18 Nisan 2024 - 9 Şevval 1445 Perşembe

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
A’râf Suresi 157. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satır Altı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Elleżîne yettebi’ûne-rrasûle-nnebiyye-l-ummiyye-lleżî yecidûnehu mektûben ‘indehum fî-ttevrâti vel-incîli ye/muruhum bilma’rûfi veyenhâhum ‘ani-lmunkeri veyuhillu lehumu-ttayyibâti veyuharrimu ‘aleyhimu-lḣabâ-iśe veyeda’u ‘anhum israhum vel-aġlâle-lletî kânet ‘aleyhim(c) felleżîne âmenû bihi ve’azzerûhu venasarûhu vettebe’û-nnûra-lleżî unzile me’ahu(ﻻ) ulâ-ike humu-lmuflihûn(e)

Onlar, öyle kişilerdir ki ellerindeki Tevrat'ta ve İncil'de de yazılmış olarak bulacakları şeriat sahibi Ümmi Peygambere uyarlar ve o, onlara iyiliği emreder, kötülükten nehy eder onları ve temiz şeyleri onlara helal etmededir, pis ve kötü şeyleri haram etmede. Sırtlarındaki ağır yükleri indirmededir, bağlandıkları zincirleri kırmada. Artık ona inananlar, onu ululayanlar, ona yardım edenler ve ona indirilen ışığa uyanlardır kurtulanlar, muratlarına erenler.

Ümmi kelimesi, anaya mensup anlamına gelir. Anadan doğduğu gibi kalan, okuma yazma bilmeyen demektir. Ümmete mensup olduğu için, yahut da Mekke, Kur’â... Devamı..

Onlar ki, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de (geleceği) yazılı bulacakları ümmi haber getirici (Nebi) olan Elçiye (Hz. Muhammed’e) tâbi olurlar. Ki, O onlara ma’rufu (iyiliği) emreder, münkeri (kötülüğü) nehyeder, tertemiz şeyleri helâl; (ama) murdar (pis) şeyleri ise haram kılıp (öğütler) ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indirip hafifletir. İşte Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edip (işini kolaylaştıranlar) ve Onunla birlikte indirilen nura (Kur’an’a ve Sünnet-i Resulüllah’a) tâbi olanlar, elbette kurtuluşa erenler bunlardır.

[Not: Bu Ayet-i Kerime, Tevrat ve İncil ehli olan Yahudi ve Hristiyanların, son Elçi Hz. Muhammed Aleyhisselam’a iman ve itaat etmeden felaha kavuşama... Devamı..

Onlar ki, ellerindeki Tevrat'ta ve daha sonra da, İncil'de ismini ve sıfatını yazılı bulacakları elçinin, okuması yazması olmayan habercinin, izinden gidecekler. Ve o elçi ki, onlara yapılması doğru olanı buyurup, yanlış olanı yasaklayacak, yine onlara temiz ve hoş şeyleri helal, kötü ve çirkin şeyleri haram kılacak, onların sırtlarına vurulmuş yükü indirip, boyunlarına geçirilmiş zincirleri çözecek ve sonuç olarak ona inanan, onu yüce tutup destekleyen ve yücelerden bahşedilen ışığın ardına, O'nunla birlikte düşenler; işte böyleleri gerçek kurtuluşa ermiş kimseler olacaklardır.

Önlerindeki yazılı ve şifahî bilgileri, sünneti içeren Tevrat ve İncil'de adının yazılı olduğunu gördükleri Ümmî Rasule, Mekkeli, aslı nesli belli, öğrenim görmeyen, idraklerin ötesini kavrayabilen bütün insanlığın peygamberine, onun sünnetine tâbi olanlara O, iyiliği, meşrû olanı emreder, Kur'an'ın ve sünnetin hükümlerini, İslâmî kurallarla örtüşen örfü, ilmî verileri, mü'minlerin tasvip ettiği, icrasında hayır gördüğü, planları, programları, âdaleti uygulayarak, kamu düzenini sağlar. Şeriatın suç saydığı ve haram kıldığı, kamu vicdanının tasvip etmediği, mü'minlerin icrasında hayır görmediği şeyleri, bunların savunuculuğunu, sözcülüğünü ilahi ilmin-hikmetin gereği yasaklayarak, önleyici tedbirler alarak kamu güvenliğini temin eder; şeriatlarında haram kılınan ve kendilerine haram saydıkları temiz, iyi ve sağlıklı şeyleri onlara helâl kılar; helal saydıkları murdar, pis ve sağlıksız şeyleri de onlara haram kılar; omuzlarındaki ağır sorumlulukları, riayeti güç sınırlamaları, altından kalkılmaz katı hükümleri kaldırır, onları müsamahalı bir düzene kavuşturur. Onları baskılardan kurtarır, hürriyetlerine kavuşturur. İşte o peygambere iman edip, ona saygı gösterenler, saygı duyarak onu destekleyenler, ona yardım edenler, onunla birlikte, indirilen nura, Kur'an'a tâbi olanlar, işte onlar kurtuluşa, ebedî nimetlerle mutluluğa erenlerdir.

bk. Kur’an-ı Kerim, 3/81; 61/6.

