Żerhum ye/kulû veyetemette’û veyulhihimu-l-emel(u)(s) fesevfe ya’lemûn(e)
Bırak onları, yesinler, geçinsinler ve isteklere düşüp oyalansınlar, yakında bilecekler.
Onları bırak, (şimdilik) yesinler, yararlanıp eğlensinler ve onlar (boş) bir emel ve umutla oyalanıversinler. (Ama) İleride (suçlarını ve sonuçlarını) bileceklerdir.
Şimdilik bırak onları kendi hallerine, yiyip içsinler, avunsunlar, ümitlere kapılsınlar çünkü çok geçmeden gerçeği öğrenecekler.
Bırak onları yesinler, yararlansınlar, emel (umut) onları oyalasın. Pek yakında bilecekler.
Onları bırak; yesinler, yararlansınlar ve onları (boş) emel oyalayadursun. İlerde bileceklerdir.
Ey Rasûlüm) o kâfirleri bırak yesinler, dünyalıkları ile zevk etsinler; emel kendilerini oyalaya dursun, sonra (başlarına gelecek musibeti) bilecekler.
Bırak onları yesinler, yaşasınlar, arzu ve emeller onları oyalayıp dursun. Onlar yakında, (neyin ne olduğunu) bilecekler.
Bırak onları, yesinler, eğlensinler ve boş ümitler onları oyalayadursun. İleride yaptıklarının yanlış olduğunu bilecekler.
Bırakasın onları, yesinler, yaşasınlar, onları avutsun umutları da, yakında bilecekler
Bırak yiyüb içsünler ümîd ile oyalansunlar yakında hakîkati öğrenirler.
Bırak onları yesinler, zevk alsınlar; ümit onları avundursun; ilerde öğrenecekler.
Bırak onları yesinler (içsinler), yararlansınlar; emelleri onları oyalayadursun. İleride (gerçeği) bilecekler.
Bırak onları; yesinler, yararlansınlar, boş ümit oyalasın onları; yakında bilecekler!
Onları bırak; yesinler, eğlensinler ve boş ümit onları oyalayadursun. (Kötü sonucu) yakında bilecekler!
Bırak onları, yesinler, eğlensinler ve umutlarıyla oyalansınlar; mutlaka öğreneceklerdir.
Onları bırak yesinler, içsinler, zevk alsınlar; arzu onları oyalasın ilerde bileceklerdir.
Bırak onları yesinler içsinler, zevketsinler, emel, kendilerini egliye dursun, sonra bilecekler
(Resûlüm!) Onları bırak, yesinler, eğlensinler ve boş ümitleri onları oyalaya dursun. Yakında (kendilerini nasıl bir felaketin beklediğini) bilecekler.
Bırak onları (kendi hallerine): Yesinler, faydalansınlar (eğlensinler), onlar emel oyalaya dursun. Sonra bilecekler onlar.
Onları bırak, yesinler (içsinler), zevk etsinler ve emel, onları oyalaya dursun; artık(yaptıklarının âkıbetini) ileride bilecekler!
Ey Resul! Tebliğ görevini ihmal etmeksizin şimdi) onları bırak yesinler, dünyada elde ettikleri ile yaşasınlar ve kendilerine has hayalleri (düşünceleri) onları oyalasın. Daha sonra (gerçeği) öğrenecekler.
Onları bırak yesinler, dünyada yaşasınlar ve hayalleri (düşünceleri) onları oyalasın, ama sonra öğrenecekler.
Bırak onları da yesinler, içsinler, gönensinler, umuda düşsünler. Sonra görürler.
Onları bırakıver de yesinler, lezzet ve şehvetle geçinsinler, emelleri onları avutsun dursun. Onlar yakında akıbet hallerini bileceklerdir.
Onları bırak; yesinler, yararlansınlar ve onları (boş) emel oyalayadursun. İlerde bileceklerdir.
O hâlde, ey Müslüman! Onları şimdilik kendi hallerine bırak;hayvanlar gibi yiyip içip zevklensinler ve sonu gelmeyen hevesleri, doymak bilmeyen arzuları, gözlerini kör eden ihtirâsları ve boş ümitleri onları oyalasın dursun; bu gidişin sonunda, kendilerini nasıl bir felâketin beklediğini yakında öğrenecekler! Şimdilik, doğru yola yönelmeleri için onlara azıcık daha mühlet vereceğiz, fakat vakti gelince işlerini bitireceğiz. Unutma ki:
Bırak onları; yesinler, zevklensinler; onları Emel oyalasın! İlerde bileceklerdir.
Resulüm! bırak onları, yiyip içip keyiflensinler, boş hayallerin sefasını sürsünler. Pek yakında öğrenecekler...
Onları şimdilik bırak! Dünyada yesinler, içsinler, eğlensinler, keyiflerine göre yaşasınlar. Yakında yaşadıkları hayatın nasıl sonuçlandığını görecekler.
Onları bırak; yesinler, eğlensinler ve boş ümit onları oyalayadursun! İleride (gerçeği) bilecekler!
Bırak onları; yesinler, eğlensinler ve (boş) ümitler onları oyalayadursun. İleride (bunların sonunun nereye varacağını) bilecekler.
(Şimdi) kendi hallerine bırak onları, yiyip (içsinler), avunsunlar; bu arada [boş hazların] umudu aldatıp oyalasın onları; nasıl olsa günü gelince [gerçeği] öğrenecekler.
Bırak onları kendi hallerine, yesinler-içsinler,1 dünya nimetlerinden biraz daha yararlansınlar, bitmek tükenmek bilmeyen arzuları oyalasın onları; nasıl olsa yakında gerçeği öğrenecekler.2, 13/185, 29/66, 43/83, 211/39, 39/39, 67/29
Kendi hâline bırak onları; yesinler, geçici hazlarla avunsunlar, oyalasın onları boş umutlar: nasıl olsa zamanı gelince (gerçeği) öğrenecekler.
(Ey Muhammed, hak daveti ve ahireti inkar eden) O kafirleri (kendi hallerine) terk et, (onlar öğüt kabul edecek kimseler değildirler) yesinler eğlensinler, (nefsâni) arzuları onları oyalaya dursun, (nasıl olsa) yakında (gerçeğin ne olduğunu başlarına azap çökünce) anlayacaklardır.
Bırak onları yesinler, (dünyadan) yararlansınlar; emelleri onları oyalayadursun. İleride (gerçeği) bilecekler.
Onları bırak, yesinler ve faidelensinler ve onları arzuları oyalayadursun. Artık yakında bileceklerdir.
Bırak onları, yesin içsinler, zevklerine düşsünler, arzu ve emelleri kendilerini oyalaya dursun. Yakında bilecekler! [77, 46]
Bırak onlar yesinler, eğlensinler; arzu onları oyalasın. Yakında (yaptıklarının kötü sonucunu) bileceklerdir.
(Yâ Muhammed) Onları bırak yisünler, hayâtdan istifâde itsünler, emelleriyle ve hülyâlarıyla meşgûl olsunlar. Yakında hakîkati görecek ve bileceklerdir.
Bırak onları yesin-içsin hayatın tadını çıkarsınlar, beklentileri kendilerini oyalasın; nasıl olsa yakında öğrenecekler.
Onları bırak, yesinler, eğlensinler, beklentileri onları oyalasın. Nasıl olsa öğrenecekler.
Bırak onları yesinler, nasiplensinler, emellerle avunsunlar—yakında öğrenecekler.
Bırak onları yesinler, nimetlenip zevk etsinler ve sonu gelmez arzu kendilerini oyalasın. Ama yakında bilecekler.
ķo anları yiyeler daħı göneneler daħı meşġul eyleye anları śaġınç śoñra bileler.
Ḳo anları, yiyeler daḫı göneneler. Daḫı meşġūl eyleye mi anları ṣaġınç? Ṣoñra bileler.
(Ya Rəsulum!) Qoy (kafirlər) hələ (istədikləri kimi) yeyib içsinlər ,(dünyadan) ləzzət alsınlar, arzuları-ümidləri başlarını qatsın. (Düçar olacaqları müsibəti) sonra biləcəklər!
Let them eat and enjoy life, and let (false) hope beguile them. They will come to know!
Leave them alone, to enjoy(1936) (the good things of this life) and to please themselves: let (false) hope amuse them: soon will knowledge (undeceive them).(1937)
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |