Vesekentum fî mesâkini-lleżîne zalemû enfusehum vetebeyyene lekum keyfe fe’alnâ bihim vedarabnâ lekumu-l-emśâl(e)
Kendilerine zulmedenlerin yurtlarında oturdunuz ve onlara nasıl azap ettiğimiz sizce apaçık belli oldu ve size nice örnekler getirdik.
Siz, kendi nefislerine zulmedenlerin yerleştikleri mevkilerde oturmuş (ve iktidar sahibi olmuş)tunuz. (Hakk’tan saptıkları için) Onlara ne yaptığımız (ve nasıl davrandığımız) da size açıklanmıştı ve size örnekler de aktarmıştık. (Ama siz ibret almamıştınız.)
Üstelik sizden önce, varoluş gayelerine aykırı yaşayıp, helak olan toplumların yaşadığı yerlerde yaşıyorsunuz ve onlara nasıl azap ettiğimiz, sizce apaçık belli oldu ve size günahkarların başlarına gelenler hakkında, kıyamet ve ceza hakkında pek çok örnekler de getirdik.
Kendilerine, birbirlerine zulmedip, haksızlık ederek geçip giden milletlerin yurtlarında yaşıyordunuz. Onlara nasıl muamele ettiğimiz de açıkça ortaya çıkmıştı. Size misaller de vermiştik.
Kendilerine zulmedenlerin yerlerinde oturmuştunuz, onlara neler yaptığımız size belli olmuştu ve sizin için örnekler vermiştik!
Siz, kendi nefislerine zulmedenlerin yerleştikleri yerlerde oturmuştunuz. Onlara ne yaptığımız size açıklanmıştı ve size örnekler vermiştik.
Siz, nefislerine zulmeden kavimlerin diyarında da yerleştiniz; onlara nasıl azab ettiğimiz size zâhir oldu. Size (ibret alacak) misaller de gösterdik.
Kendilerine (küfür ile) zulmedenlerin meskenlerinde barındınız. Onlara ne yaptığımız size belli olmuştur. Ve anlamanız için size örnekler vermiştik.” (der.)
Siz de kendilerine zulmedenlerin yurtlarında oturdunuz. Onlara nasıl muamele ettiğimiz size apaçık belli oldu. Size misaller de verdik.
Kendi özlerine zulmedenlerin yurtlarında yerleştiniz, onlara nettiğimiz sizce bilinmiş idi; sizlere örnekler getirmiş idik
(Oysa) siz daha önce (Âd ve Semûd kavimleri gibi) kendilerine zulmetmiş olanların yurtlarında yaşadınız, onlara ne yaptığımızı açıkça öğrendiniz, size bu konuda çeşitli örnekler de verdik (ama siz aklınızı işletmediniz).
"Siz nefislerine karşu zulüm iden âdemlerin oturdukları meskenlerde oturuyor idiniz, ânlara nasıl mu’âmele itdiğimizi biliyor idiniz size mesel darb itdik"
44,45. İnsanları, kendilerine azabın geleceği gün ile uyar. Haksızlık edenler: "Rabbimiz! Bizi yakın bir süreye kadar ertele de çağrına gelelim, peygamberlere uyalım" derler. Siz daha önce, sonunuzun gelmeyeceğine yemin etmemiş miydiniz! Üstelik kendilerine yazık edenlerin yerlerinde oturdunuz. Onlara, yaptıklarımız da sizlere açıklanmıştı. Size misaller de vermiştik.
“Kendilerine zulmedenlerin yerlerinde oturdunuz. Onlara ne yaptığımız ise size belli olmuştu. Size misaller de vermiştik.”
Ve sizden önce (bâtılı seçerek) kendilerine kötülük edenlerin yurtlarına yerleşmiştiniz. Onlara ne yaptığımız sizin için açıkça belli oldu, size misaller de getirdik.
«(Sizden önce) kendilerine zulmedenlerin yurtlarında oturdunuz. Onlara nasıl muamele ettiğimiz size apaçık belli oldu. Ve size misaller de verdik.»
Hatta, sizden önce kendilerine zulmetmiş olanların konutlarına yerleşmiştiniz ve onlara yaptıklarımız da size belli olmuştu. Üstelik, size örnekler de vermiştik.
Siz, kendilerine zulmedenlerin yurtlarında oturdunuz. Onlara nasıl azab ettiğimiz size apaçık belli oldu. Ve size misaller de vermiştik.
Siz de o kendilerine zulm etmiş olanların meskenlerine sakin oldunuz, onlara nasıl yaptığımız ise sizce tebeyyün etti ve size emsal gösterdik
Siz (küfür ve isyanları yüzünden) kendi (nefis) lerine zulmedenlerin (ve bu yüzden helâke uğrayan kavimlerin, bir zamanlar) yaşamış oldukları yerlerde yaşıyordunuz ve onlara neler yaptığımızı da biliyordunuz. Ayrıca size, (ibret almanızı sağlayacak nice) misaller de vermiştik.
Ve siz, kendilerine zulmeden halkların yurtlarında yaşadınız. Onlara neler yaptığımız sizlere belli olmuştu, örneklerle açıklamıştık.
Siz (Âd ve Semud kavmleri gibi) nefislerine zulmedenlerin diyarında da yerleşdiniz. Onlara neler yapdığımız sizin için apaçık meydana çıkdı. Size (bu hususta) bir çok misâller de gösterdik.
Hem (sizden önce Âd ve Semûd gibi) kendilerine zulmedenlerin yurtlarına yerleşmemiş miydiniz; hem onlara nasıl yaptığımız, size belli olmuştu ve (onların hâllerinden)size misâller getirmiştik.
‘’ Üstelik (sizden önce) kendilerine yazık edenlerin (bir vakitler) yaşamış oldukları meskenlerde yaşadınız ve onlara neler yaptığımız da size açıklanmıştı ve size (zalimlerin başlarına gelenler hakkında, kıyamet ve ceza hakkında) pek çok misaller de vermiştik.’’
Siz kendi nefislerine zulmedenlerin bulundukları mekânlara yerleştiğinizde, zulmedenlere neler yapacağımızı sizlere açıklamış ve onların misallerini sizin için anlatmıştık.
Siz de kendilerine karşı kıyıcılık edenlerin oturdukları yerlerde oturdunuz. Onlara karşı ne yaptığımız sizce açıktan açığa görüldü. Size birçok örnekler de gösterdik.
Siz Âd ve Semud gibi öz nefislerine zulmedenlerin yerlerinde sakin olmuşdunuz. Onlara nasıl ukubet yaptığımız işte size belli oldu. Biz size misaller getirdik.
“Sizler (Ad ve Semûd gibi) kendilerine zulmedenlerin yerlerine yerleştiniz. Onlara nasıl yaptığımız size açıkça belli olmuştu. Sizlere misaller de vermiştik.” (denir.)
Siz, kendi nefislerine zulmedenlerin yerleştikleri yerlerde oturdunuz. Onlara ne yaptığımızı size açıkladık ve size örnekler de verdik.
“Üstelik, sizden önce kendilerine zulmeden ve bu yüzden helâke uğrayan kavimlerin bir zamanlar yaşamış oldukları yerlerde yaşıyordunuz ve onlara neler yaptığımızı da biliyordunuz. Ayrıca size, ibret almanızı sağlayacak nice misaller de vermiştik.”
Mahşerde bunları yaşayacak olan kâfirler, bakın bugün neler yapıyorlar:
Kendilerine zulmetmiş olanların meskenlerine de yerleştiniz. Onlara nasıl yaptığımız size açıkça belli oldu. Sizin için Misâller de verdik.
Dahası, önceki zalimlerin yerini almamış mıydınız? Öncekilere ne yaptığımızı aslında bal gibi anlamıştınız. Çünkü size örnekler vermiştik...
“Daha önce yasalarımıza karşı çıkarak kendilerine yazık edenlerle birlikte yaşıyordunuz. Onları nasıl cezalandırdığımızı açıkça gördünüz. Üstelik elçilerimiz onların durumunu, başınıza gelecekleri açıkladı. Sizleri cehennemle uyardı. İnkârlarınızı artırmak, şımarmak, inananlara zulmetmek, uydurduğunuz yasalarınızla yasalarımıza karşı çıkmaktan başka ne yaptınız?” denilecek!
(Sizden önce) kendilerine haksızlık edenlerin yurtlarında yerleşmiştiniz. Onlara nasıl davrandığımız size apaçık belli olmuştu. (Böylece) size (pek çok) örnekler de vermiştik.”
Siz, kendilerine zulmedenlerin yaşadıkları yerlerde yaşadınız. Daha önce Bizim onlara ne yaptığımız size açıklanmıştı. Hatta Biz onları(n akıbetini) size örnek de göstermiştik.¹
“Üstelik, [sizden önce] kendilerine yazık edenlerin [bir vakitler] yaşamış oldukları yerlerde yaşıyordunuz ⁵⁹ ve onlara neler yaptığımız da size açıklanmıştı; ve size [günahkarların başlarına gelenler hakkında, kıyamet ve ceza hakkında] pek çok misaller ⁶⁰ de vermiştik”.
Üstelik sizler, kendilerini helaka sürükleyenlerin yurtlarına yerleşmiştiniz ve bizim onları nasıl helak ettiğimiz size açıklanmıştı. Ayrıca bu konuda size birçok örnekler de vermiştik. 13/6, 20/128, 25/39, 50/36
Üstelik siz, kendilerine zulmedenlerin yurdunda yaşıyordunuz; dahası onlara nasıl muamele ettiğimiz size açıklanmıştı; ve size örnekler de göstermiştik.”
Oysa siz (sizden önce Ad ve Semud gibi) kendilerine zulmetmiş olanların yurtlarında oturmuştunuz, onları nasıl helak ettiğimiz (kalan harabelerinden) size açıkça belli olmuştu ve (ayrıca semavi kitaplarda onlara dair) örnekler de vermiştik (sizleri uyarmıştık)" diye nidâ olunur.
Kendilerine zulmedenlerin oturduğu yerlerde oturdunuz. Onlara ne yaptığımız da size apaçık belli olmuştu. Size onlarla ilgili misaller de vermiştik.
Halbuki, siz nefislerine zulmetmiş olanların yurtlarında ikamet etmiş ve onlara neler yapmış olduğumuz sizin için apaçık belli olmuş idi ve sizin için misaller de beyan etmiştik.
Sizden önce, kendilerine zulmetmiş olanların diyarlarına yerleştiniz. Onlara neler yaptıklarımız da size iyice belli oldu ve size meseller getirerek gerçekleri anlattık.
(Sizden önce 'Ad ve Semud gibi) kendilerine yazık eden milletlerin yerlerinde oturmuştunuz, onlara nasıl yaptığımız, size belli olmuştu ve size benzetmeler de yapıp anlatmıştık (değil mi?)"
"Nefislerine zulm itmiş olanların meskenlerinde ve yerlerinde sâkin oldınız, onlara nasıl mu'âmele itdiğimizi bilmediniz mi? Sizin içün de darb-ı meseller îrâd tdik."
Siz de (sizden önce) kendilerini kötü duruma sokan o kimselerin yerlerine yerleştiniz. Onlara nasıl davrandığımızı iyi bilirsiniz. Size başka örnekler de vermişizdir.
Ve zalimlerin yerlerinde oturdunuz, onlara, yaptıklarımız da size açıklanmıştı. Size de örnekler vermiştik.
Oysa siz, kendilerine zulmetmiş olanların yurtlarında oturmuş ve onlara ne yaptığımızı görmüştünüz; ayrıca size ibret alınacak nice misaller vermiştik.
Siz de o kendilerine zulmetmiş olanların barınaklarında oturmuştunuz. Onlara nasıl davrandığımız size açık-seçik belli olmuştu. Size örnekler de vermiştik.
daħı sakin olduñuz ŧuraġı yirlerinde anlaruñ kim žulm eylediler gündüzilerine daħı bellü oldı size nite işledük anlara. daħı urduķ beyān ķılduķ sizüñ içün meŝelleri.
Daḫı sākin olduñuz ṭuraḳ yirinde, anlar kim ẓulm eylediler nefslerine. Daḫı bellü oldı size, nite işledük anlara. Daḫı urduḳ sizüñ‐çün meẟelleri.
Siz özlərinə zülm edənlərin yurdlarında da sakin oldunuz, onların başına nələr gətirdiyimiz də sizə bəlli oldu. Üstəlik sizin üçün (ibrətamiz) məsəllər də çəkdik.
And (have ye not) dwelt in the dwellings of those who wronged themselves (of old) and (hath it not) become plain to you how We dealt with them, and made examples for you?
"And ye dwelt in the dwellings of men who wronged their own souls; ye were clearly shown how We dealt with them; and We put forth (many) parables in your behoof!"
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |