Mâ ḣalaknâhumâ illâ bilhakki velâkinne ekśerahum lâ ya’lemûn(e)
Biz onları, ancak gerçek olarak yarattık ve fakat çoğu bilmez.
Biz onları (kâinatı, dünyayı ve insanları) yalnızca Hakk ile (vahdet ve kudretimizi göstermek ve imtihan etmek amacı ile) yarattık. Ancak onların çoğu bilmezler (ve gerçeği merak etmezlerdi).
Biz onları ancak değişmez bir gerçek ve şaşmaz bir düzen içinde yarattık, fakat çoğu bu gerçeği bilmezler.
Onları, ancak haklı bir gerekçe ile hikmete dayalı olarak hesaplı bir düzen içinde yarattık. Fakat onların çoğu bunu bilmezler.
Biz onları ancak hak üzere yarattık. Ama onların çoğu bilmezler.
Biz onları yalnızca hak ile yarattık. Ancak onların çoğu bilmezler.
Ancak bunları (iman ve itaatı gerektiren) hak için yarattık; fakat onların, (Mekke kâfirlerinin) çoğu bilmezler.
Biz onları, ancak hak ve hakikat ile yarattık. Fakat onların çoğu bunu bilmezler.
Biz onları, gerçek bir amaç için yarattık. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.
Biz onları hak olarak yarattık, pek çokları bilmezler
Biz onları ancak yüce bir amacı gerçekleştirmek için yarattık. Ama onların çoğu bunu bilmezler.
38,39. Biz semâvâtı ve arzı ve beynlerindekileri eğlence içün halk itmedik, biz ânları hak içün halk iyledik. Lâkin ekserîsi bilmiyorlar.
Biz onları, ancak ve ancak gerektiği gibi yarattık, ama insanların çoğu bilmezler.
Biz onları ancak hak ve hikmete uygun olarak yarattık. Ama onların çoğu bilmiyorlar.
38-39. Gökleri, yeri ve bunların arasındakileri oynayıp eğlenmek için yaratmadık. Bunları hakikat ve hikmet çerçevesinde yarattık, fakat çoğu bunu bilmez.
Onları sadece gerçek bir sebeple yarattık. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.
Biz onları ancak belli bir amaca göre yarattık. Ne var ki onların çoğu bilmezler.
Biz onları hak ve hikmetle yarattık. Fakat onların çoğu bunu bilmezler.
İkisini de ancak hak sebebiyle yarattık ve lâkin pek çokları bilmezler
Biz onları hak üzere, (hikmetle) yarattık. Fakat onların çoğu bunu bilmezler.
İkisini de yalnızca hakk¹ olarak yarattık. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.²
Biz bunları hakkın ikaamesine sebeb olmakdan başka (bir hikmetle) yaratmadık. Fakat onların çoğu (bunu) bilmezler.
Onları ancak hak ile yarattık; fakat onların çoğu bilmiyorlar.
Her ikisini (gökleri ve yeri) de yalnızca gerçek ve doğru bir amaç için yaratmışızdır. Fakat onların pek çoğu bunları bilmiyorlar.
Biz bütün bunları ancak gerektiği gibi yarattık. Ancak, pek çoğu bunu bilmezler.
Biz onları ancak hak ve hikmete uygun yarattık. Fakat onların pek çoğu bunu bilmezler.
Biz, o ikisini bir gerçeği/hakkı ortaya koymak için yarattık, fakat pek çoğu bilmiyorlar.
Biz onları yalnızca hak ile yarattık. Ancak onların çoğu bilmezler.
Tam tersine, her ikisini de ancak hak, hukuk ve adâlet esaslarına göre, belli bir hikmet ve amaç doğrultusunda ve şaşmaz kanunlara bağlı mükemmel bir sistem hâlinde, yani hak olarak yarattık; ne var ki, insanların çoğu bunu bilmez.
Onları ancak Hakk ile yarattık; ama onların çoğu bilmez.
Biz bunları, çokları farkında olmasa da denge kurmak için yarattık
İnsanları gerçeklik üzerine yarattık! Yaratışımızın nedenleri vardır! Yaratılışın nedenlerini siz bilmezsiniz! Ancak Rabbiniz bilir. İnsanlar yaratılışın nedenlerini bilmeden ileri geri konuşuyorlar! Aslı astarı olmayan fikirler üretiyorlar! Söyledikleri şeylerin, ürettikleri fikirlerin hiçbir delili yok! Onlar bilmeden atıp tutuyorlar! Sanki insanları yaratırken yanımızdalarmış gibi; ağızlarını doldura doldura konuşuyorlar! Sanki her şeyi biliyorlarmış gibi, teoriler, tezler üretiyorlar! Onlar ne bilir ki? Biz insanı yaratmaya karar verdiğimizde yanımızda değillerdi! Hangi nedenle yarattığımızı nereden bilecekler? İnsanı yaratırken yanımızda değillerdi! Nasıl, ne şekilde yarattığımızı nereden bilecekler? İnsan çok şımarık, haddini bilmez davranıyor! Bilmedikleri konularda aklını dolaştırmayı, yalan yanlış şeyler söylemeyi çok seviyor!
Onları sadece gerçek bir amaçla [*] yarattık. Fakat çoğu (bunu) bilmez.
Biz, o ikisini şaşmaz (kural)larla yarattık. Ancak o (kâfirlerin) çoğu, bunu bilmiyorlar.
Biz onları sadece yüce bir amacı gerçekleştirmek için yarattık ancak insanların çoğu bunu bilmez. 11/7, 67/2
lakin bunları, başka değil sadece gerçek bir amaç uğruna yarattık;[⁴⁴⁵⁵] ne var ki onların çoğu bunu bilmiyor.
Biz onları ancak hak ve hikmete göre yarattık.
Onları gerçek bir sebeple yarattık. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.
İkisini de yaratmadık, ancak Hakk'a mukarin olarak yarattık, fakat onların birçokları bilmezler.
Evet, onları hak ve hikmetle, ciddî maksat ve gayelerle yarattık, ama onların çoğu bunu anlamazlar.
Onları sadece gerçek bir sebeple, (hikmetli bir gaye ile) yarattık. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.
Biz onları ancak hak olarak yaratdık. (Kudretimizin bilinmesi içün). Lâkin Nâsın ekserîsi bunı bilmezler.
Biz bütün bunları ciddi bir kararla yarattık ama onların çoğu bunu bilmezler.
Onları ancak hak ile yarattık. Fakat, onların çoğu bilmez.
Biz onları ancak hak ve hikmetle yarattık; lâkin çokları bunu bilmiyor.
İkisini de, sadece gerçeği göstermek üzere yarattık. Ama onların çokları bilmiyorlar.
yaratmaduķ ol iki illā ḥaķk-ıla velįkin eyregi anlaruñ bilmezler.
Anları yaratmaduḳ, illā ḥaḳḳ‐ıla. Lākin anlaruñ çoġı bilmezler.
Biz onları yalnız haqq olaraq yaratdıq, lakin onların (Məkkə müşriklərinin) əksəriyyəti (bunu) bilməz!
We created them not save with truth; but most of them know not.
We created them not except for just ends: but most of them do not understand.
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |