19 Nisan 2024 - 10 Şevval 1445 Cuma

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Şûrâ Suresi 48. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satır Altı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Fe-in a’radû femâ erselnâke ‘aleyhim hafîzâ(an)(s) in ‘aleyke illâ-lbelâġ(u)(k) ve-innâ iżâ eżaknâ-l-insâne minnâ rahmeten feriha bihâ(s) ve-in tusibhum seyyi-etun bimâ kaddemet eydîhim fe-inne-l-insâne kefûr(un)

Yüz çevirirlerse artık biz, seni onları korumaya göndermedik ki; sana ancak tebliğ etmek düşer ve şüphe yok ki biz, insana, katımızdan bir rahmet tattırdık mı sevinir, övünür onunla, fakat elleriyle hazırlayıp kazandıkları bir kötülüğe uğrarlarsa da gerçekten insan, pek nankördür.

(Ey Nebim!) Şayet onlar Senden ayrılıp sırt çevirecek olurlarsa (aldırma), artık Biz Seni onların üzerine bir muhafız, (bekçi ve zorla hidayete getirici) olarak göndermiş değiliz. Sana düşen, yalnızca tebliğdir. Gerçek şu ki, Biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırdığımız zaman, ona sevinir. Eğer onlara kendi ellerinin takdim ettikleri dolayısıyla bir kötülük isabet ederse, bu durumda insan bir nankör kesiliverir.

Ama ey peygamber! Onlar senden yüz çevirip uzaklaşırlarsa, bil ki biz seni onların üzerine bekçi göndermedik, sana düşen yalnızca emanet edilen mesajı iletmektir. Şüphesiz biz insana, kendi katımızdan bir rahmet, bir nimet tattırsak onunla sevinir ve şımarır. Kendi ellerinin yapıp öne sürdüğü işlerden dolayı başlarına bir kötülük gelirse, o zaman da cidden Allah'tan gelen nimet ve gerçekleri örtbas eden bir nankör oluverir.

Eğer Rablerinin davetinden yüz çevirirler, tebliği engelleme tedbirleri alırlarsa, bilesin ki, biz seni onlar üzerinde denetim, zabıta görevi yapmaya göndermedik. Sana düşen, sadece tebliğdir. Biz insana, tarafımızdan bir rahmet tattırdığımızda sevinir. Ama geçmişte elleriyle, bizzat yaptıkları kötülükler, işledikleri günahlar sebebiyle, başlarına bir felâket gelirse, işte o zaman insan şükürden uzaktır, pek nankördür, nimeti unutup bela okur.

bk. Kur’an-ı Kerim, 2/272; 13/40.

Eğer yüz çevirirlerse biz seni onların üzerlerine koruyucu olarak göndermedik. Sana düşen sadece tebliğdir. Gerçek şu ki, biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırdığımızda ona sevinir. Ama ellerinin öne sürdüklerinden dolayı başlarına bir kötülük gelse o zaman insan pek nankördür.

Şayet onlar, sırt çevirecek olurlarsa, artık Biz seni onların üzerine bir gözetleyici olarak göndermiş değiliz. Sana düşen, yalnızca tebliğdir. Gerçek şu ki, Biz insana tarafımızdan bir rahmet taddırdığımız zaman, ona sevinir. Eğer onlara kendi ellerinin takdim ettikleri dolayısıyla bir kötülük isabet ederse, bu durumda insan bir nankör kesiliverir.

Yine (iman etmekten) yüz çevirirlerse, biz de seni üzerlerine (amellerini gözetecek) bir bekçi göndermedik ya!... Sana düşen ancak tebliğdir. Doğrusu biz, insana, tarafımızdan bir nimet taddırdık mı; o, bununla ferahlanır. Fakat insanlara kendi ellerinin kazancı yüzünden başlarına bir fenalık gelirse, o vakit insan (nimetlerin) hepsini unutan bir nankördür.

Artık eğer yüz çevirirlerse, (bil ki) Biz seni, onlar üzerinde koruyucu olarak göndermedik. Senin görevin yalnızca tebliğdir. Ve (bil ki) Biz, insana bir rahmet tattırdığımızda, onunla sevinir. Eğer ellerinin yaptıklarından dolayı başlarına bir musibet gelirse, işte o zaman insan nankör (olur.)

Eğer yüz çevirirlerse, bilesin ki biz seni onların üzerine bekçi göndermedik. Sana düşen sadece tebliğ etmektir. Biz insana katımızdan bir rahmet tattırdığımız zaman ona sevinir; ama elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir kötülük gelirse, işte o zaman insan pek nankördür.[524]

[524] Hz. Peygamber’in asıl görevi hakkında geniş bilgi için bk. Bayraklı, KUR’ÂN TEFSÎRİ, XVII, 259-260.

Onlar yüz çevirirlerse, biz seni onlara gözcü göndermemişiz, sana düşen ancak eriştirmektir, biz insana katımızdan, rahmet tattırınca ona sevinmektedir, yaptıkları iş yüzünden, bir kötülük gelince, insanlar iyiliği unutuyorlar!

Şayet onlar yüz çevirirlerse (bilesin ki), biz seni onlara bekçi göndermedik. Sana düşen, sadece tebliğdir. Gerçekten biz insana katımızdan bir rahmet tattırdığımızda ona sevinir, ama elleriyle yaptıkları işler yüzünden onlara bir kötülük dokunursa, o zaman da insan hemen nankörleşir (inkâra düşer ya da şükürden uzaklaşır).

Eğer kâfirler yüz çevirirler ise sen ânların muhâfızı değilsin sen yalnız teblîğa me’mûrsın. İnsâna rahmet itdiğimiz vakit ferah buluyor fakat kendi ’amelleri netîcesi olarak seyyiâta uğradığı vakit küfür idiyor.

Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki, Biz seni onlara bekçi göndermedik; sana düşen sadece tebliğdir. Doğrusu Biz insana katımızdan bir rahmet tattırırsak ona sevinir; ama elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir kötülük gelirse işte o zaman görürsün ki insan gerçekten pek nankördür.

Eğer yüz çevirirlerse (bilesin ki), biz seni onlara bekçi göndermedik. Sana düşen, sadece tebliğdir. Gerçekten biz insana katımızdan bir rahmet tattırdığımızda ona sevinir; ama elleriyle yaptıkları işler yüzünden onlara bir kötülük dokunursa, o zaman da insan pek nankördür.

Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, bil ki biz seni onların üzerine bir bekçi olarak göndermedik. Sana düşen sadece duyurmaktır. Şu bir gerçek ki, biz insana rahmetimizi tattırdığımız zaman ona sevinir; yapıp ettiklerinden ötürü başlarına bir fenalık geliverse, o zaman da insan pek nankör olur.

Eğer yüz çevirirlerse, bilesin ki biz seni onların üzerine bekçi göndermedik. Sana düşen sadece duyurmaktır. Biz insana katımızdan bir rahmet tattırdığımız zaman ona sevinir. Ama elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir kötülük gelirse, işte o zaman insan pek nankördür!  

 Âyette, inkâr edenlerin durumuna Hz. Peygamber’in üzülmemesi istenmiş, ayrıca insanların zenginlik ve sıhhat gibi nimetler karşısındaki tutumları ile... Devamı..

Yüz çevririrlerse, biz seni onlara bir bekçi olarak göndermedik. Sana düşen sadece bildirmektir. Biz insana tarafımızdan bir rahmet taddırdığımız zaman onunla sevinir; ama kendi yaptıklarının bir sonucu olarak başlarına bir kötülük gelse, o zaman insan nankörleşir.

Ey Muhammed! Eğer onlar yüz çevirirlerse bilsinler ki, biz seni onların üzerine bir bekçi olarak göndermedik. Sana düşen sadece tebliğdir. Gerçekten biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırırsak ona sevinir, ama elleriyle yaptıkları yüzünden kendilerine bir kötülük isabet ederse, o zaman görürsün ki insan çok nankördür.

Yine aldırmıyorlarsa biz de seni üzerlerine mürakıb göndermedik a, sana düşen ancak tebliğdır, fakat biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırdığımız vakıt onunla ferahlanır ise de kendi ellerinin takdim ettiği sebeblerle başlarına bir fenalık gelirse o vakıt insan hepsini unutan bir nankördür

(Resûlüm!) Eğer (o müşrikler, îmân etmekten) yüz çevirirlerse (üzülme, zira) Biz seni onlara muhafız olarak göndermedik. (İnsanların cüz’î irâdeleriyle yaptıkları tercihlerden ve tercihlerinin sonuçlarından, sen sorumlu değilsin.) Sana düşen (vazife) sadece tebliğdir. Gerçek şu ki, biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırdığımız zaman ona sevinir, ama elleriyle (cüz’î irâdeleriyle) yaptıkları işler (günahlar) yüzünden onlara bir kötülük/musibet isabet ederse, (işte) o zaman insan hemen nankörleşir.

Buna rağmen eğer yüz çevirirlerse, Biz, seni onların üzerine bekçi olarak göndermedik. Senin üzerine düşen yalnızca çağrıda bulunmaktır. Biz, insana tarafımızdan bir rahmet tattırdığımız zaman, insan ona sevinir. Kendi yaptıklarından dolayı başına bir kötülük gelse, işte o zaman insan kâfir¹ kesilir.

1- Nankör.

Eğer onlar (îmandan) yine yüz çevirirlerse biz seni (zâten) onların üzerine bir bekçi göndermedik ya. Sana âid olan (vazîfe), tebliğden başkası değildir. Hakıykat biz insana tarafımızdan bir ni'met tatdırdığımız vakit o, bununla ferahlanır. Eğer onlara, kendi ellerinin öne sürdükleri (ihtiyârlariyle irtikâb etdikleri) şeyler (günâhlar) yüzünden, bir fenalık isaabet ederse o zaman da insan cidden bir nankördür.

Buna rağmen yüz çevirirlerse, artık (biz) seni onlara muhâfız olarak göndermedik. Şübhesiz sana düşen ancak tebliğdir! Bununla berâber doğrusu biz, insana tarafımızdan bir rahmet tattırdığımız zaman, onunla sevinir. Fakat ellerinin takdîm ettiği (işlediği günahlar)yüzünden başlarına bir kötülük gelirse, o takdirde gerçekten insan çok nankör bir kimse olur.

Eğer insanlar senin bu davetinden yüz çevirirlerse, biz seni onlar üzerine muhafız göndermedik. Sana düşen yalnızca açıkça onlara bildirmendir. İnsana kendimizden bir rahmet verdiğimizde ona sevinir. Elleriyle yaptığı bir yanlış yüzünden, ona bir kötülük dokunduğunda, hemen inkârcı kesilir.

Onlar yine de yüzçevirecek olurlarsa çevirsinler. Biz seni onların üzerine gözetici koymadık. Sana düşen, yalnız bir bildiridir. Doğrusu şu ki Biz esirgeyiciliğimizi insana tattırdık mı, O bundan dolayı sevinir. Bilerek işlediği kötülüklerden dolayı başına bir kemlik de geldi mi, bu kez de iyilik bilmez olur.

Eğer onlar senden yüz çevirirlerse üzülme, çünkü biz seni görüp gözetici [²] göndermedik. Sana yalnız risaleti tebliğ etmek düşer. Biz, ne zaman tarafımızdan insana bir rahmet ve nimet tattırsak onunla şımarır, şâyet elleriyle yaptıkları işten dolayı başlarına bir musibet gelse hemen nankör kesilir. Çünkü insan nankördür.

[2] Kendilerinden sâdır olan amelleri meyanında matlup olacak veçhiyle muvafık kılmaya memur değilsin. Kalblerinde iman ve ta'at yapacak değilsin.... Devamı..

(Ey Peygamber!) Eğer (yine) yüz çevirirlerse, Biz seni onların üzerine bekçi olarak [hafîzân] göndermedik. Senin üzerine tebliğden başka bir şey düşmez. Muhakkak ki Biz, insana katımızdan bir rahmet tattırdığımız zaman, ona hemen sevinir. Fakat elleriyle yaptığı şeyler yüzünden ona bir kötülük isabet ettiğinde de işte o zaman insan pek nankördür.²⁶

26 Krş. Yûnus, 10/21; Hûd, 11/9; İsrâ, 17/67; Hac, 22/66

Şayet onlar sırt çevirecek olurlarsa, artık biz seni onların üzerine bir gözetleyici olarak göndermiş değiliz. Sana düşen, yalnızca tebliğdir. Şüphesiz biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırdığımız zaman, onunla sevinç duyar. Eğer onlara kendi ellerinin takdim ettikleri dolayısıyla bir kötülük isabet ederse, bu durumda da insan bir nankör kesiliverir.

Ey Peygamber! Bütün bunlara rağmen, inkârcılar yine de ayetlerimizden yüz çevirecek olurlarsa, sen hiç üzülme, onları imana getireceğim diye de kendini yiyip bitirme! Çünkü Biz seni onların başına bekçi olarak göndermedik. Dolayısıyla, sen onların yaptıklarından sorumlu değilsin. Senin görevin, yalnızca Kur’an mesajını onlara açık ve net olarak duyurmaktan ibarettir.
Eğer insana, katımızdan bir parçanîmet ve rahmet tattırsak, bunu kendi yetenek ve zekâsına bağlayarak onunla gurur duyar, şımarır. Bütün mutluluğun maddî servet ve rahatlıktan ibaret olduğunu zannederek, kendisine bu nîmetleri bahşeden Allah’ı unutur. Fakat kendi elleriyle yaptığı günahlar yüzünden başına bir kötülük gelse, hemen ümitsizliğe düşüp sızlanmaya başlar. Müthiş bir sarsıntı geçirerek yaşama ümidini tamamen kaybeder. Böylece, âhiret gerçeğini hesaba katmadan, Allah’ın adâletini sorgulamaya kalkışır. Çünkü insanoğlu, gerçekten çok nankördür.

Yüz çevirdilerse, seni onlara korucu / bekçi göndermedik.
Sana düşen görev ancak Tebliğ Etmek’tir / Bildirim’dir.
Biz, İnsan’a bizden bir rahmet tattırdığımız zaman ona sevinir.
Elleriyle sundukları yüzünden onlara bir kötülük isabet ederse, gerçekten İnsan, çok nankördür.

Resulüm! Eğer kabul etmezlerse, biz seni onların başına bekçi göndermedik. Senin görevin sadece duyurudur. Allah insanoğluna ufacık bir iyilik tattırdı mı aman ne sevinir. Ama, kendi hatası yüzünden başına bir iş geldi mi, hatasını kabullenmez, çünkü insanoğlu, pek nankördür

Sen onlara ayetlerimizi okuduğunda inkâr ederek, yalanlayarak yüz çevirirlerse; bil ki biz seni onlara bekçi göndermedik. Sen onlara kefil de değilsin. Onlardan sorumlu da değilsin. Onların yaptıkları kendilerine, senin yaptığın kendine, onları hiçbir şeye zorlayamazsın. Sana düşen sadece ayetlerimizi onlara açıklamandır. İnsana katımızdan bir rahmet, bir iyilik verirsek sevinir; ama kendi iradeleriyle yaptıkları işler yüzünden başlarına bir kötülük gelirse hemen isyan eder. İnsanların çoğu iyiliklere karşı nankördür.

Yüz çevirirlerse, biz seni onların üzerine bekçi olarak göndermedik. [*] Sana düşen (görev), sadece tebliğdir. [*] Biz insana katımızdan bir rahmet (bolluk) tattırdığımız zaman ona sevinir. Elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir kötülük gelirse, [*] şüphesiz ki insan çok nankördür! [*]

Benzer mesajlar: Kâf 50:45; Ğâşiye 88:22.,Tebliğle ilgili olarak bkz. Mâide 5:67, 99; Ra‘d 13:40; Nahl 16:35, 82; Nûr 24:54; ‘Ankebût 29:18; Yâsîn 36:... Devamı..

Şâyet onlar, sana sırt çevirecek olurlarsa (şunu iyi bil ki) Biz, seni onların üzerine bir bekçi olarak göndermedik. Senin görevin, sadece duyurmaktır. Gerçek şu ki; Biz insanlara bir rahmet (bolluk, bereket) tattırdığımız zaman onunla sevinirler. Kendi elleriyle yaptıkları sebebiyle onlara bir sıkıntı isabet ettiğinde ise (görürsün ki) insan çok nankördür.

AMA onlar, [ey Peygamber, senden] yüz çevirip uzaklaşırlarsa [bil ki] Biz seni onların bekçisi olarak göndermedik: sana düşen, yalnız [emanet edilen] mesajı iletmektir. Ve bakın, [Bizim mesajlarımıza yüz çevirmek, insan tabiatının zayıflığı ve kaypaklığından kaynaklanır; ⁴⁸ böylece,] Biz insana rahmetimizi tattırdığımız zaman onunla övünç duyar, ⁴⁹ ama kendi eliyle yaptıklarının sonucu olarak başına bir bela gelirse, o zaman, şükürden ne kadar uzak olduğunu gösterir. ⁵⁰

48 Bu parantez içi açıklama -ki, metnin daha doğru şekilde anlaşılması için zorunludur- Râzî’nin bu pasajın önceki ile bağlantısı konusundaki ikna edi... Devamı..

Eğer yüz çevirecek olurlarsa bil ki biz seni onlara bekçi olarak göndermedik. Sana düşen sadece mesajı apaçık tebliğ etmektir. Biz insana ne zaman katımızdan bir ikramda bulunsak hemen sevinip şımarır. Yaptığı yanlışlar yüzünden başına bir sıkıntı geldiği zaman da nankör kesilir. 6/104-107, 46/20

NE Kİ eğer onlar yüz çevirirlerse, unutma ki seni onların muhafızı olarak göndermedik: sana düşen sadece mesajı ulaştırmaktır. Ve Biz ne zaman insana katımızdan bir ikramda bulunsak onunla gurur duyar, ne zaman da yaptıkları yüzünden başına bir musibet gelse, bu kez de insan kıymet bilmez bir nankör olup çıkar.[⁴³⁵⁷]

[4357] Yani: Varlıkla sınandığında hak ettiğini düşünür, darlıkla sınandığında isyan eder. Her ikisinin temelinde de tek dünyacı bir bakış ve servetin... Devamı..

(Ey Muhammed, hak davetten) Eğer onlar yine yüz çevirirlerse (boşuna uğraşma) biz seni onların üzerine bekçi olarak göndermedik. (Onların yaptıklarından sen sorumlu değilsin) Sana düşen görev (Rabbinden vahyolunanı) onlara tebliğ etmektir. Gerçekten biz (çok) insana katımızdan bir rahmet tattıracak olursak o bununla sevinir. Ama kazandıkları günahlar yüzünden başlarına bir felaket gelecek olursa, (bir de bakarsın ki) o kimseler (Rablerine) nankörlük ederler!

Eğer yüz çevirirlerse (bilesin ki), biz seni onlara bekçi göndermedik. Sana düşen, sadece tebliğdir. Gerçekten biz insana katımızdan bir rahmet tattırdığımızda ona sevinir; ama elleriyle yaptıkları işler yüzünden onlara bir kötülük dokunursa, o zaman da insan nankör kesilir.

Artık kaçınılırsa seni onların üzerine bir muhafız göndermedik. Senin üzerine düşen, tebliğden başka değildir ve şüphe yok ki, Biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırdığımız zaman onunla ferahlanır ve eğer onlara ellerinin takdim etmiş olduklarından bir kötülük isabet ederse artık şüphe yok ki, insan nankördür.

Eğer bu çağrıya sırtlarını dönerlerse, hoş biz de seni üzerlerine bekçi göndermedik ya! Senin görevin sadece tebliğdir. Biz insana tarafımızdan bir nimet tattırırsak o ferahlar, şımarır. Ama başlarına, yine kendi işledikleri hatalar sebebiyle bir sıkıntı gelirse insan hemen nankörleşir. [2, 272; 13, 40]

Eğer yüz çevirirlerse (üzülme); biz seni onların üzerine bekçi göndermedik. Sana düşen, yalnız duyurmaktır. Biz insana, bizden bir rahmet taddırdığımız zaman ona sevinir. Ama ellerinin (yapıp) öne sürdüğü işlerden dolayı başlarına bir kötülük gelirse, insan hemen nankör olur.

Eğer (müşrikler) da'vete icâbetden i'râz iderlerse (kendileri bilir) biz, seni onların üstüne hâfız göndermedik. Senin üzerine vâcib olan teblîğdir. Biz insâna tarafımızdan bir rahmet tatdırır isek onunla ferahlanır ve eğer onlara, günâhları sebebiyle bir musîbet isâbet itse evvelki ni'metleri unudurlar. İnsân ni'mete küfrân ider oldı.

Yüz çevirirlerse çevirsinler; seni onları koruyasın diye göndermedik. Sana düşen, açık açık anlatmaktır. Biz insana ikramımızdan tattırırsak onunla rahatlar. Kendi elleriyle yaptıklarından ötürü başlarına bir sıkıntı gelse, o insan, yapılan iyilikleri görmezlikten gelir.

Eğer sırt çevirirlerse, seni onlara bekçi olarak göndermedik. Sana düşen ancak tebliğ etmektir. Biz insana kendimizden bir rahmet tattırdığımız zaman, ona sevinir. Eğer, kendi eliyle işledikleri sebebiyle bir kötülük dokunursa, insan hemen nankör kesilir.

Eğer arkalarını dönerlerse, Biz seni onların üzerine bekçi göndermedik. Sana düşen, tebliğ etmekten ibarettir. Biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırdığımızda onunla şımarır. Kendi elleriyle işledikleri yüzünden başlarına bir kötülük gelince de insan nankörleşiverir.

Yüz çevirirlerse, biz seni onlar üzerine bekçi göndermemişiz. Sana düşen, tebliğden başka bir şey değildir. Biz insana, bizden bir rahmet tattırdığımızda, onunla sevinip şımarır. Kendi ellerinin hazırladığından bir kötülük başlarına sarılınca, bakarsın insan, alabildiğine nankörleşmiştir.

pes eger yüz döndürürler-ise viribimedük seni anlaruñ üzere śaķlayıcı degül üzerüñe illā degürmek. daħı bayıķ biz ķaçan daduravuz ādemiye bizden raḥmet ya'nį ni'met sevine aña daħı eger deġirse anlara yavuz iş ilerü ŧuttuġından ötürü elleri pes bayıķ ādemį kāfir olıcıdur ya'nį ni'met lere.

Pes eger i‘rāż itseler biz seni anlar üstine ṣaḳlayıcı göndermedük. Senüñvācib degüldür, illā risāleti degürmek. Daḫı ḳaçan biz daddursavuz ādemoġlına bizden raḥmeti, anuñla sevinür ve ḳaçan özlerine ziyān degsegünāhları sebebi‐y‐ile, pes ādem oġlanı ḳatı kāfirdür.

(Ya Peyğəmbər!) Əgər (bu müşriklər sənin də’vətindən) üz döndərsələr (əsla ürəyini qısma). Biz səni onlara gözətçi göndərməmişik. Sənin öhdənə düşən ancaq (risaləti) təbliğ etməkdir. Əgər Biz insana Öz dərgahımızdan bir mərhəmət (ne’mət) daddırsaq, ona sevinər; yox, əgər onlara öz əlləri ilə etdikləri əməllərin ucbatından bir pislik toxunsa, (görərsən ki) insan, həqiqətən, nankordur!

But if they are averse, We have not sent thee as a warder over them. Thine is only to convey (the message). And lo! when We cause man to taste of mercy from Us he exulteth therefor. And if some evil striketh them because of that which their own hands have sent before, then lo! man is an ingrate.

If then they run away, We have not sent thee as a guard over them.(4593) Thy duty is but to convey (the Message). And truly, when We give man a taste of a Mercy(4594) from Ourselves, he doth exult thereat, but when some ill happens to him, on account of the deeds which his hands have sent forth, truly then is man ungrateful!

4593 The warning is now given, that men may repent and do good, and pray for Allah's Mercy and Grace. If the warning is not heeded or is rejected, the... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.