Veâti żâ-lkurbâ hakkahu velmiskîne vebne-ssebîli velâ tubeżżir tebżîrâ(n)
Akrabaya, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver ve israfta ileri giderek boş yere, haksız yere malını saçma, savurma.
Akrabaya hakkını ver, (onları yardımsız bırakma ve alâkanı koparma,) yoksula ve yolda kalmışa da (el uzat), ama (elindekini) israf ederek saçıp savurma (ki böyleleri perişan hale düşecektir).
Akrabaya, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver ve israfta ileri giderek boş yere, haksız yere malını saçıp savurma.
Yakına hakkını ver. Yoksula ve yolda kalmışa da. (Malını) saçıp savurma.
Akrabaya hakkını ver, yoksula ve yolda kalmışa da. İsraf ederek saçıp-savurma.
Akrabaya, yoksula ve yolda kalmışa hakkını ver. Bununla beraber (malını) büsbütün saçıp savurma.
Akraba hakkını, yoksul hakkını, yolcu hakkını ver. Sakın saçıp savurarak bozgunculuk etme.
Hısımlara, yoksullara, yolda kalan kimselere haklarını vermelisin, malını da çok israf etme
Akrabânın hakkını vir, fakire ve yolcuya mu’âvenet it, fakat müsrif olma.
Yakınına, düşküne, yolcuya hakkını ver; elindekileri saçıp savurma.
Akrabaya, yoksula ve yolda kalmış yolcuya haklarını ver, fakat saçıp savurma.
Akrabaya, yoksula ve yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma!
Bir de akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma.
Akrabalara haklarını ver. İhtiyaç sahiplerine ve yolcuya da... Ancak saçıp savurma
Akrabaya, yoksula ve yolda kalmışa hakkını ver. Bununla beraber malını saçıp savurma.
Karabet sahibine de hakkını ver, miskîne de, yolda kalmış da, bununla beraber saçıp savurma
26-27. (Ey insanoğlu! Rabbin tarafından sana bahşedilen nimetlerin şükrünü eda etmek üzere, sırf Allah rızası için,) akrabaya, yoksula ve yolcuya (zekât veya sadaka ile) haklarını ver, malını harâma sarf etmek sûretiyle saçıp savurma. Şüphesiz ki (kendilerine bahşedilen nimetlerin şükrünü eda etmek yerine) mallarını harâm yollarda harcayanlar (Rablerine karşı nankörlük etmektedirler, işte bu kimseler böyle yapmakla) şeytanların kardeşleri olmuşlardır. (Unutma ki) şeytan Rabbine karşı pek nankördür.
Yakınlık sahibine¹, düşkünlere ve kendisini Allah'ın yoluna adamış olanlara² yardım yap! Savurganlık yaparak saçıp savurma.
Hısıma, yoksula, yolda kalmışa hak (lar) ını ver. (Malını) israf ile saçıb savurma.
Akrabâya, yoksula ve yolda kalmışa da hakkını ver; fakat isrâf ederek saçıp savurma! (2)
Ve (ey insanoğlu!) Yakınlık sahiplerine (yakınlarına, himaye ettiklerine, yanında yer alanlara) hak(lar)ını (tastamam) ver; yoksula (işsiz kalana, çalışamayana, kimsesi olmayana, yeri-yurdu ve barınağı sokaklar olana), yolcuya (yiyecek, içecek, barınma ve yol masrafları bulunmayana) da (haklarını ver). Ama gereksiz yere de saçıp savurma.*
Yakın akrabalara haklarını ver. Miskinlere (çalışamayacak duruma gelmişlere) ve yolda kalmışlara da ver. Ama (ölçülü ol) saçıp savurma.
Yakınlara, yoksullara, yolda kalanlara hakkını ver. Malını sakın saçıp savurma.
Akrabaya, yoksula/düşküne ve yolcuya hakkını ver! Amaçsız, boş yere saçıp savurma!
Akrabaya, yoksula ve yolda kalmışa hakkını ver ve de israf ederek saçıp savurma.
Ey insanoğlu! Akrabaya, yoksullara ve yolda kalmışlara hakları olan zekât ve sadakalarını ver fakat Allah’ın yasakladığı yerlere harcama yaparak, veya kendini ve aileni başkalarına muhtaç bırakacak şekilde malını dağıtarak büsbütün de saçıp savurma.
Yakın (Akraba)lığı olana hakkını ver; Miskîn’e / Düşkün Yoksul’a da, Yolda Kalmış’a da! Büsbütün saçıp savurma!
Yakın akrabaların hakkını verin, yoksulların, yol mağdurlarının da hakkını verin. Döküp saçmayın.
Akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver. Sana verilen zenginlikleri gereksiz yere saçıp savurma! Rabbin zenginliklerinizi nasıl değerlendireceğinizi yasalarında belirtmiştir. Yasamıza uyarsanız israf etmemiş, zenginliklerinizi boşa saçıp savurmamış olursunuz.
Akrabaya, yoksula ve yolda kalmışa hakkını ver! [*] Saçıp savurma! [*]
Akrabaya, yoksula ve yolda kalmışa¹ hakkını² ver ve sakın saçıp savurma.³
Ve (ey insanoğlu,) yakın(ların)a ³⁰ hak(lar)ını ver; düşküne de, yolda kalmışa ³¹ da; ama sakın [elindekini] anlamsız, amaçsız bir biçimde ³² saçıp savurma.
Akrabaya, düşküne ve yolda kalmışa hakkını ver fakat gereksiz yere saçıp savurma! 6/141, 7/31, 17/27, 25/67
(Ey insan!) Yakınlık sahiplerine hakkını ver; düşküne ve yolda kalmışa da… Fakat sakın ola ki (elinde avucunda olanı) amaçsız bir biçimde saçıp savurma!
Akrabaya, yoksula ve yolda kalmış olanlara da hakkını verin, fakat gereksiz yere de saçıp savurmayın! (Gösteriş için harcama yapmayın)
Akrabaya, miskinlere ve yolda olan yolcuya haklarını ver, fakat saçıp da savurma.
Ve karabet sahibine hakkını ver, düşküne de, parasız kalmış yolcuya da (ver). Ve saçıp savurma.
26, 27. Yakınlarına, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver, sakın saçıp savurma! Çünkü savurganlar şeytanların kardeşleri olmuşlardır. Şeytan ise Rabbine karşı pek nankördür. [25, 67]
Akrabaya, yoksula ve yolcuya hakkını ver, fakat saçıp savurma.
Akrabâya, fakîrlere, yolculara hakkını vir ve isrâf itme.
Yakınlarına, yoksullara ve yolda kalanlara hakkını ver ama saçıp savurma.
26,27. -Akrabaya, düşküne ve yolda kalmışa hakkını ver. Fakat, saçıp savurma! Çünkü saçıp savuranlar, şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı pek nankördür.
Akrabaya, yoksullara, yolculara hakkını ver; israfla saçıp savurma.
Akrabaya hakkını ver! Çaresize, yolda kalana da. Fakat saçıp savurma!
daħı vir ħıśımlıķ issine ḥaķķını daħı miskine daħı yol erine daħı orandan geçürme orandan geçürmek ħarcı.
Daḫı vir ḳarāyiblere ḥaḳlarını, miskīnlere daḫı, ġarīblere daḫı. Daḫı isrāfeyleme, isrāf eylemek.
Qohum-əqrabaya da, miskinə də, (pulu qurtarıb yolda qalan) müsafirə də haqqını ver. Eyni zamanda (mal-dövlətini əbəs yerə) sağa-sola da səpələmə!
Give the kinsman his due, and the needy, and the wayfarer, and squander not (thy wealth) in wantonness.
And render to the kindred their due rights, as (also) to those in want, and to the wayfarer:(2208) But squander not (your wealth) in the manner of a spendthrift.(2209)
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |