Muhti’îne mukni’î ruûsihim lâ yerteddu ileyhim tarfuhum(s) veef-idetuhum hevâ/(un)
O gün, başları göğe çevrilmiş, koşup dururlar, göz çevirip kendilerine bile bakmazlar ve yürekleri bomboştur.
(O gün öyle bir hale geleceklerdir ki) Başlarını dikerek panikle kaçışıvereceklerdir, göz uçları (dehşete kapılıp donmuş gibi) kendilerine dönüp çevrilmeyecektir. (Herkes en yakınlarını bile unutup, kendi derdine düşecektir) ve gönülleri sanki bomboş kesilmiştir.
O gün onlar, başları bir kurtarıcı ararcasına yukarı kalkık, bakışları kendilerine bile çevrilip bakamaz halde kalpleri bomboş oradan oraya koşuşup dururlar.
(O gün) başlarını dikerek koşarlar. Gözleri hiç kendilerine doğru dönmez. Kalpleri ise bomboştur.
Başlarını dikerek koşarlar, gözleri kendilerine dönüp-çevrilmez. Kalbleri (sanki) bomboştur.
Öyle ki, başlarını dikerek koşacaklar; gözleri, kendilerine bile dönüp bakamıyacak. Kalblerinin içi ise, hayır namına her şeyden boştur.
O gün başlarını kaldırarak (kendilerini çağıran çağırıcıya) koşup gelirler. (Korkudan) gözleri kapanmaz, gönülleri de bomboştur.
O gün başlarını dikerek koşarlar; bakışları kendilerine dönmez. Yüreklerinin içi de bomboştur.
Başları kaymış, gözleri dönük; gönülleri boş koşar oldukları halde, Allah onları gözlerin karardığı bir gün için bırakmaktadır !»
(O gün onlar) havaya dikilmiş başları ve hiçbir tarafa bakamayan gözleri ile gönülleri bomboş bir şekilde (umutsuzca çağrıldıkları tarafa doğru) koşarlar.
Başları kalkmış acele ile koşar iken nazarları sâbit ve kalbleri tehî kalacakdır.
O gün başları kalkmış, gözleri kendilerine dönemeyecek şekilde sabit kalmış, gönülleri bomboş halde koşup duracaklardır.
O gün başlarını dikerek (çağırıldıkları yere doğru) koşarlar. Gözleri kendilerine bile dönmez, kalpleri de bomboştur.
Başları yukarıya kalkık, bakışları bir noktaya sabitlenmiş, zihinleri bomboş kalmış olarak toplanma yerine koşarlar.
Zihinleri bomboş olarak kendilerine bile dönüp bakamaz durumda, gözleri göğe dikilmiş bir vaziyette koşarlar.
Başları boyunları üstüne kaskatı dikilmiş, göz kapakları kıpırdamaksızın korkudan dolayı zihinleri bomboş bir halde koşuşurlar.
O gün, başlarını dikerek koşacaklar, gözleri kendilerine bile dönmeyecek ve gönülleri bomboş kalacaktır.
Başlarını dikerek koşarlar, nazarları kendilerine dönmez, ve yüreklerinin içi bom boş hevâ kesilmiştir
(O gün onlar) havaya dikilmiş başları ve hiçbir tarafa bakamayan gözleri ile kalplerinin içi bomboş bir şekilde (umutsuzca çağrıldıkları tarafa doğru) koşarlar.
(O haldeki) hepsi de başlarını dikerek koşacaklar. Gözleri kendilerine bile dönüb bakamayacak. Kalblerinin içi ise (müdhiş korkularından dolayı akıldan) bomboşdur.
(O gün onlar, artık) başlarını (kendilerine her seslenene) korkuyla kaldıranlar olarak(çağrıldıkları yere) koşacak olan kimselerdir; (öyle ki) bakışları kendilerine (bile) dönemez. Kalbleri ise bomboştur (kapıldıkları dehşetten dolayı hiçbir şey anlamazlar).
O Gün onlar, başları (bir medet ararcasına) yukarı kalkık, bakışları kendi hâllerini göremeyecek kadar çarpılmış ve kalbleri (akıl, gönül ve duyguları) bomboş, oradan oraya koşuşup dururlar.
Başları önlerine eğik, gözleri kendi hallerini göremeyecek durumda ve kalpleri boş bir halde koşuşturup duruyorlar.
O gün onlar başları kalkık, gözleri dikik, içleri bom boş koşup dururlar.
43, 44. Nâs/ı, kendilerine gelecek azap günü ile korkut, zalimler o gün «— Ey Rabbimiz! Az bir vakit bize mühlet ver ki dâvetine icabet edelim, peygamberlere de tâbi olalım» diyecekler. Onlara denir ki bundan evvel dünyada sizin için hiçbir zeval [¹] yok diye yemin etmemiş miydiniz?
(O gün) Onlar havaya dikilmiş başları, kendilerine dönmeyen donuk gözleri ve bomboş gönülleriyle zillet içinde bakıp koşuşurlar.
O dehşet gününde, başları göğe dikilmiş, bakışları bir noktaya kilitlenmiş ve yerlerinden fırlayacakmış gibi çarpan yürekleri bomboş bir hâlde, Rab’lerinin huzuruna varmak üzere nefes nefese koşacaklar. İşte Allah’ın ertelediği o dehşetli Gün budur.
Başlarını gönüllü uzatarak koşuyorlar. Bakışları kendilerine dönmez. Gönülleri bomboştur.
O gün herkes, başları havada gözleri ileride, bakışları donmuş, nefesler tutulmuş bekleşir.
O gün zihinleri bomboş, gördükleri dehşetten akıllarını kaybetmiş, ne yaptıklarını bilmez bir şekilde gözleri göğe dikilmiş sağa sola koştururlar. Sanki kaçacak yer arıyorlar.
(İşte o gün) gönülleri bomboş bir şekilde, onların gözleri belerir kalır, başlarını dikerek, kendilerini (bile) görecek halleri olmadan kalakalırlar.¹
O gün başlarını yukarıya dikmiş, bakışları kendilerine dönemeyecek şekilde gözleri donup kalmış, akılları başlarından gitmiş, panik bir halde çağrıldıkları yere doğru koşarlar. 18/53, 36/51...54, 42/45
(O gün) onlar arkaya kaykılmış[²⁰¹⁷] başları, yuvalarına bir türlü dönmeyen fırlamış bakışları ve tamtakır yürekleriyle panik içinde seğirtip dururlar.[²⁰¹⁸]
(O gün geldiğinde ise, onlar kabirlerinden çıkarlar ve korku ile dehşetten) Başları dimdik (gözleri havada bir noktaya çakılmış.. ne etraflarına ne de) kendilerine dönüp bakmadan, gönülleri bomboş (umudlarını yitirmiş olarak mahşere) toplanma yerine doğru koşarlar.
(O gün) başlarını dikerek(çağırana doğru) koşarlar, bakışları bile kendilerine dönmez, gönülleri de bomboşdur
(Öyle ki) Başlarını yukarıya dikerek koşarlar. Gözleri kendilerine dönüp bakamaz ve yürekleri ise bomboş hava kesilmiş bulunur.
O gün onlar başlarını dikmiş, gözleri donup kalmış, kalpleri bomboş koşup dururlar. [54, 8; 20, 108-111; 70, 44]
(O gün) başlarını dikerek koşarlar, bakışları kendilerine dönmez, (öyle donup kalmıştır sanki). Yüreklerinin içi de bomboş havadır. (Şaşkınlıktan, kafalarında düşünce adına bir şey kalmamıştır).
O gün gözlerini âsumâna dikmiş ve başlarını kaldırmış oldukları halde hayrân ve mebhût dururlar. Kendilerini bile göremezler. Kalbleri idrâk ve fehm kâbiliyetini zâyi' ider.
O gün kafaları ikna edilmiş, gözleri kırpılmaz halde ve gönülleri arayış içinde boyun eğmiş olurlar.
Gözleri, bakışları kendilerine dönemeyecek şekilde donuklaşmış ve başları dikilmiş olarak dururlar. Gönülleri ise bomboş...
O gün onlar başlarını dikmiş, kendilerine bakacak halleri kalmamış, kalpleri havalanmış, koşuşup durmaktadırlar.
Başlarını dikerek koşuşurlar. Bakışları kendilerine dönmez. Yürekleri tamamen boşalmıştır.
ivicilerken ya'nį oķıyıcı dapa götüricilerken başlarını. dönmeye anlaruñ dapa gözleri depretmegi [133a] daħı göñülleri anlaruñ boşdur.
İviciler‐iken, götüriciler‐iken başların. Dönmeye anlara gözler, daḫı göñül‐leri anlaruñ boşdur.
Belə ki, onlar başlarını yuxarı qaldırıb, durar, gözlərini də qırpa bilməzlər. Onların qəlbləri də bomboşdur. (Ürəkləri duyğusuzdur, orada xeyirdən heç bir əsər-əlamət yoxdur).
As they come hurrying on in fear, their heads upraised, their gaze returning not to them, and their hearts as air.
They running forward with necks outstretched, their heads uplifted, their gaze returning not towards them, and their hearts a (gaping) void!(1923)
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |