اِنَّمَا مَثَلُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا كَمَٓاءٍ اَنْزَلْنَاهُ مِنَ السَّمَٓاءِ فَاخْتَلَطَ بِه۪ نَبَاتُ الْاَرْضِ مِمَّا يَأْكُلُ النَّاسُ وَالْاَنْعَامُۜ حَتّٰٓى اِذَٓا اَخَذَتِ الْاَرْضُ زُخْرُفَهَا وَازَّيَّنَتْ وَظَنَّ اَهْلُهَٓا اَنَّهُمْ قَادِرُونَ عَلَيْهَٓاۙ اَتٰيهَٓا اَمْرُنَا لَيْلًا اَوْ نَهَارًا فَجَعَلْنَاهَا حَص۪يدًا كَاَنْ لَمْ تَغْنَ بِالْاَمْسِۜ كَذٰلِكَ نُفَصِّلُ الْاٰيَاتِ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
İnnemâ meśelu-lhayâti-ddunyâ kemâ-in enzelnâhu mine-ssemâ-i faḣteleta bihi nebâtu-l-ardi mimmâ ye/kulu-nnâsu vel-en’âmu hattâ iżâ eḣażeti-l-ardu zuḣrufehâ vezzeyyenet vezanne ehluhâ ennehum kâdirûne ‘aleyhâ etâhâ emrunâ leylen ev nehâran fece’alnâhâ hasîden keen lem taġne bil-ems(i)(c) keżâlike nufassilu-l-âyâti likavmin yetefekkerûn(e)
Dünya yaşayışı, gökten yağdırdığımız yağmura benzer ancak; insanların ve hayvanların yiyecekleri nebatların bünyelerine girer, karışır onlara, yeşertir, yetiştirir onları ve sonucu, yeryüzü güzelleşip bezenince ve tarlaların, bağların sahipleri, kendilerini, onlardan faydalanmaya güçleri yeter sanınca bir gece, yahut gündüz, apansızın emrimiz gelip çatar, her şeyi öylesine kökünden kesip biçer, kurutup gider ki sanki dün, hiçbiri yokmuş. İşte biz, düşünce sahibi olan topluluğa delillerimizi böyle açıklar, böyle bildiririz.
Gerçek şu ki (sizin tapındığınız) dünya hayatının örneği, gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki; onunla insanların ve hayvanların yedikleri, yeryüzünün birbirine karışmış olan (türlü özellikteki) bitkileri (bütün çekici) güzelliğini takınıp süslenmişken ve ahalisi (sahipleri de) gerçekten ona güç yetirdiklerini (ekinlerini ve meyvelerini devşireceklerini) sanmışlarken; (işte tam bu sırada) gece veya gündüz ona (felaket ve afet) emrimiz gelmiştir de, sanki dün (orada) hiçbir zenginliği (ve nimet şenliği) yokmuş gibi, onu (ekin ve meyveleri) kökünden biçilip atılmış bir durumda kılmışızdır. Düşünen bir topluluk için Biz ayetleri işte böyle birer birer açıklar (ibretli ve hikmetli uyarılar yapar)ız.
Dünya hayatının durumu tıpkı şöyledir ki: Gökten indirdiğimiz su sebebiyle, insan ve hayvanların yediği yeryüzündeki bitkiler, onunla birbirine karışır, ta ki yeryüzü bütün zinetini takınıp süslendiği, yeryüzü ehli de kendilerini onun ürününü biçip toplamaya güç yetireceklerini zannettikleri bir sırada, geceleyin veya gündüzleyin o yere emrimiz gelir de, sanki bir gün önce, o yeryüzü hiç bitkisiyle süslenip zengin olmamış gibi, onu kökünden biçilmiş yapar, süsünü, zenginliğini yok ediveririz. İşte biz düşünen bir toplum için ayetleri böyle geniş geniş açıklıyoruz.
Dünya hayatı, gökten indirdiğimiz suyu gören bitkinin haline benzer. İnsanların ve hayvanların yiyeceği topraktan çıkan bitkiler gürleşir, birbiriyle sarmaş dolaş olur. Yeryüzü zînetini takınır, rengârenk süslenir. Sahiplerinin de, bunlar üzerinde, kudret sahibi olduklarını düşündükleri bir sırada, gece veya gündüz planımız icra edilince, sanki dün yerlerinde hiç yaşamamışlar gibi, orakla köklerinden biçilmiş otlar misali çer-çöp haline getiririz. Gelişmeye devam eden, tefekkür - düşünme ağına sahip, faydalı sonuçlar elde edebilen toplumlar için biz, Allah'ın birliğini ve kudretini gösteren âyetleri, sosyal hayat için gerekli ikazları işte böyle ayrıntılı açıklıyoruz.
Dünya hayatının örneği, gökten indirdiğimiz ve onunla insanların ve hayvanların yediği bitkilerin birbirine karıştığı suya benzer. Sonuçta yeryüzü güzelliğini alıp süslendiği, sahiplerinin de artık bunları toplayabileceklerini sandıkları sırada gece veya gündüz emrimiz gelir; böylece bir gün önce hiç yokmuş gibi onların tümünü biçilmiş hale çeviririz. Düşünen topluluk için ayetlerimizi işte böyle ayrıntılı olarak açıklıyoruz.
Dünya hayatının örneği, ancak gökten indirdiğimiz, onunla insanların ve hayvanların yediği yeryüzünün bitkisi karışmış olan bir su gibidir. Öyle ki yer, güzelliğini takınıp süslendiği ve ahalisi gerçekten ona güç yetirdiklerini sanmışlarken (işte tam bu sırada) gece veya gündüz ona emrimiz gelmiştir de, dün sanki hiç bir zenginliği yokmuş gibi, onu kökünden biçilip atılmış bir durumda kılmışız. Düşünen bir topluluk için biz ayetleri böyle birer birer açıklarız.
Menfaat ve aldatma bakımından bu dünya hayatının hali, gökten indirdiğimiz bir yağmura benzer. Öyle ki, bu yağmurla, gerek insanların, gerekse hayvanların yiyeceği ürün ve bitkiler yetişip birbirine karışmıştır. Nihayet arz bütün güzelliğini takınıp süslendiği ve sahipleri de bu mahsulü toplamaya ve ondan faydalanmaya kendilerini kadir zannettikleri bir sırada, geceleyin ve gündüzün ona emrimiz (âfatımız) gelivermiştir. Sanki dün yerinde bir şey yokmuş gibi, onu kökünden biçmiş yok etmiştir. İşte düşünecek bir kavim için âyetleri böyle açıklarız.
Dünya hayatının örneği, gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, insanların ve hayvanların yediği bitkilerle karışır. Nihayet yer bütün güzelliklerini takınınca, yerdekiler ona güç getireceklerini sanınca, (azap) emrimiz gece veya gündüz ona gelir. Sanki dün hiçbir şey yokmuş, süslenmemiş gibi o yeryüzünü biçilmiş bir hale sokarız. İşte Biz ayetleri (belgeleri,) düşünen bir toplum için böylece açıklıyoruz. (Yani dünya hayatı fanidir, geçicidir, aldatır.)
Dünya hayatının durumu, gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, insanların ve hayvanların yiyecekleri olan yeryüzü bitkileri, o su sayesinde gürleşip birbirine girer. Nihayet yeryüzü ziynetini takınıp süslendiği ve sahipleri de onun üzerinde kudret sahibi olduklarını sandıkları bir sırada, bir gece veya gündüz, ona emrimiz gelir de, yeryüzünü sanki dün yerinde yokmuş gibi kökünden koparılarak biçilmiş bir hale getiririz. İşte, iyi düşünecek kavimler için âyetlerimizi böyle açıklıyoruz.
Ancak dünya dirliği, gökten indirdiğimiz suya benzer, insanların, hayvanların yedikleri bitkilere karışır, yeryüzü süslenip bezendiğinde, halk da onu toplarız sananda, geceleyin, ya da gündüzün buyrumumuz gelende —dünden dahi yokmuş gibi — onu kökten biçeriz, düşünen bir ulusa âyetleri böylecene, açıkçana söyleriz
Dünya hayatının misali gökten indirdiğimiz su gibidir ki, onunla insan ve hayvanların yiyerek beslendikleri nebatlar bolca yetişir; yeryüzü rengârenk, çeşitli mahsullerle süslenir ve yerin sahipleri bütün bunlara egemen olduklarını sandıkları sırada, geceleyin veya gündüzün emrimiz geliverir de orayı bir gün önce hiçbir şey yokmuş gibi biçilmiş hale çeviririz. Düşünen bir toplum için biz ayetleri böyle birer birer açıklıyoruz.
Hayât-ı dünyâ işte şunun gibidir: Semâdan inzâl iylediğimiz su nebâtâta karışır. nebâtât da hayvânâtı besler zemîn envâ-’ı ezhâr ve esmâr ile tezeyyün ider. Arzın sâkinleri kendilerini oraların sâhibleri zann idiyorlar, lâkin gice veyâ gündüz bizim emrimiz ile oldığı gibi hâsılât yine emrimiz ile biçilür. Arz bir gün evvel hiç bir şey yok imiş gibi olur. Tefekkür iden bir kavim içün biz âyâtımızı böyle tafsîl ideriz.
