20 Nisan 2024 - 11 Şevval 1445 Cumartesi

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Ahkâf Suresi 26. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satır Altı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Ve lekad mekkennâhum fîmâ in mekkennâkum fîhi ve ce’alnâ lehum sem’an ve ebsâran ve ef-ideten femâ aġnâ ‘anhum sem’uhum velâ ebsâruhum velâ ef-idetuhum min şey-in iż kânû yechadûne bi-âyâti(A)llâhi ve hâka bihim mâ kânû bihi yestehzi-ûn(e)

Ve andolsun ki biz onlara, size vermediğimiz gücükuvveti vermiştik ve onlara kulak, göz ve gönül vermiştik; derken Allah'ın delillerini, bilebile inkar ettikleri zaman onlara gelen azabı, ne kulakları menedebilmişti ve ne gözleri ve ne gönülleri ve alay ettikleri, başlarına gelmişti.

Andolsun Biz onları, sizlere sağlamadığımız (hususi ve görkemli) mekânlarda (size vermediğimiz güç ve iktidar imkânlarıyla) yerleşik kılmıştık. (Ayrıca) Onlara (dönemlerinin standartları üstünde özel yöntem ve sistemlerle uzaklardan) işitme, görme (araçları) ve gönüller (zihni kapasiteler yardımcı) kılmıştık (bir çeşit uydu, radar ve istihbarat imkânları bağışlamıştık). Ancak ne işitme, ne görme (araçları) ve ne gönülleri (zihni yeteneklerinin) kendilerine (itiraz ve isyanları yüzünden gelen musibetleri önlemekte) herhangi bir yararı olmamıştı. Çünkü onlar, Allah’ın ayetlerini (emirlerini ve hükümlerini) inkâr ediyorlardı. (Sonunda) Alay konusu edindikleri şey, onları sarıp-kuşatmıştı (ve Allah’ın kahrından kurtulamamışlardı).

Onlara size vermediğimiz servet ve kuvveti vermiştik ve onlara da kulaklar, gözler ve kalpler vermiştik. Fakat Allah'ın ayetlerini bile bile inkâr ettikleri için kulakları, gözleri ve kalpleri hiçbir işe yaramadı ve alaya aldıkları azap onları kuşatıverdi.

Andolsun, onlara, size vermediğimiz imkân, kudret, iktidar, servet ve itibar vermiştik. Onlara kulaklar, gözler, akıllar ve kalpler vermiştik. Fakat kulakları, gözleri, kalpleri ve akılları onlara hiçbir fayda sağlamadı. Çünkü onlar Allah'ın âyetlerini bile bile inkâr ediyorlardı. Alay edip durdukları şeyin gücü kendilerini sarıverdi, işlerini bitirdi.

Andolsun ki, onlara size vermediğimiz imkanları vermiştik. Onlara kulaklar, gözler ve gönüller verdik. Ancak kulakları, gözleri ve gönülleri kendilerine bir şey sağlamadı. Çünkü onlar bile bile Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlardı. Alaya aldıkları şey kendilerini kuşatıverdi.

Andolsun, onları sizleri kendisinde yerleşik kılmadığımız yerlerde (size vermediğimiz güç ve iktidar imkanlarıyla) yerleşik kıldık ve onlara işitme, görme (duygularını) ve gönüller verdik. Ancak ne işitme, ne görme (duyuları) ve ne gönülleri kendilerine herhangi bir şey sağlamadı. Çünkü onlar, Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlardı. Alay konusu edindikleri şey, onları sarıp-kuşattı.

And olsun ki, biz onlara (mal ve kuvvetten ibaret) öyle şeyler vermiştik ki, size o kuvvet ve iktidarı vermemişizdir. Hem (bu nimeti anlasınlar diye) kendilerine kulak, gözler ve kalbler vermiştik. Fakat ne onların kulağı, ne gözleri, ne de kalbleri kendilerine bir fayda vermedi; çünkü Allah'ın ayetlerini inkâr ediyorlardı. O istihza ettikleri azab da kendilerini kuşatıverdi.

Andolsun! Onlara, size vermediğimiz imkânlar vermiştik. Onlara kulaklar, gözler ve duyular yarattık. Fakat Allah’ın ayetlerini yalanladıkları için kulakları, gözleri ve duyuları onlara bir fayda vermedi. Ve alaya aldıkları azap onları kuşatmış oldu.

Andolsun ki, onlara, size vermediğimiz imkanları sağlamıştık. Kendilerine kulaklar, gözler ve kalpler vermiştik. Fakat kulakları, gözleri ve kalpleri kendilerine bir fayda sağlamadı. Zira bile bile Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlardı. Alay edip durdukları şey kendilerini kuşatıverdi.

Evet, sizi yerleştirmemiş olduğumuz bir yerde, onları yerleştirdik; kulak verdik, göz verdik, gönül verdik onlara; kulakları, gözleri, gönülleri de bir işe yaramadı, çünkü Allahın âyetlerin tanımadılar, alay ettikleri şey kendilerin sarmıştır

Yemin olsun ki, biz onlara, size vermediğimiz imkân ve kuvveti vermiştik; kulaklar, gözler ve gönüller lütfetmiştik. Fakat ne kulakları ne gözleri ne de gönülleri kendilerine hiçbir fayda sağlamamıştı. Çünkü onlar bile bile Allah'ın ayetlerini inkâr etmişlerdi. Neticede alaya aldıkları o azap kendilerini her taraftan kuşatıvermişti.

Ânları da sizin bulundığınız şerâit tahtına vaz’ itmişdik. Ânlara da kuvve-i sâmi’a, kuvve-i bâsıra ve kalb virmişdik. Lâkin ne kuvve-i sâmi’aları, ne kuvve-i bâsıraları, ne de kalbleri işlerine yaramadı. Çünki Allâh’ın âyâtını inkâr itdiler ve nihâyet istihzâ itdikleri ’azâb ânları ihâta iyledi.

And olsun ki onlara, size vermediğimiz servet ve imkanı vermiştik. Onlara kulaklar, gözler ve kalbler vermiştik; ama kulakları, gözleri ve kalbleri onlara bir fayda sağlamadı, zira, Allah'ın ayetlerini bile bile inkar ediyorlardı, alaya aldıkları şeyler onları kuşatıp yokediverdi.*

Andolsun, size vermediğimiz imkân ve iktidarı onlara vermiştik. Kendilerine kulaklar, gözler ve kalpler vermiştik. Fakat kulakları, gözleri ve kalpleri kendilerine bir yarar sağlamadı. Çünkü Allah’ın âyetlerini inkâr ediyorlardı. Alaya aldıkları şey onları kuşattı.

Onlara, size vermediğimiz imkânlar verdik; kendilerini kulak, göz ve kalplerle donattık. Onlara kulakları da gözleri de kalpleri de hiçbir fayda sağlamadı. Çünkü onlar Allah’ın âyetlerini inkâr ediyorlardı. Alaya aldıkları şeyler kendilerini kuşatıverdi!

Andolsun ki, onlara da size vermediğimiz kudret ve serveti vermiştik. Kendilerine kulaklar, gözler ve kalpler vermiştik. Fakat kulakları, gözleri ve kalpleri kendilerine bir fayda sağlamadı. Zira bile bile Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlardı. Alay edip durdukları şey, kendilerini kuşatıverdi.  

 Âyetin belirttiğine göre, Hûd kavmi, Mekke kâfirlerinden daha büyük kudret ve imkânlara sahip olmuştu. Üstelik kendilerine verilen göz, kulak ve kalp... Devamı..

Sizi yerleştirmediğimiz yerlere yerleştirmiştik onları. Onlara işitme ve görme duyuları ile beyinler vermiştik. ALLAH'ın ayet ve mucizelerini bile bile inkar ettikleri için ne işitme, ne görme duyuları ve ne de beyinleri onlara hiç bir yarar sağlamadı. Alaya aldıkları şeyler kendilerini çepeçevre kuşatıverdi.

And olsun ki, biz onlara size vermediğimiz imkanlar vermiştik. Onlara kulaklar, gözler ve kalpler vermiştik. Fakat kulakları, gözleri ve kalpleri onlara hiçbir fayda sağlamadı. Çünkü onlar Allah'ın âyetlerini bile bile inkâr ediyorlardı. Alay etmekte oldukları şey de onları sarıp kuşattı.

Yemîn ile söylerim: doğrusu biz onlara öyle şeyler vermiş idik ki size o kuvvet ve mükneti vermemişizdir, hem kendileri için kulak ve gözler, gönüller yapmış idik ki ne kulakları, ne gözleri, ne gönülleri kendilerine bir faide vermedi, zira Allahın âyetlerini inkâr ediyorlardı, o istihza ettikleri şey de kendilerini kuşatıverdi

Kasem olsun ki, (ey müşrikler!) Size vermediğimiz (kuvvet, zenginlik ve uzun ömür gibi) imkânları onlara (Âd kavmine) vermiş, ayrıca onlara (hakikati duyacak, görecek ve anlayacak) kulaklar, gözler ve kalpler vermiştik. Fakat Allah’ın âyetlerini bile bile inkâr ettikleri için kulakları, gözleri ve kalpleri (hakikati anlama hususunda) onlara fayda vermedi ve alaya aldıkları azap onları kuşattı.

Ant olsun ki Biz, onlara, size vermediğimiz nice imkânlar vermiştik. Onlara da kulaklar, gözler ve kalpler¹ verdik. Ne var ki işitme ve görmeleri onlara bir yarar sağlamadı. Kalpleri de onlara bir yarar sağlamadı. Çünkü onlar, Allah'ın ayetlerini bile bile reddediyorlardı. Sonunda alaya aldıkları şey onları kuşattı.

1- Düşünme, kavrama, gerçeği görme yetisi.

Andolsun ki size bile vermediğimiz imkânlardan (cihetlerden) biz onlara (nice) kudret vermişdik. Onlara kulak (lar), gözler, gönüller de vermişdik. Fakat ne kulakları, ne gözleri, ne gönülleri onlara hiçbir şeyle fâide vermedi. Çünkü onlar Allahın âyetlerini bilerek inkâr ediyorlardı. (Nihayet) istihza edegeldikleri şey çepçevre kendilerini kuşatıverdi.

And olsun ki, size kendisi hakkında imkânlar vermediğimiz hususlarda, onlara imkân vermiştik; onlara da kulaklar, gözler ve kalbler vermiştik. Fakat ne kulakları, ne gözleri, ne de kalbleri onlara hiçbir şeyden fayda vermedi. Çünki Allah'ın âyetlerini bile bile inkâr ediyorlardı da (sonunda) kendisiyle alay etmekte oldukları (azab) onları kuşatıverdi.

Sizi yerleştirdiğimiz mekânlara daha önceden onları yerleştirmiştik ve onlara kulak göz ve kalp vermiştik. Ancak Allah’ın ayetlerini yalanladıkları zaman, kulakları, gözleri ve kalpleri onlara hiçbir yarar sağlamadı. Alay ettikleri şeyler başlarına geliverdi.

Ant olsun ki Biz size vermediğimiz varlıkları onlara vermiştik. Onlara kulak, göz, yürek vermiştik. Ancak onların ne kulakları, ne gözleri, ne de yürekleri hiç bir işe yaramadı. Çünkü onlar Allah’ın ayetlerini tanımıyorlardı. Eğlence yerine koydukları azap onları kuşattı.

* Biz onlara verdiğimiz kuvvet, servet ve uzun ömrü size vermedik, işitsinler, görsünler, düşünsünler diye onlara kulak, göz, kalp vermiştik. Onların ne kulakları, ne gözleri, ne kalpleri hiçbir şeye yaramadı. Çünkü onlar Allah/ın âyetlerini, inatlarından inkâr ediyorlardı. Eğlenceye aldıkları azap onları sardı, hepsini helâk etti.

Andolsun Biz, size vermediğimiz imkânı onlara vermiştik. Onlara kulaklar, gözler ve kalpler/gönüller [ef’ide] vermiştik. Fakat kulakları, gözleri ve kalpleri/gönülleri onlara hiçbir fayda sağlamadı. Zira Allah’ın ayetlerini bile bile inkâr ediyorlardı. Alaya aldıkları o şey kendilerini kuşattı.¹⁵

15 İlahi azabın, onu yalanlayıp alay edenleri nasıl kuşattığını anlatan ayetler için krş. En’âm, 6/1; Hûd, 11/8; Ra’d, 13/32; Nahl, 16/34; Enbiyâ, 21/... Devamı..

Şüphesiz biz onları, sizleri kendisinde yerleşik kılmadığımız yerlerde yerleşik kıldık ve onlara kulaklar, gözler ve kalpler verdik. Ama kulakları, gözleri ve kalpleri onlara herhangi bir şey sağlamadı. Çünkü onlar, Allah'ın ayetlerini inkâr ediyorlardı. Alay konusu edindikleri şey, onları sarıp kuşattı.

Oysa onlara, size vermediğimiz güç, servet ve imkânı vermiştik. Ayrıca onları, her insana armağan ettiğimizişitme, görme ve akletme yeteneği de bahşetmiştik. Ne var ki, Allah’ın ayetlerini göz göre göre inkâr ettikleri için, ne işitme ve görme duyuları, ne de akletme yetenekleri onlara bir fayda sağlamadı; böylece, alay edip durduklarıo azap, kendilerini çepeçevre kuşatıverdi.

And olsun, size vermediğimiz şeylerle onları güçlendirdik!
Onlara işitme, görme ve gönüller verdik.
Onlara ne kulakları, ne gözleri, ne gönülleri yarar sağladı.
Hani, Allah’ın âyetlerini bile bile inkâr ediyorlardı.
Alay ediyor oldukları şey onları kuşatarak içine aldı.

Halbuki onları, size vermediğimiz imkânlarla donatmıştık. Hepsine göz kulak ve sezgiler verdik ama, ne göz, ne kulak ve ne de sezme yetenekleri işlevini yapamadı: Çünkü Allah'ın ayetlerini inkar ettiler. Sonunda alay ettikleri şeyin kurbanı oldular.

İnkâr edenlere söyle; “Biz size vermediğimiz imkân ve iktidarı onlara vermiştik. Kendilerine kulaklar, gözler ve kalpler vermiştik. Fakat kulakları, gözleri ve kalpleri kendilerine bir yarar sağlamadı. Çünkü Allah’ın ayetlerini inkâr ediyorlardı. Alaya aldıkları ceza onları kuşatıverdi.”

Yemin olsun ki onlara, size vermediğimiz güç ve servet vermiştik. Kendilerine işitme (duyusu), gözler ve kalpler vermiştik. Fakat işitme (duyusu), gözleri ve kalpleri kendilerine hiçbir yarar sağlamamıştı. Çünkü Allah’ın ayetlerini (bilerek) inkâr ediyorlardı. Alay ettikleri şey, kendilerini kuşatmış (olacak)tır.

Yemin olsun Biz, onlara size vermediğimiz imkânları vermiş ve onlara kulaklar, gözler ve gönüller, lutfetmiştik. Ancak onlara kulakları, gözleri ve gönülleri, Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri konusunda herhangi bir fayda vermedi. Sonunda da alay ettikleri o şey onları çepeçevre kuşatıverdi.

Ama [ey sonraki dönemin insanları;] ²⁹ Biz size sağlamadığımız bir emniyet içinde onları yerleştirmiş ve kendilerine kulaklar, gözler ve [kavrayan] kalpler ³⁰ bahşetmiştik; ama Allah’ın mesajlarını reddetmeye devam ettikleri için ne kulakları, ne gözleri ne de kalpleri onlara bir fayda sağlamadı; ve [sonunda] alay ettikleri şey tarafından kuşatılıp alt edildiler. ³¹

29 Bu hitap, ilk bakışta Hz. Peygamber’in çağdaşları ile ilgili görünüyorsa da aslında sonraki kuşakları da kapsamaktadır. ‘Âd kavmi, yaşadıkları geni... Devamı..

Andolsun ki biz onlara da size verdiğimiz nice imkânlar vermiş, işitme görme ve akletme organları ile donatmıştık ama Allah’ın ayetlerine bile bile inanmak istemedikleri için ne duyma ne görme ve ne de akletme organları hiçbir işe yaramadı sonunda da alaya aldıkları azap kendilerini çepeçevre kuşatıverdi. 7/179, 23/78

Doğrusu onlara orada, size burada vermediğimiz kadar güç ve kudret vermiştik. Onları da işitme, görme ve akletme yetileriyle donatmıştık. Ne var ki işitme, görme ve akletme yetileri başlarından belâyı savmaya yetmedi; çünkü onlar Allah’ın mesajlarını bile bile inkâr etmiştiler: nihayet alay ettikleri şey onları çepeçevre kuşatıp yok etti.[⁴⁵³²]

[4532] Hâka bihim için bkz: 11:8, not 18.

(Ey müşrikler) Andolsun ki onlara, size vermediğimiz kudret ve servet vermiştik. (O nimetlerin kadrini bilsinler, kendilerine bu bağışları ihsan buyuran Rablerinin tek ilah olduğunun şuuruna vararak O'na şükretsinler diye) kendilerine kulaklar (manevi işitme yeteneği) gözler (kalp gözü) ve gönüller vermiştik. (Fakat bu yetenekleri hak ile batılı ayırma yönünde kullanmadıkları için) Onlara, ne kulakları, ne gözleri ne de gönülleri hiçbir yarar sağlamadı, çünkü onlar Allah’ın ayetlerini inkâr ediyorlardı. (Peygamberlerinin bildirdiği azabı alaya alıyorlardı) sonunda alay edip durdukları şey (azap) onları kuşatıverdi.

Ve sizi nasıl yerleştirdiysek onları da öyle yerleştirdik, onlar için kulaklar, gözler ve gönüller varettik. Fakat ne kulakları, ne gözleri ne de gönülleri kendilerine bir yarar sağlamadı. Allâh’ın âyetlerine karşı mücadele ettikleri zaman alay edip durdukları şey, kendilerini kuşatıverdi.

Andolsun ki, onları öyle bir şeyde temkin etmiş idik ki, sizi onda temkin etmiş olmadık ve onlar için kulak ve gözler ve kalbler vermiştik. Fakat onlara ne işitmeleri ve ne gözleri ve ne de kalbleri bir şeyden fâidebahş olmadı. Çünkü Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlardı ve onları kendisiyle istihzâ eder oldukları şey kuşatıverdi.

Gerçekten, Biz onlara, size vermediğimiz imkânlar vermiştik. Kulaklar, gözler ve gönüller lütfetmiştik kendilerine. Fakat ne kulakları, ne gözleri, ne de gönülleri kendilerine hiçbir fayda vermedi. Çünkü onlar Allah'ın âyetlerini bile bile, inatla inkâr ediyorlardı. Neticede alaya aldıkları o azap kendilerini her taraftan sarıverdi.

Onlara size vermediğimiz servet ve kuvveti vermiştik, onlara kulaklar, gözler ve gönüller yaratmıştık. Fakat ne kulakları, ne gözleri ne de gönülleri kendilerine bir yarar sağladı. Zira (düşünüp ibret almıyorlar, tersine) bile bile Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlardı. Ve alay edip durdukları şey, kendilerini kuşatıverdi.

Ey Kureyş! Bizim kavm-i 'Âd'a virdiğimiz kuvvet ve mikneti size virmedik. Onlarda, hakkı istemeleri içün kulak, görmeleri içün göz, fehm itmeleri içün de kalb yaratdık. Allâh'ın âyetlerini 'inâden inkâr iyledikleri cihetle kulakları, gözleri ve kalbleri onlara bir fâide virmedi ve istihzâ iyledikleri 'azâb onları ihâta itdi.

Aslında onları, size vermediğimiz imkanlarla donatmıştık. Dinleyecek kulakları, basiretli gözleri ve karar verecek yürekleri[*] de vardı. Ayetlerimiz karşısında bile bile yalana sarıldıkları için ne kulakları, ne gözleri ne de yürekleri işe yaradı. Hafife aldıkları (o azap) başlarına geldi.

[*] Dinleme, basiret ve gönül, kişiye ruh üflenmesi ile kazanılan özelliklerdir (Bkz:Secde 32/9). Diğer canlılar işitebilir fakat dinleyemezler; göreb... Devamı..

Onları, size vermediğimiz şeylerle güçlendirmiştik. Onlara, kulak, göz ve kalbler vermiştik. Fakat, kulakları, gözleri ve kalpleri onlara fayda vermedi. Zira Allah'ın ayetlerini bile bile inkar ediyorlardı ve kendisiyle alay ettikleri şey onları kuşatıverdi.

And olsun, size vermediğimiz imkânları Biz onlara vermiştik. Onlara kulaklar, gözler ve kalpler de vermiştik. Fakat ne kulakları, ne gözleri, ne de kalpleri bir işe yaramadı; çünkü Allah'ın âyetlerini bile bile inkâr ediyorlardı. Sonunda, alay edip durdukları şey onları çepeçevre kuşatıverdi.

Yemin olsun, onlara, size vermediğimiz imkân ve kudreti vermiştik. Onlar için işitme gücü, gözler ve gönüller oluşturmuştuk. Fakat, işitme güçleri de gözleri de gönülleri de kendilerine hiçbir yarar sağlamadı/kendilerinden hiçbir şeyi uzaklaştıramadı; çünkü ayetlerimize karşı direniyorlardı. Ve alaya aldıkları şey, onları kuşatıp sardı.

daħı bayıķ yir virdük anlara anuñ içinde kim yir virmedük size anuñ içinde. daħı eyledük anlaruñ içün ķulaķ daħı gözler daħı göñüller pes aśśı eylemedi anlara ķulaķları ne daħı gözleri ne daħı göñülleri “neseneden ol vaķt kim oldılar inkār eylerler Tañrı āyetlerine. daħı indi anlara ol kim oldılar anı yañśularlar.

Daḫı anları yirlendürdük, ya‘nī virdük size virmedügümüz nesneleri. Daḫıanlara ḳulaḳlar yaratduḳ ve gözler daḫı ve yürekler daḫı. Pes aṣṣı itmedi anlaraḳulaḳları, ne daḫı gözleri, ne daḫı yürekleri, hīç nesne. Ol vaḳt ki inkār ider‐lerdi Tañrı Ta‘ālā āyetlerine, daḫı indi üstlerine cezāsı masḫaralıġa alduḳla‐rınuñ.

(Ey Məkkə əhli!) And olsun ki, Biz onlara verdiyimiz imkanı (var-dövləti, qüdrəti) sizə verməmişdik. Biz onlara qulaq, göz və qəlb vermişdik, lakin nə qulaqları, nə gözləri, nə də qəlbləri onlara heç bir fayda vermədi. Çünki onlar Allahın ayələrini (bilə-bilə) inkar edirdilər. Onları istehza etdikləri (əzab) sardı.

And verily We bad empowered them with that where with We have not empowered you, and had assigned them ears and eyes and hearts; but their ears and eyes and hearts availed them naught since they denied the revelations of Allah; and what they used to mock befell them.

And We had firmly established them in a (prosperity and) power which We have not given to you (ye Quraish!) and We had endowed them with (faculties of)(4804) hearing, seeing, heart and intellect: but of no profit to them were their (faculties of) hearing, sight, and heart and intellect, when they went on rejecting the Signs(4805) of Allah. and they were (completely) encircled(4806) by that which they used to mock at!

4804 'Ad and their successors Thamud were more richly endowed with the faculties of the arts, sciences, and culture than ever were Quraysh before Isla... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.