Velekad menennâ ‘alâ mûsâ ve hârûn(e)
Ve andolsun ki biz, Musa'ya ve Harun'a nimetler verdik.
Andolsun, Biz Musa’ya ve Harun’a da lütufta bulunmuş (Bize minnettar olacak şekilde sahip çıkmıştık).
Ve andolsun ki, biz Musa'ya ve Harun'a bol bol nimetler verdik.
Andolsun ki, biz Musa'ya ve Harun'a da lütufta bulunduk.
Andolsun, biz Musa'ya ve Harun'a lütufta bulunduk.
Gerçekten biz, Mûsa ile Harûn'u da (peygamberlikle) nimetlendirdik.
Andolsun! Biz Musa ve Harun’a da iyilik ettik.
Musa ile, Harun'a nimet verdik biz
Andolsun biz Musa'ya da Harun'a da ihsanda bulunduk.
Mûsâ ve Hârûn’ı lütfumuza gark iyledik.
And olsun ki Musa ve Harun'a da iyilikte bulunmuştuk.
Andolsun, biz Mûsâ’ya ve Hârûn’a da lütufta bulunduk.
Mûsâ ve Hârûn’a da lütuflarda bulunmuştuk.
Andolsun biz Musa'ya da Harun'a da nimetler verdik.
Biz Musa'ya ve Harun'a iyilikte bulunmuştuk.
Andolsun ki biz Musa ile Harun'a da nimetler verdik.
Celâlim hakkı için Musâ ile Harûnu da minnetdâr eyledik
Kasem olsun ki, biz Mûsâ’ya ve Hârûn’a da lütufta bulunduk.
Ant olsun ki Mûsâ ve Hârûn'a nimetler verdik.
Andolsun biz Muusâya da, Hâruuna da nimetler verdik.
Celâlim hakkı için, Mûsâ ve Hârûn'a da ihsanda bulunduk!
Biz Musa ve Harun’a da iyilikler yaptık.
Gerçekten Biz Musa’ya da, Harun’a da bir çok iyiliklerde bulunduk.
* Biz Musa ve Harun/a bol nimet verdik.
Andolsun Biz, Musa ve Harun’a da nimetler verdik.
Şüphesiz biz Musa'ya ve Harun'a lütufta bulunduk.
Gerçek şu ki, Biz vaktiyle Mûsâ’ya ve Hârûn’a da büyük bir lütufta bulunmuştuk.
And olsun, Musa ve Harun’a da karşılıksız nimet verdik!
Mûsa ve Harûn’a da iyiliklerimiz olmuştur.
Andolsun! Musa’ya ve Harun’a da lütuflarda bulunduk.
Yemin olsun ki biz Musa’ya ve Harun’a nimetler vermiştik.
Yemin olsun Biz Mûsa ve Hârûn’a da lütufta bulunduk.
Biz Musa ve Harun’a da nübüvvet vererek ikramda bulunmuştuk. 6/84.90
DOĞRUSU Biz Musa’ya ve Harun’a da lütufta bulunmuştuk:
And olsun ki biz Musa'ya da, Harun'a da nimetler verdik.
Ve biz, Musa’ya ve Harun’a da lütufta bulunduk..
Andolsun ki, Mûsa ve Harun üzerine de ihsanda bulunduk.
Biz Mûsa ile Harun'a da nübüvvet vererek ihsanda bulunduk. [21, 48]
Andolsun Musa'ya ve Harun'a da lutuflarda bulunduk.
Mûsâ ve Hârûn'a ihsân iyledik.
Musa’ya ve Harun’a da iyiliklerde bulunmuştuk.
Musa ve Harun'a da lütuflarda bulunmuştuk.
Biz Musa ile Harun'a da lütufta bulunduk.
Yemin olsun, biz Mûsa ve Hârun'a da lütufta bulunduk.
daħı bayıķ minnet eyledük mūsā üzere daħı hārūn’a.
Taḥḳīḳ minnet eyledük Mūsā‐y‐ıla Hārūn üstine.
Biz Musa və Haruna da ne’mət (peyğəmbərlik) bəxş etdik.
And We verily gave grace unto Moses and Aaron,
Again (of old) We bestowed Our favour on Moses and Aaron,(4107)
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |