Ve teraknâ ‘aleyhimâ fî-l-âḣirîn(e)
Ve ikisine de, sonradan gelenler arasında iyi bir adsan verdik.
Sonradan gelenler arasında da ikisine (hayırlı ve şerefli bir ün) bıraktık.
Sonraki kuşaklar arasında, onlar için güzel bir ün ve güzel bir hatıra bıraktık.
Onun hayatından sonraki nesillerde, devam eden güzel gelenekler, övgülerle dolu hâtıralar bıraktık.
Sonra gelenler arasında onlar için (iyi bir ün) bıraktık.
Sonra gelenler arasında da ikisine (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık.
Sonradan gelenler içinde onlara güzel bir yâd bıraktık.
Ve diğerleri içinde onlara (bir ün) bıraktık:
Sonra gelenler içinde onlara iyi bir ün bıraktık.
Sonrakiler arasında adlarını yaşattık
Ve geriden gelen herkesin zihninde o ikisine ilişkin (örnek) bir hatıra bıraktık:
119,120. Ândan sonra gelenlere Mûsâ ve Hârûn içün selâm bırakdık.
119,120. Sonra gelenler içinde "Musa ve Harun'a selam olsun" diye iyi birer ün bıraktık.
Sonradan gelenler arasında onlara güzel birer ad bıraktık.
119-120. Ve onların hakkında, “Mûsâ ve Hârûn’a selâm olsun!” ifadesini sonradan gelen nesiller arasında devam ettirdik.
119, 120. Sonra gelenler içinde, Musa ve Harun'a selam olsun, diye (iyi bir nam) bıraktık.
O ikisinin tarihini sonrakiler için koruduk.
Sonrakiler içinde onlara iyi bir nam bıraktık:
Sonrakiler içinde de namlarına şunu bıraktık
Sonradan gelenler arasında onlara (Mûsâ ve Hârûn’a) güzel bir nam (hayırlı ve şerefli bir ün) bıraktık.
Gelecek nesiller arasında ona iyi bir ün bıraktık.
Sonra gelen (peygamberler ve ümmet) ler arasında da onlara (iyi bir nâm) bırakdık.
Sonraki (ümmet)ler içinde o ikisine de (iyi bir nâm) bıraktık.
O ikisinin mücadelesini sonradan gelen diğerlerine (örnek) bıraktık.
Ondan sonra gelenler arasında onların adını iyilikle andırdık.
Sonra gelenler arasında onlar hakkında iyi nam bıraktık.
Sonradan gelenler içinde her ikisine de iyi bir nam bıraktık.
Sonra gelenler arasında da ikisine (bir övgü) bıraktık.
Ve sonraki nesiller arasında kıyâmete kadar övgüyle anılmalarını sağlamıştık:
Sonradan Gelenler içinde ikisinin üzerine (iyi bir ün) bıraktık;
Her ikisini de dillere destan ettik.
Onlar adına sonrakilere iyi bir ün bıraktık.
Sonrakiler arasında o ikisine (iyi bir ün) bırakmıştık.
119, 120. Sonra gelen (nesil)ler arasında o ikisine, “Mûsa ve Hârûn’a selâm olsun!” diye (şerefli bir övgü) bıraktık.
ve sonraki kuşaklar arasında yaşayıp anılmalarını sağladık:
119-120. Biz onların ikisini de sonraki nesiller arasında “selam olsun Musa ve Harun’a” diye anılmasını sağladık. 27/59, 37/181
Nihayet geriden gelen herkesin zihninde o ikisine ilişkin (örnek) bir hatıra bıraktık:
Sonra gelenler arasında onlara da iyi bir nam bıraktık.
Ve ikisi üzerinden sonradan gelenler için (hatıra) bıraktık.
Ve sonrakiler arasında da onlar için güzel bir sena bıraktık.
Sonraki nesiller içinde onlara da iyi bir nam bıraktık.
Ve sonra gelenler arasında onlara (iyi bir ün) bıraktık.
Ümem-i müteahhire arasında zikr-i cemîllerini bırakdık.
Arkadan gelenlerce o ikisi, bu halleriyle anıldılar.
119,120. -Daha sonrakiler arasında onlar için:- Musa ve Harun'a selam! mirası bıraktık.
Ve arkadan gelenlerde onlara iyi bir nam bıraktık.
Sonradan gelenler içinde, her ikisini hatırlatan bir şey bıraktık.
daħı ķoduķ anlaruñ üzere śoñraġılarda.
Ve ikisinüñ adını ḫayr‐ıla añılur ḳılduḳ ṣoñraġı ümmetler arasında.
Sonradan gələnlər içərisində onların hər ikisi üçün (yaxşı ad, gözəl xatirə) qoyduq.
And We left for them, among the later folk (the salutation):
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |