Kur’an’ın belâğatını ve özlü ifade üslûbunu başka dile ayniyle aktarmanın imkânsızlığı, bu mucize ilâhî kelâmın tamamı için söz konusu olmakla beraber; buradaki âyetlerde ve benzerlerinde daha büyük zorluklarla karşılaşılmaktadır. Bu âyetlerde, vukûu kaçınılmaz olan kıyamet gününün dehşeti ve önemi vurgulanmakta, aynı noktayı kuvvetlendirmek için Resûl-i Ekrem’e, o günün dehşet ve fecaatini bilemeyeceği söylenmektedir.
Nuh tufanına ve Nuh (a.s.)un gemisine işaret olunmaktadır. «Sizi taşıdık», «Sizin atalarınızı kurtardık; onları kurtarmasaydık sizler de hayat bulamayacaktınız» manasınadır.
Âyetten, «İnsanlara tasallut için mâsiyet yolunda kullandığım gücüm kuvvetim artık kalmadı» manası anlaşılabildiği gibi, tefsirlerde «Dünyada iken kullandığım hüccetler (deliller) artık yok olup gitti» manasına da yer verilmektedir.
Böyle kimse hakkında, görevlilere (cehennemin bekçilerine) 30. âyetteki gibi ilâhi buyrukla hitap edilir.
Bu âyetle, yoksulun gözetilmemesi ve onun haline hiç alİırış edilmemesi, Allah’a iman etmemenin hemen akabinden en büyük günah olarak zikredilmektedir. Gerçekten İslâm ah-kâmı içinde yer alan mükellefiyetler iyi incelendiğinde, bunların iki noktada merkezîleştiği görülür: 1) Allah’ın emrini büyük tanımak, 2) Allah’ın yaratıklarına şefkat göstermek.