Veşeravhu biśemenin baḣsin derâhime ma’dûdetin vekânû fîhi mine-zzâhidîn(e)
Ve onu değersiz bir kar, sayılı birkaç kuruş karşılığında satmışlardı ve onu satarlarken paraya pek o kadar rağbetleri de yoktu.
Derken (merak edip kuyu başına toplanan üvey kardeşleri) onu (Hz. Yusuf’u bulan kafileye, kendi hizmetçileriymiş gibi) ucuz bir değere, sayısı belli (birkaç) dirheme satıvermişlerdi ve zaten onu pek önemsemeyen kimselerdi.
Ve sonunda Mısır'a varınca, Yûsuf'u değersiz bir fiyatla, birkaç dirhem gümüşe sattılar. O'nu ellerinde tutmak için isteksiz davrandılar. Yani buluntu olduğu için, ona fazla değer vermeyip hemen ellerinden çıkardılar.
Onu düşük bir fiyatla, birkaç dirheme sattılar. Onlar da Yûsuf'u önemsemeyenlerdendi.
Onu ucuz bir fiyata birkaç dirheme sattılar. Onlar onu pek önemsemiyorlardı.
Onu ucuz bir fiyata, sayısı belli (birkaç) dirheme sattılar. Onu pek önemsemediler.
(Yûsuf'u takip eden kardeşleri işin farkına varınca, “bu bizim kaçak kölemizdir” diye) onu değersiz bir fiat ile, birkaç dirheme (kafileye) sattılar. (onu uzaklaştırmak için) hakkında rağbetsiz bulunuyorlardı. (Yûsuf'a kıymet biçmiyorlardı.)
Sayılı dirhemler ile çok az bir paraya onu sattılar. Onu ellerinde tutmak için isteksiz davrandılar.
Nihayet onu düşük bir fiyata sattılar. Onlar ona karşı isteksiz idiler.
Kardeşleri onu, birkaç ucuz para ile sattılar, tamah göstermediler
(Kafile Mısır'a varınca) Onu yanlarında alıkoymak istemedikleri için ucuz bir fiyata, birkaç dirheme sattılar.
Ânı yanlarında saklamak istemediklerinden gâyet dûn bir fiyata, bir kaç dirhem gümüşe satdılar.
Onu yanlarında alıkoymak istemedikleri için ucuz bir fiyata, birkaç dirheme sattılar.*
(Mısır’da) onu yok pahasına, birkaç dirheme sattılar. Zaten ona pek değer -vermemişlerdi.
Ona ihtiyaçları olmadığı için ucuz bir fiyata, bir kaç dirheme sattılar.
Ve onu düşük bir değerle birkaç dirheme sattılar. Ona fazla önem vermemişlerdi.
değersiz bir baha ile onu bir kaç dirheme sattılar, hakkında rağbetsiz bulunuyorlardı
(Kervan Mısır’a vardığında) onu düşük bir değerle, sayılı birkaç dirheme sattılar. Onlar zaten ona hiç değer vermemişlerdi.
Onu düşük bir fiyata, birkaç dirheme sattılar. Ona önem vermemişlerdi.
Onu değersiz bir bahâye, bir kaç dirheme satdılar. Onlar bunun hakkında rağbetsizdiler.
Onu az bir fiyata, birkaç dirheme sattılar. Zâten (onlar), onun hakkında rağbetsiz(ona değer vermeyen) kimselerden idiler.
Kervancılar parayı önemsemedikleri için, Yusuf’u birkaç dinar karşılığında sattılar.
Onlar Yusuf’u pek ucuza, bir kaç dirheme sattılar. Bu kadarıyla yetindiler.
Onlar onu pek ucuz pahaya, birkaç dirheme sattılar, ona tamah göstermediler [⁵].
Onu (alıkoymakta) isteksizdiler ve sonunda onu ucuz bir fiyata, birkaç dirheme sattılar. çıkamayacağı derinlikteki toprak kuyulara denir. Eğer taşla örülürse o zaman ona “bi’r” derler.
Onu ucuz bir fiyata, sayısı belli (bir kaç) dirheme sattılar. onlar O'nun hakkında isteksizlerden olmuşlardı.
Uzun bir yolculuğun sonunda, nihâyet kervan Mısır’a vardı. Yûsuf’uköle pazarına çıkardılar ve onu ucuz bir fiyata, birkaç gümüş dirheme sattılar. Çünkü çalıntı bir çocuk olduğu için, onu uzun süre ellerinde tutmak istemiyorlardı. Zaten çok da değer vermemişlerdi.
Onu, bir kaç dirhemlik çok düşük bir değer ile sattılar.
Bu konuda “İsteksizler”den idiler / elden çıkarmayı istediler.
Kervancılar, umursamaz bir tavır takınarak Yusuf'u öldü pahasına, yani birkaç kuruşa sattılar.
Kervan Mısır’a geldi. Köle pazarında Yusuf’u satılığa çıkardılar. Kervan sahipleri Yusuf’u ucuz pahalı hemen satıp kurtulmak istiyorlardı. Çünkü sahibini bilmedikleri için başlarına bir kötülüğün geleceğinden korkuyorlardı. Diğer kölelerin satışı gibi değerini buluncaya kadar beklemeye niyetleri yoktu.
(Kafile Mısır’a vardığında) onu basit bir değere, sayılı birkaç dirheme satmışlardı. [*] Onlar ona değer vermeyenlerdendiler.
Onlar Yûsuf’u önemsemedikleri için ucuz bir fiyatla, birkaç dirheme sattılar.
Ve sonunda önemsiz bir paha -sadece birkaç gümüş dirhem- karşılığında o’nu sattılar; o kadar az değer biçmişlerdi o’na.
Sonunda onu düşük bir değere, birkaç dirheme sattılar. Zira ondan kurtulmak için kâr amacı gütmemişlerdi.
Sonunda onu düşük bir değere -sadece bir kaç gümüş paraya- sattılar;[¹⁸⁴¹] zaten onlar ondan kurtulmak istiyorlardı.
(Kafile Mısır'a vardığında) Onu az bir bedel karşılığı, birkaç dirheme sattılar. Onlar zaten Yusuf'a pek değer vermemişlerdi.
Onu ucuz bir fiyatla, birkaç dirheme sattılar. Onlar ona (Yusuf’a) değer vermiyorlardı.
Ve O'nu biraz bedel ile sayılmış birkaç dirhem ile satıverdiler ve onlar O'nun hakkında rağbetsizlerden olmuşlardı.
Nihayet Mısır'a varınca, onu düşük bir fiyata, birkaç paraya sattılar. Zaten ona pek kıymet biçmiyorlardı. {KM, 37. 28}
Yûsuf'ı (Bizim kölemizdi kaçdı diye iddi'â iden kardaşlarından) sayılı bir kaç dirhemden 'ibâret olan noksan kıymet ile kervandan birisi satın aldı. Bâyi'ler kıymet husûsunda zâhidlik gösterdiler. (Fazla istemediler).
Yusuf’u pek ucuza, bir kaç dirheme, sattılar. Yanlarında değeri yokmuş gibi davrandılar.
Onu düşük bir fiyatla bir kaç dirheme sattılar. Onu pek önemsemediler.
Sonra onu birkaç dirhem gibi az bir fiyata sattılar. Zira ona pek değer vermiyorlardı.
Onu basit bir karşılıkla, birkaç paraya sattılar. Onlar, ona değer vermeyen kişilerdi.
daħı śattılar anı bir bāhaya eksmek aķçalar śayılmış daħı oldılar anda raġbet eylemeyicilerden.
Ṣatun aldılar Yūsufı ḳardaşları ve ṣatdılar az bahā‐y‐ıla ki hīç yaman aḳçaidi ṣayılmış. Daḫı anlar anı almaḳda, ṣatmaḳda zāhidlerden idi.
(Yusifi tə’qib edən qardaşları işin nə yerdə olduğunu bildikdə: “Bu bizim qaçmış köləmizdir! – deyə) onu dəyərsiz bir qiymətə - bir neçə dirhəmə satdılar və (bu işdə pul qazanmaq deyil, yalnız Yusifdən xilas olmaq, onu atası Yə’qubdan ayırmaq məqsədini güddükləri üçün qardaşlarını baha məbləğə satmağa) tamah göstərmədilər.
And they sold him for a low price, a number of silver coins; and they attached no value to him.
They sold him for a miserable price, for a few dirhams(1657) counted out: in such low estimation did they hold him!(1658)
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |