7 Eylül 2024 - 3 Rebiü'l-Evvel 1446 Cumartesi

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Nahl Suresi 37. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

İn tahris ‘alâ hudâhum fe-inna(A)llâhe lâ yehdî men yudil(lu)(s) vemâ lehum min nâsirîn(e)

Onları doğru yola sevketmek için üstlerine düştükçe düşsen de şüphe yok ki Allah, sapıklığı kabul edeni doğru yola getirmez ve onlara bir tek yardımcı da yoktur.

(Ey Resulüm!) Sen, onların hidayet bulmalarını ne kadar hırsla istesen de, şüphesiz Allah (çirkin işleri ve şirkleri nedeniyle doğru yoldan) saptırdığına hidayet vermez, onlar için yardım edicileri (ve şefaatçileri) de yoktur (ve olmayacaktır).

Onları doğru yola sevketmek için, üzerlerine düştükçe düşsen de şüphe yok ki, Allah sapıklığı kabul edeni, doğru yola getirmez ve onlara birtek yardımcı da yoktur.

Sen, kâfirlerin hidayete ermelerini, hak yolda olmalarını ne kadar istesen de, hak yoldan uzaklaşmalarına, dalâleti tercihlerine özgürlük tanıdığı akıllı ve sorumlu varlıkları Allah, doğru yola sevketme lütfunda bulunmaz. Onların yardım edenleri de yoktur.

bk. Kur’ân-ı Kerim, 5/41; 7/186; 10/96-97; 11/34.

Sen onların hidayete ermelerini çok arzulasan da Allah saptırdığını hidayete eriştirmez. Onların yardımcıları da olmaz.

Sen, onların hidayet bulmalarını ne kadar tutkuyla istesen de, Allah, şüphesiz saptırdığına hidayet vermez, onlar için yardım edecek yoktur.

(Ey Rasûlüm) sen, o kâfirlerin hidayet bulmalarına çok istekli isen (de çare yok), her halde Allah dalâlette bırakacağı kimselere hidayet vermez. Onların hiç bir yardımcısı da yoktur.

Sen onların doğru yola gelmeleri için hırs göstersen de, Allah, (hak ettikleri için) saptırdıklarını doğru yola iletmez. Onlar kendilerine yardımcılar da bulamazlar.

Rasûlüm, sen onların hidayete ermesine çok düşkünlük göstersen de, bil ki Allah'ın saptırdığı kimseyi kimse hidayete erdiremez. Onların yardımcıları da yoktur.

Onların doğru yolu tutmaların istesen de, sapıtanı Allah kılavuzlamaz, onlar için yardımcı da bulunmaz

Sen onların doğru yola erişmelerine aşırı istek göstersen de şüphesiz Allah (kötü niyet ve eylemlerinden dolayı) sapıklıkta bırakacağı kimseyi doğru yola iletmez. Onların yardımcıları da yoktur.

Ânların hidâyete sevk olunmalarını ister isen bunı bil ki Allâh dalâlete sevk itdiğini artık hidâyete sevk itmez, ânlar müzâheretden mahrûm olacaklardır.

Onların doğru yolda olmalarına ne kadar özensen, yine de Allah, saptırdığını doğru yola iletmez. Onların yardımcıları da olmaz.

Sen onların doğru yola erişmelerine aşırı istek göstersen de şüphesiz Allah saptırdığı kimseyi doğru yola iletmez. Onların yardımcıları da yoktur.

Sen onların doğru yola yönelmelerini tutku derecesinde istesen de Allah, yoldan çıkardığı kimseyi hidayete erdirmez. Onların asla yardımcıları da olmaz.

(Resûlüm!) Sen, onların hidayete ermelerine çok düşkünlük göstersen de bil ki Allah, saptırdığı kimseyi (dilemezse) hidayete erdirmez. Onların yardımcıları da yoktur.

Doğruyu bulmaları için ne kadar uğraşsan da, ALLAH saptırdığını doğruya ulaştırmaz. Onların bir yardımcısı da olmaz.

(Ey Muhammed!) Sen o kâfirlerin hidayete ermelerini ne kadar istesen de Allah, saptırdığı kimseyi hidayete erdirmez. Onların hiçbir yardımcısı da yoktur.

Sen onların hidayet bulmalarına harîs isen her halde Allah dalâlette bırakacağı kimselere hidayet vermez, onların yardımcıları da yoktur

(Resûlüm!) Sen, onların hidâyete ermelerini ne kadar istesen de, Allah, hidâyete ulaşmak üzere gayret sarf etmediklerinden dolayı tercih ettikleri sapkınlıkta bıraktığı kimseleri (onlar tövbe edip hakka yönelmedikleri müddetçe) doğru yola iletmez. Onların (Allah’ın azabına karşı) hiçbir yardımcıları da yoktur.

