Śumme be’aśnâ min ba’dihi rusulen ilâ kavmihim fecâûhum bilbeyyinâti femâ kânû liyu/minû bimâ keżżebû bihi min kabl(u)(c) keżâlike natbe’u ‘alâ kulûbi-lmu’tedîn(e)
Ondan sonra da insan topluluklarına peygamberler gönderdik, apaçık delillerle geldikleri halde önceden yalanladıkları şeylere bir türlü inanmadılar. İşte biz, haddini aşanların gönüllerini böyle mühürleriz.
(Hz. Nuh’tan) Sonra onun ardından kendi kavimlerine (başka) elçiler de gönderdik ki; onlara apaçık belgeler (mucizeler) getirmişlerdi. Ama daha önce onu (İlahi duyuruyu) yalanlamaları (dini kurallara ve disiplinli hayata yanaşmamaları) nedeniyle inanmak istememişlerdi. İşte Biz, haddi aşanların kalplerini böyle mühürleriz.
Ve sonra onun ardından her birini kendi toplumlarına olmak üzere başka elçiler gönderdik. Öyle ki, onlar da hakkın apaçık delillerini ortaya koydular. Fakat onlar, bir kere yalan saymış oldukları şeye, sonradan bir türlü inanmak istemediler. Haddi aşanların kalplerini işte biz böyle mühürleriz.
Sonra, Nûh'un ardından gelen kavimlere kendi içlerinden özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere tekbaşlarına görevli Rasuller gönderdik. Onlara ayan beyan mûcizelerle, delillerle geldiler. Onlar da, daha önce yalanladıkları şeye inanacak değillerdi. İşte haddi aşanların, kural tanımayanların kalplerini, kafalarını biz böyle mühürleriz.
Sonra onun ardından başka peygamberleri kavimlerine gönderdik. Bunlar onlara açık belgeler getirdiler. Ancak onlar daha önce yalanlamış oldukları şeylere bir türlü inanmak istemediler. İşte aşırı gidenlerin kalplerini böyle mühürleriz.
Sonra onun ardından kendi kavimlerine (başka) elçiler gönderdik; onlara apaçık belgeler getirmişlerdi. Ama daha önce onu yalanlamaları nedeniyle inanmadılar. İşte biz, haddi aşanların kalblerini böyle mühürleriz.
Sonra Nûh'un arkasından bir çok Peygamberleri kavimlerine gönderdik, onlara açık mûcizeler getirdiler. Fakat önceden yaptıkları tekzibden ötürü, bir türlü inanmak istemediler. İşte biz, hududu aşanların kalbleri üzerine böyle mühür basarız. (artık iman edemezler).
Sonra onun ardından kendi toplumlarına peygamberleri gönderdik. Onlara ayetlerle (belgelerle) geldiler. Fakat daha önce yalanladıkları şeye inanacak olmadılar. İşte haddini aşanların kalplerini böylece mühürlüyoruz.
Sonra Nûh'un ardından birçok peygamberi kendi toplumlarına gönderdik. Onlara mucizeler getirdiler. Fakat onlar daha önce yalanladıkları şeye inanacak değillerdi. İşte, haddi aşanların kalplerini biz böyle mühürleriz.
Bundan sonra da, onların ulusuna peygamberler gönderdik, onlara belgelerle geldiler, önceden de yalanlamış olduklarından, inanır olmadılar, taşkınların gönüllerin işte böyle damgalarız
Sonra onun arkasından kendi kavimlerine resuller gönderdik. Onlara açık belgelerle, mucizelerle geldiler. Fakat onlar, ta işin başında elçiye karşı yalana sarılmaları sebebiyle daha sonra inanmaya yanaşmadılar. İşte (ilâhî buyrukları dinlemeyip, inatlarından dolayı) haddi aşanların kalplerini böylece mühürleriz.
Nûh’dan sonra diğer peygamberler gönderdik her peygamberi kendi kavmine gönderdik. Bu peygamberler mu’cizeler gösterdiler. Fakat o kavimler îmân itmeğe meyyâl değil idiler. Peygamberleri yalancılıkla ithâm itdiler. Biz böyle zâlimlerin kalblerini katılaşdırırız.
Sonra onun ardından milletlere peygamberler gönderdik, onlara belgeler getirdiler. Diğerlerinin daha önce yalan saymış olduklarına bunlar da inanmadılar. Aşırı gidenlerin kalblerini işte böylece mühürleriz.
Sonra, onun ardından birçok peygamberi kendi toplumlarına gönderdik. Onlara apaçık mucizeler getirdiler. Fakat onlar önceden yalanlamakta oldukları şeye inanacak değillerdi. İşte biz haddi aşanların kalplerini böylece mühürleriz.
Onun ardından da birçok peygamberi kendi topluluklarına gönderdik; onlara açık mucize getirdiler. Fakat onlar daha önce (atalarının da) yalan saydıklarına bir türlü inanmak istemediler. Sınırı aşanların kalplerini işte biz böyle mühürleriz.
Sonra onun arkasından birçok peygamberi kendi toplumlarına gönderdik. Onlara mucizeler getirdiler. Fakat onlar daha önce yalanladıkları şeye inanacak değillerdi. İşte haddi aşanların kalplerini biz böyle mühürleriz.
Sonra onun ardından, elçiler gönderdik, halklarına apaçık deliller getirdiler. Geçmişte yalanlamış bulunduklarına inanacak değillerdi. Azgınların kalplerini böyle damgalarız.
Sonra onun arkasından birçok peygamberleri kavimlerine gönderdik. Onlara açık mucizelerle geldiler. Fakat onlar bir defa yalan dediklerine sonuna kadar bir türlü inanmadılar. İşte biz, haddi aşanların kalblerini böyle mühürleriz.
Sonra onun arkasından bir çok Peygamberleri kavmlerine gönderdik, onlara açık mu'cizelerle vardırlar, fakat önce yalan dediklerine bir türlü inanmak istemediler, işte biz tecavüzü ı'tiyad edenlerin kalblerini böyle tab'ederiz
Sonra onun ardından nice peygamberleri kavimlerine gönderdik. Onlara apaçık mu‘cizeler getirdiler. Fakat onlar, önceden yalanlamakta oldukları şeye (mu‘cize gördükten sonra da) inanacak değillerdi. İşte biz haddi aşanların (ısrarla hakkı inkâr edip, hidâyete ulaşmak üzere gayret sarf etmeyenlerin) kalplerini (manen) böyle mühürleriz.
Sonra onun arkasından, resûlleri halklarına gönderdik. Onlar, halklarına kanıt içeren açık belgelerle geldiler. Daha önce yalanladıkları şeylere inanmak istemediler. İşte haddi aşanların kalplerini mühürleriz.
Sonra onun arkasından kendi kavmlerine (bir çok) peygamberler gönderdik de bunlar, onlara (da'valarını isbat eden) apaçık mu'cizeler getirdiler. Fakat önceden (hakkı) yalan say (mıya alış) dıkları için, (kaabil değil) inanmadılar. İşte haddi aşanların gönülleri üzerine biz böyle mühür basarız!
Sonra onun ardından nice peygamberleri kavimlerine gönderdik; derken onlara apaçık deliller getirdiler; fakat önceden yalanladıkları şeye (yine) îmân edecek değillerdi. İşte(biz), haddi aşanların kalblerini (küfürleri sebebiyle) böyle mühürleriz!
Sonra, onun (Nuh’un) ardından birçok elçiyi kendi toplumlarına gönderdik. Onlara (kanıt içeren) açık delillerle geldiler. Fakat onlar, bir kere yalanlamış oldukları şeye, sonradan bir türlü inanmak istemediler. İşte biz de (melekler âleminde tanınsınlar diye bu tip) haddi aşanların (azgınların) kalblerini (akıl merkezi olan beyinlerini) böyle (manevi bir nişanla) damgalarız. *
Bunlardan sonra da onların kavimlerine elçiler gönderdik. Elçiler onlara gerçekleri açıklayıcı delilleri getirdiler. Daha önce yalanlamış olduklarına inanmadılar. Bu sebeple Allah haddi aşanların kalplerini mühürledi.
Sonra Nuh’un ardından uluslarına elçiler gönderdik. Böylelikle o elçiler onlara açıklayıcı belgeler getirdiler. Ancak onlar daha önceden yalan saymakta oldukları bu belgelere bir türlü inanmadılar. İşte Biz sınırları aşanların yüreklerini böyle köreltiriz.
Sonra onun ardından (birçok) elçileri kendi kavimlerine gönderdik. Onlara apaçık mucizeler/deliller [beyyinât] getirdiler. Fakat onlar önceden yalanlamakta oldukları şeye inanacak değillerdi. İşte Biz haddi aşanların kalplerinin üzerine böyle mühür vururuz. [natba’u].³²
Sonra onun ardından birçok peygamberi kendi topluluklarına gönderdik de böylece onlara apaçık belgeler getirdiler. Diğerlerinin daha önce yalan saymış olduklarına bunlar da inanmadılar. Aşırı gidenlerin kalplerini işte böylece mühürleriz.
Sonra Nûh’un ardından, birçok Peygamberi kavmine hakîkati ulaştıran birer uyarıcı olarak gönderdik ve her Peygamber, kendi halkına Peygamberliğini ispat edecek apaçık mûcizeler gösterdi. Fakat onlar, ta işin başında hakkı inkâr etmiş oldukları için, kuru bir inat yüzünden bir türlü imana gelmediler. Çünkü yaptıkları kötülükler yüzünden kalpleri kararmış, âdetâ pas tutmuştu.İşte biz, haddi aşanların kalplerini böyle mühürleriz.
Sonra onun ardından onların kavmine rasûller seçip gönderdik. Onlara Beyyineler / Açık Belgeler ile geldiler. Önceden yalanladıkları şeylere şimdi inanacak değillerdi. Haddi (Sınırı) Aşanlar’ın kalblerine böyle mühür vuruyoruz.
Ardından yeni nesillere de elçiler gönderdik. Hepsinin belgeleri de vardı. onlara da aynı bahanelerle inanmadılar. Aşırıların gözünü hep bu şekilde kör ederiz...
Nuh’tan sonra birçok Resulümüzü kendi toplumlarına gönderdik! Resuller toplumlarına ayetlerimizi götürdü. Ayetlerimiz içinde gerçek bilgiler, gerçek belgeler vardı. Resullerimiz bütün gerçekleri delilleriyle sundular. Fakat onlar inkârlarında direttiler. İşte biz haddi aşıp, inkârlarını ön yargı haline getirenlerin kalplerini, kendi ön yargılarıyla mühürleriz. Ön yargılarından dolayı ayetlerimizdeki gerçekleri anlayamazlar.
Sonra onun arkasından elçileri kendi toplumlarına göndermiştik. Onlara deliller getirmişlerdi. Fakat onlar daha önce yalanladıkları şeye inanacak değillerdi. İşte haddi aşanların kalplerini biz böyle mühürleriz. [*]
(Nûh’tan) sonra (onların soylarından) gelen toplumlarına da Peygamberler gönderdik.¹ O Peygamberler de onlara mûcizeler getirdiler. Ama öncekilerin yalanladıkları şeylere, bunlar da îman etmediler. İşte bu yüzden Biz böyle haddi aşanların kalplerini, mühürleriz.
VE SONRA, o’nun ardından -her birini kendi toplumlarına olmak üzere- ⁹⁶ [başka] elçiler gönderdik; öyle ki o’nlar da hakkın apaçık delillerini ortaya koydular; fakat onlar bir kere yalanlamış bulundukları şeye (sonradan) bir türlü inanmak istemediler: ⁹⁷ haddi aşanların kalplerini Biz işte böyle mühürleriz. ⁹⁸
Ondan sonra da toplumlarına kendi içlerinden elçiler göndermiştik. Elçiler de onlara hakikatin apaçık belgeleriyle gelmişlerdi, fakat daha önce yalanladıkları hakikatlere inanmamakta direndiler. İşte, böyle haddi aşarak kalplerini uyarılara kapadılar. 7/101, 40/35
SONRA onun izinden,[¹⁶⁵⁴] her birini kendi toplumlarına olmak üzere (daha başka) elçiler de gönderdik.[¹⁶⁵⁵] Ve onlar hakikatin apaçık belgeleriyle geldiler; fakat berikiler bir kez yalanlamış bulundukları hakikate inanmamakta sonuna kadar direndiler: Biz haddi aşanların kalplerini, işte böyle mühürlüyoruz!
Sonra Nuh’un ardından bir çok peygamberleri kavimlerine gönderdik Peygamberleri onlara (Rablerinin birliğini belirten) apaçık deliller ile geldiler, fakat onlar (daha evvel atalarına uyarak taptıkları putlardan vazgeçmediler) peygamberlerini başlangıçta yalan saydıkları gibi, gösterdikleri mucizelere de iman etmediler. İşte biz (batıl inançlarından ayrılmayan, şirk ve küfürde direnerek) haddi aşanların kalplerini böyle mühürleriz!
Sonra, onun ardından onlara kendi içlerinden resuller gönderdik. Onlara apaçık mucizeler getirdiler. Fakat onlar önceden yalanlanmış oldukları şeye inanacak değillerdi. İşte biz haddi aşanların kalplerini böylece mühürleriz.
Sonra onu müteakip kavimlerine peygamberler gönderdik. Onlara beyyineler ile geldiler. Onlar ise evvelce tekzîp etmiş oldukları şeylere imân eder olmadılar. İşte haddi tecavüz edenlerin kalpleri üzerine böylece mühürleriz.
Nuh'tan sonra, kendi halklarına resul olarak daha nice peygamberler gönderdik. Onlar kavimlerine âyetler, mûcizeler getirdiler; ama berikiler, önce yalan saydıkları şeye, bir türlü inanmadılar. İşte haddi aşanların kalplerini böyle mühürleriz!
Sonra onun ardından bir çok elçileri kavimlerine gönderdik; onlara; belgeler getirdiler. (Fakat onlar) önce yalanlamış oldukları şeye bir türlü inanmıyorlardı. İşte haddi aşanların kalblerini böyle mühürleriz.
Ondan sonra gelen kavimlere rasûller ba's itdik. Rasûller mu'cizelerle geldiler. Kavimler evvelce tekzîb itdiklerine îmân ider olmadılar. Hadlerini tecâvüz idenlerin kalblerine bu sûretle mühür urırız.
Sonra Nuh’un ardından birçok elçiyi kendi halkına gönderdik. Bunlar onlara o açık belgeleri (mucizeleri)getirdiler. Ama başlangıçta elçiye karşı yalana sarılmaları sebebiyle daha sonra inanmaya yanaşmamışlardı. Aşırılık yapanların kalpleri üzerinde işte böyle bir yapı oluştururuz.
O'ndan sonra da toplumlarına elçiler göndermiştik. (O toplumlara) elçiler belgelerle gelmişlerdi. Daha önce yalanladıkları şeye inanacak değillerdi. İşte, haddi aşanların kalplerini böyle mühürleriz.
Nuh'tan sonra Biz yine kendi milletlerine peygamberler gönderdik. Peygamberleri onlara apaçık deliller getirdiler; ama onların, daha önce yalanlamış oldukları şeye inanmaya niyetleri yoktu. Hadlerini aşanların kalplerini Biz böyle mühürlüyoruz.
Nûh'un ardından birçok resulleri daha toplumlarına gönderdik. Onlara açık-seçik kanıtlar getirdiler. Ama onlar daha önceden yalanladıkları şeye bir türlü inanmadılar. Azgınlığa sapanların kalplerini biz, işte böyle mühürleriz.
andan viribidük andan śoñra yalavaçlar ķavumların geldiler anlara ḥüccetler ile. olmadılar kim inanalar aña kim yalan duttılar anı ilerüden ya'nį nūḥ ķavmı. mühr ururuz ḥaddan geçiciler göñüllerine.
Andan ṣoñra çoḳ peyġamberleri viribidük ḳavmlerine. Geldiler anla‐ra mu‘cizātlar bile. Anlar īmān getürmediler yalanladuḳları nesneye andanöñdin. Anuñ gibi mühr urur‐biz ẓālimlerüñ yüregi üstine.
Nuhun ardınca öz ümmətlərinə peyğəmbərlər göndərdik. Onlar (öz ümmətlərinə) açıq-aşkar mö’cüzələr gətirmişdilər. Bunlar isə öncə (peyğəmbər gəlməzdən əvvəl) yalan hesab etdikləri şeylərə iman gətirmədilər. Biz (küfr etməklə, günah işləməklə) həddi aşanların ürəklərini belə möhürləyirik.
Then, after him, We sent messengers unto their folk, and they brought them clear proofs. But they were not ready to believe in that which they before denied. Thus print We on the hearts of the transgressors.
Then after him We sent (many) messengers to their peoples: they brought them Clear Signs, but they would not believe what they had already rejected(1460) beforehand. Thus do We seal the hearts of the transgressors.
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |