19 Şubat 2025 - 21 Şaban 1446 Çarşamba

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Hûd Suresi 10. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Vele-in eżeknâhu na’mâe ba’de darrâe messet-hu leyekûlenne żehebe-sseyyi-âtu ‘annî(c) innehu leferihun feḣûr(un)

Fakat ona, bir dertten, bir musibetten sonra nimeti tattırırsak benden bütün kötülükler gitti der. Şüphe yok ki o şımarır, böbürlenmeye övünmeye koyulur.

Ve andolsun ki (insana) eğer kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra tekrar bir nimet tattırsak (yeniden eski servet ve faziletine döndürecek olsak) yine kesinlikle; "Kötülükler benden (uzaklaşıp) gitti, (kendi bilgim ve becerimle bunu başarıp kurtuldum)" diyerek (gaflet ve cehalete dalacaktır). Çünkü o, çok şımarık (bir şaşkındır ve boş yere) böbürlenip gururlanandır.

Yine başına gelen bir darlık ve sıkıntıdan sonra, bir bolluk bir genişlik tattıracak olursak, hemen “Musibetler yakamı bıraktı” diyerek çokca sevinir ve böbürlenir.

Eğer bir zarar, bir sıkıntı dokunduktan sonra ona bir nimet tattırırsak,
“Artık felâketler yakamı bıraktı.” der. Ne kadar gururlu, ne kadar şımarık biridir.

Kendisine dokunan bir darlıktan sonra ona bir nimet tattırırsak mutlaka: "Kötülükler artık benden gitti" der, şımarık ve böbürlenen biri oluverir.

Ve andolsun, kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra, ona bir nimet taddırsak, kuşkusuz; 'Kötülükler benden gidiverdi' der. Çünkü o, şımarıktır, böbürlenendir.

Fakat ona dokunan bir dertten sonra, kendisine bir nimet taddırırsak, “ - Doğrusu benden bütün fenalıklar gitti.” der ve şüphesiz sevinir, öğünür.

Şayet kendisine dokunan bir zarardan sonra ona bir nimet tattırsak, işte o zaman, “kötülükler beni bıraktı” der, böbürlenerek sevinir ve övünür.

Eğer kendisine dokunan bir zarardan sonra ona bir nimet tattırırsak, “Elbette kötülükler benden gitti” der. Çünkü o şımarıktır; kibirlidir.

Biz insana, sıkıntıdan sonra nimetler verirsek: «Artık benden sıkıntı kalktı» der, o şımarıktır, öğünücüdür

Ve yine Andolsun ki, kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra, ona bir nimet tattırsak, o zaman da; “kötülükler benden gidiverdi” der ve (bir daha sıkıntıya düşmeyecekmiş gibi hemen böbürlenir). Çünkü o, şımarıktır, kibirlidir.

Zararlardan sonra ni’met virdiğimiz zamân artık seyyiâtın bitdiğine zâhib oluyor ferîh ve fahûr oluyor.

Başına gelen sıkıntıdan sonra, ona bir nimet tattırırsak, "Musibetler başımdan gitti" der; doğrusu o, şımarıp böbürlenen biridir.

Ama kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra, ona bir nimet tattırırsak mutlaka, “Kötülükler benden gitti” diyecektir. Çünkü o, şımarık ve böbürlenen biridir.

Eğer başına gelen bir sıkıntıdan sonra ona bir nimet tattırırsak, “Kötü durumlar benden uzaklaşıp gitti” der. Artık onun bütün yaptığı sevinmek ve övünmektir.

Eğer kendisine dokunan bir zarardan sonra ona bir nimet tattırırsak, elbette «Kötülükler benden gitti» der. Çünkü o (bunu derken)  şımarıktır, kibirlidir.

Kendisine dokunan zararlardan sonra ona nimetler tattırsak, "Kötülükler benden gitti," der. Bu kez sevinçlidir, kibirlidir.

Ve şayet ona dokunan bir sıkıntıdan sonra bir nimet tattırırsak, "Artık benden bütün kötülükler silinip gitti." der, mutlaka böbürlenir ve şımarır.

Ve şâyed ona dokunan bir zarruretten sonra bir saadet tattırıverirsek, her halde benden bütün seyyiat gitti der ve şüphesiz sevinir öğünür

Ama kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra, ona bir nimet tattırırsak, bu sefer de o (gafil insan, sıkıntılarını kaldıranın biz olduğunu itiraf etmez, verdiğimiz nimetler hususunda bize şükretmez ve kendi kendine böbürlenerek) “Kötülükler (musibetler/sıkıntılar) benden gitti” der. Hiç şüphesiz o, şımarık ve kibirlidir.

Eğer, kendisine dokunan bir zarardan sonra, ona bir nimet tattırsak, “Kötülüklerden kurtuldum.” diye¹ böbürlenir ve şımarmaya başlar.

1- Kurtulmayı kendisinden bilerek.

Şâyed kendisine dokunan bir derdden sonra ona ni'meti tatdırırsak andolsun diyecek ki: «Benden kötülükler (bir daha gelmemek üzere) uzaklaşıb gitdi». Çünkü o (bu anda) şımarıkdır, (halka karşı) böbürlenendir.

Hem muhakkak ki, kendisine dokunan bir zarardan sonra ona (o insana) bir ni'met tattırsak, mutlaka: “Kötülükler benden gitti” der. Çünki o gerçekten çok şımarık, çok böbürlenen kimsedir.

Yine eğer ona sıkıntı ve darlık dokunduktan sonra bolluk ve genişlik tattıracak olursak, mutlaka, “o kötülükler (sıkıntılar) benden gitti, (bir daha gelmez)” diyecektir. Şüphesiz ki o, şımarık ve böbürlenen biridir. *

(*) Ayetin devamı göstermektedir ki, burada ve sonraki ayette geçen tür bildirici “insan” terimi, öncelikle ya Allah’ın varlığına kani olmayan ya da h... Devamı..

Yine, ona isabet eden bir zarardan sonra nimetleri tattırırsak “Zarar benden uzaklaştı (gitti)” diye hemen böbürlenerek övünüp sevinir.

Eğer Biz insanın önce sıkıntılarını giderir, sonra da ona iyiliklerimizi tattıracak olursak bu sefer de o: "Artık hiç bir sıkıntım kalmadı" diyecektir. Çünkü artık iyice şımarmıştır, böbürlenmektedir.

* Ona başına gelen sıkıntıdan sonra nimeti tattırsak benden kötülükler gitti der. Çünkü o, şımarıktır, övüngendir.

Eğer kendisine dokunan bir sıkıntıdan/darlıktan sonra ona bir nimet tattırsak, “Kötülükler benden gitti” der. Şüphesiz o şımarır/sevinir [ferihûn] ve böbürlenir.

Başına gelen sıkıntıdan sonra, ona bir nimet tattırırsak “Musibetler başımdan gitti” der. Doğrusu o, sevinerek şımaran ve böbürlenen biridir.

Ve yine, eğer kendisine dokunan bir sıkıntının ardındanbaşındaki belâyı giderip ona bir nîmet tattıracak olsak, o zaman da, “Nasıl olsa belâlardan kurtuldum!” der ve bir daha hiç sıkıntıya düşmeyecekmiş gibi hemen şımarmaya, o nîmetleri kendisine veren yaratıcıyı unutarak kibirlenmeye, büyüklük taslamaya başlar. Nîmetleri düşünür de, onları bahşeden yüce kudreti düşünmez; belâlardan ödü kopar, fakat o belâlarla insanları imtihan Allah’a karşı gelmekten çekinmez.

And olsun kendisine dokunan darlıktan sonra ona nimetler tattırdığımızda:
“Kötülükler benden gitti” der. O, elbette övüngeç sevindiriktir.

Bir müddet darlıktan sonra, bolluğa erdirsek, " artık sıkıntılar bitti " diyerek, sevindirik olur.

Eğer kendisine bir zarar dokunmuşsa, biz de onu o zarardan kurtarıp rahata kavuşturursak: "Kötülükler benden gitti!" diye sevinir. Sonra kendisiyle övünür. Zanneder ki, kendi mücadelesiyle kötülüklerden kurtuldu. İnsan sürekli kendine pay çıkarır. Ettiğimiz yardımı hatırlamaz.

Kendisine dokunan bir zarardan sonra ona bir nimet tattırırsak, elbette “Kötülükler benden gitti.” der. Şüphesiz ki o, çok şımarıktır, çok kibirlidir. [*]

Surenin 9 ve 10. ayetlerinde nankör insanın nimetler ve sıkıntılar karşısındaki tutarsız tutumu hakkında tanıtıcı bilgiler verilmektedir.

Ve (yine) yemin olsun ki; kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra, ona bir nîmet tattırırsak (o zaman da) kesinlikle: “kötülükler benden gidiverdi”¹ der ve mutlaka böbürlenerek şımarır.

1 Bir daha başına hiç sıkıntı gelmeyecek zanneder.

Yine, başına gelen bir darlıktan, sıkıntıdan sonra bir bolluk, bir genişlik ¹⁸ tattıracak olsak hemen “Musibetler yakamı bıraktı!” di-yerek, kendinden bilir, kurumlu boş bir sevince kaptırır kendini. ¹⁹

18 Kur’an’da bu tarzda yalnızca bir kere geçen ne‘mâ’ isminin anlamını tam olarak aktarabilmek için çeviride zorunlu olarak iki sözcük (bolluk ve geni... Devamı..

Eğer ona dokunan sıkıntı ve darlıktan sonra onu nimetlere gark etmiş olsak bütün kötülükler benden uzaklaştı onlardan kurtuldum der ve küstahça bir övünce kapılır. 10/12, 16/53- 54, 39/7- 8- 49, 89/15- 16

Yok eğer kendisine dokunan bir sıkıntı ve darlığın ardından ona esenlik ve bolluk tattırmış olsak, o vakit der ki: “kötülük(veren güç)ler benden uzaklaştı”;[¹⁶⁹⁹] (ve) bir anda küstahça bir şımarıklığa kapılır.

[1699] Parantez içi açıklamamız âyetin lafız, mâna ve maksadına uygundur. Şöyle ki; zehebe ‘an (uzaklaştı), öznesi içinde olan bir yüklemdir ve aktif ... Devamı..

Şayet kendisine dokunan bir dertten sonra ona bir nimet tattıracak olursak, bu kez de: "Bütün kötülükler artık benden uzaklaşıp gitti" der, (Rabbine şükretmez de) şımarır, (halka karşı servetiyle) böbürlenen bir adam olur.

Ama kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra, ona bir nimet tattmrsak der ki: "Kötülükler benden gitti. " Ve Kesinlikle ferahlanır ve övünür. ?

Ve eğer ona isabet eden bir zahmetten sonra bir nîmet tattırırsak elbette der ki: «Benden bütün kötülükler gidiverdi.» Şüphe yok ki, O bu halde pek sevinen, çok öğünendir.

Fakat başına gelen bir dertten sonra kendisine bir nimet tattırırsak: “Artık bütün dertler ve belalar bir daha gelmemek üzere bitti gitti! ” der, sevinir, övünür durur.

Ve eğer kendisine dokunan bir zarardan sonra ona bir ni'met taddırsak, mutlaka: "Kötülükler benden gitti" der, sevinir, övünür.

Eğer o insâna, mübtelâ bulundığı zararı izâleden sonra ni'metler tatdırsak: "Benden fenâlık gitdi" diyerek ferahlanır ve kibir ider. (Şükür itmez).

Çektiği darlıktan sonra ona bir mutluluk tattırsak bu defa da “Sıkıntılar geride kaldı.” der. Artık o, şımarığın ve kendini beğenmişin tekidir.

Eğer ona, kendisine dokunan sıkıntıdan sonra nimetler verirsek şöyle söyleyecektir:-Kötülükler benden uzaklaştı. O, gerçekten şımaracak ve övüncektir.

Eğer başına gelen bir sıkıntıdan sonra ona nimetler tattıracak olsak, bu defa da “Bütün kötülükler benden uzaklaştı” deyiverir; şımarıp böbürlenir.

Ve eğer ona, kendisine gelip çatan bir zorluk ve kederden sonra bolluk ve nimet tattırırsak, hiç kuşkusuz şöyle diyecektir: "Tüm sıkıntı ve kötülükler benden uzaklaşmıştır." Bu durumda o, bir sevinç şımarığı, bir kendini beğenmiş olur.

daħı eger ŧatduravuz aña ni'meti ķıtlıķdan śoñra kim yoķandı aña eyide “gitdi yavuz işler benden.” bayıķ ol sevinicidür menmenlıķ ķılıcıdur.

Geçen ni‘metlere kāfir olur hīç görmemiş gibi olur ve eger ni‘metler leẕẕetindaddursavuz aña ziyān yitişdükden ṣoñra, ṣıḥḥat gibi ḫastalıḳdan ṣoñra, olvaḳt eydürler ki muṣībetler gitdi benden. Ol vaḳt sevinür, faḫr ider, baṭarānolur.

Əgər başına gələn bir müsibətdən sonra, ona firavanlıq, səadət nəsib etsək, mütləq: “Artıq fəlakətlər məndən sovuşdu” - deyər və sözsüz ki, sevinib öyünər.

And if We cause him to taste grace after some misfortune that had befallen him, he saith : The ills have gone from me. Lo! he is exultant, boastful;

But if We give him a taste of (Our) favours after adversity hath touched him, he is sure to say, "All evil has departed from me:"(1507) Behold! he falls into exultation and pride.

1507 He takes it as a matter of course, or as due to his own merit or cleverness! He does not realise that both in good and ill fortune there is a ben... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.