25 Nisan 2024 - 16 Şevval 1445 Perşembe

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Muhammed Suresi 16. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satır Altı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Veminhum men yestemi’u ileyke hattâ iżâ ḣaracû min ‘indike kâlû lilleżîne ûtû-l’ilme mâżâ kâle ânifâ(en)(c) ulâ-ike-lleżîne tabe’a(A)llâhu ‘alâ kulûbihim vettebe’û ehvâehum

Ve onlardan seni dinleyenler de var, sonunda yanından çıkınca kendilerine bilgi verilenlere, demin ne söylüyordu o derler; öyle kişilerdir onlar ki Allah, gönüllerini mühürlemiştir onların; onlar, kendi havalarına, dileklerine uymaktadır.

(Ey Nebim!) Onlardan (münafıklardan) kimi gelip Seni dinler (gibi davranmaktadır). Hatta ki yanından çıkıp gittikleri zaman, (Ehl-i Kitaptan olup kendilerine biraz) ilim verilenlere: "O (adam) biraz önce ne söyledi? Ne demek istedi?" (diye sorup alay konusu yapmaktadırlar.) İşte onlar var ya; Allah onların kalplerini mühürlemiş durumdadır ve onlar kendi hevâ ve arzularına uymuşlardır.

Ve onlardan seni dinler gibi görünenler de var. Sonunda yanından çıkınca, kendilerine gerçek ilim verilmiş olanlara, seni çekiştirmek ve dinlediklerini küçümsemek amacıyla, az önce O ne söyledi diye sorarlar. İşte bunlar, Allah'ın kalplerini mühürlediği kimselerdir. Çünkü onlar, her zaman sadece kendi tutku ve arzularına uymuşlardır.

Onlardan seni dinlemeye gelenler var. Senin yanından çıktıkları zaman, kendilerine ilim verilen, Kur'ân'ı ve sünneti bilen kimselere alay yollu:
“O, demin ne anlattı?” diye sorarlar. İşte onlar, Allah'ın kalplerini, kafalarını anlayışsız hale getirdiği kimselerdir. Onlar sadece, şahsî arzu ve ihtiraslarına uyarlar.

Onlardan seni dinleyenler vardır. Ancak senin yanından çıktıklarında kendilerine ilim verilmiş olanlara: "Az önce ne söyledi?" derler. İşte onlar Allah'ın kalplerini mühürlediği ve arzularına uymuş kimselerdir.

16.İbnu Münzir`in İbnu Cureyc`den rivayet ettiğine göre Müslümanlar da münâfıklar da Resulullah (a.s.)`ı dinlemek üzere onun huzurunda toplanırlardı. ... Devamı..

Onlardan kimi gelip seni dinler. Nitekim yanından çıkıp-gittikleri zaman, ilim verilenlere derler ki: 'O biraz önce ne söyledi?' İşte onlar; Allah, onların kalplerini mühürlemiştir ve onlar kendi heva (istek ve tutku)larına uymuşlardır.

O münafıklardan seni dinlemeğe gelen de var. Hatta senin yanından çıktıkları zaman, (ashabdan) kendilerine ilim verilmiş olanlara şöyle derler: “- O (peygamber), demin ne söyledi?” (Böylece alay ederler.) Bunlar öyle kimselerdir ki, Allah kalblerini mühürlemiştir de hep hevalarına uymuşlardır.

Onlardan kimileri de sana kulak verirler. Nihayet senin yanından çıktıkları zaman, kendilerine ilim verilen(Müslüman)lere: “Biraz önce Muhammed ne söyledi?” diye sorarlar. İşte Allah, bunların kalplerini mühürledi. Çünkü onlar, heva ve heveslerine uydular.

Onlar arasında seni dinleyenler vardır. Fakat senin yanından çıkınca, kendilerine bilgi verilmiş olanlara, “Az önce ne demişti?” diye sorarlar. Bunlar, Allah'ın, kalplerini mühürlediği, hevâ ve heveslerine uyan kimselerdir.

Bunların içlerinde öyleleri vardır ki seni dinlerler, senden ayrılınca, bilgili bulunan kimselere: «O, şimdi ne söyledi?» diyenler vardır; işte Allah bunların gönüllerin damgaladı, onlar da uydular havalarına

(Ey Muhammed!) O (müşrik)lerden seni dinlemeye gelenler de var. Sonra senin yanından çıktıkları zaman, (ashaptan) kendilerine ilim verilen kimselere alay yoluyla: “O demin ne söyledi?” diye sorarlar. İşte onlar, kalplerini (kötü niyetlerinden dolayı) Allah'ın mühürlediği, kendi heva ve heveslerine uyan kimselerdir.

Yâ Muhammed! Ânlardan ba’zıları gelüb seni dinlerler. Halbuki senin yanından gitdikden sonra sâhib-i ’ilim olanlara "Bu ne söylüyor?" dirler. Ânların kalbleri üzerine Allâh mühür vaz’ itmişdir, hevâ ve heveslerine tâbi’ olurlar.

Onların içinde seni dinleyenler vardır; sonra senin yanından çıkınca, bilgili kimselere "Az önce ne demişti?" diye sorarlar. İşte bunlar, Allah'ın kalblerini mühürlemiş olduğu, kendi heveslerine uyan kimselerdir.

Onlardan seni dinleyenler vardır. Fakat senin yanından çıktıkları zaman (alay ederek), kendilerine bilgi verilmiş olanlara, “Az önce ne söyledi?” derler. İşte bunlar, Allah’ın, kalplerini mühürlediği ve nefislerinin arzularına uyan kimselerdir.

İçlerinden sana kulak verenler de var. Nihayet senin huzurundan ayrılınca, bilgi sahiplerine, “Biraz önce ne söyledi?” diye sorarlar. İşte Allah bunların kalplerini mühürlemiştir, arzularının peşine takılıp gitmektedirler.

Onların arasında, seni dinleyenler vardır. Fakat senin yanından çıkınca kendilerine bilgi verilmiş olanlara «Az önce ne demişti?» diye sorarlar. Bunlar, Allah'ın kalplerini mühürlediği, hevâ ve heveslerine uyan kimselerdir.  

 Kâfirlerin iki yüzlü tipini teşkil eden münafıklar, Hz. Peygamber’in huzurunda veya hutbede dinlediklerini, sonradan sırf alaya almak veya maskaralık... Devamı..

Onlardan bazıları var ki seni dinlerler. Fakat senin yanından çıkınca, kendilerine bilgi verilmiş olanlara, "Bu, demin ne söyledi?" diye sorarlar. İşte bunlar, ALLAH'ın kalplerini damgaladığı kimselerdir ve onlar heveslerinin ardına düşmüşlerdir.

Ey Muhammed! Onlardan seni dinlemeye gelenler de var. Senin yanından çıktıkları zaman kendilerine ilim verilen kimselere alay yoluyla: "O demin ne söyledi?" diye sorarlar. İşte onlar Allah'ın kalplerini mühürlediği kimselerdir. Onlar sadece kendi heva ve heveslerine uyarlar.

Onlardan seni dinlemeğe gelen de var, hattâ yanından çıktıklarında kendilerine ılim verilmiş olanlara derler ki: «o, demin ne söyledi?» Bunlar öyle kimselerdir ki Allah kalblerini tab'etmiştir de hep hevaları ardına düşmektedirler

Onlardan (munâfıklardan) kimi gelip seni dinler (gibi davranmaktadır). Fakat senin yanından çıkıp gittikleri zaman, (ashaptan) kendilerine ilim verilen kimselere alay yoluyla, “O demin ne söyledi?” diye sorarlar. İşte onlar, (hakkı inkâr etmeleri ve haddi aşmaları yüzünden) Allah’ın kalplerini (manen) mühürlediği, hevâ ve heveslerine uyan kimselerdir.

Münafıklardan kimisi de seni dinliyormuş gibi gözükür. Senin yanından ayrıldıktan sonra, kendilerine ilim verilenlere:¹ “O, biraz önce ne dedi?²” dediler. İşte onlar, Allah'ın kalplerini mühürledikleri ve hevalarına³ tabi olan kimselerdir.

1- Vahiyden haberi olan kimselere. 2- Hiçbir şey anlamadık diyerek alay ederler. 3- Tutku ve kuruntularına.

Onlardan öyle kimseler vardır ki seni dinler (ler). Nihayet yanından çıkdıkları zaman kendilerine ilim verilmiş olanlara «O, demin ne söylediydi ha?» derler. Onlar öyle kişilerdir ki Allah kalblerinin üzerine mühür basmışdır. Onlar hevaa (ve heves) lerine uymuşlardır.

Onlardan seni dinleyen kimseler de vardır. Fakat senin yanından ayrıldıkları zaman, kendilerine ilim verilmiş olanlara (sahâbelere, alaylı bir şekilde): “Az önce ne demişti?” derler. İşte onlar öyle kimselerdir ki, (isyanlarındaki bu ısrarları yüzünden) Allah kalblerini mühürlemiştir. Çünki (onlar nefislerinin) arzularına uymuşlardır.

Onlardan senin yanından çıkıncaya kadar seni dinleyenler var. Çıktıktan sonra kendilerine ilim verilenlere burun kıvırarak “Bu ne söylüyor” derler. İşte böyleleri Allah’ın kalplerini kapattıkları ve arzularına uyan kimselerdir.

Onlar arasında öyleleri vardır ki önce seni dinlerler, yanından çıktıktan sonra da kendilerine bilim verilenlere: "Demin ne demişti o?" derler. İşte onlar Allah’ın yüreklerini katılaştırdığı kimselerdir. Onlar kendi dürtülerine kapılmışlardır.

Bazı kimseler vardır ki sana kulak verirler. Nihayet yanından çıkınca sahabeden ilme nâil olanlara istihza ile «— O, biraz evvel ne demişti!» derler [⁵], işte onlar öyle kimselerdir ki Allah kalplerine mühür basmıştır, kendileri de heveslerine tâbi olmuşlardır.

[5] Yâni münafıklar, «hiçbir şey anlamadık onunla amel etmeyeceğiz» derler.

İçlerinden sana kulak verenler vardır. Fakat onlar senin yanından çıktıkları zaman, (alaylı bir eda ile) kendilerine ilim verilmiş [ûtu’l-ilm] kimselere⁷: “Az önce ne söyledi?” derler. İşte, Allah’ın kalplerinin üzerine mühür vurdukları ve heveslerine/arzularına tabi olan kimseler onlardır.

7 Bu ilim sahiplerinin, Abdullah ibn Mes’ud, Ebu’d-Derdâ ve Abdullah ibn Selâm gibi sahabenin bilginleri olduğu rivayet edilir.

Onlardan kimi gelip seni dinler. Nitekim yanından çıkıp gittikleri zaman kendilerine ilim verilenlere derler ki: “O biraz önce ne söyledi?” İşte bunlar, Allah'ın kalplerini mühürlemiş olduğu, kendi heveslerine uyan kimselerdir.

İçlerinde, Kur’an okurken sana kulak verenler de var fakat hakîkate ulaşmak gibi samîmî bir niyete sahip olmadıklarından, onu gereğince anlayamazlar.Nitekim, senin yanından ayrılır ayrılmaz, kendilerine Kur’an hakkında derin ilim verilmiş olan samîmî Müslümanlara alaycı bir edayla Bu adam demin ne söyledi? İçimizden onu anlayan oldu mu?” diye sorarlar. İşte onlar, sürekli keyiflerine göre davrandıkları ve şeytânî arzu ve heveslerini ilâh edindikleri için, Allah tarafından kalpleri mühürlenmiş olan kimselerdir!

Onlardan sana kulak verip dinleyen kimseler, sonunda senin yanından çıktıkları zaman, İlim verilmiş olanlara: -“Biraz önce ne dedi?” dediler.
İşte Allah onların kalblerine mühür vurdu; hevâlarına tâbi’ oldular.

İnsanlar içerisinde seni dinlediği halde, dışarı çıkar çıkmaz, bilgili olanlara: " sahi demin ne demişti? " diye soranlar var. Allah, böylesine keyfî hareket edenlerin kalplerini mühürlerken,

İnkâr edenlerden seni dinleyenler vardır. Fakat senin yanından çıktıkları zaman alaycı tavırlarıyla Müminlere yaklaşırlar. Müminlere "Az önce ne söyledi?" derler. Böylece sanki ayetlerde açıklananların karmakarışık, anlaşılmaz olduğunu vurgulamak isterler. İşte bunlar Allah’ın kalplerini mühürlediği, çıkarlarına göre hareket eden, bencil arzularına uyan kimselerdir. Zannederler ki böyle yaparak inananların kafalarını karıştıracaklardır.

Onlardan seni dinleyenler de vardır. [*] Fakat senin yanından çıkınca kendilerine bilgi verilmiş olanlara “Az önce ne demişti?” diye (alaycılıkla) sorarlar. İşte onlar, kalplerini Allah’ın mühürledidikleridir [*] ve arzularına uyanlardır.

Benzer mesajlar: En‘âm 6:25; İsrâ 17:46; Kehf 18:57; Fussilet 41:5.,Kalplerin mühürlenmesiyle ilgili bilgi için bkz. Bakara 2:7, dipnot 2.

Onlardan kimi de seni dinler gibi yapar, senin yanından çıkınca da kendilerine ilim verilen (Müslümanlara): “O biraz önce o ne söyledi?” diyerek (seni hafife alırlar.) İşte onlar; Allah’ın, kalplerini mühürlediği ve kendi arzularının peşine düşen kimselerdir.

Şimdi bu çaresiz günahkar]lar arasında seni [ey Muhammed] dinliy[or görün]enler var, ¹⁸ ama yanından ayrıldıktan sonra [senin mesajını] anlamış olanlara ¹⁹ [küçümseyici bir edayla] “O şimdi ne anlattı bakalım?” diye sorarlar. Böyleleri, kalpleri Allah tarafından mühürlenmiş olanlardır, çünkü onlar [her zaman] sadece kendi tutku ve ihtiraslarına uymuşlardır. ²⁰

18 Karş. 6:25 ve 10:42-43.19 Lafzen, “kendilerine bilgi verilmiş olanlara”, yani, “hakikatin [bilgisi]” yahut “senin mesajın[ın bilgisi]” verilen mümi... Devamı..

Onların içinden kimileri de seni dinliyormuş gibi gözükür. Fakat senin yanından ayrıldıklarında vahiy bilgisine sahip olanlara alaylı bir şekilde sorarak “Sahi az önce o ne söyledi” derler. İşte onlar Allah’ın vahyine kalplerini kapatıp arzu ve heveslerine uymuşlardır. 17/46-47, 22/72

Onların arasından sana kulak verir (gibi) yapanlar var: nihayet senin yanından çıktıklarında, mesajı kavramış olanlara[⁴⁵⁵⁶] “Sahi, o demin ne dedi(!)”[⁴⁵⁵⁷] diye sorarlar. İşte, Allah’ın kalplerini mühürlediği ve zevklerine göre davranan kimseler onlardır.[⁴⁵⁵⁸]

[4556] Lafzen: “ilim sahibi olanlara” (‘İlmin tarifi için bkz: 21:74, not 74’nin devamı). [4557] Ünlem işareti, üslûptaki alayı göstermek içindir (... Devamı..

Onların arasında öyle kimseler vardır ki, seni dinler görünürler, oysa yanından çıkınca, kendilerine ilim verilenlere (ashabın âlimlerine alaylı bir tarzda) "Az önce o ne söyledi?" diye sorarlar. İşte o kimseler. (Manevi işitme yeteneklerini yitirmiş) Allah’ın kalplerini mühürlediği, hevâ heveslerinin peşinde koşan kimselerdir!

Onlardan kimi de gelip seni dinler. Fakat senin yanından çıktıkları zaman kendilerine bilgi verilmiş olanlara: "Demin ne dedi?" derler. Onlar Allâh’ın kalblerini mühürlediği, hevasının ardına düşmüş kimselerdir.

Ve onlardan bazı kimseler vardır ki, seni dinler, sonra senin yanından çıktıkları zaman kendilerine ilim verilmiş olanlara derler ki: «O biraz evvel ne söyledi?» Onlar öyle kimselerdir ki, Allah, onların kalbleri üzerini mühürlemiştir ve hevâlarına tâbi olmuşlardır.

Onlardan seni dinlemeye gelen de vardır. Ama ne zaman ki senin yanından çıkarlar, o vakit sana kulak verip meseleleri öğrenenlere: “Sahi, az önce o, neler söylüyordu? ” diye sorarlar. İşte Allah onların kalplerini mühürlemiş ve onlar da hevalarına uymuşlardır.

Bir kısım münafıklar, müminler arasında bulunduklarından Hz. Peygamber’e muhatap olup, onlarla beraber onun sözlerini dinliyorlardı. Fakat kalpleri on... Devamı..

Onlardan kimi de gelip seni dinler. Fakat senin yanından çıktıkları zaman kendilerine bilgi verilmiş olanlara: "Demin ne söyledi?" derler. Onlar Allah'ın kalblerini mühürlediği, keyiflerinin ardına düşmüş kimselerdir.

Müşriklerden ba'zıları vardır ki yanına gelüb kelâmını işidirler. Nezdinden çıkdıkları zamân kendilerine 'ilim virilenlere: "Muhammed'in ne söylediğini fehm itmedik" dirler. Onlar, Allâh'ın kalbleri üzerine nifâk mührini urdığı ve hevâlarına tâbi' olan kimselerdir.

İçlerinde seni dinleyenler var. Onlar senin yanından çıkınca, bilgili olanlarına: "Az önce ne dedi?" diye sorarlar. Sanki Allah onların kalplerini mühürlemiş de duygularına esir olmuşlardır.

İçlerinde seni dinleyenler vardır. Senin yanından çıktıkları zaman, kendilerine ilim verilenlere sorarlar:-Demin ne söylemişti? Onlar, heveslerine uyduğu için Allah, onların kalblerini mühürlemiştir.

Onlardan seni işitenler vardır. Fakat yanından çıktıklarında, bilgi sahibi olanlara “Az önce ne demişti?” derler. Onlar Allah'ın kalplerini mühürlediği kimselerdir ki, heveslerinin peşine düşmüşlerdir.

İçlerinden bir kısmı seni dinler, sonra senin yanından çıktıklarında, kendilerine ilim verilmiş olanlara şöyle sorarlar: "Az önce ne söyledi?" İşte bunlar, Allah'ın, kalplerine mühür bastığı kimselerdir, boş arzularının ardına düşmüşlerdir.

daħı bir nicesi anlaruñ oldur kim ķulaķ dutar sendin yaña. ķaçan çıķdılar ķatundan eyittiler anlara kim virinildiler 'ilm “ne nesene söyledi şimdi?” şunlar anlardur kim mühr urdı Tañrı göñülleri üzere daħı uydılar nefsleri dileklerine.

Anlaruñ niçesi saña ḳulaḳ dutarlar, ḥattā ki senüñ ḳatuñdan çıḳsalar ey‐dürler ‘ilm virilen kişilere: Ne eyitdi, ne nesne söyledi şimdi? dirler. Anlarol kişilerdür ki mühr urdı Tañrı Ta‘ālā yürekleri üstine. Daḫı nefslerihevāsına uydılar.

(Ya Peyğəmbər!) Onların (kafirlərin) içərisində elələri də vardır ki, səni dinləyər, sənin yanından çıxıb gedən kimi elm verilmiş kimsələrdən (səhabədən istehza ilə): “(Muhəmməd) bu saat nə dedi?!” – deyə soruşarlar. Onlar Allahın ürəklərinə möhür vurduğu və öz nəfslərinə uymuş kimsələrdir!

Among them are some who give ear unto thee (Muhammad) till, when they go forth from thy presence, they say unto those who have been given knowledge: What was that he said just now? Those are they whose hearts Allah hath sealed, and they follow their own lusts.

And among them are men who listen to thee, but in the end, when they go out from thee,(4837) they say to those who have received Knowledge, "What is it he said just then?" Such are men whose hearts Allah has sealed, and who follow their own lusts.

4837 Cf. 10:42 , and n. 1434; also 6:25, 36, and n. 857. The case here referred to is that of the Hypocrites who came to the assemblies of Islam in Ma... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.