Vele-in eżeknâhu na’mâe ba’de darrâe messet-hu leyekûlenne żehebe-sseyyi-âtu ‘annî(c) innehu leferihun feḣûr(un)
Fakat ona, bir dertten, bir musibetten sonra nimeti tattırırsak benden bütün kötülükler gitti der. Şüphe yok ki o şımarır, böbürlenmeye övünmeye koyulur.
Ve andolsun ki (insana) eğer kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra tekrar bir nimet tattırsak (yeniden eski servet ve faziletine döndürecek olsak) yine kesinlikle; "Kötülükler benden (uzaklaşıp) gitti, (kendi bilgim ve becerimle bunu başarıp kurtuldum)" diyerek (gaflet ve cehalete dalacaktır). Çünkü o, çok şımarık (bir şaşkındır ve boş yere) böbürlenip gururlanandır.
Yine başına gelen bir darlık ve sıkıntıdan sonra, bir bolluk bir genişlik tattıracak olursak, hemen “Musibetler yakamı bıraktı” diyerek çokca sevinir ve böbürlenir.
Eğer bir zarar, bir sıkıntı dokunduktan sonra ona bir nimet tattırırsak,
“Artık felâketler yakamı bıraktı.” der. Ne kadar gururlu, ne kadar şımarık biridir.
Kendisine dokunan bir darlıktan sonra ona bir nimet tattırırsak mutlaka: "Kötülükler artık benden gitti" der, şımarık ve böbürlenen biri oluverir.
Ve andolsun, kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra, ona bir nimet taddırsak, kuşkusuz; 'Kötülükler benden gidiverdi' der. Çünkü o, şımarıktır, böbürlenendir.
Fakat ona dokunan bir dertten sonra, kendisine bir nimet taddırırsak, “ - Doğrusu benden bütün fenalıklar gitti.” der ve şüphesiz sevinir, öğünür.
Şayet kendisine dokunan bir zarardan sonra ona bir nimet tattırsak, işte o zaman, “kötülükler beni bıraktı” der, böbürlenerek sevinir ve övünür.
Eğer kendisine dokunan bir zarardan sonra ona bir nimet tattırırsak, “Elbette kötülükler benden gitti” der. Çünkü o şımarıktır; kibirlidir.
Biz insana, sıkıntıdan sonra nimetler verirsek: «Artık benden sıkıntı kalktı» der, o şımarıktır, öğünücüdür
Ve yine Andolsun ki, kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra, ona bir nimet tattırsak, o zaman da; “kötülükler benden gidiverdi” der ve (bir daha sıkıntıya düşmeyecekmiş gibi hemen böbürlenir). Çünkü o, şımarıktır, kibirlidir.
Zararlardan sonra ni’met virdiğimiz zamân artık seyyiâtın bitdiğine zâhib oluyor ferîh ve fahûr oluyor.
Başına gelen sıkıntıdan sonra, ona bir nimet tattırırsak, "Musibetler başımdan gitti" der; doğrusu o, şımarıp böbürlenen biridir.
Ama kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra, ona bir nimet tattırırsak mutlaka, “Kötülükler benden gitti” diyecektir. Çünkü o, şımarık ve böbürlenen biridir.
Eğer başına gelen bir sıkıntıdan sonra ona bir nimet tattırırsak, “Kötü durumlar benden uzaklaşıp gitti” der. Artık onun bütün yaptığı sevinmek ve övünmektir.
Eğer kendisine dokunan bir zarardan sonra ona bir nimet tattırırsak, elbette «Kötülükler benden gitti» der. Çünkü o (bunu derken) şımarıktır, kibirlidir.
Kendisine dokunan zararlardan sonra ona nimetler tattırsak, "Kötülükler benden gitti," der. Bu kez sevinçlidir, kibirlidir.
Ve şayet ona dokunan bir sıkıntıdan sonra bir nimet tattırırsak, "Artık benden bütün kötülükler silinip gitti." der, mutlaka böbürlenir ve şımarır.
Ve şâyed ona dokunan bir zarruretten sonra bir saadet tattırıverirsek, her halde benden bütün seyyiat gitti der ve şüphesiz sevinir öğünür
Ama kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra, ona bir nimet tattırırsak, bu sefer de o (gafil insan, sıkıntılarını kaldıranın biz olduğunu itiraf etmez, verdiğimiz nimetler hususunda bize şükretmez ve kendi kendine böbürlenerek) “Kötülükler (musibetler/sıkıntılar) benden gitti” der. Hiç şüphesiz o, şımarık ve kibirlidir.
Şâyed kendisine dokunan bir derdden sonra ona ni'meti tatdırırsak andolsun diyecek ki: «Benden kötülükler (bir daha gelmemek üzere) uzaklaşıb gitdi». Çünkü o (bu anda) şımarıkdır, (halka karşı) böbürlenendir.
Hem muhakkak ki, kendisine dokunan bir zarardan sonra ona (o insana) bir ni'met tattırsak, mutlaka: “Kötülükler benden gitti” der. Çünki o gerçekten çok şımarık, çok böbürlenen kimsedir.
Yine eğer ona sıkıntı ve darlık dokunduktan sonra bolluk ve genişlik tattıracak olursak, mutlaka, “o kötülükler (sıkıntılar) benden gitti, (bir daha gelmez)” diyecektir. Şüphesiz ki o, şımarık ve böbürlenen biridir. *
Yine, ona isabet eden bir zarardan sonra nimetleri tattırırsak “Zarar benden uzaklaştı (gitti)” diye hemen böbürlenerek övünüp sevinir.
Eğer Biz insanın önce sıkıntılarını giderir, sonra da ona iyiliklerimizi tattıracak olursak bu sefer de o: "Artık hiç bir sıkıntım kalmadı" diyecektir. Çünkü artık iyice şımarmıştır, böbürlenmektedir.
* Ona başına gelen sıkıntıdan sonra nimeti tattırsak benden kötülükler gitti der. Çünkü o, şımarıktır, övüngendir.
Eğer kendisine dokunan bir sıkıntıdan/darlıktan sonra ona bir nimet tattırsak, “Kötülükler benden gitti” der. Şüphesiz o şımarır/sevinir [ferihûn] ve böbürlenir.
Başına gelen sıkıntıdan sonra, ona bir nimet tattırırsak “Musibetler başımdan gitti” der. Doğrusu o, sevinerek şımaran ve böbürlenen biridir.
Ve yine, eğer kendisine dokunan bir sıkıntının ardındanbaşındaki belâyı giderip ona bir nîmet tattıracak olsak, o zaman da, “Nasıl olsa belâlardan kurtuldum!” der ve bir daha hiç sıkıntıya düşmeyecekmiş gibi hemen şımarmaya, o nîmetleri kendisine veren yaratıcıyı unutarak kibirlenmeye, büyüklük taslamaya başlar. Nîmetleri düşünür de, onları bahşeden yüce kudreti düşünmez; belâlardan ödü kopar, fakat o belâlarla insanları imtihan Allah’a karşı gelmekten çekinmez.
And olsun kendisine dokunan darlıktan sonra ona nimetler tattırdığımızda:
“Kötülükler benden gitti” der. O, elbette övüngeç sevindiriktir.
Bir müddet darlıktan sonra, bolluğa erdirsek, " artık sıkıntılar bitti " diyerek, sevindirik olur.
Eğer kendisine bir zarar dokunmuşsa, biz de onu o zarardan kurtarıp rahata kavuşturursak: "Kötülükler benden gitti!" diye sevinir. Sonra kendisiyle övünür. Zanneder ki, kendi mücadelesiyle kötülüklerden kurtuldu. İnsan sürekli kendine pay çıkarır. Ettiğimiz yardımı hatırlamaz.
Yine, başına gelen bir darlıktan, sıkıntıdan sonra bir bolluk, bir genişlik ¹⁸ tattıracak olsak hemen “Musibetler yakamı bıraktı!” di-yerek, kendinden bilir, kurumlu boş bir sevince kaptırır kendini. ¹⁹
Eğer ona dokunan sıkıntı ve darlıktan sonra onu nimetlere gark etmiş olsak bütün kötülükler benden uzaklaştı onlardan kurtuldum der ve küstahça bir övünce kapılır. 10/12, 16/53- 54, 39/7- 8- 49, 89/15- 16
Yok eğer kendisine dokunan bir sıkıntı ve darlığın ardından ona esenlik ve bolluk tattırmış olsak, o vakit der ki: “kötülük(veren güç)ler benden uzaklaştı”;[¹⁶⁹⁹] (ve) bir anda küstahça bir şımarıklığa kapılır.
Şayet kendisine dokunan bir dertten sonra ona bir nimet tattıracak olursak, bu kez de: "Bütün kötülükler artık benden uzaklaşıp gitti" der, (Rabbine şükretmez de) şımarır, (halka karşı servetiyle) böbürlenen bir adam olur.
Ama kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra, ona bir nimet tattmrsak der ki: "Kötülükler benden gitti. " Ve Kesinlikle ferahlanır ve övünür. ?
Ve eğer ona isabet eden bir zahmetten sonra bir nîmet tattırırsak elbette der ki: «Benden bütün kötülükler gidiverdi.» Şüphe yok ki, O bu halde pek sevinen, çok öğünendir.
Fakat başına gelen bir dertten sonra kendisine bir nimet tattırırsak: “Artık bütün dertler ve belalar bir daha gelmemek üzere bitti gitti! ” der, sevinir, övünür durur.
Ve eğer kendisine dokunan bir zarardan sonra ona bir ni'met taddırsak, mutlaka: "Kötülükler benden gitti" der, sevinir, övünür.
Eğer o insâna, mübtelâ bulundığı zararı izâleden sonra ni'metler tatdırsak: "Benden fenâlık gitdi" diyerek ferahlanır ve kibir ider. (Şükür itmez).
Çektiği darlıktan sonra ona bir mutluluk tattırsak bu defa da “Sıkıntılar geride kaldı.” der. Artık o, şımarığın ve kendini beğenmişin tekidir.
Eğer ona, kendisine dokunan sıkıntıdan sonra nimetler verirsek şöyle söyleyecektir:-Kötülükler benden uzaklaştı. O, gerçekten şımaracak ve övüncektir.
Eğer başına gelen bir sıkıntıdan sonra ona nimetler tattıracak olsak, bu defa da “Bütün kötülükler benden uzaklaştı” deyiverir; şımarıp böbürlenir.
Ve eğer ona, kendisine gelip çatan bir zorluk ve kederden sonra bolluk ve nimet tattırırsak, hiç kuşkusuz şöyle diyecektir: "Tüm sıkıntı ve kötülükler benden uzaklaşmıştır." Bu durumda o, bir sevinç şımarığı, bir kendini beğenmiş olur.
daħı eger ŧatduravuz aña ni'meti ķıtlıķdan śoñra kim yoķandı aña eyide “gitdi yavuz işler benden.” bayıķ ol sevinicidür menmenlıķ ķılıcıdur.
Geçen ni‘metlere kāfir olur hīç görmemiş gibi olur ve eger ni‘metler leẕẕetindaddursavuz aña ziyān yitişdükden ṣoñra, ṣıḥḥat gibi ḫastalıḳdan ṣoñra, olvaḳt eydürler ki muṣībetler gitdi benden. Ol vaḳt sevinür, faḫr ider, baṭarānolur.
Əgər başına gələn bir müsibətdən sonra, ona firavanlıq, səadət nəsib etsək, mütləq: “Artıq fəlakətlər məndən sovuşdu” - deyər və sözsüz ki, sevinib öyünər.
And if We cause him to taste grace after some misfortune that had befallen him, he saith : The ills have gone from me. Lo! he is exultant, boastful;
But if We give him a taste of (Our) favours after adversity hath touched him, he is sure to say, "All evil has departed from me:"(1507) Behold! he falls into exultation and pride.
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |