Tasdik ettiklerini dilleriyle söyledikleri halde, kalpleriyle inkâr eden, böylece söyledikleri, inançlarının aksi olan münafıkların cüsseli, iri yarı ve yakışıklı kişiler olduğu belirtilmekle, münafıkların reisi, Abdullah b. Übey, Muğîs b. Kays ve Cedb b. Kays’a işâret edilmiştir. Gerçekten bunlar gösterişli vücutlarıyla Hz. Peygamber’in meclisine gelir, duvara dayanır, fasih ve tesirli konuşmalar yaparlardı. Bunlar bu tutum ve davranışlarıyla elbise giydirilmiş kütüklere veya duvara dayatılmış kerestelere benzetilmişlerdir. Kalıpları var, fakat kalp ve idrakleri yoktur, iki yüzlülüklerinden dolayı çok korkaktırlar. Buna rağmen onlar en tehlikeli düşman bilinmektedir.
Hz. Peygamber, Benî Mustalik seferinde iken Müreysi suyu başında Cehcâh b. Saîd (r.a.) ile Sinan-ı Cühenî arasında kavga çıkmış, fakir muhacirlerden biri, Cehcâh lehine kavgaya müdahale etmişti. Münafıkların reisi Abdullah b. Übey de muhacirlere ağır hakaretler savurarak, yardım edilmemesini söylemişti. Henüz pek genç yaşta bulunan Zeyd b. Erkam (r.a.), bu küstahça sözleri işitmişti. Keyfiyeti Hz. Peygamber’e haber verdi. Hz. Peygamber de İbni Übey’i çağırtarak söylediklerini soruşturdu. İbni Übey, muhacirlerle ilgili suçlamalarını inkâr edince Hz. Peygamber ve sahâbe yanında yalancı duruma düşmekten son derece üzülen Zeyd’in doğruluğu bu sûrenin inişiyle ortaya çıktı. İbni Übey ise, âyette belirtildiği gibi, kendisine teklif edilen istiğfar taleplerini reddetti. Hz. Peygamber’in huzuruna gitmeyi gururuna yediremedi. Aradan çok zaman geçmeden de çetin bir hastalığa tutulup öldü.
Münafıklar, kendilerini güçlü, şerefli, müslümanları zayıf ve hakir görüyorlar, Benî Mustalik dönüşünde onları Medine’den çıkaracaklarını söylüyorlardı.