Sen, onların, hidayete ermelerini, ne kadar çok istersen iste; sapkınlıkta kararlı olanlara, Allah hidayet etmez. Onlar için bir yardımcı da bulunmaz.

(Habîbim) sen onların hidâyet bulmalarına (ne kadar) hırs göstersen şübhe yok ki Allah dalâletde bırakacağı kimselere (bu) hidâyet (i) nasıyb etmez. Onların (azâblarını önleyecek) bir yardımcıları da yokdur.

(Habîbim, yâ Muhammed!) Onların hidâyete ermelerine ne kadar hırs göstersen de, şübhesiz ki Allah, (hak ettiklerinden dolayı) dalâlete attığı kimseleri hidâyete erdirmez; onlar için hiçbir yardımcı da yoktur!

Sen onların doğru yola erişmelerine aşırı istek göstersen de şüphesiz Allah (kendi iradeleriyle inkâr edip sapıklığı tercih etmeleri sebebiyle) sapık saydığı (sapıklıkta bulduğu) kimseyi doğru yola iletmez. Onların yardımcıları da yoktur.*

(*) Not: Kur’an’da geçen (أضل - يضل)’’edalle, yuddıllu’’ saptırdı veya saptırır’’ anlamında değildir. Sözcük olarak bunun anlamı, inkâr ve sapıklığı t... Devamı..

Onların doğru yola gelmeleri için, ne kadar çaba gösterirsen göster, şüphesiz ki Allah’ın sapıklık içinde bıraktıklarını, Allah doğru yola iletmez ve onların yardımcıları da yoktur.

Onları doğru yola getirmek için ne kadar çırpınsan boştur. Çünkü Allah bir kere saptırdığını bir daha doğru yola iletmez. Hem bu gibilerin yardımcıları da olmaz.

Onların hidayet bulmalarına haris olsan ne fayda! Çünkü Allah yoldan çıkardığı kimselere hidayet etmez. Onların azaplarını defedecek hiçbir yardımcıları yoktur.

(Ey Peygamber!) Sen onların doğru yola erişmelerini ne kadar istesen de muhakkak ki Allah saptırdığını doğru yola iletmez ve onların yardımcıları da olmaz.

Sen, onların hidayete ermeleri için ne kadar hırslansan da Allah, şüphesiz saptırdığına hidayet etmez, onlar için yardım edecek yoktur.

Ey Müslüman!Sen onların doğru yola gelmelerini ne kadar arzu etsen de, Allah koyduğu yasalar çerçevesinde saptırdığı hiç kimseyi —kendisi doğru yola yönelmediği sürece— hidâyete erdirecek değildir. Ve bile bile sapıklığı tercih eden bu insanlara, Hesap Gününde hiç kimse yardım edemeyecektir! Neden mi?

Onların hidayetini çok arzu etsen de, şüphesiz Allah, sapan / saptıran kimseleri hidayete eriştirmez. Onlar için hiçbir yardım eden de yoktur.

Resulüm! Sen onları düze çıkarmak için habire çırpınıyorsun ama boşuna, Allah, şaşırttığı kuluna, daha yol vermez, bu gibilere sahip çıkan da olmaz...

Sen onların inanmalarını çok istesen de, bu konuda üzerlerine düşsen de, bil ki; Allah yoldan çıkmasına karışmadığı, sapıklıkta özgür bıraktığı kimseyi, zorla hidayete erdirmez. Böylelerine doğru yolu kimse gösteremez. Ama onlar kendilerini doğru yolda sanırlar.

Sen onların doğru yola ulaşmalarına çok düşkünlük göstersen de bil ki Allah saptırdığı (sapkınlığını onayladığı) kimseyi (kişi dilemediği sürece) doğru yola ulaştırmaz. [*] Onların hiçbir yardımcısı da yoktur.

Buradaki [lâ yehdî men yudıllü] ifadesi “(Allah’ın) sapkınlığını onayladığı kimseye hidayet etmemesi” anlamına gelmektedir. Buradaki [lâ yehdî] fiili,... Devamı..

(Ey Muhammed!) Sen, onların doğru yolu bulmalarını son derece istesen de kesinlikle Allah sapkınlıkta bırakacağı kimseleri (dilemezse)¹ hak yola ulaştırmaz. Onların (âhirette kendilerini azaptan kurtaracak) yardımcıları da yoktur.

1 Bk. (Hûd: 107)

İmdi, sen [o hakkı inkarda ısrarlı olanların] doğru yola erişmelerini tutkuyla istesen de, [bil ki,] Allah, sapıklık içinde kalmalarına hükmettiği kimseleri doğru yola eriştirmez; ³⁷ ve böyleleri [Kıyamet Günü’nde] kendilerine yardımcı da bulamayacaklardır.

37 Bkz. bundan önceki not: ayrıca 8:55 ve ilgili 58. not

Sen, onların doğru yola girmelerini ne kadar çok istersen iste şu bir gerçek ki; Allah sapıklığı tercih edeni doğru yola yöneltmez ve bunların yardımcısı da olmayacaktır. 4/88, 7/186, 13/33, 30/29, 39/23

Sen onların doğru yolu bulmasını ne kadar istersen iste, ama unutma ki Allah’ın sapıklığa mahkûm ettiğini kimse doğru yola yöneltemez;[²¹²²] onlara yardım eden de bulunmaz!

[2122] La yehdi men yudillu ibaresi farklı okunuşlara konu olmuştur. İbn Abbas’a nisbet edilen “Allah, saptırdığı kimseyi doğru yola ulaştırmaz” (yehd... Devamı..

(Ey Muhammed) Sen o müşriklerin hidayete ermeleri için ne kadar gayret etsen (faydasızdır). Çünkü Allah, sapıklıkta bırakacağı kimseyi hidayete erdirmez ve onları (azaptan kurtaracak) bir yardımcıları da yoktur.

Sen onların yola gelmelerine ne kadar hırslı olsan da Allâh’ın saptırdığı kimseyi doğru yola iletmez ve onlar için bir yardımcı da bulunmaz!

Sen onların hidâyet bulmalarına haris olsan da (faidesizdir). Çünkü Allah Teâlâ dalâlete düşürdüğüne hidâyet etmez ve onlar için yardımcılardan bir kimse de yoktur.

Sen onların hidâyete gelmelerine ne kadar düşkün olsan da, şunu bil ki: Allah dalâlette bıraktığı kimselere hidâyet vermez. Onlara yardım eden de bulunmaz. [5, 41, 11, 34; 7, 186; 10, 96-97]

(Ey Muhammed) Sen onların yola gelmelerini ne kadar istesen de Allah şaşırttığını yola getirmez ve onların yardımcıları da olmaz!

(Yâ Muhammed) Sen onların hidâyetlerine harîs isen de (fâidesi yokdur) Allâh dalâletini istediği kimseyi hidâyet itmez ve onlara yardımcı da yokdur.

Yola gelmeleri için ne kadar çırpınırsan çırpın, Allah, sapık saydığı kişiyi[1] yola getirmez. Bu gibilerin yardımcıları da olmaz.

[*] Bkz. Ra'd 13/27

Sen, onların doğru yola girmelerini çok arzu etsen de Allah saptırıcılara yol göstermez. Onların hiç bir yardımcısı da yoktur.

Sen onların hidayetlerine düşkün olsan da, Allah saptırdığına hidayet vermez; onların bir yardımcısı da olmaz.

Sen onların iyiye ve doğruya ulaşmalarını tutkuyla istesen de Allah, saptırdığına yol göstermez. Hiçbir yardımcıları da olmaz onların.

eger ḥāriŝ olasın anlaruñ ŧoġru yol dutmaġına daħı bayıķ Tañrı ŧoġru yol göstermez aña kim azdurur. daħı yoķdur anlaruñ arķa viriciler..

Eger cehd eyleseñ yā Muḥammed anlaruñ hidāyetine, pes Tañrı Ta‘ālāhidāyet virmez azġunluḳ diledügi kimseye. Anlara yardım idici daḫıyoḳdur.

(Ya Rəsulum!) Sən onların doğru yola gəlməsini həddindən artıq istəsən də (bunun heç bir faydası yoxdur). Çünki Allah yoldan çıxartdıqlarını (bir daha) doğru yola salmaz. Onlara (Allahın əzabından xilas olmaqla) kömək edənlər də olmaz!

Even if thou (O Muhammad) desirest their right guidance, still Allah assuredly will not guide him who misleadeth. Such have no helpers.

If thou art anxious for their guidance, yet Allah guideth not such as He leaves to stray.(2062)And there is none to help them.

2062 When once Allah's Grace is rejected by anyone, such a person loses all help and guidance. Such persons are then outside Allah's Grace, and theref... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.