18 Nisan 2024 - 9 Şevval 1445 Perşembe

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Fetih Suresi 12. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satır Altı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Bel zanentum en len yenkalibe-rrasûlu velmu/minûne ilâ ehlîhim ebeden ve zuyyine żâlike fî kulûbikum ve zanentum zanne-ssev-i ve kuntum kavmen bûrâ(n)

Hatta siz, sandınız ki Peygamber ve inananlar, artık bir daha çoluklarınaçocuklarına dönemeyecekler ve bu zan, gönüllerinizde bezendi ve kötü bir zanna kapıldınız ve hiçbir hayra yaramaz kötü bir topluluk haline geldiniz.

Belki de aslında siz, (ey Bedeviler ve bedavacılar! Hz.) Peygamberin ve mü’minlerin ailelerine bir daha geri dönmeyeceklerini zannetmiş (ve beklemiştiniz). Bu (acı duruma düşmeleri) sizin (bozuk) kalplerinize (ve yamuk gönüllerinize) de cazip gelmişti de kötü zanlar beslemiştiniz ve (böylece) belayı hak eden bir topluluk oluvermiştiniz.

Geri kalıp umre seferine katılmayan bedevi ve münafıklar zannettiler ki, elçi ve mü'minler bir daha, ailelerine ve akrabalarına dönemeyecekler ve bu kalplerinize güzel göründü de, bu tür haince düşüncelere kapıldınız ve böylece hiçbir hayra yaramaz, kötü bir topluluk haline geldiniz.

“Aslında siz, peygamber ve mü'minlerin ailelerine geri dönemeyeceklerini sanmıştınız. Bu sizin gönüllerinize, akıllarınıza süslenip güzel gösterildi de, ortalık bulandıran, fesada sebep olan düşünce ve inançlar taşıdınız. Helâki hak etmiş bir topluluk oldunuz.”

Hayır. Siz Peygamber'in ve mü'minlerin ailelerine bir daha asla dönmeyeceklerini sandınız. Bu sizin kalplerinize çekici kılındı ve kötü zanda bulundunuz da helake uğramış bir topluluk oldunuz.

Hayır, siz Peygamberin ve mü'minlerin, ailelerine ebedi olarak bir daha dönmeyeceklerini zannettiniz; bu, kalplerinizde çekici kılındı ve kötü bir zan ile zanda bulundunuz da, yıkıma uğramış bir topluluk oldunuz.

Daha doğrusu siz (ey münafıklar), zannettiniz ki, Peygamber ve müminler bir daha ailelerine dönmiyecekler. Bu zan da kalblerinizde yerleşti. (Allah, Peygambere zafer vermez diye), kötü zanda bulundunuz da helâke düşen bir kavim oldunuz.

Hayır, siz (ey bedevi ve münafıklar!) sandınız ki Peygamber ve Müminler, ailelerine asla dönemeyecekler. Bu durum da hoşunuza gitti: (Kalbinize süslü göründü.) Bozgun olacak sandınız. Bozuk kalpli değersiz bir kavim oldunuz.

“Doğrusu siz, Peygamberin ve inananların, ailelerine bir daha asla dönmeyeceklerini sanmıştınız. Bu durum gönüllerinize hoş gösterildi, kötü duygulara kapıldınız. Siz, helâki hak etmiş bir toplum oldunuz.”

Sizlerse peygamberle, inanmış olanları, ailelerine büsbütün dönemezler sanıyordunuz, bu da, hoş gelmişti yüreğinize, kötü sanı beslediniz, yok olmaya değer ulus oldunuz!»

Aslında siz, resulün ve inananların (göz göre göre ölüme gittiklerini ve) bir daha ailelerine geri dönemeyeceklerini sanmıştınız. Bu düşünce gönüllerinize hoş geldi ve bu yüzden de kötü düşüncelere kapıldınız, böylece de cezalandırılmayı hak eden bir topluluk oldunuz.

"Lakin siz artık rasûl ve mü’minleraileleri nezdine ’avdet itmeyecekler zan itdiğiniz ve bu fikir kalbinize hoş geldi çünki niyetleriniz fâsid idi siz hâin bir kavimsiniz."

Aslında siz, Peygamberin ve inananların, ailelerine bir daha dönmeyeceklerini sanmıştınız. Bu, gönüllerinize güzel görünmüştü de kötü sanıda bulunmuştunuz. Hayırsız bir topluluk oldunuz.

(Ey münafıklar!) Siz aslında, Peygamberin ve inananların bir daha ailelerine geri dönmeyeceklerini sanmıştınız. Bu, sizin gönüllerinize güzel gösterildi de kötü zanda bulundunuz ve helâki hak eden bir kavim oldunuz.

Tam aksine siz, resulün ve müminlerin artık ailelerine hiç dönemeyeceklerini sandınız, bu gönlünüze hoş geldi. Kötü zanna kapıldınız ve kaybedenler siz oldunuz!”

Aslında siz Peygamberin ve müminlerin ailelerine bir daha dönmeyeceklerini sanmıştınız. Bu sizin gönüllerinize güzel göründü de kötü zanda bulundunuz ve helâki hak etmiş bir topluluk oldunuz.

Aslında siz, elçinin ve inananların ebedi olarak ailelerine dönmeyeceklerini sandınız ve bu düşünce gönlünüze hoş gelmişti. Kötü hayaller kurup durdunuz ve sonunda bayağı bir topluluk oldunuz.

Aslında siz Peygamber ve müminlerin, ailelerine geri dönmeyeceklerini sanmıştınız. Bu sizin gönüllerinize güzel göründü de kötü zanda bulundunuz ve helâki hak etmiş bir topluluk oldunuz.

Doğrusu siz, Peygamber ve mü'minler ebeden âilelerine dönemiyecekler zannettiniz, ve bu, kalblerinizde allandı pullandı kötü zanna düştünüz de düşkün bir kavm oldunuz a

Aslında siz (umre yapmak üzere Mekke’ye doğru yola çıkan) Peygamber’in ve mü’minlerin, (müşrikler tarafından toptan imha edileceklerini, böylelikle) ailelerine bir daha geri dönmeyeceklerini sanmıştınız. (Üstelik) bu (düşünce), pek de hoşunuza gitmişti. Sizler kötü bir zanda bulundunuz ve (böylece) helâk (e müstahak) olan, bir kavim oldunuz.

Hayır! Siz, Resûl ve inananların asla ailelerine dönemeyeceklerini sanmıştınız. Bu zan, kalplerinize güzel göründü. Kötü bir zanla, zanda bulundunuz. Siz, yok olmayı hak eden bir halk oldunuz.

Daha doğrusu siz peygamberin de, mü'minlerin de ailelerine temelli dönemeyeceklerini sandınız. Bu, sizin kalblerinizde süslen (ib kökleş) di. Kötü zanda bulundunuz. (Bu yüzden Allah indinde) helake mahkûm bir kavm oldunuz.

“Hayır! Peygamberin ve mü'minlerin (müşrikler tarafından öldürülüp) ebediyen âilelerine dönmeyeceğini sanmıştınız. Bu, kalblerinizde süslü gösterildi ve (onlar hakkında)kötü zan ile zanda bulundunuz ve helâk(e müstehak) olmuş bir topluluk oldunuz!”

(Ey ikiyüzlüler) Siz, Allah’ın elçisinin ve inananların (bu savaştan) asla evlerine geri dönemeyeceklerini zannetmiştiniz. (Onlar savaşa çıktıklarında) Siz kalplerinizi bu düşünceyle süslediniz ve hep haklarında kötü zan beslediniz. Siz iflah olmaz bir topluluksunuz.

İşin doğrusu, siz elçinin de, inananların da çoluk çocuklarının yanına artık bir daha dönemiyeceklerini sandınız. Bu, sizin içinizi sevinçle doldurdu. Çok kötü düşüncelere kapıldınız. Artık yok edilesi kimseler oldunuz."

Hayır, siz ki peygamber ve mü/minler ailelerine asla dönemeyecekler sandınızdı, bu husus kalplerinizde yerleşmişti de kötü zanda bulunmuştunuz, böylece Allah yanında helâki haketmiş kimseler oldunuz.

Bilakis siz (Ey münafıklar!), elçinin ve inananların ailelerine ebediyen geri dönemeyeceklerini zannettiniz. Bu sizin kalplerinize güzel göründü de kötü bir zanda bulundunuz. Siz yok olmayı hak etmiş [bûrân] bir topluluksunuz [kavm].

Hayır, siz peygamberin ve müminlerin ailelerine ebedi olarak bir daha dönmeyeceklerini zannettiniz. Bu, sizin kalplerinizde süslü göründü ve kötü bir zan ile zanda bulundunuz da yıkıma uğramış bir kavim oldunuz.

“Aslında siz, Elçinin ve diğer müminlerin göz göre göre ölüme gittiklerini ve bir daha asla evlerine dönmeyeceklerini sanıyordunuz. Üstelik bu ihtimal, pek de hoşunuza gitmişti. Böylece, Allah hakkında çirkin düşüncelere kapıldınız ve sonunda, toplumsal ve kültürel plânda yok oluşu hak eden bir toplum hâline geldiniz!”

Oysa “ebedî olarak Rasûl ve Müminler ailelerine dönmeyecek” sandınız.
Bu, kalblerinizde güzel göründü.
Kötüler’in zannına kapıldınız.
Bozguncu / fesatçı bir kavim oldunuz.

Aslında sizler, resulün de müminlerin de bir daha ailelerine sağ salim dönemeyeceklerini sanmıştınız, hatta bu düşünce yüzünden siz, öyle kötü hayallere kapıldınız ki sonunda verimsiz bir toplum olup çıktınız.

Ey savaştan geri kalanlar! Aslında siz Resulün ve inananların bir daha ailelerine geri dönmeyeceklerini sanmıştınız. Bu dilek sizin gönüllerinize güzel gösterildi. Sizler kötü zanda bulundunuz. Böylece yok edilmeyi hak eden topluluk oldunuz.

Aslında siz Elçinin ve müminlerin ailelerine asla dönemeyeceğini sanmıştınız. Bu, sizin kalplerinize güzel görünmüştü; kötü zanda bulunmuş ve helaki (cezalandırılmayı) hak etmiş bir topluluk olmuştunuz.

Doğrusu siz, Peygamberin ve Müslümanların ailelerine asla dönmeyeceklerini zannettiniz ve bu, sizin gönüllerinize hoş göründü. Böylece çok kötü bir zanda bulundunuz ve helâki hak eden bir toplum oldunuz.

Siz zannettiniz ki Elçi ve müminler bir daha ailelerine ve akrabalarına dönemeyecekler: ve bu, kalplerinize güzel göründü. ¹² Siz [bu tür] haince düşüncelere kapıldınız, çünkü her zaman güzelliklerden yoksun bir topluluk oldunuz!”

12 Bu, bedevîlerin gerçekte Müslümanlardan daha çok müşrik Kureyş’e sempati beslediklerine işarettir.

Aslında siz, elçinin ve müminlerin bir daha asla ailelerine dönemeyeceklerini zannettiniz. Bu fikir gönüllerinize hoş geldi. Bu yüzden de kötü düşüncelere kapıldınız, böylece de cezalandırılmayı hak eden bir topluluk oldunuz. 4/108, 5/52

Aksine sizler, Rasul’ün ve mü’minlerin bir daha asla ailelerine kavuşamayacaklarını zannetmiştiniz; ve böyle düşünmek size pek cazip görünmüştü. İşte böyle suizanna kapıldınız da, sonuçta bitip tükenmiş bir toplum olup çıktınız.”[⁴⁶⁰⁰]

[4600] Bûr için bkz: 25:18, not 25.

Aslında siz, Peygamberin ve müminlerin ailelerine bir daha dönmeyeceklerini sanmıştınız. Bu durum, sizin gönüllerinize hoş göründü de kötü zanda bulundunuz ve helâki hak etmiş bir kavim oldunuz.

Siz zannettiniz ki resul ve müminler bir daha ailelerine ebediyen dönemeyecekler ve bu, kalplerinize süslendirildi. Siz kötü bir zanda bulundunuz ve helaki hak eden bir topluluk oldunuz.

Hayır. Siz sandınız ki, Peygamber ve mü'minler ailelerine asla dönmeyeceklerdir. Bu kalblerinizde süslenmiş idi ve kötü bir zan ile zanda bulunmuştunuz ve siz helâke mahkûm bir kavim oldunuz.

Aslında siz Peygamberin ve müminlerin ailelerine artık geri dönemeyeceklerini düşündünüz. Bu hayal, gönüllerinizde allanıp pullandı ve yerleşti. Kötü zanlara düştünüz ve helâki hak etmiş kimseler oldunuz.

Herhalde siz sandınız ki Elçi ve mü'minler, bir daha ailelerine dönmeyecekler. Bu (düşünce) gönüllerinizde süslendirildi, (size güzel gösterildi,) kötü zanda bulundunuz ve helaki hak etmiş bir topluluk oldunuz.

(Hayır sizi ne malınız ve ne 'ıyâliniz işgâl itdi) Belki rasûl ve mü'minleri ebeden hânelerine dönmezler zan itdiniz ve bu zan, kalbinizde (şeytân tarafından) tezyîn kılındı. Ve sû-i zanda bulundınız ve siz helâke müstehak kavim oldınız.

Aslında siz, bu Elçi’nin ve müminlerin, ailelerinin yanına bir daha dönemeyeceklerini tahmin etmiştiniz. Bu, içinizi sevinçle doldurmuştu. Kötü düşüncelere kapılıp kendini bitirmiş bir topluluk haline geldiniz.

Oysa siz, peygamberin ve müminlerin daha ebedi olarak ailelerine dönmeyeceğini sandınız. Bu, kalblerinize çekici kılındı. Siz, kötü bir zanna kapıldınız ve bozguncu bir topluluk oldunuz.

Aslında siz Peygamberin de, mü'minlerin de bir daha asla evlerine geri dönmeyeceklerini sanıyordunuz. Çünkü böylesi gönlünüze hoş gelmiş ve pek kötü bir zanda bulunmuş, böylece helâki hak eden bir topluluk olup çıkmıştınız.

Siz sanmıştınız ki, resul de müminler de ailelerine bir daha asla dönmeyecekler. Bu düşünce kalplerinizde süslendi de çirkin bir sanıya saplandınız ve mahvolmuş bir topluluk haline geldiniz.

belki śanduñuz kim hergiz dönmeye yalavaç daħı mü’minler ķavumlarındın yaña hemįşe. daħı bezenildi şol göñüllerüñüzde daħı śanduñuz yavuz gümān daħı olduñuz bir ķavm helāk olınmış.

Bel ki siz ẓann itdüñüz ki resūlu’llāh mü’minleri Medīneye ya‘nī vaṭanlarına veehllerine dönüp gelemezler diye şeyṭānī aġvā virdiler, sū’‐i ẓannı taḥsīnidüp [...] helāke uġrayan milletlerden oldıñız. Bu ẓann ḳalbiñizde şeyṭān aġvāsıylatezyīn olundı. Millet‐i İslām maḥv oldı, maḥv u munḳarıż olmaġa lāyıḳ kimseler‐den‐iseñüz.

Yoxsa (ey münafiqlər!) siz elə güman edirdiniz ki, Peyğəmbər və mö’minlər (döyüşdə həlak olub) bir daha öz ailələrinə qayıtmayacaqlar? Bu sizin ürəyinizə xoş gəlmiş və siz (Allah barəsində) pis fikrə düşmüşdünüz. Və (elə buna görə də) siz məhvə düçar edilmiş (yaxud xeyirsiz) bir qövm oldunuz!

Nay, but ye deemed that the messenger and the believers would never return to their own folk, and that was made fair seeming in your hearts, and ye did think an evil thought, and ye were worthless folk.

"Nay, ye thought that the Messenger and the Believers would never return to their families; this seemed pleasing in your hearts,(4881) and ye conceived an evil thought, for ye are a people lost (in wickedness)."

4881 Their faith was so shaky that they thought the worst would happen, and that the Makkan Quraysh would destroy the unarmed band. In their heart of ... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.