Onlar, kendi yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de yazılı buldukları okuma yazma bilmeyen, kendilerine iyiliği emredip kötülükten sakındıran, temiz şeyleri onlara helal kılıp pis şeyleri haram eden, ağır yüklerini ve daha önce üzerlerinde bulunan bağları indiren o nebi peygambere iman ederler. Ona iman eden, saygı gösteren, yardımda bulunan ve onunla indirilmiş olan nura uyan kimseler işte onlar kurtuluşa erenlerdir.

Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de (geleceği) yazılı bulacakları ümmi haber getirici (Nebi) olan elçiye (Resul) uyarlar; o, onlara marufu (iyiliği) emrediyor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır.

Onlar ki, yanlarında bulunan Tevrat ve İncil'de ismini yazılı buldukları ümmi Peygamber o Rasûle tâbi olurlar; o (Rasûl) kendilerine iyiliği emrediyor, onları fenalıktan alıkoyuyor; onlara (nefislerine) haram ettikleri temiz şeyleri halâl kılıyor, murdar şeyleri de üzerlerine haram kılıyor, onların ağır yüklerini, üzerlerindeki bağları indiriyor. Ve onlar ki, ona (Rasûle) iman ederler, kendisine tâzim ederler, ona yardım ederler ve kendisine indirilen (Kur'an'a) tâbi olurlar, işte bunlar kurtulanlardır.

Onlar ki; Ümmi ve Peygamber olan (Allah’ın) elçisine uyarlar. O elçi ki, yanlarındaki Tevrat ve İncil’de yazılı olarak onun sıfatlarını bulurlar. Onlara iyiliği emreder, kötülüklerden onları sakındırır. Hoş güzel şeylerin onlara helal olduğunu, pis şeylerin de haram olduğunu beyan eder, omuzlarında olan ağır yükleri (dinî buyrukları) ve zincirleri (sosyal sıkıntıları) onlardan indirir. İşte ona iman edip onu düşmandan koruyanlar, ona yardım edip onunla gelen nura tabi olanlar, asıl kurtulanlar onlardır.

Onlar ki, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılmış bulacakları ümmî/annesinden doğduğu gibi saf peygambere uyarlar; peygamber onlara iyiliği emreder, kötülükten alıkoyar, güzel şeyleri onlara helâl kılar, pis şeyleri onlara yasaklar. Sırtlarındaki ağırlıklarını indirir, üzerlerindeki zincirleri kırıp atar. Ona inanan, onu destekleyen, ona yardım eden, onunla indirilen ışığa uyan kişiler, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.[142]

[142] Nebî, rasûl ve ümmî kavramları hakkında geniş bilgi için bk. Bayraklı, KUR’ÂN TEFSÎRİ, VII, 349-350; I, 542-545.

Yanlarında bulunan Tevrat'la, İncil'de yazıldığı üzere, yazı bilmez peygambere uyarlar, o onlara töre ile buyurur, kötülükten kaçındırır, arı olan şeyleri onlara helâl kılıp, kötü olan şeyleri haram kılar onlara, sırtlarından ağır yükü kaldırıp, üzerlerindeki bağlarından kurtarır, ona inan edenler, onu ululayanlar, yardımda bulunanlar, onunla indirilen nura uymuş olanlar, işte bunlar kurtulurlar

O (Ehl-i Kitap ola)nlar ki, ellerindeki Tevrat'ta ve (daha sonra da) İncil'de tanımlanmış olan, ümmi resule uyarlar. (Ve o resul) onlara yapılması doğru olanı tavsiye edip yapılması yanlış olanı yasaklar. Yine onlara temiz ve hoş şeyleri helal kılar, kötü ve çirkin şeyleri yasaklar. (Dinin aslında olmadığı halde insanların sırtına yüklenmiş olan) ağır sorumluluk yüklerini ve (cehalet ve bağnazlık) zincirlerini kaldırır. Ve sonuç olarak, ona inanan, onu destekleyen, ona yardım eden ve ona bahşedilen ışığın (Kur'an'ın) ardına onunla birlikte düşenler; işte böyleleri, nihai kurtuluşa, esenliğe erişen kimselerdir.

Bkz. 10/94“Ümmi” kelimesinin Kur’an’da peygamberimizin bir özelliği olarak vurgulanması konusunda farklı yorumlar yapılmaktadır. Bazıları “ümmi” sözün... Devamı..

Rasûle ittibâ’ idenlere o ümmî rasül -ki kitâblarda ya’ni Tevrat ve İncil’de isim ve sıfatı yazılmışdır- ânlara iyi şeyleri emr ider fenâ şeyleri men’ ider et’ıme-i nefîseyi helâl ve pâk olmıyan et’ımeyi harâm iyler, yüklerini tahfîf ider ve ânlardan ta’zîb iden zincirleri kaldırır. Âna inananlar, âna yardım idenler ve ânın nûrına ittibâ’ iyliyenler felâh bulacaklardır.

156,157. "Bu dünyada ve ahirette bizim için güzel olanı yaz; biz Sana yöneldik" dedi. Allah: "Azabıma dilediğim kimseyi uğratırım, rahmetim herşeyi kaplamıştır; bunu Allah'a karşı gelmekten sakınanlara, zekat verenlere, ayetlerimize inanıp, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları, okuyup yazması olmayan peygambere uyanlara yazacağız. O peygamber, onlara, uygun olanı emreder ve fenalıktan meneder, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılar, onların ağır yüklerini indirir, zor tekliflerini hafifletir. Bu peygambere inanan, hürmet eden, yardım eden, onunla gönderilen nura uyanlar yok mu? İşte onlar saadete erenlerdir" dedi.*

Onlar, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları Resûle, o ümmî[229] peygambere uyan kimselerdir. O, onlara iyiliği emreder, onları kötülükten alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helâl, kötü ve pis şeyleri haram kılar. Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırır.[230] Ona iman edenler, ona saygı gösterenler, ona yardım edenler ve ona indirilen nura (Kur’an’a) uyanlar var ya, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.

229. “Ümmî”, okuma yazma bilmeyen insan demektir. Ancak okuma yazma bilmeyen her insan bilgisiz olmayacağı için, “ümmî”, cahil demek değildir. Niteki... Devamı..

Onlar, ellerindeki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları o elçiye, o ümmî peygambere uyarlar. Peygamber onlara iyiliği emreder ve onları kötülükten meneder; yine onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar. Ağırlıklarını kaldırır, üzerlerindeki zincirleri çözer. O peygambere inanan, onu koruyup destekleyen, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nura uyanlar, işte bunlardır kurtuluşa erenler.

Yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o elçiye, o ümmî Peygamber'e uyanlar (var ya), işte o Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder, onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar. Ağırlıklarını ve üzerlerindeki zincirleri indirir. O Peygamber'e inanıp ona saygı gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nûr'a (Kur'an'a) uyanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır.  

 Âyette geçen «ümmî» kelimesi, okuma yazma bilmeyen karşılığında kullanılmış olup Resûlullah’ın bir vasfıdır. Allah Teâlâ’nın O’nu bu vasıf ile açıkla... Devamı..

Nitekim onlar (vakti gelince) yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o elçiyi, o ümmi (Tevrat ve İncil okumamış) peygamberi izlerler. (O peygamber) onlara iyiliği emreder ve onları kötülükten meneder; onlara güzel şeyleri helal, pis şeyleri de haram kılar; üzerlerindeki ağırlıkları ve onlara vurulan prangaları kaldırıp atar. Ona inananlar, ona saygı duyanlar, ona yardım edenler, kendisiyle birlikte indirilen ışığı izleyenler başarıya ulaşanlardır.

Muhammet, Tevrat'ın Tesniye 18:15-19, İncil'in Yuhanna 14:16-17 ve 16:13 ayetlerinde önceden haber verilmiştir

Onlar ki, o ümmî peygambere uyarlar, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılmış bulacakları o peygambere uyup, onun izinden giderler ki, o, onlara iyiyi emreder ve onları kötülüklerden alıkoyar, temiz ve hoş şeyleri kendilerine helâl kılar, murdar ve kötü şeyleri de üzerlerine haram kılar, sırtlarından ağır yükleri indirir, üzerlerindeki bağları ve zincirleri kırar atar, işte o vakit ona iman eden, ona kuvvetle saygı gösteren, ona yardımcı olan ve onun peygamberliği ile birlikte indirilen nuru izleyen kimseler var ya, işte asıl murada eren kurtulmuşlar onlardır.

Onlar ki yanlarında Tevrat ve İncilde yazılı bulacakları o Resule o, ümmî Peygambere ittiba' ederler o onlara ma'ruf ile emreder ve onları münkerden nehyeyler, ve temiz hoş şeyleri kendileri için halâl, murdar şeyleri üzerlerine haram kılar, sırtlarından ağır yüklerini ve üzerlerindeki bağları, zincirleri indirir atar, o vakıt ona iyman eden, ona kuvvetle ta'zım eyliyen, ona yardımcı olan ve onun nübüvvetiyle beraber indirilen nuru ta'kib eyliyen kimseler, işte o murada iren müflihîn onlar

Onlar, yanlarındaki Tevrât’ta ve İncîl’de (sıfatlarını) yazılı buldukları Resûl’e, o ümmî Peygamber’e uyan (İslâm’ı kabul ederek müslüman olmuş) kimselerdir. O (Peygamber), onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder. Onlara (emrimiz üzere) temiz şeyleri helâl, pis şeyleri de harâm kılar. Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırır. Artık ona (resûlümüz Muhammed’e) inanan, ona hürmet eden, ona yardım eden ve ona vahyedilen nura (Kur’ân’a) uyanlar var ya, işte (dünya ve âhirette) kurtuluşa erenler sadece onlardır.

Onlar ki, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları ummi¹ nebi rasule, tabi olurlar. O ki, onlara ma'ruf² olanı buyurur ve onları münker³ olandan alıkoyar ve temiz şeyleri helal, pis şeyleri haram kılar, zahmet ve sıkıntı veren şeyleri⁴ onlardan kaldırır, onlardan bağları çözer, ona iman eden, ona saygı gösterenler ve ona yardım edenler ve ona indirilen nura5 tabi olanlar işte kurtuluşa erenler bunlardır.

1- Ummî sözcüğü, “umm” yani “ana” ile nispet “ya”sından oluşan bir sözcük olup, “anaya mensup”, “analı” demektir. Tıpkı Ankaralı, Medineli vb. gibi. B... Devamı..

(Onlar) nezdlerindeki Tevrat ve İncîlde (ismini ve sıfatını) yazılı bulacakları ümmî nebiy olan o resule tâbi' olanlardır. O, kendilerine iyiliği emrediyor, onları kötülükden nehyediyor, onlara (nefislerine haram kıldıkları) temiz şeyleri halâl, (halâl kıldıkları) murdar şeyleri de üzerlerine haram kılıyor. Onların ağır yüklerini, sırtlarında olan zincirleri indiriyor o. İşte ona îman edenler, onu ta'zîm edenler, ona yardım edenler ve onunla (onun nübüvvetiyle) birlikde indirilen nura tâbi' olanlar! Onlar selâmete erenlerin ta kendileridir.

(Onlar, Mûsâ ve Îsâ'ya îmân edip tâbi' oldukları gibi) yanlarındaki Tevrât ve İncîl'de kendisini (ismini ve sıfatlarını) yazılı buldukları(1) o resûle, o ümmî(2) peygambere(Muhammed'e de) tâbi' olanlardır. (O peygamber) onlara iyiliği emreder ve onları kötülükten yasaklar; hem onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri ise üzerlerine haram kılar; hem onların ağırlıklarını (ağır mükellefiyetlerini) ve üzerlerinde olan zincirleri (tatbîkı zor hükümleri) indirir.
Artık ona îmân eden, ona hürmet eden, ona yardım eden ve onunla berâber indirilen nûra(Kur'ân'a) tâbi' olanlar var ya, işte onlar gerçekten kurtuluşa erenlerdir!

(1)Bakınız; (sahîfe 374, hâşiye 2)(2)Burada zikredilen “ümmî” kelimesi, okuma ve yazması olmayan demek olup Resûl-i Ekrem(asm)’ın vasıflarından biridi... Devamı..

Onlar, yanlarında ki Tevrat ve İncil’in içerisinde yazılmış (açıklanmış) olarak bulmuş oldukları, ümmi (hiçbir şekilde önceki vahiylerden haberi olmayan) bir elçiye (Muhammed’e) tabi olan kimselerdir. O elçi onlara iyiliği emrediyor, kötülükleri yasaklıyor, temiz olan şeyleri helal edip, pis olan şeyleri de haram ediyor. Aynı zamanda onların sıkıntılarını kaldırıyor ve boyunlarına geçmiş bağları kaldırıp atıyor. Bundan böyle o resule inananlar, ona hürmet edip saygı gösterenler, ona yardım edenler ve onunla beraber indirilmiş olan aydınlatıcı kitaba tabi olanlar; işte onlar kurtuluşa erenlerdir.

O kimseler ki yanlarındaki Tevrat’da, İncil’de yazılı bulacakları o okuma yazma bilmiyen elçiye uyarlar, o da kendilerine uygun olanı buyurur, uygunsuzu yığar, iyi nesneleri helal, kötü nesneleri haram kılar, sırtlarından ağır yükleri, boyunlarından kangalları indirir, ona inananlar, onun erkini artıranlar, ona yardım edenler, onunla birlikte gönderilen ışığa doğru gidenler, işte onlar onan kimselerdir."

Onlar ki yanlarındaki Tevrat/ta, İncil/de evsafını yazılı buldukları ümmî [¹] bir nebî olan peygambere tâbi olurlar. O nebî onlara iyiliği emreder, kötülüğü nehyeder. Onlara pâk olan şeyleri helâl, napâk olanları da haram kılar. Onlardan üzerlerindeki ağır yükü, bukağıları [²] kaldırır. Onlar ki ona iman edip tâzim ederler, yardım eylerler, onunla beraber inzal olunan nura [³] tâbi olurlar. İşte felâh bulanlar o kimselerdir».

[1] Okumamış, yazmamış veya ümmî kura olan Mekke' den zuhur eden.[2] İsrail oğullarından alınan ahid ve peyman ile tekâlif-i şakkayı. [3] Kur'an-ı Ker... Devamı..

Onlar ki, yanlarındaki Tevrat ve İncil’de yazılı buldukları o elçiye, o ümmi peygamber’e tabi olurlar. O da, iyiliği onlara tavsiye eder, kötülüğe de engel olur. Güzel olanları onlar için helal, murdar şeyleri de haram kılar⁵³. Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırıp atar. Ona inananlar, ona saygı gösterenler, ona yardım edenler ve onunla beraber indirilen ışığa/Kur’an’a [nûr] tabi olanlar var ya işte onlar mutluluğa/kurtuluşa erenlerin tâ kendileridir.

53 Burada peygambere izafeten gelen “haram kılar” ifadesinden kasıt, onun kendiliğinden verdiği bir hüküm değil, bir şeyin “haram olduğunu tebliğ eder... Devamı..

Onlar yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o elçiye, ümmi nebiye uyarlar. O elçi, kendilerine iyiliği emreder ve onları kötülükten sakındırır. Temiz şeyleri kendilerine helal, pis şeyleri ise haram kılar. Onların ağır yüklerini ve sırtlarındaki zincirleri indirir. Bu peygambere iman eden, hürmet gösteren, yardımda bulunan ve onunla gönderilen nura uyanlar (yok mu), işte onlar kurtuluşa erenlerdir”

Onlar ki, ellerindeki Tevrat’ta ve daha sonra İncil’de ismini ve özelliklerini yazılı buldukları,(61. Saff: 6) okuma yazma dahî bilmeyen bir kişi iken, insanlığı kurtuluşa iletecek bütün hidâyet bilgilerini içinde barındıran Kur’an gibi muhteşem bir mûcizeyi insanlığa duyuran Ahmed adındaki Elçinin izinden gidecekler. O Peygamber, onlara iyiliği, güzelliği emredecek; kötü ve çirkin olan her şeyi de onlara yasaklayacak. Güzel ve temiz olan her şeyi onlara helâl kılarken, pis ve zararlı şeyleri onlara haram kılacak. Sözde din adamlarının, insanlığın sırtına acımasızca yüklediği o anlamsız ve ağır sorumluluk yüklerini sırtlarından indirecek, insanlığı her alanda yücelmekten alıkoyan üzerlerindeki o kölelik, cehâlet ve bağnazlıkzincirlerini söküp atacak!
İşte, Peygamberlerin vaktiyle müjdelemiş olduğu bu Son Elçiye iman eden, ona saygı gösteren, mücâdelesinde ona yardımcı olan ve onunla birlikte gönderilen Kur’an adındaki ilâhî ışığın aydınlığında yürüyenler var ya, işte onlar, dünyada ve âhirette kurtuluşa erenlerdir.
Ve nihâyet, Son Elçi geldi ve işte çağrısını yapıyor:

“Yanlarındaki Tevrat ve İncil’de yazılmış bulacakları Ümmiyy Nebiyy Rasûl’e tâbi’ olanlara!
Onlara, Bilinen / Ma’rûf’u emrediyor;
Bilinmedik / Münker’den alıkoyuyor;
Onlara Temizler’i halâl kılıyor;
Pisler’i haram kılıyor;
Onların üzerinde var olan Demir Halkalar’ı ve ağır yüklerini kaldırıp atıyor.
Ona iman eden, arka çıkan, yardım eden, onunla birlikte indirilmiş Nûr’a tâbi’ olanlar, işte onlar Kurtulmuşlar’dır”.

Ellerindeki Tevrat ve İncil'de adı Ahmet olarak kayıtlı bulunan Muhammed'e tabi olanlar, bu ümmî elçinin dahi herkesi, milleti millet yapan değerlere sahip çıkmaya çağırdığını, kötülükleri yasakladığını, sağlıklı besin maddelerini helâl, sağlıksız olanlarını haram ettiğini, insanları boyunduruktan kurtarıp kölelik hayatına son verdiğini göreceklerdir. Sonuç olarak Muhammed'e inananlar, ona saygı gösterip destek olanlar, ona indirilen Kitab'ın ışığında yol alanlar kurtulmuştur...

Yanlarındaki Tevrat ve İncil’de yazılı buldukları elçimize, her türlü pisliklerden arınmış Nebi’mize uyanlara; Nebi’miz iyiliği emreder, onları kötülükten meneder. Onlara bildirdiğimiz temiz şeyleri emreder, pis şeylerin haram olduğunu bildirir. Ey insanlar! Bilin ki insanların kendi kendilerine koydukları yasalar onlar için bir ağırlıktır. İnsanlar; kendi yasalarıyla kendilerini zincirleyerek kendi yasalarına kölelik yaparlar. Rabbin gönderdiği yasalarla onları ağırlıklarından bağılı oldukları zincirlerden kurtarır. Böylece Rabbinin yasalarına uyanlar kulların yasalarına karşı özgürleşirler. Nebi’ye inanıp saygı gösteren, Nebi’ye yardım eden, gönderdiğimiz ayetlere uyarak aydınlığa kavuşanlar var ya; işte onlar kurtuluşa erenlerdir. Onlar cehaletin karanlıklarından gönderdiğimiz ayetlerin ışığıyla kurtulmuşlardır. Ayetlerimiz onların hayatlarının ışığı olarak daima parlayacaktır. İnananların yollarını sürekli aydınlatacaktır.

(Yani) yanlarındaki Tevrat ve İncil’de yazılı buldukları Elçi’ye, o [ümmi] [*] Peygamber’e uyanlara (yazacağım) ki (o Peygamber), onlara iyiliği emreder (öğütler), onları kötülükten engeller (sakındırır); onlara temiz şeyleri helal, pis şeyleri de haram kılar; [*] kendilerinden ağır yüklerini ve üzerlerindeki zincirleri kaldırır (atar). Ona (o Peygamber’e) inanıp saygı gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen [nur]’a (Kur’an’a) uyanlar, kurtulanların ta kendileridir.”

[Ümmî] kavramı “okuma-yazma bilmeyen” değil, “[el-Kitab]’ı (Tevrat’ı) bilmeyen”, “kitap ehlinden olmayan” veya “Mekkeli” demektir. Buna göre söz konus... Devamı..

Yanlarındaki Tevrat ve İncil’de yazılı buldukları elçiye o ümmî Peygamber’e¹ uyanlar (var ya) işte o Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten alıkoyar, onlara temiz şeyleri helâl, çirkin şeyleri haram kılar,² (sırtlarındaki) yüklerini indirir ve üzerlerindeki zincirlerinden kurtarır. İşte o Peygamber’e inanan, onu destekleyen, ona yardım eden ve onunla birlikte indirilen nura uyanlar³ var ya işte esas kurtuluşa erenler onlardır.⁴

1 Ümmî: Kelime olarak üç anlama gelir: a- Anadan doğduğu hal üzere bulunan yani, okuması yazması, tahsili olmayan Araplar, b- Ümmete mensup, c-Ümm’ül-... Devamı..

onlar ki, ellerindeki Tevrat’ta ve [daha sonra da] İncil’de tanımlanmış bulacakları ¹²⁴ Elçi’nin, okuması yazması olmayan Haberci’nin izinden gidecekler; [ve o Elçi ki] onlara yapılması doğru olanı buyurup yapılması yanlış olanı yasaklayacak; yine onlara temiz ve hoş şeyleri helal, kötü ve çirkin şeyleri haram kılacak; onların sırtlarına vurulmuş yükü indirip boyunlarına geçirilmiş zincirleri çözecek. ¹²⁵ Ve sonuç olarak, o’na inanan, o’nu yüce tutup destekleyen ve yücelerden bahşedilen ışığın ardına o’nunla birlikte düşenler; işte böyleleri, nihaî kurtuluşa, esenliğe erişen kimseler olacak”.

124 Bu bölümün tamamı, İncil’in Hz. İsa’ya vahyedilmesinden yüzlerce yıl önce yaşayan Hz. Musa ve İsrailoğulları’na hitab ettiğinden, ayeti aktarırken... Devamı..

Onlar ki, ellerindeki Tevrat ve İncil’de tanıtılmış bulacakları ümmi nebi olan elçiye tabi olan kimselerdir. O (elçi) onlara iyi ve güzel, kötü ve çirkin olanı bildirir ve onlara temiz ve yararlı şeyleri helal; pis ve zararlı olanları da haram kılan Allah’ın emirlerini haber verir, onları zorlayan ve ağır gelen hükümleri ve yükümlülükleri kaldırır, kendilerine yasaklananların kaldırıldığını görürler. Ona inanıp güvenen, ona saygı gösteren, ona yardım eden ve ona indirilen o nura/Kuran’a uyanlar işte bunlar kurtuluşa erenlerdir.2/286, 4/162, 5/65- 66, 33/56

onlar ki, ellerindeki Tevrat ve İncil’de tanıtılmış bulacakları Rasul’ün, o ümmi[¹²⁶⁹] nebinin izinden gidecekler; (o Rasul) onlara iyiliği emredip kötülükten sakındıracak;[¹²⁷⁰] temiz ve yararlı şeyleri onlara helâl kılıp, pis ve zararlı şeyleri onlara yasaklayacak;[¹²⁷¹] sırtlarına vurulmuş ağır yüklerini indirip, öteden beri (özgürlüklerine) vurulan zincirleri çözecek. Sonuçta ona inanan, onu el üstünde tutan ve onu destekleyen ve ona yücelerden bahşedilen ışığın[¹²⁷²] ardına onunla birlikte düşenler kurtuluşa eren kimseler olacak.

[1269] Zımnen: “Kitap Ehli’nden olmayan”. Kur’an’da sadece bu ve müteakip âyette geçen en-nebiyyu’l-ummî, hem “Ehl-i Kitab’a mensup olmayan nebi”, hem... Devamı..

(İşte onlar, o kimselerdir ki) Yanlarındaki Tevrat ve İncil'de (adını ve sıfatını) yazılı bulacakları ümmi (okuma yazma bilmeyen) peygamber olan Resul'e (Resulullah s.a.s.'a) tabi olurlar ki o Peygamber; kendilerine iyiliği emreder, kötülüklerden ise men eder; temiz şeyleri helal, murdar şeyleri ise haram kılar, onların ağır yüklerini ve üzerlerindeki bağları, zincirleri indirir, (altında ezile geldikleri ağır dini mükellefiyetleri nesheder, kolaylık ve müsamaha üzerine kurulu hükümler getirir) işte o Peygambere iman edip, ona saygı gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte indirilen nur'a (Kur'an'a) tabi olanlardır ancak selamete erenler!" buyurdu.

(Anlaşılıyor ki, Cenab-ı Hak, Hz. Musa'ya mikatte ve Tevrat'ta alemlere rahmet olan son Peygamberini bildirmiş ve istenilen rahmet ve iyiliğin onun üm... Devamı..

Onlar, yanlarındaki Tevrat’ta ve Incil’de yazılı buldukları ümmi, Nebi, olan Resûle uyan kimselerdir. O (Resul), onlara iyiliği emeder, onları kötülükten alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helâl, kötü ve pis şeyleri haram kılar. Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırır. Ona iman edenler, ona saygı gösterenler, ona yardım edenler ve ona indirilen nura (Kur’an’a) uyanlar işte onlar kurtuluşa erenlerdir.

O kimseler ki, Resûle, Nebiyy-i Ümmî olana tâbi olurlar. O nebi ki, O'na yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de yazılmış bulurlar. Onlara mâruf ile emreder ve onları münkerden nehy eyler ve onlara temiz olan şeyleri helâl kılar, onların üzerine habis şeyleri de haram kılar. Ve onlardan ağır yüklerini ve üzerlerinde bulunan bağları kaldırır, artık o kimseler ki O'na imân ederler ve O'na tazîmde ve yardımda bulunurlar ve onunla beraber indirilmiş olan Nûr'a tâbi oluverirler, işte felâh bulanlar onlardan ibarettir.

Onlar ki yanlarındaki Tevrat ve İncil'de vasıfları yazılı o ümmî Peygambere tâbi olurlar. O Peygamber ki kendilerine meşrû şeyleri emreder, kötülükleri yasaklar, kendilerine güzel ve hoş şeyleri mübah, murdar şeyleri ise haram kılar, üzerlerindeki ağırlıkları, sırtlarındaki zincirleri kaldırıp atar. Ona iman eden, onu destekleyen, ona yardımcı olan ve onunla beraber indirilen nûra tâbi olanlar var ya, işte felaha erenler onlardır. [3, 81; 61, 6]

Hz. Mûsâ (a.s.) rahmeti kendisi ve halkı için istedi. Allah Teâlâ da bunun, ancak bütün insanlığa gönderilecek “Rahmet Peygamberi” olan âhir zaman elç... Devamı..

Onlar ki yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o Elçi'ye, o ümmi Peygamber'e uyarlar. O (Peygamber) ki, kendilerine iyiliği emreder, kendilerini kötülükten meneder; onlara güzel şeyleri helal, çirkin şeyleri haram kılar, üzerlerindeki ağırlıkları, sırtlarındaki zincirleri kaldırıp atar. O'na inanan, destekleyerek O'na saygı gösteren, O'na yardım eden ve O'nunla beraber indirilen nura uyanlar, işte felaha erenler onlardır.

Ehl-i Kitâb'dan, yanlarındaki Tevrât ve İncîl'de vasfını yazılı buldukları, kendilerine eyilik ile emr ve kötü işlerden nehy iden, eyi ve lezîz şeyleri onlara helâl, fenâ ve müstekreh şeyleri harâm kılan, omuzlarındaki ağır yükü kaldırub üzerlerindeki zincirleri ve bukağıları (tekâlif-i sakîleyi) çıkaran, okuma ve yazma bilmeyen rasûl nebîye tâbi' olub ona îmân ile tevkîr ve ta'zîm iden ve düşmanlarına karşı ona yardım iyleyen ve onunla berâber nâzil olan nûra (Kur'ân'a) ittibâ' iden kimseler necât ve felâha irenlerdir.

Onlar bu elçiye, bu ümmi[1] nebiye uyan kimselerdir. Onu (Nebinin adını) yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı bulurlar. O, onlara marufa[2] uygun olanı emreder ve münkeri[3] yasaklar. Temiz şeyleri helal, pis şeyleri haram kılar. Isr’larını, üzerlerindeki ağır yükleri[4] kaldırıp atar. Kim ona inanır, onu destekler, ona yardım eder ve onunla birlikte indirilen nûra (Kitaba) uyarsa, işte onlar umduklarına kavuşacak olanlardır.”

[1] Ümmi: Kitap bilmeyen, Bkz: Bakara 2/78 ve dipnotu [2] Maruf; Kur'ân'a uygun olduğu bilinen davranıştır. Bkz. Maruf. [3] Münker: Marufun zıttıdır. ... Devamı..

Ümmi Peygambere, elçiye tabi olan kimseler, yanlarında bulunan Tevrat ve İncil'de, onun, “kendilerine iyiliği emreder, kötülüğü yasaklar, temiz şeyleri kendilerine helal; pis şeyleri onlara haram kılar, onlardan boyunlarını büken ağır yükü kaldırır” yazdığını görürler. Ona iman edenler, onu destekleyip, yardım eden ve onunla gönderilen aydınlatıcıya uyanlar, işte onlar, kurtuluşa erecek olanlar onlardır.

Onlar, ellerindeki Tevrat'ta ve İncil'de yazılı buldukları ümmî nebî olan Peygambere uyanlardır. Peygamber ise onlara iyiliği emreder, onları kötülükten sakındırır, temiz şeyleri onlara helâl eder, pis şeyleri haram kılar, daha önce üzerlerinde bulunan ağır yükleri ve bağları kaldırır. Ona iman eden, onu destekleyen, ona yardım eden ve onunla indirilmiş olan nura uyan kimseler, kurtuluşa erenlerin tâ kendileridir.

Onlar ki, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılmış bulacakları ümmî peygambere uyarlar; o onlara iyiliği emreder, kötü ve çirkinden onları alıkoyar. Güzel şeyleri onlara helal kılar, pis şeyleri onlara yasaklar. Sırtlarından ağırlıklarını indirir, üzerlerindeki zincirleri, bağları söküp atar. Ona inanan, onu destekleyen, ona yardım eden, onunla indirilen ışığa uyan kişiler, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.

anlar kim uyarlar yalavaca peyġamber yazu yazmaz ol kim bulurlar anı yazılmış anlaruñ ķatında tevrįt içinde daħı incįl içinde. buyurur anlara eylügi daħı yıġar anları yavuz işden daħı ḥelāl eyler anlara aruları daħı ḥarām eyler anlara arusuzları. daħı aşaġa indürür anlardan anlaruñ aġır yükin daħı buķaġuları ol kim oldı anlaruñ üzere. pes anlar kim įmān getürdiler aña daħı ūlūladılar anı daħı arķa virdiler aña daħı uydılar nūḥ’a ya'nį ķur’ān’a ol kim įñdürinildi anuñ-ile şunlar anlar ķurtılıcılardur.

Ol kişiler ki uyarlar peyġambere yazmaz oḳumaz nebīye. Ol nebī ki bilür‐ler yazılmış adı, daḫı ṣıfatı özleri ḳatında Tevrātda, daḫı İncīlde. Buyururanlara yaḫşılıḳ bile ṭā‘ati. Daḫı nehy ider anları yaman işlerden. Daḫı ḥalāleyler anlara yaḫşı nesneleri ve ḥarām eyler özlerine yaman nesneleri. Daḫı yeynildür üstlerinden aġır buyruḳları, ḳaydları ki üstlerine var‐ıdı.Pes ol kişiler ki aña īmān getürdiler, daḫı aña ḥürmet eylediler ve yardımeylediler özine. Daḫı uydılar ol nūra ki indi anuñla ya‘nī Ḳur’ān. Anlar ol kişi‐lerdür ki dünyā ve āḫiret ḫayrına yitişdiler.

O kəslər ki, əllərindəki Tövratda və İncildə (adını, vəsfini və əlamətlərini) yazılmış gördükləri rəsula–ümmi (heç kəsin yanında oxuyub elm öyrənməmiş və ya məkkəli) peyğəmbərə tabe olurlar. (O Peyğəmbər) onlara yaxşı işlər görməyi buyurar, pis işləri qadağan edər, təmiz (pak) ne’mətləri halal, murdar (napak) şeyləri haram edər, onların ağır yükünü yüngülləşdirər və üstlərindəki buxovları açar (şəriətin çətin hökmlərini götürər). Ona (o Peyğəmbərə) iman gətirən, yardım göstərən və onunla (Qur’anın) ardınca gedənlər məhz onlar nicat tapanlardır!”

Those who follow the messenger, the Prophet who can neither read nor write, whom they will find described in the Torah and the Gospel (which are) with them. He will enjoin on them that which is right and forbid them that which is wrong. He will make lawful for them all good things and prohibit for them only the foul; and he will relieve them of their burden and the fetters that they used to wear. Then those who believe in him, and honour him and help him, and follow the light which is sent down with him: they are the successful.

"Those who follow the messenger, the unlettered Prophet, whom they find mentioned in their own (scriptures),-(1127) in the law and the Gospel;- for he commands them what is just and forbids them what is evil; he allows them as lawful what is good (and pure) and prohibits them from what is bad (and impure); He releases them from their heavy burdens and from the yokes(1128) that are upon them. So it is those who believe in him, honour him, help him, and follow the light which is sent down with him,-(1129) it is they who will prosper."(1130)

1127 In this verse is a prefiguring, to Moses, of the Arabian Messenger, the last and greatest of the Messengers of Allah. Prophecies about him will b... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.