Tezunnu en yuf’ale bihâ fâkira(tun)
Artık kendisine, bel kemiklerini kıracak (dayanılmaz) işlerin (ve işkencelerin) yapılacağını anlamıştır.
Bellerini kıracak bir felaketi bekler.
Kendisine, belini bükecek işlerin yapılacağını anlar.
O gün, bel kemiklerini kıran bir felâkete uğratılacaklarını anlayacaklar.*
Kendisine bel kemiğini kıracak bir uygulamada bulunulacağını anlar.
Kendisine, beli büken işlerin yapılacağını anlamaktadır.
(Böyle kararmış yüzler, başlarına gelecek felâketle) bel kemiklerinin kırılacağını anlar.
Bellerini kıracak bir belanın başlarına gelmesini bekliyorlar.
22,23,24,25. Yüzler vardır o gün, parıltılı, Rabbinden beklenti içindedir ve yüzler vardır o gün, asıktır. Bel kemiklerini kıran bir felâkete uğrayacağını anlar.
24,25. O gün birtakım yüzler de asık olacak. Çünkü (onlar) bel kemiklerini kıran bir felakete uğratılacaklarını anlarlar.
Kendisinin belkemiğinin kırılacağını sanır.
Bel kemiklerini kıran bir felakete uğratılacaklarını anlarlar.
Kendilerinin, bel kemiklerini kıran bir felâkete uğratılacağını sezeceklerdir.
Belkemiğinin kırılacağının endişesi içindedir.
Anlar ki kendisine belkıran (bel kemiklerini kıran belalı bir iş) yapılır.
Anlar ki kendilerine bel kıran yapılır
Anlar ki kendisine bel kemiklerini kıracak çok belâ (lı bir iş) yapılacak.
(Çünki) kendilerinin bel kıran bir belâya uğratılacaklarını sezerler (iyice anlarlar)!
Artık belanın ona geleceğini bilir (zanneder).
Kendisine, omurgayı kıran bir azabın yapılacağını anlar.
Çünkü insanın belkemiğini kıran o korkunç bir azâbın pençesine atılacağını anlayacaktır.
24,25. O gün, öyle yüzler de vardır ki burnunun sürtüleceğini anlayıp, somurtur kalırlar.
çatırdatan bir felaketin başlarına gelmek üzere olduğunu bilerek.
başlarına dehşet bir felaketin geldiğine iyice kâni olacaklar.
Sanır ki, ona arka kemiklerini kıracak bir muamele yapılacaktır.
Belini kıran darbeyi yediğini hisseder. [3, 106; 80, 37-42; 88, 2-10]
Kendisine bel kemiklerini kıran(bela)nın yapılacağını anlar.
bellerinin kırılacağını sanırlar.
Bellerini bükecek bir felakete uğrayacağını anlayacak.
Belini kıracak birşeye uğrayacağını bilir.
Kendisine, bel kıracak bir hesap yöneleceğini sezinler.
Thou wilt know that some great disaster is about to fall on them.
In the thought that some back-breaking calamity was about to be inflicted on them;
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |