Velekad câehum rasûlun minhum fekeżżebûhu feeḣażehumu-l’ażâbu vehum zâlimûn(e)
Andolsun ki onlara, kendi cinslerinden bir peygamber geldi de onu yalanladılar, onları helak ediverdi azap ve onlardır zulmedenler.
Andolsun, onlara kendi içlerinden bir elçi gelmiş (ve gerçekleri hatırlatmıştı), fakat yine de onu yalanlamışlardı; böylece onlar zulümlerine devam etmektelerken azap onları yakalamıştı.
Andolsun, onlara kendi aralarından bir peygamber de geldi ve O'nu yalanladılar, yaratılış gayeleri dışına çıktıkları için, azap onları kıskıvrak yakalayıverdi.
Andolsun onlara kendi içlerinden bir peygamber geldi ama onu yalanladılar. Onlar zulmederlerken azap kendilerini yakaladı.
Andolsun, onlara kendi içlerinden bir elçi gelmişti, fakat onu yalanladılar; böylece zulümlerine devam etmektelerken azab onları yakalayıverdi.
Yemin olsun ki, Peygamberi inkâr eden o nankörlere içlerinden bir Rasûl geldi de onu yalanladılar. Zulüm yaparlarken azab da kendilerini yakalayıverdi. (Bu azab, müşriklerin Bedir felâketidir).
Andolsun! Kendi içlerinden onlara bir elçi geldi. Onlar o elçiyi yalanladılar. Bunun üzerine onlar zulmederlerken, azap onları yakalayıverdi.
Andolsun ki, onlara kendilerinden peygamber geldi de, onu yalanladılar. Onlar zulmederlerken azap onları yakalayıverdi.
Onlar içlerinden bir peygamber gelince, onu yalanladılar, zulümleri yüzünden azaba uğradılar
Andolsun ki, onlara kendilerinden peygamber geldi de onu yalanladılar. Onlar zulmederlerken azap (Bedir savaşı ile) onları yakalayıverdi.
İçlerinden rasûl zuhûr itdiği vakit âna yalancı didiler, zâlim oldukları içün ’azâba dûçâr oldılar.
And olsun ki, aralarından kendilerine bir peygamber gelmişti, onu yalancı saydılar. Haksızlık ederlerken azaba uğradılar.
Andolsun, onlara içlerinden bir peygamber geldi de onu yalanladılar. Böylece zulmederlerken azap onları yakalayıverdi.
Oysa onlara kendi içlerinden bir peygamber de gelmişti. Ama onu yalancılıkla suçladılar, bu yüzden de haksızlıklarını sürdürürken azap onları yakalayıverdi.
Andolsun ki, onlara kendilerinden peygamber geldi de onu yalanladılar. Onlar zulmederlerken azap onları yakalayıverdi.
Onlara kendilerinden bir elçi geldi, onu yalanladılar. Sonunda, zulmederlerken onları azap yakaladı.
Andolsun ki, onlara içlerinden bir peygamber geldi de onu yalanladılar. Bunun üzerine zulüm yaparlarken azab da onları yakalayıverdi.
Celâlim hakkı için, onlara içlerinden bir Resul geldi de ona yalan söyleyor dediler, zulmederlerken azâb da kendilerini yakalayıverdi
Kasem olsun ki, onlara içlerinden bir peygamber geldi de onu yalanladılar. Böylece onlar (Allah’a şirk koşmak ve peygamberi yalanlamak sûretiyle nefislerine) zulmederlerken, azap onları yakaladı.
Ant olsun ki, onlara, içlerinden bir resûl geldi. Fakat onu yalanladılar. Bunun üzerine onları azap yakaladı. Onlar zalimlerdir.
Andolsun ki onlara kendilerinden bir peygamber de gelmişdir de onu tekzîb etmişlerdir. Derken onlar zulümlerinde berdevam iken kendilerini azâb yakalayıvermişdir.
Şânım hakkı için, onlara kendilerinden bir peygamber geldi de onu yalanladılar. Bunun üzerine, onlar zulmedici kimseler oldukları bir hâlde iken azab onları yakalayıverdi!
Muhakkak ki onlara kendi içlerinden bir elçi gelmişti; fakat onlar, onu yalanladılar. Bunun üzerine onlar zulme (ve azgınlığa) devam ederlerken (hak ettikleri) azap (bir takım maddi ve manevi sıkıntılar) kendilerini yakalayıverdi. *
Hâlbuki onlara kendi içlerinden bir elçi gelmişti de onlar, o elçiyi yalanlamıştı. Zulümlerine devam ettikleri bir zamanda onları azap yakalamıştı.
Ant olsun ki onlara içlerinden bir elçi geldi. Derken onu yalancı saydılar. Bunun üzerine kıyıcılıklarından dolayı onları azap çarptı.
Şüphesiz onlara kendi içlerinden bir peygamber gelmişti; fakat onu yalanladılar. Böylece onlar, zulümlerine devam ederlerken azap onları yakalayıverdi.
Doğrusu onlara, kendi içlerinden ve kendi dillerini konuşan bir Elçi veya elçinin misyonunu yüklenen dâvetçiler gelmişve Allah’ın ayetlerini onlara açıkça tebliğ etmişti, fakat onu yalanladılar ve inananlara hayat hakkı tanımadılar;işte onlar, böyle zulmedip dururlarken, o sözü edilen azap onları kıskıvrak yakalayıverdi! İşte bu fecî âkıbete uğramak istemiyorsanız, Allah’ın emirlerine sımsıkı sarılmalı, haram helâl konusunda, yalnızca O’nun verdiği hükümleri ölçü almalısınız:
And olsun ki onlara içlerinden bir rasûl de geldi; onu yalanladılar; onlar Zâlim iken Azap onları yakaladı.
Derken kendi aralarından bir Tanrı elçisi geldi, ama onu yalanladılar. Onlar, haksızlıklarına devam ederken gelen bir felaket, hepsini birden alıp götürdü...
Onlara kendilerinden Resul gelince Resulü yalanladılar. Onlar yasalarımıza aykırı yaşamlarını sürdürerek kendi kendilerine zulmederlerken azap onları yakalayıverdi.
Yemin olsun ki kendi içlerinden onlara elçi gelmişti de onu yalanlamışlardı. Onlar haksızlık ederlerken azap onları yakalamıştı.
Kaldı ki, onlara aralarından bir elçi de gelmişti; ama onlar o’nu yalanladılar. Ve onlar böylece zulüm ve haksızlıklarına devam edip giderken azap kendilerini kıskıvrak yakaladı.
Zira onlara içlerinden bir elçi gelmişti de onu yalancılıkla suçlamışlardı. Onlar bu haksızlığı yapar dururken azap onları yakalayıverdi. 22/42...44, 38/12...14, 50/12...14, 54/9
Ve doğrusu onlara kendilerinden bir elçi gelmişti; fakat onu yalanladılar. Ne var ki onlar zulümlerini sürdürürken azap onları yakalayıverdi.
Andolsun ki onlara kendilerinden bir peygamber (Muhammed s.a.s) geldi de onu yalancı saydılar. Onlar zulmederlerken (şirk ve küfürde direnirlerken de) azap onları yakalayıverdi.
Ve onlara kendilerinden bir Resul geldi de onu yalanladılar. Böylece onları azap yakaldı ve onlar zalimlerdi.
Ve andolsun ki, onlara kendilerinden bir peygamber geldi, onu hemen tekzîp ettiler, artık onlar zalimler oldukları halde kendilerini azap yakaladı.
Onlara, içlerinden bir peygamber geldi, onlar onu yalancı saydılar. Derken onlar zulümlerine devam ederken, çok geçmeden azap kendilerini kıskıvrak yakaladı. [28, 58-59; 14, 28-29; 3, 164; 2, 151]
Andolsun, onlara, kendilerinden bir elçi geldi, onu yalanladılar. Bunun üzerine onlar zulümlerine devam ederken azab onları yakalayıverdi.
Onlara, (Ehl-i Mekke'ye) kendilerinden bir rasûl geldi, onı tekzîb itdiler. Bunun cezâsı olarak onları 'azâb aldı ve onlar zâlimlerdirler.
Bunlara içlerinden mutlaka bir elçi gelir ve onu yalancı sayarlar. İşte o azap, yanlışlar içinde iken onları yakalar.
Onlara içlerinden bir peygamber gelmişti. Ama onu yalanladılar. İşte o zaman, zalimlikleri içinde iken onları bir azap yakaladı.
Halbuki onlara bir peygamber de gelmişti. Fakat onlar peygamberi yalanladılar; azap da onları zulümleri üzerinde yakaladı.
Yemin olsun ki, onlara içlerinden bir resul geldi de onu yalanladılar. Bunun üzerine, onlar zulümlerine devam edip dururken azap kendilerini yakaladı.
daħı bayıķ geldi anlara yalavaç, anlardan; pes yalan duttılar anı. pes duttı anları 'aźāb, anlar žālimler iken.
Taḥḳīḳ geldi‐y‐idi anlara bir peyġamber özleri cinsinden, yalanladılar anı.Pes helāk itdi anları ‘aẕāb, anlar ẓālimler‐iken.
Onlara özlərindən bir peyğəmbər gəlmişdi. Onlar onu yalançı saydılar, buna görə də əzab (Bədr müharibəsi) onları zülm edərkən (zülm etdikləri zaman) yaxaladı.
And verily there had come unto them a messenger from among them, but they had denied him, and So the torment seized them while they were wrong-doers.
And there came to them a Messenger from among themselves, but they falsely rejected him; so the Wrath seized them even in the midst of their iniquities.
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |