18 Nisan 2024 - 9 Şevval 1445 Perşembe

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Fussilet Suresi 50. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satır Altı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Vele-in eżaknâhu rahmeten minnâ min ba’di darrâe messet-hu leyekûlenne hâżâ lî vemâ ezunnu-ssâ’ate kâ-imeten vele-in ruci’tu ilâ rabbî inne lî ‘indehu lelhusnâ(c) felenunebbi-enne-lleżîne keferû bimâ ‘amilû velenużîkannehum min ‘ażâbin ġalîz(in)

Ve andolsun ki bir sıkıntıdan sonra katımızdan bir rahmet tattırsak ona, bu der, zaten benim hakkım ve hiç sanmıyorum ki kıyamet kopsun ve andolsun ki Rabbimin tapısına dönüp varsam bile hiç şüphesiz, onun katında daha güzel bir lütuf var bana; artık biz de, andolsun ki kafir olanlara, neler yaptıklarını elbette haber veririz ve elbette onlara çok ağır azabı tattırırız.

Kendisine dokunan bir zarar (ve sıkıntıdan) sonra (inkârcı nankörlere tarafımızdan) ona (yeniden) bir rahmet (ve nimet) tattırırsak, (o durumda da:) "Bu zaten benim hakkımdır. (’Ben aklım ve çalışkanlığımla kazandım’ der.) Hem, kıyametin kopacağını (ve bütün yaptıklarımızın hesabının sorulacağını da hiç) sanmıyorum. Ve şayet (bir ihtimal olarak farz edelim ki) Rabbime döndürülecek (bile) olsam, mutlaka O’nun yanında benim için daha güzel (nimet ve faziletler) vardır" demektedirler. (Böylece kendilerinin seçkin ve sorumsuz kimseler olduklarını zannetmektedirler.) Ancak Biz böylesi inkârcı nankörlere (bütün) amellerini mutlaka haber verip (hesaba çekeceğiz) ve andolsun ki onlara çok şiddetli bir azabı (tattırıp acılar) çektireceğiz.

[Not: Bazı insanların "Allah’ın sevgili ve seçkin kulu" oldukları saplantısı... Ve "peşin ve kesin cennetlik oldukları" takıntısı şeytani bir gurur ve... Devamı..

Başı derde uğradıktan sonra, tarafımızdan ona bir nimet tattırsak, bu zaten benim hakkımdır, kıyametin kopacağını da hiç sanmıyorum, kopsa bile Rabbime götürülmüş olsam bile, herhalde benim için O'nun yanında, daha güzel cennetler ve nimetler vardır… Biz O Allah'tan gelen gerçekleri örtbas edenlere, yaptıklarını mutlaka haber vereceğiz ve mutlaka onlara çok ağır azabı tattıracağız.

Andolsun ki, kendisine dokunan bir zarardan sonra, biz ona tarafımızdan bir rahmet tattırsak,
“Bu benim hakkımdır. Kıyametin kopacağı ânın gerçekleşeceğini sanmıyorum. Rabbimin huzuruna götürülerek hesaba çekilsem bile, kesinlikle O'nun katında bana güzel muamele edilir" der. Biz kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah'a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenleri, yaptıklarını birer birer ortaya koyarak hesaba çekeriz. Mutlaka onlara ağır azaplar tattıracağız.

Andolsun ki, kendine dokunan bir darlıktan sonra tarafımızdan ona bir rahmet tattırsak muhakkak: "Bu benim hakkımdır. Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Andolsun, Rabbime döndürülecek olsam bile, benim için O'nun katında en güzel (nimet) vardır" der. Ama andolsun ki, inkar edenlere yaptıklarını haber vereceğiz ve andolsun ki, onlara kaskatı bir azaptan tattıracağız.

Oysa ona dokunan bir zarardan sonra tarafımızdan bir rahmet taddırsak, mutlaka: 'Bu benim (hakkım)dır. Ve ben kıyamet-saatinin kopacağını da sanmıyorum; eğer Rabbime döndürülsem bile, muhakkak O'nun katında benim için daha güzel olanı vardır.' der. Ama andolsun biz, o kâfirlere yaptıklarını haber vereceğiz ve andolsun onlara, en kaba bir azabtan taddıracağız.

Eğer ona dokunan bir sıkıntıdan sonra, tarafımızdan kendisine bir rahmet taddırırsak, mutlak şöyle der: “-Bu benim hakkım, kıyametin kopacağını zannetmiyorum. (Eğer müslümanların dediği gibi) Rabbime döndürülecek olursam, muhakkak benim için O'nun katında iyi halden en güzeli (cennet) var.” Fakat biz, o kâfir olanlara ne yaptıklarını haber vereceğiz ve onlara muhakkak şiddetli bir azab taddıracağız.

Eğer kendisine dokunan bir zarardan sonra ona bir rahmet (rahat ve fayda) tattırsak, elbette. “Bu, benimdir. Ben kıyametin kopacağını sanmam. Eğer Rabbime dönsem (ölsem) de, O’nun katında da bana güzellik olacak” der. Biz, o inkâr edenlere yaptıklarını mutlaka haber vereceğiz ve onlara kaba, sert bir azap tattıracağız.

Başına gelen sıkıntıdan sonra, katımızdan ona bir rahmet tattırdığımızda, “Bu benim hakkımdır. Ben kıyametin kopacağını sanmıyorum. Rabbime döndürülmüş olsam bile elbette O'nun katında benim için daha güzel şeyler vardır” der. Biz, böylesi inkârcılara kesinlikle yaptıklarını bildireceğiz. Onlara ağır bir azap tattıracağız.

Ona, darlık dokunduktan sonra da, rahmet tattırınca, herhalde diyecektir: «Bu benim hakkım, sanmam ki kıyamet kopacak olsun, ben, Tanrıma geri döndürülürsem, onun katında bana iyilik var!»; kâfir olanlara yaptıklarını bildireceğiz, elbet katı azap tattırırız onlara

Andolsun ki, başına bir bela geldikten sonra kendisine rahmetimizden tattırsak, emin bir şekilde: “Bu zaten benim hakkımdır. Kıyametin geleceğini de sanmıyorum ama eğer (gelirse ve) ben Rabbime döndürülürsem, O'nun katında benim için mutlaka daha güzeli vardır” der. Andolsun ki, o inkârcılara yaptıklarını elbette göstereceğiz. Ve elbette onlara (yaptıklarının karşılığı olarak) pek ağır bir azaptan tattıracağız.

Sonra rahmetimizin zevkini tatdırdığımız zamân "Ben buna lâyık idim. Sâ’atin geleceğine ve Allâh’a rücû’ ideceğime inanmam, öyle olsa da bana güzel bir mükâfât mukarrerdir." dir. Küfür idenlere a’mâlini bildireceğiz ve ânları galîz bir ’azâba dûçâr ideceğiz.

Başına gelen sıkıntıdan sonra, kendisine katımızdan bir rahmet tattırsak: "Bu benim hakkımdır; kıyametin kopacağını sanmıyorum. Rabbime döndürülürsem, O'nun katında and olsun ki, benim için daha güzel şeyler vardır" der. İnkar edenlere, işlediklerini, and olsun ki bildireceğiz. Onlara and olsun ki çetin bir azap tattıracağız.

Andolsun! Başına gelen bir zarardan sonra kendisine tarafımızdan bir rahmet tattırsak mutlaka “Bu benim hakkımdır, Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Andolsun, Rabbime döndürülürsem, şüphesiz O’nun yanında benim için daha güzel şeyler vardır” der. Andolsun, biz inkâr edenlere yaptıklarını mutlaka haber vereceğiz ve andolsun, onlara mutlaka ağır azaptan tattıracağız.

Uğradığı bir sıkıntıdan sonra ona tarafımızdan bir nimet tattırsak mutlaka şöyle diyecektir: “Bu benim hakkımdır; ayrıca kıyametin kopacağını sanmıyorum ama, dönüp rabbime varacak olsam bile, O’nun huzurunda benim için güzel şeyler bulunduğundan eminim.” Biz, inkâra sapanlara neler yaptıklarını mutlaka açık seçik bildireceğiz ve onlara kesinlikle ağır bir ceza tattıracağız!

Andolsun ki, kendisine dokunan bir zarardan sonra biz ona bir rahmet tattırırsak: Bu, benim hakkımdır, kıyametin kopacağını sanmıyorum, Rabbime döndürülmüş olsam bile muhakkak O'nun katında benim için daha güzel şeyler vardır, der. Biz, inkâr edenlere yaptıklarını mutlaka haber vereceğiz ve muhakkak onlara ağır azaptan tattıracağız.

Sıkıntısının ardından, kendisine bizden bir rahmet tattırsak, "Bu bana aittir. Dünyanın sonunun da geleceğini sanmam. Rabbime döndürülürsem de O'nun katında benim için daha güzel şeyler vardır," der. İnkarcılara, yapmış olduklarının gerçek niteliğini elbette haber vereceğiz. Çetin bir azaptan tattıracağız onlara.

Andolsun ki kendisine dokunan bir zarardan sonra, biz ona tarafımızdan bir rahmet tattırsak, O: "Bu benim hakkımdır, kıyametin kopacağını da sanmıyorum, Rabbime döndürülmüş olsam bile mutlaka O'nun yanında benim için daha güzel şeyler vardır" der. Biz o inkâr edenlere yaptıkları şeyleri mutlaka haber vereceğiz ve onlara ağır bir azap tattıracağız.

Ve şayed ona dokunan bir sıkıntıdan sonra tarafımızdan bir rahmet tattırırsak mutlak der ki: bu benim hakkım ve zannetmem ki saat başıma dikilmiş olsun, bilfarz rabbıma döndürülecek olursam muhakkak benim için onun yanında daha güzeli vardır, fakat o vakıt biz o küfredenlere ne yaptıklarını haber vereceğiz ve onlara muhakkak yoğun bir azâb tattıracağız

Kasem olsun ki, kendisine dokunan bir zarardan sonra, biz ona tarafımızdan bir rahmet tattırsak, mutlaka, “Bu benim hakkımdır, kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Şâyet (hesap için) Rabbimin manevi huzuruna döndürülürsem, şüphesiz O’nun nezdinde benim için daha güzel şeyler vardır” der. Hiç şüphesiz, biz (o gün), inkâr edenlere yaptıklarını mutlaka haber vereceğiz ve muhakkak onlara ağır azabı tattıracağız.

Fakat kendisine dokunan sıkıntıdan sonra, ona Tarafımızdan bir rahmet¹ tattırsak: “Bu benim hakkımdır. Ve Saat'ın² geleceğini de sanmıyorum. Gelse bile, Rabb'imin huzuruna çıkarılacak olursam, O'nun yanında kesinlikle benim için en iyisi vardır.” der. O zaman, gerçeği yalanlayan nankörlere, yaptıklarını kesinlikle bildireceğiz ve onlara kesinlikle ağır bir cezadan tattıracağız.

1- Mal, mülk ve rahatlık verirsek. 2- Kıyametin kopacağını.

Andolsun ki şâyed ona dokunan bir sıkıntıdan sonra kendisine bizden bir rahmet tatdırırsak mutlakaa «Bu, benim hakkımdır. Kıyametin kopacağını zannetmiyorum. Andolsun ki Rabbime döndürül (üb götürül) sem bile hiç şübhesiz, Onun nezdinde benim için daha güzel (hal) vardır» der. Fakat biz, andolsun, o küfredenlere neler yapdıklarını elbette haber vereceğiz. Onlara, andolsun, en çetin bir azâbdan tatdıracağız.

Yemîn olsun ki, eğer kendisine dokunan bir zarardan sonra ona tarafımızdan bir rahmet tattırsak, mutlaka: “Bu (zâten) benim hakkımdır; kıyâmetin kopacak bir şey olduğunu da sanmıyorum; hem (Müslümanların dedikleri gibi) Rabbime döndürülecek olsam bile, muhakkak O'nun yanında (da) benim için daha güzeli vardır” der. Artık (biz,) inkâr edenlere yaptıklarını (o gün) mutlaka haber vereceğiz ve mutlaka onlara (pek) şiddetli bir azabdan tattıracağız.

Eğer ona, isabet eden bir zarardan sonra, bizden bir rahmet dokunursa “Bu benim gayretimin sonucu ve kıyamet saatinin geleceğini de zannetmiyorum. Eğer Rabbime döndürülecek olsam dahi, şüphesiz benim için, o zamanda Rabbimin yanında güzellikler olacak” der. O zaman bizde, doğruları inkâr edenlere yaptıklarını haber vereceğiz ve onlara azabın en ağırını tattıracağız.

Başına sıkıntı geldikten sonra onu esirgeyecek olursak der ki: "Bu, benim hakkımdı. Kalkış olacağını sanmıyorum. Çalabıma döndürülsem bile Onun katında da kesenkes iyilik göreceğim." Tanımazlık eden o kimselere işlediklerini bildireceğiz, kesenkes onlara çok sert bir azabı tattıracağız.

* Başına bir sıkıntı geldikten sonra tarafımızdan ona bir rahmet ve nimet tattırsak «— Bu benim hakkımdır, ben ona lâyıkım, kıyametin kopacağını zannetmiyorum, * Şâyet kopacak olur da Rabbime dönersem O/nun yanında dünyada olduğu gibi benim gayet iyi bir mevkiim bulunur» der. * Biz bu kâfirleri işlediklerinden haberdar edeceğiz, biz onlara ağır bir azap tattıracağız.

Andolsun, Ona dokunan bir zarardan sonra tarafımızdan bir rahmet tattırsak, mutlaka, “Bu benim hakkımdır. Kıyametin [es-sâ’at] kopacağını da zannetmiyorum. Rabbime döndürülsem bile, muhakkak benim için O’nun yanında daha güzel şeyler vardır” der. Biz inkâr edenlere elbette yaptıklarını haber vereceğiz ve onlara mutlaka ağır [ğalîz] bir azaptan tattıracağız.

Oysa ona dokunan bir zarardan sonra tarafımızdan bir rahmet tattırsak mutlaka, “Bu benim içindir ve ben kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Eğer Rabbime döndürülecek olursam, muhakkak O'nun katında benim için daha güzel olanı vardır” der. Ama şüphesiz biz, o küfre sapanlara yapmakta olduklarını haber vereceğiz ve mutlaka onlara, ağır bir azaptan tattıracağız.

Fakat kendisine dokunan bir sıkıntının ardından başındaki belâyı kaldırıp ona rahmetimizi tattıracak olsak, o zaman da küstahça bir edayla şöyle der: “Bu nîmetleri ben kendi gayret ve çabalarım sonucunda ve kendi yeteneklerim sayesinde kazandım; dolayısıyla bu zaten benim hakkımdır! Üstelik kıyâmetin kopacağını ve insanların yargılanacağını da hiç sanmıyorum; eğer bu iddianız gerçekleşse ve ben Rabb’imin huzuruna çıkarılsam bile, O’nun katında beni daha güzel nîmetlerin beklediğine emînim!”(18. Kehf: 36)
Öyle mi zannediyor? Hayır; ayetlerimizi inkâr edenlere, yaptıkları her şeyi o gün açıkça bildireceğiz ve onlara, en şiddetli azâbı tattıracağız!

Kendisine dokunan darlıktan sonra ona rahmet tattırırsak, elbette:
-“Bu benim içindir. Saat’in gelip çatacağını da sanmıyorum.
Rabbime döndürülürsem, and olsun, O’nun yanında benim için İyilikler-Güzellikler vardır” der.
İnkâr edenlere, işledikleri şeyleri elbette bildiririz.
Onlara çetin bir azaptan da tattırırız.

Uğradığı sıkıntıdan sonra, kendisine ufak bir iyilikte bulunacak olsak: " bu zaten benim hakkım idi, kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Rabb'imin huzuruna çıkacaksam, onun tüm güzellikleri zaten benim " diyecektir. Biz, bu nankörlere yaptıklarını haber verecek, ayrıca kendilerine acının âlâsını tattıracağız.!

Biz insanı düştüğü bu durumdan yol gösterip kurtarırsak veya katımızdan bir nimet verip onu düzlüğe çıkarırsak, O bizim yardımımızı unutur. "Bu benim hakkımdır. Ben kendim yaptım. Kafam çalışmasaydı ben kurtulamazdım. Kötü durumdan ancak kendi gayretlerimle kurtuldum. Bana hiç kimse yardım etmedi. Ben Allah’ın yardımını da görmedim. Ne kıyameti? Ben kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Diyelim ki kıyamet kopmuş olsa, Allah’ın mahkemesinde hesaba çekilsem, Allah benim lehime hüküm verir. Benim sizin gibi inanmam, sizin gibi Allah’ın yasalarına uymam gerekmez. Benim kalbim tertemiz. Hiç kimseye muhtaç olmadan, Allah’a bile muhtaç olmadan, kendi çabalarımla her şeyi yaparım. Bu nedenle Allah’ın takdirini kazanırım!” der. Andolsun! İnkâr edenlere yaptıklarını mutlaka haber vereceğiz. Onların şımarıkça davranışlarına karşılık gereken cezayı vereceğiz. Unutmasınlar ki; inkâr edip yasalarımıza uymayanların kendi kendilerine kurdukları mantığın katımızda hiçbir kıymeti yoktur.

Şüphesiz ki kendisine dokunan bir zarardan sonra biz ona bir rahmet (bolluk) tattırırsak “Bu benim hakkımdır; [*] o (Son) Saat’in gerçekleşeceğini de sanmıyorum; Rabbime döndürülmüş olursam bile şüphesiz ki O’nun katında benim için daha güzel (şeyler) vardır!” der. [*] kâfir olanlara (dünyada) yaptıklarını elbette bildireceğiz; onlara ağır azaptan elbette tattıracağız.

Benzer mesajlar: Kasas 28:78; Zümer 39:49.,Benzer mesajlar: Kehf 18:35-36; Meryem 19:77.

Fakat kendisine dokunan bir zarardan sonra, katımızdan ona bir rahmet tattırınca da: “Bunları ben kazandım. Ben, (zâten) kıyametin kopacağını da zannetmiyorum, eğer Rabbime döndürülürsem muhakkak Onun katında benim için bunlardan daha da güzeli vardır.”¹ der. Ama şunu iyi bilin ki; Biz, o kâfirlere yaptıklarını mutlaka haber vereceğiz ve onlara, ağır bir azap tattıracağız.

1 Yani, her ne kadar âhirete inanmıyorsa da olaki ahiret diye bir şey varsa, dünyadaki mallarının, oğullarının, efendilerinin orada da kendisine bir f... Devamı..

Ama başına bir bela geldikten sonra kendisine rahmetimizden tattırırsak, emin bir şekilde “Bu zaten benim hakkımdır!” der; ve devam eder, “Son Saat’in geleceğini de sanmıyorum: ⁴³ ama eğer [gelirse ve] ben Rabbime döndürülürsem, O’nun katında beni mutlak bir güzellik bekler!” ⁴⁴ Fakat hakikati ⁴⁵ inkara şartlanmış olanlara [Hesap Günü] yaptıkları her şeyi apaçık gösterecek ve onlara [bu şekilde] şiddetli bir azap tattıracağız. ⁴⁶

43 Yani insan, kural olarak, bu dünya sevgisi ile o kadar körleşmiştir ki onun bir gün sona ereceğini hiç aklına getirmez. Burada işaret edilen, ölümd... Devamı..

Fakat başına gelen bu sıkıntıdan sonra, biz ona katımızdan bir bolluk ve rahatlık verdiğimizde de tutar: – Bu zaten benim hakkımdır, hem ben o saatin bu dünyanın sonunun gelip bozulacağını da sanmıyorum. Eğer Rabbimin huzuruna çıkarılacak olursam hiç şüphem yok ki O’nun katında beni en güzel mükâfat beklemektedir, diye küstahlık eder. Oysa biz gerçekleri örtbas eden bu kâfirlere işledikleri günahları bir bir haber vereceğiz ve onlara en ağır azabı tattıracağız. 18/32...45, 58/6

Ama uğradığı bu musibetin ardından eğer katımızdan bir rahmet tattıracak olsak, tutar der ki: “Bu zaten benim hakkımdı; hem Son Saat’in kopacağını da sanmam ya! Bir ihtimal Rabbime döndürülürsem, beni O’nun katında daha güzellerinin beklediğinden kesinlikle eminim.” Sonuçta, inkârda ısrar edenlere elbet yaptıklarını bir bir haber vereceğiz ve onları kesinlikle altında ezilecekleri bir azaba mahkûm edeceğiz.[⁴²⁹¹]

[4291] Bu âyet bağlamında nakledilen şu olay manidardır: Mü’minlerden Habbab b. Eret’e ‘Âsî b. Vâil bir kılıç yaptırmış, “İnkâr etmezsen ücretini ödem... Devamı..

Şayet o sıkıntıdan sonra kendisine bir rahmet tattıracak olursak, muhakkak ki o "Bu, benim hakkımdır, kıyametin kopacağını sanmıyorum ama, Rabbime döndürülmüş olsam bile, kuşkusuz O'nun nezdinde, banim için daha güzel nimetler vardır" der. Andolsun ki biz kâfirlere, yaptıklarını muhakkak bildireceğiz ve Andolsun ki onlara, çok şiddetli bir azap tattıracağız.

Andolsun! Başına gelen bir zarardan sonra kendisine tarafımızdan bir rahmet tattırsak mutlaka "Bu benim hakkımdır, Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Şayet Rabbime döndürülürsem, şüphesiz O’nun yanında benim için daha güzel şeyler vardır" der. Ve biz kafirlere ne yaptıklarını mutlaka haber vereceğiz ve onlara mutlaka ağır azaptan tattıracağız.

Ve eğer ona dokunan bir sıkıntıdan sonra tarafımızdan bir rahmet tattırırsak elbette diyecektir ki: «Bu, benim içindir ve zannetmem ki, Kıyamet kâim olacak olsun. Ve Eğer Rabbime döndürülür isem şüphe yok ki, kendim için O'nun yanında bir iyilik vardır.» Fakat o küfre düşmüş olanlara ne yapmış olduklarını elbette haber vereceğiz. Ve elbette onlara pek ağır bir azaptan tattıracağızdır.

Başına gelen bir sıkıntıdan sonra, tarafımızdan ona nimet tattırırsak: “Bu benim hakkımdı zaten, Kıyametin geleceğini de pek zannetmem. Ama olur da (müminlerin dediği gibi), Rabbimin huzuruna götürülecek olsam bile, O'nun yanında en güzel ne varsa o da benim olur, (hiç tereddüdünüz olmasın)! ” der. Biz elbette o kâfirlere, dünyada yapmış oldukları her şeyi tek tek bildireceğiz ve onlara şiddetli bir azap tattıracağız.

Eğer kendisine dokunan bir zarardan sonra biz ona bir rahmet taddırırsak: "Bu benim hakkımdır; kıyametin kopacağını sanmıyorum; (kıyamet kopsa da) Rabbime götürülmüş olsam bile muhakkak O'nun yanında benim için daha güzel şeyler vardır" der. Biz, o nankörlere, yaptıklarını mutlaka haber vereceğiz ve mutlaka onlara kaba azabdan taddıracağız.

Eğer ona isâbet iden zarardan kurtarub tarafımızdan bir rahmet tatdırsak: "Elbette bu benim hakkımdır, ben kıyâmetin kopacağını zan itmem. Eğer kıyâmet kopar da rabbimin 'indine gidersem orada da bana istihkâkım hasebiyle ni'met ve iyilik vardır" dir. Biz o kâfirlere işledikleri fenâ 'amellerini şübhesiz bildirir ve ağır 'azâbdan tatdırırız.

Başına gelen sıkıntıdan sonra ona ikramda bulunsak der ki “Bu bana özeldir; artık geçti, kıyamet saati diye bir şeyin olacağını da o günlerin bir daha geleceğini de sanmam. Rabbimin huzuruna çıkarılacak olsam bile benim için çok güzel şeyler verilir.” Nankörlük edenlere, neler yaptıklarını elbette bildireceğiz, elbette onlara ağır bir azap tattıracağız.

Kendisine dokunan bir zarardan sonra, ona biz, bir rahmet tattırırsak hemen şöyle der:-Bu benim hakkımdır, kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Eğer Rabbime döndürülürsem, onun yanında, benim için daha iyisi vardır. Nankörlere elbette yaptıklarını haber vereceğiz ve en ağır azabı onlara tattıracağız.

Başına gelen kötülükten sonra ona rahmetimizi tattıracak olsak, bu defa da “Bu benim hakkımdır,” der. “Kıyametin kopacağını da hiç sanmıyorum ya; Rabbimin huzuruna çıkarılacak olsam bile mutlaka Onun katında benim için bundan daha güzeli vardır.” Biz o kâfirlere yaptıklarını haber verecek ve şiddetli bir azabı tattıracağız.

Eğer kendisine dokunan bir zorluktan/zarardan sonra bizden bir rahmet tattırsak, yemin olsun, şöyle diyecektir: "Bu benim hakkım! Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Rabbime döndürülmüş olsam da şüphesiz, O'nun katında benim için şaşmaz güzellikler vardır." Yemin olsun, biz o nankörlük edenlere, yapıp ettiklerini haber vereceğiz. Yemin olsun, o çetin azabı onlara tattıracağız!

daħı eger dadurursavuz aña ya'nį virürsevüz raḥmet bizden ya'nį baylıķ śaġlıķ ķatılıķdan śoñra kim eyide “uşbu benümdür daħı śanmazın ķıyāmeti durıcıdur daħı eger döndürinilürsem çalabumdın yaña bayıķ benüm anuñ ķatındadur eylük” pes ħaber virevüz anlara kim kāfir oldılar anı kim işlediler daħı daduravuz anlara ķatı 'aźābdan.

Ve eger özine raḥmet daddursavuz bizüm ḳatumuzdan kendüye ziyān de‐genden ṣoñra, eydür: Bu benüm kesbüm biledür. Daḫı ben ḳıyāmetḳopacaġın girçek ṣanmazın, dir ve eger Tañrıma dönsem, daḫı anuñ ḳatın‐da bundan yaḫşı menzile yiter‐men, dir. Ḫaber virecek‐biz kāfirlere işledükleriişleri. Daḫı dadduracaḳ‐biz anlara ulu ‘aẕābı.

Başına gələn müsibətdən sonra dərgahımızdan ona bir mərhəmət əta etsək (dadızdırsaq), mütləq: “Bu elə mənim haqqımdır. Qiyamətin (qiyamət saatının) qopacağını güman etmirəm. Doğrudan da, əgər Rəbbimin hüzuruna qaytarılıb gətirilsəm, Onun dərgahında məni ən gözəl ne’mət (Cənnət) gözləyir!” – deyər. Biz kafir olanlara (dünyada) nə etdiklərini mütləq (bir-bir) xəbər verəcək və sözsüz ki, onlara şiddətli bir əzab daddıracağıq.

And verily, if We cause him to taste mercy after some hurt that hath touched him, he will say: This is my own; and I deem not that the Hour will ever rise, and if I am brought back to my Lord, I surely shall be better off with Him But We verily shall tell those who disbelieve (all) that they did, and We verily shall make them taste hard punishment

When we give him a taste(4522) of some Mercy from Ourselves, after some adversity has touched him, he is sure to say, "This is due to my (merit): I think not that the Hour (of Judgment) will (ever) be established; but if I am brought back to my Lord, I have (much) good (stored) in His sight!" But We will show the Unbelievers the truth of all that they did, and We shall give them the taste of a severe Penalty.

4522 When men entertain false ideas of values in life, there are two or three possible attitudes they may adopt in reaction to their experiences. In t... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.