Dünya hayatı gökten indirdiğimiz su gibidir ki, onunla insan ve hayvanların yiyeceği bitkiler yetişip birbirine karışmıştır. Yeryüzünün süslenip bezendiği ve yerin sahiplerinin bütün bunlara malik olduklarını sandıkları sırada, gece veya gündüz buyruğumuz o yere gelmiş ve orayı hiçbir şey bitirmemişe çevirmişiz; bir gün önce birşey yokmuş gibi olmuştur. Düşünen millet için ayetleri böylece uzun açıklıyoruz.
Dünya hayatının hâli, ancak gökten indirdiğimiz bir yağmurun hâli gibidir ki, insanların ve hayvanların yedikleri yeryüzü bitkileri onunla yetişip birbirine karışmıştır. Nihayet yeryüzü (o bitkilerle) bütün zinet ve güzelliklerini alıp süslendiği ve sahipleri de onun üzerine (her türlü tasarrufa) kadir olduklarını sandıkları bir sırada, geceleyin veya güpegündüz ansızın ona emrimiz (afetimiz) geliverir de, bunları, sanki dün yerinde hiç yokmuş gibi, kökünden yolunmuş bir hâle getiririz. İşte düşünen bir toplum için, âyetleri böyle ayrı ayrı açıklıyoruz.
Dünya hayatı gökten indirdiğimiz bir su misalidir ki, insanların ve hayvanların yediği yer bitkileri o su sayesinde gürleşip birbirine girer. Yeryüzü bu güzelliğe kavuşup süslendiğinde ve sahipleri bu güzellikleri kendi güçlerine bağladıklarında oraya, bir gece vakti yahut güpegündüz emrimiz ulaşır da onu -sanki dün de yokmuş gibi- kökünden biçilmiş hale getiririz. Düşünenler için âyetlerimizi işte böyle açıklıyoruz.
Dünya hayatının durumu, gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, insanların ve hayvanların yiyeceklerinden olan yeryüzü bitkileri o su sayesinde gürleşip birbirine girer. Nihayet yeryüzü zinetini takınıp, (rengârenk) süslendiği ve sahipleri de onun üzerinde kudret sahibi olduklarını sandıkları bir sırada, bir gece veya gündüz ona emrimiz (âfetimiz) gelir de onu sanki dün yerinde yokmuş gibi kökünden koparılarak biçilmiş bir hale getiririz. İşte iyi düşünecek kavimler için âyetlerimizi böyle açıklıyoruz.
Dünya hayatı, tıpkı şu örnek gibidir; gökten indirdiğimiz su insanların ve hayvanların yediği bitkilerin yapısına karışır. Bu durum, yeryüzünün süslenip bezendiği ve halkının da artık doğaya egemen olduklarını sandıkları ana kadar sürer. Nihayet geceleyin veya gündüzün ona emrimiz gelir. Sanki bir önceki gün hiç bir şeye sahip değilmiş gibi onu kökünden biçilmiş bir duruma sokarız. Düşünen bir toplum için ayetleri böyle açıklarız.
Dünya hayatının misali şöyledir: Gökten indirdiğimiz su ile, insanların ve hayvanların yediği bitkiler birbirine karışmıştır. Nihayet yeryüzü süslerini takınıp süslendiği ve sahipleri kendilerini ona gücü yeter sandıkları bir sırada, geceleyin veya gündüzün, ona emrimiz gelivermiştir, ansızın ona öyle bir tırpan atıvermişiz de sanki bir gün önce orada hiçbir şenlik yokmuş gibi oluvermiştir. Düşünen bir kavim için âyetlerimizi işte böyle açıklarız.
O Dünya hayatın meseli sırf şunun gibidir: bir su, biz onu Semâdan indirmişiz derken onunla Yer yüzünün otu: insan ve davar yiyeceğinden birbirine girmiştir, Nihayet Arz, bütün zinetini takınıb süslendiği, ehli de onun üzerine kendilerini kadir zannettikleri bir sırada geceleyin veya gündüzün ona emrimiz gelivermiş bir lâhzada ona öyle bir tırpan atıvermiştir ki sanki dün hiç bir şenlik yokmuş, işte düşünecek bir kavm için âyetleri böyle tavsıl ediyoruz
Dünya hayatının misali şöyledir; Gökten (bulutlar vasıtasıyla) indirdiğimiz su sebebiyle, insanların ve hayvanların yediği yeryüzündeki bitkiler (gürleşip) birbirine karışır. Nihâyet yeryüzü (bitkilerle) ziynetini takınıp süslendiği, sahiplerinin de (o mahsulü biçmek ve toplamak için) ona muktedir olduklarını zannettikleri bir sırada, (bir) gece (vakti) veya güpegündüz, o yere emrimiz (le bir afet) gelir de onu sanki dün orada yokmuş gibi kökünden biçilmiş bir hale getiririz. İşte biz, (hakkı/hakikati) düşünen bir toplum (un ibret alması ve geçici dünya hayatına aldanmaması) için âyetlerimizi bu şekilde (değişik ifadelerle) açıklıyoruz.
Dünya hayatı, gökten indirdiğimiz yağmurla hayat bulup yeşeren, insanların ve hayvanların yararlandıkları yeryüzü bitkileri gibidir. Öyle ki yeryüzü bütün süslerini ve güzelliğini kuşandığı ve sahipleri de onu elde edecek güce sahip olduklarını sandıkları bir sırada; geceleyin veya güpegündüz ona emrimiz geliverir de bunları sanki dün yerinde hiç yokmuş gibi kökünden yolunmuş bir hale getiririz. İşte düşünen bir halk için ayetlerimizi böyle detaylı olarak açıklıyoruz.
Dünyâ yaşayışının haali gökden indirdiğimiz bir su gibidir ki onunla yer yüzünün — gerek insanların, gerek davarların yiyeceği — nebat (lar) ı (ağ gibi birbirine örülüb) karışmışdır. Tam yer, zînet ve ihtişamını takınıb süslendiği, saahibleri de ona (biçmiye, yemişlerini, mahsullerini toplamıya) herhalde kaadir olduklarını sandıkları bir sırada geceleyin veya gündüzün ona emrimiz (don gibi, kasırga gibi, sel gibi bir âfetimiz) gelivermişdir ki sanki dün de yerinde yokmuş gibi onu ta kökünden koparılıb biçilmiş bir haale getirmişizdir. İşte biz iyi düşünecek bir kavm için âyetleri böyle açıklarız.
Dünya hayâtının misâli, ancak gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, insanların ve hayvanların yediği yeryüzü bitkileri, onun sâyesinde (yetişip) birbirine karışmıştır. Nihâyet yeryüzü, ziynetini takınıp (rengârenk) süslendiği ve halkı da gerçekten kendilerini on(unni'metlerinden faydalanmay)a güçleri yeten kimseler olduklarını zannettikleri bir sırada, gece veya gündüz ona emrimiz (bir âfetimiz) gelir de onu, sanki dün hiç (üzerinde bir şey)yokmuş gibi biçilmiş bir hâle getiririz! İşte, düşünecek bir kavim için âyetleri böyle açıklarız.
Dünya hayatının örneği, ancak gökten (bulutlardan) indirdiğimiz bir su (yağmur) gibidir ki; onunla insanların ve hayvanların yediği, yeryüzünün birbirine karışmış olan bitkileri (bütün çekici) güzelliğini takınıp süslenmişken ve ahalisi (sahipleri de) gerçekten ona güç yetirdiklerini (ekinlerini, ürün ve meyvelerini devşireceklerini) sanmışlarken; (işte tam bu sırada) gece veya gündüz ona (felaket ve afet) emrimiz geliverir de bunları sanki dün yerinde hiç yokmuş gibi kökünden yolunmuş bir hâle getiririz. İşte düşünen bir kavim için ayetlerimizi böyle detaylı olarak açıklıyoruz. *
Dünya hayatının misali suya benzer. Suyu gökten indirdiğimizde, su, insanların ve hayvanların yedikleri yeryüzündeki nebatla karışır ve yeryüzü bu nebatlarla süslenir, güzelleşir. Yeryüzünün sakinleri, bunların güzelliklerinin aynı şekilde devamını sağlamaya gücünün yeteceğini zanneder. Sonra gece olsun, gündüz olsun bizim emrimiz geldiğinde, o güzellikleri kurumuş sapsarı bir hale döndürürüz ve sanki dün hiç yokmuş gibi olurlar. İşte düşünebilen bir topluma ayetlerimizi bu şekilde açıklarız.
Dünya yaşayışı gökten indirdiğimiz su gibidir. İnsanların, davarların yediği yer bitkileriyle karışır. Sonunda da toprak bezenir. Toprak kendinin olanlar artık işin kendilerine kaldığını sanırlar. Bu sırada bir gece ya da bir gün buyruğumuz erişince orayı kesip biçeriz de sanki bir gün önce hiç yokmuş gibi olur. İşte Biz düşünenler takımına belgelerimizi böyle uzun uzadıya anlatırız.
Dünya diriliği gökten indirdiğimiz su gibidir ki onunla yeryüzünde insanların, davarların yiyeceği nebat karışır [¹]. Nihayet yer kendi ziyneti ile [²] ziynetlenir. Ahalisi de onu toplamaya kaadiriz zannederler. O sırada oraya geceleyin veya gündüzün [³] fermanımız gelip sanki bir gün evvel hiç yokmuş gibi onu kökünden biçeriz. İşte biz düşünen bir cemaat için âyetleri böyle tafsil ederiz.
Ancak dünya hayatının misali, tıpkı gökten indirdiğimiz suya/yağmura benzer. Nasıl ki, insanların ve hayvanların yediği yeryüzü bitkileri o suyla beslenip birbirine karışır. Nihayet yeryüzü güzelliğini aldığı ve sahipleri de (bütün ürünleri devşirmeye) kendilerinin kadir olduklarını zannettikleri sırada, geceleyin veya güpegündüz (azap) emrimiz oraya ulaşır. Böylece onu kökünden biçilmiş, sanki dün orada yokmuş gibi bir hâle getiriveririz. Biz ayetleri düşünen bir topluluk [kavm] için ayrıntılı olarak açıklıyoruz.
Dünya hayatının örneği; gökten indirdiğimiz, böylece insan ve hayvanların yediği ve de yeryüzü bitkilerinin sayesinde gürleşip birbirine girdiği su gibidir. Derken yeryüzünün süslenip bezendiği ve yerin sahiplerinin bütün bunlara malik olduklarını sandıkları bir sırada ise, gece veya gündüz emrimiz (afet) o yere gelir de böylece dün sanki hiç şenlenmemiş gibi onu kökünden biçilip atılmış bir hale sokarız. Düşünen topluluk için ayetleri işte böyle detaylı bir şekilde açıklarız.
Bu dünya hayatının göz alıcı ve gönül çelici, fakat bir o kadar da gelip geçici oluşunun misali, aynen şuna benzer:
Gökten bereket yüklü bir yağmur indiririz de, insanların ve hayvanların beslendikleri yeryüzü bitkileri onun sayesinde filizlenir, boy atar ve dal budak salıp birbirine girer. Nihâyet yeryüzü rengârenk çiçeklerle, iştah kabartıcı tatlı meyvelerle süslenip bezenerek tüm görkem ve güzelliğiyle bir gelin gibi arzı endam ettiği ve sahiplerinin, orada yetki ve egemenlik sahibi olduklarını ve onu keyiflerine göre kullanabileceklerini sandıkları bir sırada, bir gece veya gündüz vakti oraya emrimiz —korkunç bir âfet şeklinde— gelir ve o güzelim bağı bahçeyi, sanki daha dün orada değilmiş gibi kökünden biçip yok ederiz. İşte ey insan, dünyanın nîmet ve zevkleri de gün gelecek böyle yok olup gidecektir. Bakın,düşünüp ibret alacak insanlar için, ayetlerimizi böyle açık ve net olarak ortaya koyuyoruz.
Doğrusu Dünya Hayatı’nın örneği, Gök’ten indirdiğimiz su gibidir. İnsanlar’ın ve Ehil Hayvanlar’ın yiyeceği şeylerden Yer’in bitkilerini onunla karıştırdı. Nihayet Yeryüzü takılarını aldığı ve süslendiği, oranın ahâlisi, buna güç yetireceklerini zannettiği bir zamanda gece veya gündüz oraya bizim emrimiz geldi. Dün sanki bir şey olmamış gibi orayı devşirilmiş yaptık. İşte böyle, düşünecek bir kavim için Âyetler’i ayrı ayrı açıklıyoruz.
Şu dünya hayatı, gökten indirdiğimiz suya benzer: yani insan ve hayvanların besin kaynağı olan bitkilerin muhtaç olduğu suya. Gün gelir, yer ürünleri, bütün takılarını takıp takıştırır, bütün güzelliği ile ortaya çıkar, hattâ insanlar: artık mahsuller elimizde sayılır demeye başlar, Derken bir gece, ya da güpegündüz bir felaket bütün bu güzellikleri çöpe çevirir. Her şey, sanki dün hiç yokmuş gibi olur. Bu sözlerimiz düşünce toplumuna hitap eder.
Dünya hayatı gökten indirdiğimiz suya benzer. İnsanlar ve hayvanların yiyecekleri bitkiler o su ile gürleşir ve birbirine girer. Yeryüzü ziynetini takınıp süslendiği, sahipleri onun üzerinde kudret sahibi olduklarını sandıkları bir anda; gece veya gündüz emrimiz gelir. Her şeyi sanki dün orada yokmuş gibi köklerinden söküp yok ederiz. Düşünecek kavimlere ayetlerimizi böyle açıklıyoruz.
Dünya hayatının durumu, gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki insanların ve hayvanların yiyeceklerinden olan yer bitkileri o (su) sayesinde (gürleşip) birbirine karışır. Sonunda yeryüzü, süsünü takınıp (rengârenk) zinetlendiği ve sahipleri de onun üzerinde güç sahibi olduklarını sandıkları sırada, bir gece veya gündüz ona (azap) emrimiz gelir de onu sanki dün (orada bir zenginlik) yokmuş gibi hasat edilmiş bir hale getiririz. [*] Düşünen bir toplum için ayetlerimizi ayrıntılı bir şekilde işte böyle açıklıyoruz. [*]
Şüphesiz dünya hayatının durumu; Bizim gökten indirdiğimiz ve kendisiyle; insanların ve hayvanların yiyeceği olan yeryüzünün bitkilerinin (serpilerek) birbirine karıştığı bir su, gibidir. Yeryüzü, bu su ile ziynetini takınıp süslendiği ve bahçe sahiplerinin onları tam devşireceklerini zannettikleri sırada (Bizim helâk) emrimiz ona geceleyin veya güpegündüz geliverir de onu sanki bir gün evvel hiç yokmuş gibi kökünden biçilmiş bir hale çeviriveririz. İşte Biz, âyetleri düşünen bir topluma böyle açık açık anlatırız.
Bu dünyadaki hayatın örnekçesi gökten indirdiğimiz yağmurunki gibidir ki onu, insanların ve hayvanların beslendiği yeryüzü bitkileri emer, ³⁷ tâ ki yeryüzü gözalıcı görkemine kavuşup süslenip bezendiği ve sakinleri onun üzerinde bütünüyle egemen olduklarına inandıkları zaman, ³⁸ bir gece vakti yahut güpegündüz (kıskıvrak yakalayan) hükmümüz iner ona; ve böylece onu kökünden biçilmişe çeviririz, sanki dün de yokmuş gibi! ³⁹ Düşünen insanlar için işte Biz böyle açık açık ve ayrıntılı olarak dile getiriyoruz ayetlerimizi!
Dünya hayatı tıpkı şuna benzer: Gökten indirdiğimiz yağmur gibidir. Nihayet onunla insanların ve hayvanların yiyeceği bir bitki örtüsü oluşur ve yeryüzü tüm güzellikleriyle süslenip bezenir. Ve bahçe sahipleri ürünlere tam sahip olduklarını düşündükleri ve hayaller kurdukları bir sırada geceleyin veya gündüzün gönderdiğimiz bir afet gelir de sanki dün orada hiçbir şey yokmuş gibi her şeyi çerçöp haline getiririz. İşte biz derinliğine düşünen bir toplum için ayetleri böyle açıklıyoruz. 6/32, 18/45, 57/20
Bu dünyanın cezbedici hayatı, olsa olsa şu misale benzer: gökten indirdiğimiz bir su (düşünün); nihayet o insanların ve hayvanların kendisinden beslendiği bitkilerce emilir. Derken toprak (yapay) bir parlaklık ve baştan çıkarıcı bir tezyin[¹⁶⁰²] ile arz-ı endam edip de sakinleri onun üzerinde tamamıyla hâkim olduklarını düşünmeye başladıklarında; bir gece vakti ya da güpegündüz, (ansızın) emrimizin infaz (vakti) geliverir: Böylece onu, sanki önceden hiç safa sürmemiş gibi kökünü kuruturuz![¹⁶⁰³] İşte Biz, düşünen bir toplum için âyetlerimizi böyle açık ve anlaşılır bir biçimde dile getiriyoruz.
Dünya hayatı şu örneği benzer ki, gökten indirdiğimiz su ile topraktan; - insanların ve davarların yiyecekleri olan- otlar ve bitkiler yetişir ve birbirine karışır. Ne zaman ki yeryüzü zinetini takınıp (rengarenk bitkilerle) süslenir ve o toprağın sahipleri -bağ ve bahçelerinin- mahsullerini toplayacaklarım sanırlar, işte tam o sırada (onlara ceza olarak) o bağ ve bahçelere geceleyin veya gündüzün emrimiz (afetimiz) geliverir, ansızın öyle bir tırpan atıveririz ki, daha evvel o yerde hiç bağ ve bahçe yokmuş gibi dümdüz bir hale getiririz. İşte biz, düşünüp ibret alabilecek bir topluluk için ayetleri böyle (örnek vererek) açıklarız.
Dünya hayatının misali, ancak gökten indirdiğimiz bir yağmurun gibidir ki, insanların ve hayvanların yedikleri yeryüzü bitkileri onunla yetişip birbirine karışmıştır. Nihayet yeryüzü (o bitkilerle) güzelliklerini takınıp süslendiği ve sahipleri de onun üzerine (her türlü tasarrufa) kadir olduklarını sandıkları bir sırada, geceleyin veya gündüz ansızın ona afet emrimiz geliverir de, bunları, sanki dün yerinde hiç yokmuş gibi, kökünden hasad edilmiş bir hâle getiririz. İşte düşünen bir toplum için, âyetleri böyle tafsilatlı açıklıyoruz.
Şüphe yok ki, dünya hayatının meseli, bir su gibidir ki, onu Biz gökten indirdik. Derken onunla insanların ve davarların yiyecekleri şeylerden olan yeryüzünün otları birbirine karışmış oldu. Vaktâ ki, yeryüzü ziynetini aldı ve bezendi ve onun ahalisi onun üzerine kâdir olduklarını sandılar, hemen ona emrimiz geceleyin veya gündüzün geliverdi, onu sanki bir gün evvel yokmuş gibi kökünden biçilmiş bir halde kıldık. İşte âyetleri, mütefekkirler olan bir kavme böyle müfassaları beyan ederiz.
Bu fani dünya hayatı bilir misiniz neye benzer? Tıpkı şuna benzer: Gökten yağmur indiririz, derken o yağmur sebebiyle, insanların ve hayvanların yiyerek beslendikleri bitkiler bol bol yetişir, ağ gibi etrafı sarar. Yeryüzü renk renk, çeşit çeşit meyve ve mahsullerle süslenir, bahçe sahipleri de o ürünleri devşirmeye giriştikleri sırada, geceleyin veya gündüzün birden emir çıkarırız, bir afet gelir, söküp biçer. Sanki daha dün, o şen manzara, orada hiç olmamış gibi olur. . . İşte Biz düşünüp ibret alacak kimseler için âyetleri, delilleri böyle ayrıntılı olarak açıklarız.
Şu yakın hayat, tıpkı gökten indirdiğimiz bir suya benzer: İnsanların ve hayvanların yediği arz bitkisi o su ile karıştı: nihayet yer zinetini takınıp süslendiği ve halkı da on(un ürününü devşirmeğ)e kadir olduklarını zannettikleri sırada birden buyruğumuz ona gece veya gündüz geldi; sanki dün o hiç (bitkisiyle süslenip) şenlenmemiş gibi, onu biçilmiş yaptık (süsünü, zenginliğini biçtik, yok ettik). İşte biz, düşünen bir toplum için ayetleri böyle geniş geniş açıklarız.
Hayât-ı dünyânın misli gökden indirdiğimiz suyun misli gibidir. Onun toprakla karışmasından insânların ve hayvânların yiyecekleri otlar ve mahsûl biter. Yeryüzi süslenüb zînetini alır. Ehli de (insânlar ve yâhud tarla sâhibleri) bunun üzerine kâdir olduklarını (artık mahsûli alacaklarını) zan iderler. Bir gice veyâ gündüz emrimiz ve kazâmız gelerek onları biçilmiş tarlaya dönderir, ke-ennehû dün hiç bir şey olmamış gibi kılar. İşte tefekkür iden kavim içün biz âyetlerimizi böylece tafsîl ideriz.
Dünya hayatı tıpkı gökten indirdiğimiz bir suya benzer. O su sebebiyle insanların ve en’amın[*] (davarın) beslendiği bitkiler sarmaş dolaş olur. Derken toprak donanır ve bütün süslerini takınır. (Toprak) sahipleri, çıkacak ürünü hesaplayabilecekleri kanaatine vardıkları bir sırada o yere emrimiz, gece veya gündüz gelir de onu yolunmuş hale getiririz; sanki bir gün önce orada herhangi bir ürün yokmuş gibi olur. İşte biz, düşünen bir topluluğa, âyetlerimizi böyle ayrıntılı olarak anlatırız.
Dünya hayatının örneği, gökten indirdiğimiz su gibidir. Onunla insanların ve hayvanların yiyeceği bitkiler, ürün, verir. Yeryüzü tüm güzellikleriyle süslenip bezenir. İnsanlar da ona güç yetirdiklerini sandıkları bir anda, geceleyin veya gündüzün emrimiz gelirde sanki dün hiçbir şey yokmuş gibi kırıp geçiririz. Düşünen bir topluma ayetleri böyle açıklıyoruz.
Dünya hayatının misali, gökten indirdiğimiz bir suya benzer. O suyla, insanların ve hayvanların yiyeceği yeryüzü bitkileri birbirine karışmış olarak biter. Nihayet yer onlarla ziynetini takınır, süslenir. Toprak sahipleri kendilerini onun üzerinde egemen sandıkları bir sırada ise, emrimiz gece veya gündüz geliverir de, o ekini, sanki bir gün önce hiç yokmuş gibi, kökünden biçiveririz. Düşünen bir topluluk için âyetlerimizi işte böyle açıklıyoruz.
Şu iğreti hayatın durumu gökten indirdiğimiz bir suya benzer: İnsanların ve davarların yedikleri yeryüzü bitkisi onunla karışmıştır. Nihayet toprak, takılarını kuşanmış, süslenmiştir. Toprağın sahipleri onun üzerinde egemen olduklarını sanmaktadırlar. Tam bu sırada emrimiz ona gece veya gündüz ulaşmıştır. Ve onu, sanki dün yerinde yokmuş gibi biçip atmışızdır. Derin derin düşünen bir topluluk için ayetleri böyle ayrıntılı olarak veriyoruz.
bayıķ yaķın dirlik meŝeli śu gibidür. indürdük anı gökden pes ķarışdı anuñ- ile yir otı andan kim yir ādemįler daħı yılķılar. tā ol vaķt kim ŧuttı yir bezeġini daħı bezendi daħı bayıķ bildi ķavmı anuñ bayıķ anlar güci yiterlerdür anuñ üzere geldi aña buyruġumuz gice yā gündüz pes ķılduķ anı biçilmiş taman ŧurmamış gibi dün. ancılayın seçerüz āyetleri ķavma kim endįşe eylerler.
Dünyā dirliginüñ meẟeli bir ṣuya beñzer ki indürdük anı gökden. Pesḳarışdı ol ṣu‐y‐ıla, yir otları ādemīler yidüginden daḫı davarlar yidüginden. Ol vaḳta degin ki dutdı yiri bezenmegi, daḫı ṭonandı dürlü dürlü çeçekler veyemişler bile, ṣandı ehli ki özlerinüñ güci yiter anı yimege yā kesmege.Geldi aña buyruġumuz giçede ve gündüzde. Pes ḳılduḳ anı biçilmiş ekin, bi‐ten olmış. Ṣanasın ki hīç yoġ‐ıdı öñindeki günde. Anuñ gibi ayırur‐bizāyetleri bir ḳavme fikr iderler.
Həqiqətən, (ne’mətləri, cah-cəlalı ilə fəxr etdiyiniz) dünya həyatı göydən endirdiyimiz yağmura bənzər ki, onunla yer üzündə insanların və heyvanların yeyəcəyi bitkilər yetişib (əlvan çiçəklər və müxtəlif meyvələrlə) bir-birinə qatışar. Nəhayət, yer üzü bəzəklənib süsləndiyi və sakinləri də (onun məhsulunu, meyvəsini) yığmağa qadır olduqlarını zənn etdikləri vaxt gecə, yaxud gündüz əmrimiz (bəlamız) gələr və Biz onu, dünən üzərində bol məhsul olmamış kimi, (yolunub) biçilmiş bir hala gətirərik. Biz ayələrimizi düşünən bir ümmət üçün belə ətraflı izah edirik!
The similitude of the life of the world is only as water which We send down from the sky, then the earth's growth of that which men and cattle eat mingleth with it till, when the earth hath taken on her ornaments and is embellished, and her people deem that they are masters of her, Our commandment cometh by night or by day and we make it as reaped corn as if it had not flourished yesterday. Thus do We expound the revelations for people who reflect.
The likeness of the life of the present is as the rain which We send down from the skies:(1412) by its mingling arises the produce of the earth- which provides food for men and animals: (It grows) till the earth is clad with its golden ornaments and is decked out (in beauty): the people to whom it belongs think they have all powers of disposal over it: There reaches it Our command by night or by day, and We make it like a harvest clean-mown, as if it had not flourished only the day before! thus do We explain the Signs in detail for those who reflect.
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |