Veminhum men ‘âheda(A)llâhe le-in âtânâ min fadlihi lenassaddekanne velenekûnenne mine-ssâlihîn(e)
Onlardan (münafıklardan) kimi de: "Andolsun, eğer bize bol ihsanından verirse gerçekten sadaka vereceğiz ve salihlerden olacağız" diye Allah'a ahdetmişlerdir.
Onlardan, bize lutfuyla, keremiyle ihsanda bulunursa biz de yoksullara tasadduk ederiz ve mutlaka iyi kişilerden oluruz diye Allah'la ahdedenler de var.
Ve o münafıklar arasında, “Doğrusu eğer Allah, bize cömertliğinden birşeyler bahşederse, şüphesiz biz de hayır yollarına harcar, dürüst ve erdemli kimselerden oluruz” diye Allah'a söz verenler de var.
Onların içlerinde Allaha taahhütte bulunanlar da vardı:
“- Allah bize lütfundan, ihsanından verirse, mutlaka imanda sadâkatin ve kemalin ifadesi olan sadakayı, vicdanımızı, servetimizi, sosyal bünyemizi arındıran berekete vesile olan zekâtı veririz, malî mükellefiyetleri yerine getiririz, kesinlikle dindar, ahlâklı, hayır-hasenat sahibi müslümanlardan, sâlihlerden oluruz” diyorlardı.
Onlardan: "Eğer Allah bize kendi lütfundan verirse mutlaka sadaka vereceğiz ve salihlerden olacağız" diye Allah'a kesin söz verenler var.*
Onlardan kimi de: 'Andolsun, eğer bize bol ihsanından verirse gerçekten sadaka vereceğiz ve salihlerden olacağız' diye Allah'a ahdetmiştir.
Onlardan kimi de Allah'a şöyle kesin söz (ahd) vermişti: Eğer (Allah) bize lütuf ve kereminden ihsan ederse, muhakkak zekâtını vereceğiz, gerçekten sâlihlerden olacağız.
Onlardan öyleleri var ki: “Eğer Allah, fazl ve ihsanından bize verirse (bizi zengin ederse) sadaka verir ve hayırlı işler yapanlardan oluruz” diye Allah’a söz verdiler.
Onlardan kimi de, “Eğer Allah, lütfundan bize de verirse elbette sadaka vereceğiz ve iyilerden olacağız” diye Allah'a and içti.
Onlardan bazıları: “Eğer Allah bize lütfundan bol mal verirse, sadaka verenlerden ve iyi amel edenlerden olacağımıza yemin ederiz” diye Allah'a kesin söz verdiler.
Aralarında: "Allah bize bol nimetinden verecek olursa, and olsun ki sadaka vereceğiz ve iyilerden olacağız" diye O'na and verenler vardır.
İçlerinden, “Eğer Allah bize lütuf ve kereminden verirse, mutlaka bol bol sadaka veririz ve mutlaka salihlerden oluruz” diye Allah’a söz verenler de vardır.
Onlardan kimi de, Eğer Allah lütuf ve kereminden bize verirse, mutlaka sadaka vereceğiz ve elbette biz sâlihlerden olacağız! diye Allah'a and içti.
Hatta bazıları, "Bize lütfundan verirse, paramızı yardım için harcayacağız ve dürüst insanlardan olacağız," diye ALLAH'a söz verdiler
Yine onlardan kimi de Allah'a şöyle ahdetmişlerdi: "Eğer bize lütuf ve kereminden ihsan ederse biz de elbette zekâtı veririz ve kesinlikle salihlerden oluruz." diye söz vermişlerdi.
Yine onlardan kimi de Allaha şöyle ahdetmişlerdi: «eğer bize fadlından ihsan ederse her halde zekâtını veririz ve her halde salihînden oluruz»
İçlerinden kimi de Allaha (şöyle) ahdetmişdi: «eğer bize lütf-ü, kereminden ihsan ederse, andolsun, zekâtını vereceğiz, muhakkak saalihlerden olacağız».
Onlardan kimisi de: “Yemîn olsun ki, eğer (Allah) fazlından bize verirse, mutlaka sadaka (ve zekâtını) vereceğiz ve mutlaka sâlihlerden olacağız” diye Allah'a söz verdi.
Onların içinden, eğer Allah lütfu ile onlara (dünyalık) verirse, elçinin getirdiği dini kabullenip tasdik edeceklerine ve emredilen doğru işlerin hepsini yapacaklarına dair, Allah'la antlaşma yapanlar vardı.
Onlardan kimi de “Allah bize bol nimetinden verecek olursa, hiç şüphesiz sadaka vereceğiz ve iyilerden olacağız” diye Allah'a kesin söz vermişlerdi.
Yine onlardan bazıları, Allah’a şöyle söz vermişlerdi: “Şâyet Allah, bize de lütuf ve kereminden zenginlik bahşedecek olursa, o zaman elbette bir kısmını Allah yolunda harcayarak bağışta bulunacağız ve kesinlikle dürüst ve iyiliksever insanlar olacağız!”
Onlardan kimi de, “eğer Allah lütfundan bize verirse, mutlaka sadakamızı vereceğiz ve kesinlikle iyi kullardan olacağız.” diye Allah’a söz verdiler.
Ve onların arasında, “Doğrusu, eğer Allah bize cömertliğinden [bir şeyler] bahşederse, kuşkusuz biz de hayır için harcar (sadaka verir) ve hiç kuşkusuz dürüst ve erdemli kimselerden oluruz!” diye Allah'a yemin edenler var.
Hem, onlar arasında “Eğer O lutfundan bize de bir şeyler verirse, elbet biz de hayır hasenat için harcar, böylece iyiler arasına biz de karışmış oluruz!” diye Allah’a yemin edenler var.
Ve onlardan bazıları da Allah Teâlâ'ya ahdetmişti ki: «Eğer fazlından bize verir ise elbette tasaddukta bulunacağız ve elbette sâlih kimselerden olacağız.»
Onlardan kimi de Allah'a şöyle kesin söz vermişlerdi: “Eğer Allah bize lütfundan verirse, biz de mutlaka zekât ve teberrûda bulunacak ve elbette iyi insanlardan olacağız. ”
Kimileri de: "Eğer Allah, lutfundan bize verirse elbette sadaka vereceğiz ve yararlı insanlardan olacağız!" diye Allah'a and içtiler.
İçlerinden bir kısmı da Allah’a şöyle söz vermişlerdi: “Bize cömertçe verirsen elbette zekat(sadaka) vereceğiz ve iyilerden olacağız.”
İçlerinde 'Allah bize bol nimetinden verirse, kesinlikle sadaka vereceğiz ve doğru kimselerden olacağız.' diye O'na and verenler vardır.
Onlardan, “Eğer Allah bize lütfundan birşey verecek olursa biz de bağışta bulunur ve iyi insanlardan oluruz” diye Allah'a söz verenler vardır.
İçlerinden bazıları da Allah'a şöyle ant içti: "Eğer Allah, lütfundan bize verirse, elbette sadaka dağıtacağız ve elbette iyilik ve barış için çalışanlardan olacağız."
And of them is he who made a covenant with Allah (saying): If He give us of His bounty We will give alms and become of the righteous.
Amongst them are men who made a covenant with Allah, that if He bestowed on them of His bounty, they would give (largely) in charity, and be truly amongst those who are righteous.
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |