İnnâ a’taynâke-lkevśer(a)
Şüphe yok ki biziz sana kevseri veren.
(Ey Nebim!) Şüphesiz Biz Sana "Kevser"i (dünyada herkesten fazla fazilet ve izzeti, ahirette ise şefaat yetkisini) verdik (ki şükrünü yapasın.)
Ey Muhammed! gerçekten biz sana dünyada pek çok hayırlar verdik. Ahirette de cennet ve cennetteki kevser havuzu ve ırmağını vereceğiz.
Biz Kevser'i, peygamberliği, Kur'ân'ı, hayrı ilke edinen bir ümmeti, dünya hâkimiyetini, âhiret saadetini, lütfumuz ve ihsanımızla sana verdik.
Şüphesiz biz sana Kevser'i verdik.
Şüphesiz, biz sana Kevser'i verdik.
(Ey Rasûlüm), gerçekten biz sana (cennetdeki Havz-ı) Kevseri = pek çok hayırları verdik.
Biz, gerçekten sana bol bir hayır (sevap, etba, bereketli bir nesil ve Cennet) vermişiz.
Kevseri verdik sana
(Ey Peygamber!) Biz, sana Kevser'i (iyilik, bereket, mutluluk, güzellik gibi bol nimet) verdik.
Biz sana Kevser’i virdik.
Doğrusu sana pek çok nimet vermişizdir.
Şüphesiz biz sana Kevser’i verdik.
Şüphesiz biz sana bitip tükenmez nimetler verdik.
Biz sana bolca nimetler verdik.
Muhakkak biz sana Kevser'i verdik.
Biz verdik sana hakikatte kevser
(Habibim!) Şüphesiz biz sana Kevser’i verdik.
Kuşkusuz Biz¹ sana kevseri² verdik.
(Habîbim) hakikat, biz sana, Kevseri verdik.
(Habîbim, yâ Muhammed!) Şübhesiz ki biz sana Kevser'i(2) verdik.
(Resulüm!) Şüphesiz biz sana Kevser’i (risâlet, nübüvvet, Kur’an, hikmet, bitip tükenmez birçok hayrı, iyilik ve ilim) verdik. *
Biz sana bol nimetler verdik.
İşte Biz sana kevser suyunu verdik.
Biz sana kevseri vermişiz [⁷],
Şüphesiz biz sana Kevser'i verdik.
Gerçekten Biz sana, dünyada her türlü iyiliğin, güzelliğin ve bereketin; âhirette ise ebedî cennet nimetlerinin kaynağı olan bu Kur’an’ı vahyetmekle, insanoğlunun sahip olabileceği en büyük nîmeti, Kevseri verdik.
Biz, sana KEVSER’i / Ümmet Çokluğu’nu verdik.
Resulüm! biz cennette en güzel köşeyi sana ayırdık.
Ey resulüm şüphe yok ki, biz sana hayır ve bereket verdik! Hatırla o anı, sen şaşırmış bir vaziyette idin! Sana hidayeti verdik! Sana doğru yolu gösterdik! Seni yetim bulup yetiştirdik! Sana dünyada verdiğimiz hayır ve bereketler gibi, ahirette de birçok hayır ve bereket vermişizdir.
Şüphesiz ki sana [Kevser]’i (bol nimet) verdik.
(Ey Muhammed!) Şüphesiz Biz sana Kevser’i¹ verdik.
BAK, Biz sana bol nimet ¹ verdik:
– Biziz sana her türlü hayrı cömertçe bahşeden. 68/1...6, 93/1...11
GERÇEK şu ki Biz, sana her hayrı cömertçe bahşettik:[⁵⁹¹⁰]
(Ey Muhammed, oğlun olmadı diye senin için "Ebter- Nesli tükenmiş" diyen de var. Oysa) Biz sana kuşkusuz Kevser’i müyesser kıldık.
Şüphesiz biz sana Kevser’i verdik.
Şüphe yok ki, Biz sana Kevser'i verdik.
Biz gerçekten sana verdik kevser.
Biz sana Kevser'i (bol ni'met, ilim ve büyük şeref) verdik.
Biz sana Kevser'i virdik.
Sana çok şey verdik[*].
Biz sana sayısız nimetler verdik.
Biz sana Kevser'i verdik.
Hiç kuşkusuz, biz verdik sana Kevser'i/iyilik, bereket, mutluluk, güzellik, soy ve aydınlığın tükenmezini.
bayıķ biz virdük saña uçmaķdaġı ırmaġı yā çoķ ħayr .
Biz saña yā Muḥammed ḥavż‐ı kevẟeri virdük.
(Ya Peyğəmbər!) Həqiqətən, Biz sənə Kövsər (Cənnətdəki Kövsər irmağını və ya bol ne’mət, yaxud Qur’an, peyğəmbərlik) bəxş etdik!
Lo! We have given thee Abundance;
To thee have We granted the Fount (of Abundance).(6286)
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |