8 Eylül 2024 - 4 Rebiü'l-Evvel 1446 Pazar

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Yûsuf Suresi 80. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Felemmâ-stey-esû minhu ḣalesû neciyyâ(en)(s) kâle kebîruhum elem ta’lemû enne ebâkum kad eḣaże ‘aleykum mevśikan mina(A)llâhi vemin kablu mâ ferrattum fî yûsuf(e)(s) felen ebraha-l-arda hattâ ye/żene lî ebî ev yahkuma(A)llâhu lî(s) vehuve ḣayru-lhâkimîn(e)

Ondan tamamıyla ümitlerini kesince gizlice konuşarak çekildiler. Büyükleri, bilmiyor musunuz dedi, babanız Allah adına sizden kuvvetli bir söz aldı, daha önce de Yusuf hakkındaki vazifenizde ne çeşit kusur ettiniz? Babam izin verinceye dek, yahut Allah, benim hakkımda bir hüküm yürütünceye kadar ben buradan ayrılmayacağım ve o, hükmedenlerin en hayırlısıdır.

(Kardeşleri) Ondan (Bünyamin’i geri almaktan) umutlarını kestikleri zaman, (durumu) kendi aralarında görüşmek üzere bir yana çekilmişlerdi. Onların büyükleri dedi ki: "Babanızın size karşı Allah adına kesin bir söz aldığını ve daha önce Yusuf konusunda yaptığımız aşırılığı (işlediğimiz suçu) bilmez misiniz? Artık (bundan böyle) ben, ya babam bana müsaade edinceye veya Allah bana ilişkin hüküm verinceye kadar (bu) yerden kesin olarak ayrılmayacağım. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır" (demiş ve eklemişti):

O'ndan ümitlerini kesince, meseleyi gizlice görüşmek üzere ayrılıp bir kenara çekildiler. Büyükleri dedi ki: “Babanızın sizden Allah adına söz aldığını, daha önce de Yûsuf hakkında işlediğiniz hatayı bilmiyor musunuz? Bunun için ben artık, babam bana izin verinceye kadar bu ülkeden ayrılmayacağım yahut Allah lehimde bir hüküm verinceye kadar. Çünkü Allah hükmedenlerin en iyisidir.

Kardeşlerini kurtarmaktan ümitlerini kesince, gizli görüşmek üzere bir kenara çekildiler. Büyükleri:
“Babanızın sizden Allah adına söz aldığını, daha önce de Yûsuf'la ilgili verdiğiniz söze hıyanet ederek, yalan bir senaryo icat ettiğinizi bilmiyor musunuz? Babam, bana izin verinceye veya benimle ilgili Allah'ın hükmü gelinceye kadar, bu ülkeden asla ayrılmayacağım. O hâkimlerin en âdili, en hayırlı icraat yapanıdır.” dedi.

Ondan ümitlerini kesince aralarında konuşmak üzere bir yana çekildiler. Büyükleri dedi ki: "Babanızın sizden Allah adına kesin söz aldığını ve bundan önce Yusuf hakkında işlediğiniz hatayı bilmiyor musunuz? Ben, babam bana izin verinceye yahut Allah benim için hükmünü verinceye kadar bu yerden ayrılmayacağım. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.

Ondan umutlarını kestikleri zaman, (durumu) kendi aralarında görüşmek üzere bir yana çekildiler. Büyükleri dedi ki: 'Babanızın size karşı Allah adına kesin bir söz aldığını ve daha önce Yusuf konusunda yaptığımız aşırılığı (işlediğimiz suçu) bilmiyor musunuz? Artık (bundan böyle) ben, ya babam bana izin verinceye veya Allah bana ilişkin hüküm verinceye kadar (bu) yerden kesin olarak ayrılamam. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.'

Yûsuf'dan ümidlerini kesince, fısıldayarak tenhaya çekildiler. Onların büyüğü şöyle dedi: “- Babanızın sizden Allah adına sağlam söz (yemin) almış olduğunu, bundan önce de Yûsuf hakkında ettiğiniz kusuru bilmiyor musunuz? Artık ben, babam bana izin verinceye veya Allah hakkımda bir hüküm (ölüm) takdir edinceye kadar, buradan ayrılmam. O, hâkimlerin hayırlısıdır.

Kardeşlerinden ümitlerini kesince, gizli bir görüşmeye geçtiler. Büyük kardeşleri dedi ki: “Babanızın sizden Allah adına kuvvetli bir söz aldığını ve daha önce Yusuf’a neler yaptığınızı biliyorsunuz. Babam bana izin verinceye veya Allah hükmünü gösterinceye kadar, bu yerden ayrılmayacağım. Şüphesiz Allah, hükmedenlerin en iyisidir.”

Ondan ümitsizliğe düşünce, konuşmak üzere bir kenara çekildiler. Büyükleri şöyle dedi: “Babanızın, Allah adına sizden kesin söz aldığını ve daha önce Yûsuf'a yaptığınız işi bilmiyor musunuz? Babam gelmeme izin verinceye veya hükmedenlerin en iyisi olan Allah, benim için hüküm verinceye kadar buradan ayrılmayacağım.”

Ondan umut kesince, toplandılar gizlice, büyükleri dedi ki: «Sizler bilmiyor musunuz, sizden Allah adına, ant almıştı babamız, Yusuf için de önce aşırı gitmiştiniz, babam izin vermedikçe, ya da Allah hükmeylemedikçe ben Mısır'dan hiç çıkmam, hâkimlerin hayırlısı Allahtır

(Kardeşleri) ondan tamamıyla ümitlerini kesince, kendi aralarında konuşmak üzere bir kenara çekildiler. En büyükleri dedi ki: “Babanızın (Bünyamin için) Allah adına sizden kesin söz aldığını ve daha önce de Yusuf hakkında işlediğiniz kusuru bilmiyor musunuz? Artık (yanına gidebilmem için) babam bana izin verinceye veya Allah benim hakkımda hükmedinceye kadar buradan asla ayrılmayacağım. O, hükmedenlerin en hayırlısıdır.”

Artık ümîdi kesdikleri vakit müzâkere itmek üzere çekildiler içlerinden en yaşlısı şöyle didi: "Bilür misiniz ki pederiniz sizden Allâh’ın huzûrunda va’d aldı Yûsuf hakkında yapdığınız cürmi hatırlamıyor mısınız? Ben pederimin müsâ’adesi olmaksızın veyâ Allâh’ın emri tezâhür itmeksizin memleketden gidemem Allâh hâkimlerin en iyisidir."

Ümidsizliğe düşünce, konuşmak üzere bir kenara çekildiler. Büyükleri şöyle dedi: "Babanızın Allah'a karşı sizden bir söz aldığını, daha önce Yusuf meselesinde de ileri gittiğinizi bilmiyor musunuz? Artık babam bana izin verene veya Allah hakkımda hüküm verene kadar -ki O, hükmedenlerin en iyisidir- bu yerden ayrılmayacağım."

Ondan ümitlerini kesince, kendi aralarında konuşmak üzere bir kenara çekildiler. Büyükleri dedi ki: “Babanızın Allah adına sizden söz aldığını, daha önce de Yûsuf hakkında işlediğiniz kusuru bilmiyor musunuz? Artık babam bana izin verinceye veya Allah, hakkımda hükmedinceye kadar buradan asla ayrılmayacağım. O, hükmedenlerin en hayırlısıdır.”

Ondan ümitlerini kesince görüşmek üzere bir kenara çekildiler. Büyükleri dedi ki: “Babanızın sizden Allah adına söz aldığını, daha önce de Yûsuf hakkında işlediğiniz kusuru bilmiyor musunuz? Babam gelmeme izin verinceye veya benim için Allah hükmedinceye kadar bu yerden asla ayrılmayacağım. O hükmedenlerin en iyisidir.

Ondan ümitlerini kesince, (meseleyi)  gizli görüşmek üzere ayrılıp (bir kenara)  çekildiler. Büyükleri dedi ki: «Babanızın sizden Allah adına söz aldığını, daha önce de Yusuf hakkında işlediğiniz kusuru bilmiyor musunuz? Babam bana izin verinceye veya benim için Allah hükmedinceye kadar bu yerden asla ayrılmayacağım. O hükmedenlerin en hayırlısıdır.

Ondan ümitlerini kesince, danışmak üzere bir kenara çekildiler. Büyükleri: "Babanızın sizden ALLAH adına bir söz aldığını ve daha önce Yusuf konusunda da sınırı aşmış olduğunuzu bilmez misiniz? Babam bana izin verinceye, yahut ALLAH hakkımda hüküm verinceye kadar buradan ayrılmayacağım. O, en iyi Hükmedendir," dedi,

Ne zaman ki, onlar, onu kurtarmaktan ümit kestiler, o zaman fısıldaşarak oradan uzaklaştılar. Büyükleri dedi ki: "Babanızın sizden Allah adına ahit aldığını ve daha önce Yusuf konusunda ettiğiniz kusuru bilmiyor musunuz? Babam bana izin verinceye veya Allah hakkımda bir hüküm verinceye kadar ben artık burdan ayrılmam. Allah, hüküm verenlerin en hayırlısıdır."

Vaktâ ki ondan ümidi kestiler, fısıldayarak çekildiler, büyükleri dedi ki: babanızın aleyhinizde Allahdan mîsak almış olduğunu, bundan evvel de Yusüf hakkında ettiğiniz kusuru biliyor musunuz? Artık ben buradan ayrılmam tâ babam bana izin verinceye veya Allah hakkımda bir huküm ta'yin edinceye kadar ki o Hayrül'kamîndir

(Kardeşleri) ondan (Bünyâmin’i geri almaktan) ümitlerini kesince (meseleyi) kendi aralarında görüşmek üzere bir kenara çekildiler. İçlerinden en büyüğü (üzüntü içinde, kardeşlerine seslenerek) dedi ki: “Babanızın (Bünyâmin’i koruyacağınıza ve onu geri götüreceğinize dair) Allah adına sizden kesin söz aldığını ve daha önce de Yûsuf hakkında işlediğiniz kusuru bilmiyor musunuz? (Şimdi Bünyâmin’i burada bırakırsak, dönüp babamızın yüzüne nasıl bakacağız?) Artık ben, (yanına gidebilmem için) babam bana izin vermedikçe veya Allah benim hakkımda hükmünü bildirmedikçe, buradan (kesinlikle) ayrılmayacağım. Ve O, hükmedenlerin en hayırlısıdır!

Ondan ümitlerini kesince, kendi aralarında konuşmaya başladılar. Büyükleri: “Babanızın Allah adına sizden söz aldığını ve daha önce Yûsuf konusunda da sınırı aşmış olduğunuzu bilmez misiniz? Babam izin verinceye veya Allah hakkımda hüküm verinceye kadar buradan ayrılmam. O, hüküm verenlerin en iyisidir.” dedi.

Vaktaki artık ondan ümidlerini kesdiler, fısıldaşarak bir yana çekildiler. Büyükleri dedi ki: «Babanızın sizden Allah adiyle te'mînat almış olduğunu, daha evvel de Yuusuf hakkında işlediğimiz kusuuru bilmediniz mi? Artık ben, ya babam bana izin verinceye, yahud benim için Allah hükmedinceye kadar, buradan kat'iyyen ayrılmam. O haakimlerin hayırlısıdır».

Artık ondan ümidlerini kesince, fısıldaşarak bir kenara çekildiler. Büyükleri dedi ki: “Doğrusu babanızın sizden Allah adına sağlam söz aldığını, daha önce de Yûsuf hakkında işlediğiniz kusûru bilmediniz mi? Artık babam bana izin verinceye veya Allah, hakkımda hüküm verinceye kadar bu yerden aslâ ayrılmayacağım. O ise, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.”

Nihayet, Yusuf’un O’nu vermesinden ümitlerini kesince (çaresiz oradan ayrıldılar) ve bir tarafa çekilip aralarında konuşmaya başladılar. En büyükleri, “Bilmez misiniz ki,” dedi, “babanız, bu hususta Allah huzurunda sizden kesin söz almıştı. Daha önce Yusuf hakkında da büyük bir kusur işlemiştiniz. Babam, gelebilirsin deyinceye veya Allah (kardeşimi alıp gitme veya ölüm gibi) hakkımda bir hüküm verinceye kadar, buradan asla ayrılmayacağım. Allah, her zaman en hayırlı hükmü verendir.

Kardeşlerinin durumundan dolayı umutsuzluğa düştüler ve kendi aralarında konuşmak üzere bir kenara çekildiler. İçlerinden en büyükleri “Bilmiyor musunuz? Babamız Allah’a yemin ettirerek sizden sağlam bir söz almıştı. Daha önceden de Yusuf hakkında verdiğiniz yemine de aldırış etmemiştiniz. Ben, babam bana izin verinceye veya Allah hakkımda bir hüküm verinceye kadar, bu yerlerden ayrılmayacağım. Allah hüküm verenlerin en hayırlısıdır.”

Artık ondan umutlarını kesince fısıldaşarak bir yana çekildiler. En büyükleri dedi: "Babamız onun için sizden Allah adına inandırasıya söz almıştı, daha önce de Yusuf’a neler etmiştiniz, bilmez misiniz? Bana gelince ben, babamın dileği, yada Allah’ın buyruğu olmadıkça bu ülkeden bir yere ayrılmam. Allah yarlıgayanların yey olanıdır.

Vaktaki Yusuf/tan ümidi kestiler, gizli görüşmek için bir yere çekildiler. Büyükleri dedi ki: Bilmez misiniz ki babanız sizlerden Allah/a karşı bir ahit ve peyman aldı. Daha evvel Yusuf hakkında da taksirde bulunmuştunuz, artık ben buradan asla ayrılmam, meğer ki babam bana izin versin veya Allah bana hüküm etsin [¹] O, hâkimlerin hayırlısıdır.

[1] Allah kardeşimi kurtarsın, bu işe bir suret versin.

Ondan ümitlerini kesince, aralarında konuşmak üzere bir kenara çekildiler. Büyükleri dedi ki: “Babanızın Allah adına sizden kesin söz aldığını ve daha önce de Yûsuf konusunda işlediğiniz kusuru bilmiyor musunuz? Artık babam bana izin verinceye veya Allah hakkımda hükmedinceye kadar buradan asla ayrılmayacağım. O hükmedenlerin en hayırlısıdır!”

Ümitsizliğe düşünce, konuşmak üzere bir kenara çekildiler. Büyükleri şöyle dedi: “Babanızın Allah'a karşı sizden bir söz aldığını, daha önce Yusuf hakkında da kusur ettiğinizi bilmiyor musunuz? Artık babam bana izin verene veya Allah hakkımda hüküm verene kadar bu yerden ayrılmayacağım. Şüphesiz O, hükmedenlerin en iyisidir.

Yusuf’un kardeşleri, Bünyamin’i artık kurtaramayacaklarını anlayıp ondan iyice ümitlerini kesince, meseleyi aralarında görüşmek üzere bir kenara çekildiler. İçlerinden en büyüğü, —ki vaktiyle Yûsuf’un öldürülmesine karşı çıkan da oydu— büyük bir üzüntü içinde kardeşlerine seslenerek dedi ki: “Babanızın Bünyamin hakkında sizden Allah adına söz aldığını ve ayrıca, daha önce Yûsuf hakkında büyük bir kusur işleyerek babanızın size olan güvenini nasıl yok ettiğinizi unuttunuz mu? Şimdi kardeşimizi burada bırakırsak, dönüp babamızın yüzüne nasıl bakacağız?Artık ben, yanına gidebilmem için babam bana izin vermedikçe, yâhut Allah benim hakkımda hükmünü bildirmedikçe, buradan asla ayrılmayacağım! Elbette O, hükmedenlerin en hayırlısıdır!”

Ondan ümit kesince (aralarında) müzakereye koyuldular. Onların büyüğü şöyle dedi:
“Bilmediniz mi; babanız, Allah’tan mevsik / açık ve kesin sağlam söz aldı; önceden Yûsuf hakkında ileri gittiniz? Yer’den / Ülke’den ayrılmayacağım; tâ ki babam bana izin verir veya Allah benim için hüküm verir. O Hüküm Verenler’in en hayırlısıdır”.

Yusuf’tan ümitlerini kesince bir kenara çekilip fısıldaşmaya başladılar. Ağabeyleri: " Bildiğiniz gibi babanıza karşı Allah adına verilmiş bir sözünüz var. Zaten Yusuf meselesinde de ileri gitmiştiniz. Bu nedenle ben, babam bana izin verene kadar burayı terk etmeyeceğim. Bakalım, Allah hakkımda ne gösterecek, çünkü bu düğümü sadece o çözebilir.

Yakup’un oğulları kardeşlerini geri götürmek istiyorlardı ama Yusuf’un kesin olarak alıkoyacağını anlayınca umutlarını kestiler. Aralarında konuşmak için kenara çekildiler. En büyükleri; "Babamızın bizden Allah adına kesin bir söz aldığını, daha önce de Yusuf hakkında işlediğimiz kusuru bilmiyor musunuz? Babam bana izin verinceye yahut Allah benim için hükmedinceye kadar bu yerden ayrılmayacağım. Allah hükmedenlerin en iyisidir."

Ondan ümitlerini kesince, (konuyu) gizli görüşmek üzere ayrılıp (bir kenara) çekilmişlerdi. Büyük (olan kardeş)leri [*] şöyle demişti: “Babanızın sizden Allah adına söz aldığını, daha önce de Yusuf hakkında yaptığınız aşırılığı bilmiyor musunuz? Babam bana izin verinceye veya Allah benim için hükmedinceye kadar bu yerden (Mısır’dan) asla ayrılmayacağım. O hükmedenlerin en hayırlısıdır.”

Hz. Yusuf’un bu abisi o daha çocukken diğerleri onun öldürülmesi fikrini ileri sürdüklerinde onu kuyuya bırakma fikrini dile getiren abisi olabilir.... Devamı..

Ondan umutlarını kesince (durumu) kendi aralarında görüşmek üzere bir kenara çekildiler. Onların en büyüğü: “Babanızın sizden, Allah adına kesin bir söz aldığını ve daha önce Yûsuf konusunda hatâ ettiğimizi bilmiyor musunuz? Artık ben, babam beni affedinceye veya Allah hakkımda bir hüküm verinceye kadar buradan kesinlikle ayrılamam. Zîrâ O (Allah) hüküm verenlerin en hayırlısıdır.” dedi.

Böylece, ondan ümitlerini kesince, (aralarında konuyu) görüşmek üzere bir kenara çekildiler. En büyükleri: “Babanızın sizden, Allah’ı şahit tutarak söz aldığını ve ayrıca bundan önce Yusuf konusunda nasıl güven kırıcı davrandığınızı hatırlamıyor musunuz?” ⁸¹ dedi, “Bunun için ben artık, babam bana izin verinceye kadar bu ülkeden ayrılmayacağım; yahut Allah lehimde bir hüküm verinceye kadar. ⁸² Çünkü O hükmedenlerin en iyisidir.

81 Lafzen, “bilmiyor musunuz?” -fakat burada sözün akışı kelimenin aslî anlamındaki bilgiden çok hatırlamayı çağrıştırdığı için metnin yukarıdaki gibi... Devamı..

Kardeşleri onu kurtarmaktan ümitlerini kesince, kendi aralarında konuşmak için bir kenara çekildiler. Ağabeyleri dedi ki: “Babanızın, Allah’a yemin ettirerek sizden söz aldığını bilmiyor musunuz? Üstelik yıllar önce de Yusuf’a yaptığınız kötülük ortada. Vallahi ben, babam bana dönüş izni verinceye kadar yahut hüküm verenlerin en iyisi olan Allah hakkımdaki hükmünü verinceye kadar buradan ayrılmayacağım.” 95/8

Bu şekilde ondan umutlarını kesince, baş başa verip durumu gizlice görüşmek için bir kenara çekildiler.[¹⁸⁹⁸] Büyükleri dedi ki: “Bilmiyor musunuz ki, babanız sizden[¹⁸⁹⁹] Allah adına söz alıp yemin ettirmişti? Zaten daha önce Yusuf konusunda da güven zedelemiştiniz. Şu durumda, babam bana izin verinceye ya da Allah lehimde hüküm verinceye kadar ben bu ülkeden asla ayrılmayacağım: Zira Allah en iyi hükmü verendir.

[1898] Neciyya: “Bir konuyu baş başa gizlice müzakere etmek” anlamındaki neciyy kökünden (Krş: 19:52). Kelimenin eş anlamlı bir benzeri olan necva içi... Devamı..

(Bünyamin'i kurtarmaktan) Umudlarını kesince (on kardeş aralarında) fısıldaşarak bir tarafa çekildiler, büyükleri: "Babanızın (Bünyamin'i geri götürmek için) sizden Allah adına kesin bir söz aldığını ve daha önce de Yusuf hakkında işlediğiniz kusuru unuttunuz mu? Artık babam bana (avdet için) izin verinceye dek veya benim için (Bünyamin'in herhangi bir sebeple serbest bırakılmasına) Allah hükmedinceye kadar ben asla Mısır'dan ayrılamam, hükmedenlerin elbet en hayırlısıdır O!

Ondan (Bünyaminden) ümitlerini kesince, kendi aralarında konuşmak üzere bir kenara çekildiler. Büyükleri dedi ki: "Babanızın Allah adına sizden söz aldığını, daha önce de Yûsuf hakkında işlediğiniz kusuru bilmiyor musunuz? Artık babam bana izin verinceye veya Allah, hakkımda hükmedinceye kadar buradan asla ayrılmayacağım. O, hükmedenlerin en hayırlısıdır. "

Vaktâ ki, ondan ye'se düştüler, birbiriyle fısıldaşarak başkalarından ayrıldılar. Büyükleri dedi ki: «Babanızın muhakkak Allah'a yemin ile teminat almış olduğunu ve sizin evvelce de Yusuf'un hakkında yapmış olduğunuz kusuru bilmediniz mi? Artık babam bana izin verinceye değin veya benim için Cenâb-ı Hak hükmedinceye değin bu yerden ayrılmam ve O, hükmedenlerin hayırlısıdır.»

Vakta ki Yusuf'un onu vermesinden ümitlerini kestiler. Bir yana çekilip aralarında fısıldaşarak şöyle konuşmaya başladılar. Ağabeyleri dedi ki: “Allah'ı şahit tutarak babanıza kesin söz verdiğinizi ve daha önce Yusuf hakkında da işlediğiniz kusuru nasıl olur da bilmezlikten gelebilirsiniz? Ne yüzle döneceksiniz? Ben buradan bir adım bile atmam, ayrılmam; ancak babam bana izin verirse yahut hüküm verenlerin en hayırlısı olan Allah hükmünü bildirirse, o başka! ”

Ondan umudu kesince aralarında konuşmak üzere (bir kenara) çekildiler. Büyükleri dedi ki: "Babanızın sizden Allah adına kesin söz aldığını; daha önce de Yusuf hakkında işlediğiniz kusuru bilmiyor musunuz? Babam bana izin verinceye, yahut Allah benim için hükmedinceye kadar bu yerden ayrılmayacağım. O, hükmedenlerin en iyisidir."

Bünyamin'i bu sûretle kurtarmakdan me'yûs olduklarında aralarında müşâvere itdiler. Büyükleri: "Bilmiyor mısınız ki babanız, bunun içün sizden Allâh ile 'ahid ve mîsâk aldı ve ondan evvel Yûsuf'a neler yapdınız. Ben, babam bana izin virmedikce ve yâhud Cenâb-ı Hak bana hüküm itmedikce yerimden kımıldamam, o Allâh ahkemu'l hâkimîndir.

Ondan umutlarını kesince bir yana çekilip fısıldaştılar: Büyükleri dedi ki “Bilmiyor musunuz babamız sizden Allah adına kesin söz almıştı? Daha önce de Yusuf’a karşı aşırılıklar yapmıştınız. Ben buradan hiçbir yere ayrılmam. Babamın izni olur ya da Allah benimle ilgili bir karar verirse başka; en iyi kararı o verir.

Ümitsizliğe düşünce, konuşmak üzere bir kenara çekildiler. Büyükleri şöyle dedi:-Babanızın Allah'a karşı sizden bir söz aldığını, daha önce Yusuf meselesinde de ileri gittiğinizi bilmiyor musunuz? Artık babam bana izin verene veya Allah hakkımda hüküm verene kadar bu yerden ayrılmayacağım. O, hükmedenlerin en iyisidir.

Kardeşlerinden ümidi kesince bir kenara çekilip fısıldaşmaya başladılar. Büyükleri dedi ki: “Babanızın sizden Allah adına sağlam bir yemin aldığını ve bundan önce de Yusuf hakkında kusur ettiğinizi bilmiyor musunuz? Babam müsaade edinceye veya hakkımda Allah bir hüküm verinceye kadar ben bu yerden ayrılmayacağım. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.

Yûsuf'tan ümidi kesince bir kenara çekilip tartışmaya başladılar. Büyükleri dedi ki: "Babanızın sizden Allah adına garanti aldığını, daha önce Yûsuf'a yaptığınız haksızlığı bilmez misiniz? Babam bana izin verinceye, yahut da Allah hakkımda hükmedinceye kadar bu ülkeden ayrılmayacağım. Yargıçların en hayırlısıdır O."

[124b] pes ol vaķt kim nevmįd oldılar andan bir yaña çıķdılar arķun söyleyiciler eyitti anlaruñ ulusı “bilmedüñüz mi bayıķ atañuz bayıķ duttı üzerüñüze 'ahd ķavl Tañrı’dan daħı ilerüden ŧaķśırlıķ eyledüñüz yūsuf ḥaķķında? pes hergiz gitmeyem yirden ya'nį mıśr yirinden tā destūr vire baña atam yā hükm eyleye Tañrı baña daħı ol hükm eyleyicilerüñ yigregidür.”

Pes ol vaḳt ki andan ümīẕ kesdiler sırr‐ıla söyleşüp ḳurtuldılar.Eyitdi anlaruñ uluları: Bilmez misiz sizüñ atañuz size and virdi Allāh adı‐na ve andan siz red eyledüñüz Yūsufda. Daḫı pes ayrılup gitmezin Mıṣr yirinden destūr virmeyince baña atam, yā baña Allāh çıḳmaḳa taḳdīr eyleme‐yince. Ol ḥakīmlerüñ yigregidür.

Onlar (Bin Yamindən) ümidlərini kəsdikdə kənara çəkilib pıçıldaşmağa başladılar (pıçıldaşaraq kənara çəkildilər). Onların (qardaşların) ən böyüyü dedi: “Məgər atanız sizi Allaha and içdirib əhd aldığını və bundan qabaq Yusif barəsindəki təqsirinizi bilmirsiniz? Atam (evə qayıtmağıma) izin və ya Allah (qardaşımın xilas olması haqqında) öz hökmünü verməyincə, mən bu yerdən (Misir torpağından) ayrılmayacağam! O (Allah) hökm verənlərin ən yaxşısıdır.

So, when they despaired of (moving) him, they conferred together apart. The eldest of them said: Know ye not how your father took an undertaking from you in Allah's name and how ye failed in the case of Joseph aforetime? Therefore I shall not go forth from the land until my father giveth leave or Allah judgeth for me. He is the Best of Judges.

Now when they saw no hope of his (yielding), they held a conference in private. The leader among them said:(1752) "Know ye not that your father did take an oath from you in Allah's name, and how, before this, ye did fail in your duty with Joseph? Therefore will I not leave this land until my father permits me, or Allah(1753) commands me; and He is the best to command.

1752 Kabir may mean the eldest. But in 12:78 above, Kabir is distinguished from Shaykh, and I have translated the one as "venerable" and the other as ... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.