Bel keżżebû bimâ lem yuhîtû bi’ilmihi velemmâ ye/tihim te/vîluh(u)(c) keżâlike keżżebe-lleżîne min kablihim(s) fenzur keyfe kâne ‘âkibetu-zzâlimîn(e)
Hayır, onlar bilgileriyle kavrayamadıkları ve henüz zuhur etmeyen vaitleri yalanladılar. Tıpkı bunun gibi evvelce gelip geçen ümmetler de peygamberlerini yalanlamışlardı. Bak da gör, zulmedenlerin sonları neye varmış, nice olmuş.
Hayır, onlar ilmini kuşatamadıkları (gerçeğine akıl yatıramadıkları) ve kendilerine henüz yorumu gelip ulaşmamış (yani şimdilik bilimsel olarak hikmeti ve içeriği açığa çıkmamış olduğundan kavrayamadıkları) bir şeyi (kısır akılları ve nefsani duygularıyla) yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Zulmedenlerin nasıl bir akıbete uğradıklarına bir bak (ki hepsi felakete ve helakete mahkûm olmuşlardır).
Hayır, o Allah'tan gelen gerçekleri örtbas edenler, ilmini kuşatamadıkları ve kendilerine de henüz yorumu gelmemiş bir şeyi, yani Kur'ân'ı yalanladılar. Onlardan öncekiler de, kitap ve peygamberleri böyle yalanlamışlardı. Gerçekleri görmek istiyorsan, yaratılış maksadına aykırı davrananların, sonunun nasıl olduğuna bir bak.
Aslında onlar, mâhiyetini, içindeki bilgileri, getirdiği ilâhî düzeni kavrayamadıkları, bildirdiği hususlar da o an önlerinde gerçekleşmediği, sonuçlarını hemen görmedikleri için Kur'ân'ı yalanladılar.
Onlardan öncekiler de kutsal kitapları, peygamberleri böyle yalanlamışlardı. Şimdi ibret nazarıyla bak, incele, inkâr ile isyan ile, baskı, zulüm, işkence ile temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faaliyetleri engelleyen, aleyhte propaganda yapan zâlimlerin sonu nasıl oldu?
Hayır, onlar ilmini kavrayamadıkları ve kendilerine henüz yorumu gelmemiş şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Zalimlerin sonlarının nasıl olduğuna bir bak!
Hayır, onlar ilmini kuşatamadıkları ve kendilerine henüz yorumu gelmemiş bir şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Zulmedenlerin nasıl bir sonuca uğradıklarına bir bak.
Hayır, o kâfirler, ilmini kavrayamadıkları Kur'an'ı yalanladılar ve kendilerine, hakikat ve inceliği hakkında bir anlayış da gelmedi. Onlardan önce gelen ümmetler de Peygamberlerini, işte böyle yalanlamışlardı. Amma bak, zalimlerin âkibeti nasıl oldu!...
Hayır! Onlar, bilgisini kavrayamadıkları, gerçek anlamlarının kendilerine henüz gerçekleşmediği bir hakikati yalanlıyorlar. Onlardan öncekiler de böylece yalanladılar. İşte o zalimlerin sonunun nasıl olduğunu gör.
Bilâkis, onlar ilmini kavrayamadıkları ve yorumu kendilerine asla gelmemiş olan Kur'ân'ı yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Şimdi bak, zâlimlerin sonu nasıl oldu?
«Onu kendi uydurdu mu?» diyorlar, diyesin ki: «Eğer siz gerçekseniz, Allahtan başka, gücünüz yettiğini çağırınız da, ancılıyın bir tek sûre getirin»
Aksine onlar özünü, hikmetini kavrayamadıkları ve üstelik o mesajın ayrıntılı açıklaması henüz kendilerine gelmemişken onu yalanladılar. Onlardan öncekiler de tıpkı böyle yalanlamışlardı. Zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak!
Kendilerine îzâhât virildiği halde ’ilimlerinin ihâta idemediği şeye yalandır diyorlar. Evvelce senden başka rasûlleri de yalancılıkla ithâm idenler var idi lâkin o zâlimlerin ’âkıbeti ne oldığına bir nazar it.
Onlar, ilmini kavrayamadıkları ve henüz yorumu da kendilerine bildirilmemiş olan şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böylece yalanlamışlardı. Zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak.
Hayır öyle değil. Onlar, ilmini kavrayamadıkları ve kendilerine yorumu gelmemiş olan bir şeyi yalanladılar. Kendilerinden öncekiler de (peygamberleri ve onlara indirilen kitapları) böyle yalanlamışlardı. Bak, o zalimlerin sonu nasıl oldu.
İşin gerçeği şu ki onlar, mahiyetini bilemedikleri ve henüz kendilerine yorumu yapılmamış olan şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de işte böyle yalan saymışlardı; ama bak zalimlerin sonu nice oldu!
Bilakis, onlar hakkıyla bilmedikleri ve bildirdikleri kendilerine (vakıa olarak) gelmemiş Kur’an’ı yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Şimdi bak, zalimlerin sonu nasıl oldu!
Hayır, onlar bilgisini kavramadan ve asıl anlamına ulaşmadan onu yalanladılar. Kendilerinden öncekiler de böyle yalanladı. Zalimlerin sonuna dikkatle bak.
Hayır. Onlar bilgileriyle kavrayamadıkları, te'vili de kendilerine hiç gelmemiş olan bir şeyi yalan saydılar. Bunlardan önce gelip geçenler de yine böyle inkâr etmişlerdi, amma bak zalimlerin akıbeti nasıl oldu.
Hayır onlar, ılmini ihata etmedikleri ve te'vili kendilerine hiç gelmemiş olan bir şey'i tekzib ettiler, bunlardan evvel geçenler de böyle tekzib etmişlerdi amma bak zâlimlerin akıbeti nasıl oldu?
Hayır, onlar ilmini kavrayamadıkları ve kendilerine henüz yorumu gelmemiş şeyi (Kur’ân’ı, daha anlamadan) yalanladılar. Onlardan öncekiler de (hakkı/hakikati) böyle yalanlamışlardı. Zâlimlerin/kâfirlerin sonlarının nasıl olduğuna bir bak!
Hayır! Onlar, bilgisini kavrayamadıkları ve kendilerine asıl anlamı açıklanmamış bir şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bak!
Hayır, onlar ilmini kavrayamadıkları şey'i yalan saydılar. Kendilerine te'vîli (hakkında bir idrâk) gelmedi. Onlardan evvelki (ümmetler) de (peygamberlerini) böyle tekzîb etdiler işte. Bak, o zaalimlerin sonucu nice olmuşdur!
Bil'akis (onlar) ilmini kavrayamadıkları ve te'vîli (ma'nâsı) henüz kendilerine gelmemiş olan bir şeyi (Kur'ân'ı daha anlamadan) yalanladılar. Onlardan öncekiler de(peygamberlerini ve kendilerine gönderilen kitabları) böyle yalanlamıştı ama, bak zâlimlerin âkıbeti nasıl oldu!
Aksine (onlar) ilmini (özünü, hikmetini) kavrayamadıkları ve te’vîli (açıklaması) henüz kendilerine gelmemiş olan bir şeyi (yani Kur’ân’ı düşünüp araştırmadan hemen) yalanladılar. Onlardan öncekiler de tıpkı böyle yalanlamışlardı. (O gönderdiğimiz kitapları yalanlamış olan) zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak! *
Hayır, (indiriliş) bilgisini kavrayamadıkları (Kitabı) yalanladılar. Kitab’ın gerçek bilgileri geldiğinde onlardan öncekiler de böyle yalanlamıştı. Bak bakalım, zulmedenlerin akıbetleri nasıl olmuş?
Doğrusu şu ki onlar bilgileriyle kavrıyamadıkları, yorumlaması da kendilerine gelmemiş olan bu Kur’an’ı yalan saydılar. Nasıl ki kendilerinden önce gelenler de böyle yalan saymışlardı. O kıyıcıların sonu nice oldu bir görün.
Hayır, onlar ilmini kavrayamadıkları, râci olduğu mânaya yetişemedikleri şeyi yalan saydılar. Onlardan evvelkiler de böyle yalan saymışlardı. Zalimlerin akıbeti nasıl oldu! gördün ya.
Onlar, ilmini kavrayamadıkları ve kendilerine henüz yorumu (inkârını imkânsız kılan hakikati) gelmemiş olan şeyi (Kur'an'ı) yalanladılar. Onlardan öncekiler de böylece yalanlamışlardı. Zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak!
Hayır! Aslında onlar, meseleye önyargıyla yaklaştıkları için, hakkındayeteri kadar bilgi edinmedikleri ve gerçek anlamını henüz kavrayamadıkları şeyi, yani Kur’an’ı, ölçüp biçmeden yalanladılar! Çünkü ona inanıp dürüst ve erdemli yaşamak, hiç mi hiç işlerine gelmiyordu. Geçmişte bunun bir çok örnekleri var. Nitekim, onlardan öncekiler de kendilerine bildirilen hakîkati böylesahte gerekçelerle yalanlamaya kalkmışlardı. Fakat bir görsen, o zâlimlerin sonu nice oldu!
Bilgisini kavramadıkları şeyi ve henüz te’vîli / yorumu kendilerine gelmemiş şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler böyle yalanladı; bir bak, Zâlimler’in sonu nasıl oldu?
Yoo onlar, açıklama yapılmadan algılamaları imkânsız olan bir şeyi yalanlıyorlar. Nitekim eskiler de hep bu şekilde yalanlamışlardı. Haksızlık edenlerin akıbeti n'olmuş görüyorsun değil mi?
Hayır! Bilgisini kavrayamadıkları, yorumu kendilerine gelmemiş olan bir şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Bak! Zalimlerin sonu nasıl oldu?
Aksine onlar bilgisini kavrayamadıkları ve yorumu kendilerine asla gelmemiş olan (Kur’an’ı) yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Şimdi bak, zalimlerin sonu nasıl olmuştu!
Bilakis onlar, kendilerinden öncekilerin yalanladıkları gibi bilgisini kavrayamadıkları ve daha açıklaması bile kendilerine ulaşmamış olan bir şeyi (Kur’an’ı) yalanladılar. O (kitapları yalanlayan) zâlimlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak...¹
Hayır hayır, aslında onlar özünü, hikmetini kavrayamadıkları ve önceden kendilerine açıklanmamış her şeyi yalanlamaya eğilimliler. ⁶³ Onlardan önce gelip geçenler de işte böyle gerçeği yalanlamaya yeltenmişlerdi. (Ger-çeği görmek istiyorsan) zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak!
Hayır aslında onlar Kuran’ın içindeki gerçekleri kavrayamadıkları ve kendilerine haber verilen birtakım olaylar henüz gerçekleşmediği için Kuran karşısında yalana sarılıyorlar. Onlardan önceki nice topluluklar da aynen böyle yalanlamışlardı. İşte o yalanlayanların sonunun ne olduğuna bir bak! 10/13, 27/84
Fakat hayır, aksine onlar özünü kavramaktan âciz kaldıkları, üstelik o mesajın (özüne dair) nihaî açıklaması da (henüz) kendilerine ulaşmamışken[¹⁶¹⁹] yalanlamayı tercih ettiler. Onlardan öncekiler de işte böylesi bir yalanlamaya yeltenmişlerdi; fakat (onların akıbetini merak ediyorsan), dön de zalimlerin sonunun ne olduğuna bir bak hele!
(Müşrikler) Kur'an'ın ilmini kavrayamadıklarından ve tevili (inecek azap) kendilerine henüz gelmemiş olduğu için Kur'an'ı yalan saydılar. (Peygamberden azabı indirmesini her talep edişlerinde cezalandırılmamış olmaları, onların cüretlerini artırmış oldu) (Ey Muhammed) Onlardan evvelkiler de (peygamberlerini ve inen kitapları) böyle yalan saymışlardı, o zalimlerin sonu ne feci oldu, (geride bıraktıkları harabelerine) bir bak! (ve kavmini uyar!)
Hayır öyle değil. Onlar, ilmini kavrayamadıkları ve kendilerine yorumu gelmemiş olanı (Kur’an’ı) yalanladılar. Kendilerinden öncekiler de (indirilen kitapları) böyle yalanlamışlardı. Bak, o zalimlerin sonu nasıl oldu.
Hayır. Onlar ilmini ihata edemedikleri ve daha te'vili kendilerine gelmemiş olan bir şeyi tekzîp ettiler. Onlardan evvelkiler de böylece tekzîpte bulunmuşlardı. Artık bak ki zalimlerin akibeti nasıl olmuştur.
Hayır! Onlar, hakkında etraflı bir bilgi edinmeden ve henüz yorumuna tam vakıf olmadan, bu Kur'ân'ı, çarçabuk yalanladılar. Kendilerinden öncekiler de böyle yalan saymışlardı. Bak ve zalimlerin sonunun nasıl olduğunu anla!
Hayır, bilgisini kavrayamadıkları, sonucu henüz başlarına gelmemiş olan bir şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Bak, o zalimlerin sonu nice oldu?
Onlar, Kur'ân'ın ma'nâsını ihâta itmezden ve tefsîrine vakıf olmazdan evvel onı tekzîb itdiler. Onlardan evvel olanlar da böyle tekzîb itmişlerdi. O zâlimlerin 'âkıbeti nasıl oldığına nazar iyle.
Aslında onlar, Kur’ân’daki bilgiyi (ilmi) anlamadan, (ayetler arası) iç bağlamı henüz ortaya çıkmadan yalana sarıldılar. Onlardan öncekiler de böyle yalana sarılmışlardı. Yanlışlar içindekilerin sonunun nasıl olduğunu bir düşün.
Onlar, ilmini kavrayamadıkları ve henüz açıklaması onlara gelmemiş olan bir şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak!
Aslında onlar, ilmini kavrayamadıkları ve henüz başlarına gelmemiş olan şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı; sonra, bak, o zalimlerin sonu ne oldu.
Hayır, düşündükleri gibi değil. Onlar, ilmini kuşatamadıkları ve yorumu kendilerine hiç gelmemiş bir şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamıştı. Bak da gör nasıl olmuştur zalimlerin sonu!
belki yalan duttılar anı kim ķaplayu irmediler bilmeġine daħı gelmedi anlara tefsiri anuñ ancılayın yalan duttı anlar kim anlardan ilerü-di pes baķ nite oldı śoñı žālimleruñ!
Bel ki yalanladılar ol nesneyi yitişmez ‘ilmleri aña, daḫı bilmediler tefsīrini.Anuñ gibi yalanladılar‐ıdı ol kimseler ki özlerinden burun gelmişler‐idi.Pes gör nice oldı ṣoñ işi ẓālimlerüñ.
Xeyir, o kafirlər elmini qavraya bilmədikləri və hələ yozumu (müşriklərə, kafirlərə və’d edilmiş əzab) onlara gəlib çatmamış Qur’anı yalan hesab etdilər. Onlardan əvvəlkilər də (Allahın əmrlərini, ilahi kitabları, öz peyğəmbərlərini) təkzib etmişdilər. Bir gör zalımların axırı necə oldu!
Nay, but they denied that, the knowledge whereof they could not compass, and whereof the interpretation (in events) hath not yet come unto them. Even so did those before them deny. Then see what was the consequence for the wrongdoers!
Nay, they charge with falsehood that whose knowledge they cannot compass, even before the elucidation thereof(1431) hath reached them: thus did those before them make charges of falsehood: but see what was the end of those who did wrong!(1432)
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |