamet buyurur, dilerse size azâb eder, seni de üzerlerine vekîl göndermedik
(O îmân etmeyenlere söyleyeceğiniz en güzel söz şudur: Elbette) Rabbiniz sizi (n mahiyetinizi) en iyi bilendir. Dilerse (tövbeniz sebebiyle) size merhamet eder yahut da dilerse (ısrarla hakkı inkâr ettiğiniz için) size azap eder. (Resûlüm!) Biz seni onların üzerine bir vekil olarak göndermedik.
Rabb'iniz sizi daha iyi bilir. Dilerse size merhamet eder veya dilerse size azap eder¹. Seni onlara vekil² olarak göndermedik.
«Rabbiniz sizi çok iyi bilendir. Eğer dilerse sizi esirger, yahud şâyed dilerse sizi azâblandırır». Biz seni onların üstüne bir vekîl göndermedik.
(Onlara söylesinler ki:) “Rabbiniz sizi en iyi bilendir. Dilerse size merhamet eder, dilerse size azâb eder.” Hem seni, onların üzerine vekîl göndermedik.
Rabbiniz, sizi, çok daha iyi bilir. Dilerse (işlediğiniz günahları bağışlayıp) size merhamet eder, dilerse (işlediğiniz suç ve günahları sebebiyle) sizi cezalandırır. Seni de (ey Resul! Kendilerini imana zorlamak için) üzerlerine bir vekil (otorite) göndermedik.*
Rabbiniz sizi en iyi bilendir. Dilerse size merhamet eder, dilerse size azap eder. Sen onlar üzerine vekil değilsin.
Çalabınız sizi çok iyi bilir. Dilerse sizi esirger, dilerse sizi azaba uğratır. Biz seni onlara gözetici olarak göndermedik.
Rabbiniz sizi en iyi bilendir. Dilerse size merhamet eder, dilerse azap eder. (Ey Peygamber!) Biz seni onların üzerine vekil olarak/onların davranışlarından sorumlu olasın diye göndermedik!
Sizi en iyi Rabbiniz bilir; dilerse size merhamet eder, dilerse size azap eder. Biz seni onların üzerine bir vekil olarak göndermedik.
Sizin Allah katındaki derecenizi ve neye lâyık olduğunuzu en iyi bilen, yalnızca Rabb’inizdir; dilerse günahlarınızı bağışlayıp size merhamet eder, dilerse günahlarınız sebebiyle sizi cezalandırır. O hâlde size düşen, kimin cennetlik, kimin cehennemlik olduğunu belirlemek değil, hakîkati olanca açıklığıyla tebliğ etmektir. Öyle ya, Biz seni bile, ey Muhammed, insanların âkıbeti konusunda hüküm vererek onlara vekil olasın da, tüm sorumluluklarını üstlenesin diye göndermiş değiliz.
Sizin rabbiniz sizi çok iyi bilir. Dilerse, size merhamet eder; dilerse, azap eder. Seni onlara vekîl olarak göndermedik.
Sizleri, en iyi Allah bilir. O isterse bağışlar, isterse cezalandırır. Sen onların vekili değilsin ...
Rabbiniz sizi en iyi bilendir. Dilerse size merhamet eder. Dilerse sizi cezalandırır. Biz seni onların üstüne vekil göndermedik!
Rabbiniz sizi çok iyi bilendir. Dilerse size merhamet eder; dilerse azap eder. Biz seni onların üstüne bir [vekil] olarak göndermedik.
(Ey insanlar!) Şüphesiz Rabbiniz sizi çok iyi bilir; dilerse size merhamet eder, dilerse de sizi cezâlandırır.¹ (Ey Muhammed!) Biz seni onların üzerine bir vekil² olarak göndermedik.
Rabbiniz ne olduğunuzu, [neye layık olduğunuzu] tam olarak bilmektedir: dilerse size acıyıp esirgeme gösterir, dilerse cezalandırır sizi. Bunun içindir ki [ey Peygamber,] seni [insanların] yazgılarına karar verme yetkisiyle göndermedik; ⁶²
Rabbiniz, sizin neye layık olduğunuzu çok iyi bilmektedir. O rahmetine uygun görürse size rahmet eder, azabını hak etmiş görürse de sizi azaba uğratır. Zira biz, seni onların vekili olarak göndermedik. 6/117, 10/40, 16/125, 28/85
Rabbiniz kim ve ne olduğunuzu çok iyi bilmektedir; isterse size rahmetiyle muamele eder, isterse cezalandırır. Bunun içindir ki, Biz seni onlara inanç dayatan bir otorite olarak[²²⁸³] göndermedik.
(Onlara karşı söylenecek en güzel söz ise) "Rabbiniz elbette sizi en iyi bilendir, dilerse size merhamet eder, dilerse sizi azaplandırır! (Diyerek onları uyarmaktır.. Ey Muhammed) Biz seni onların üzerine (imana zorlayasın diye) bir vekil olarak göndermedik.
Rabbiniz size merhamet mi edecek ya da azab mı edecek o sizi en iyi bilendir. (Ey resulüm) biz seni onların başına vekil de göndermedik.
Rabbiniz sizi pek ziyâde bilendir. Dilerse size merhamet buyurur ve dilerse sizi muazzep kılar ve seni onların üzerine bir vekil olarak göndermedik.
Rabbiniz sizi pek iyi bilir. Dilerse size merhamet eder yahut dilerse sizi cezalandırır. Bunun içindir ki, ey Resulüm, seni onlar üzerine yönetici, onlardan sorumlu olarak göndermedik.
Rabbiniz sizi daha iyi bilir. Dilerse size acır, dilerse size azabeder. Biz seni, onların üzerine vekil göndermedik.
Rabbiniz, sizi sizden eyi bilir. İsterse merhamet ider ve dilerse 'azâb iyler. Biz seni onlar üzerine vekîl (muhâfız) göndermedik.
Rabbiniz sizi iyi bilir. İkramına uygun görürse ikram eder, azabını hak etmiş görürse azaba uğratır. Seni de onlara vekil olarak göndermiş değiliz.
Rabbiniz sizi daha iyi bilir. Dilerse size merhamet eder veya dilerse azap eder. Biz seni onlara vekil olarak göndermedik.
Rabbiniz sizi en iyi bilendir. O dilerse size merhamet eder, dilerse azap eder. Seni ise Biz onlardan sorumlu bir vekil olarak göndermedik.
Rabbiniz sizi daha iyi bilir. Dilerse size rahmet eder, dilerse size azap eder. Biz seni onlar üzerine vekil göndermedik.
“çalabuñuz bilürirekdür sizi. eger dileye raḥmet eyleye size yā eger dileye 'aźāb eyleye size.” daħı viribimedük seni anlaruñ üzere śaķlayıcı.
Sizi yaradan Tañrı sizi yaḫşı bilür. Eger dilese size raḥmet eyler ve egerdilese size ‘aẕāb eyler. Daḫı seni göndermedük anlar üstine vekīl olmaġa.
Rəbbiniz sizi daha yaxşı tanıyar (kimin mö’min, kimin kafir olduğunu çox gözəl bilir). İstəsə, sizə rəhm edər, istəsə, əzab verər. Biz səni onlara vəkil gözdərməmişik. (Sənin vəzifən yalnız islamı təbliğ etməkdir).
Your Lord is best aware of you. If He will, He will have mercy on you, or if He will, He will punish you. We have not sent thee (O Muhammad) as a warden over them.
It is your Lord that knoweth you best: If He please, He granteth(2239) you mercy, or if He please, punishment: We have not sent thee to be a disposer of their affairs for them.
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |