Kem ehleknâ min kablihim min karnin fenâdev velâte hîne menâs(in)
Onlardan önce nice ümmetleri helak ettik de bağrışıp çığrıştılar ama kurtuluş vakti çoktan geçmişti.
Biz kendilerinden önce, nice kuşakları helak edip yıkıma uğrattık da, onlar (çaresizce yalvarıp) feryat etmişlerdi; ancak (artık) kurtulma (zamanı) değildi.
Onlardan önce nice toplumları helak ettik, kurtulmak için vakitleri kalmamışken nasıl yalvarıyorlardı bize.
Onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. Feryat ettiler ama kurtuluş vakti değildi.
Biz kendilerinden önce, nice nesilleri yıkıma uğrattık da onlar feryad ettiler; ancak (artık) kurtulma zamanı değildi.
Kendilerinden evvel nice ümmetleri helâk ettik! Çığrıştılar, fakat kurtulmak vakti değildi.
Onlardan önce nice çağları helak ettik. Kurtulmak için bağırıp çağırdılar. Heyhat, nerede o kurtuluş anı!?
Onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. O zaman yalvardılar, ama kurtuluş zamanı değildi.
Biz onlardan önce nice nice nesilleri yok ettik, çağrıştılarsa dahi kurtuluş çağı geçmiş bulunuyordu !
Onlardan önce nice nesilleri (yaptıkları yüzünden) helak ettik. Ve kaçmalarının mümkün olmadığını anladıklarında (bize nasıl) yalvarıyorlardı (bir görseydin)!
Ânlardan evvel ne kadar nesil mahv itdik hepsi istimdâd idiyorlardı. Fakat artık ’azâbdan kurtulmağa vakit kalmamışdı.
Onlardan önce nice nesilleri yok ettik. Feryat ediyorlardı; oysa artık kurtulma zamanı değildi.
Biz onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. Onlar da feryat ettiler, ama artık kurtuluş zamanı değildi.
Onlardan önce nice nesilleri helâk ettik; o sırada feryat ettiler ama artık zaman kurtulma zamanı değildi.
Onlardan önce nice nesilleri yok ettik. Feryat ettiler, ancak artık kurtuluş zamanı değildi.
Kendilerinden önce nicelerini helak ettik. Onlar çağrıştılar. Ama artık kurtuluş vakti değildi.
Kendilerinden evvel nicelerini helâk ettik! Çığırıştılar: Değildi fakat vaktı halâs
Kendilerinden önce nice nesilleri (yaptıkları yüzünden) helâk ettik. O zaman (azabımızı gördüklerinde, son anda pişmanlık duyup) feryat etmişlerdi. Ama artık (azabımızdan) kurtuluş vakti geçmişti.
Onlardan önce nice kuşakları yok ettik. O zaman feryat ettiler, ama artık kurtuluş vakti geçmişti.
Biz kendilerinden evvel nice ümmet (ler) i helâk etdik. O zaman (ne) çığlıklar kopardılar. Halbuki (o vakit, azâbdan kaçıb) kurtulma vakti değildi...
Onlardan önce nice nesilleri (böyle zulümleri sebebiyle) helâk ettik; o zaman feryâd ettiler; (ama) artık kurtuluş zamânı değildir!
Onlardan önce nice nesilleri helak ettik. (Azap onlara gelince) Bağırıp çağırdılar, ama kaçacak zamanları / yerleri yoktu.
Biz onlardan önce nice soyları yok etmiştik. Onlar da çağrışıp durmuşlardı. Oysaki artık kurtulma sırası değildi.
Onlardan evvel nice tabakaları helâk etmiştik de onlar azaptan kurtulmak için feryada başlamışlardı. Halbuki bu zaman kaçıp kurtulacak zaman değildi.
Biz kendilerinden önce, nice kuşakları yıkıma uğrattık da onlar feryat ettiler; ancak (artık) kurtulma zamanı değildi.
Oysa bilmiyorlar mı ki, kendilerinden önce nice toplumları helâk ettik!Öyle ki, zâlimler azâbımızı gördüklerinde, son anda pişmanlık duyup feryât etmişlerdi; ne var ki, kurtuluş vakti çoktan geçmişti! Şimdiki inkârcılara gelince:
Onlardan önce nice kuşakları helâk ettik.
Derken, feryat ettiler; hâlbuki kaçıp kurtulma vakti değildi.
Biz daha önce, nice nesilleri helâk ettik. Hepsi feryadu figân ettiler ama, kaçacak zamanları bile olmadı…
Duymadılar mı? Yaşadıkları yerleri görmüyorlar mı? Biz onlardan önce nice nesilleri yok ettik. Başlarına yok edici felaketlerimiz geldiğinde feryadı figan etmişlerdi. Emrimiz gelince feryat etmeleri hiçbir işe yaramadı.
Onlardan önce nice nesilleri helak etmiştik de feryat etmişlerdi; (ancak) kurtulmaları mümkün değildi.
Onlardan önce kaç nesli ⁵ [bu günahlarından dolayı] yok ettik! Ve artık kaçmalarının mümkün olmadığını anladıklarında ⁶ [nasıl] yalvarıyorlardı [Bize]!
Hâlbuki biz onlardan önce nice nesilleri helak ettik. Tam bu sırada feryat ediyorlardı ama nafile vakit kurtuluş zamanı değildi, iş işten geçmişti. 14/9-10, 22/42...44
(İbret almazlar, oysa) Biz kendilerinden önce nice ümmetleri helak etdik de (azab anında) çığlıklar kopardılar. Oysa (azap anı tevbe edip imana gelme) kurtulma zamanı değildi.
Onlardan önce nice beldeleri helâk ettik Onlar da feryat ettiler, ama artık kurtuluş zamanı değildi.
Onlardan evvel nice kavimleri helâk ettik, çağırışmaya başladılar. Artık kurtuluş vakti değildi.
Biz onlardan önce nice nesilleri silip süpürdük. O zaman ne çığlıklar, ne feryatlar kopardılar! Ama kurtuluş zamanı çoktan geçmişti! [21, 12-13]
Onlardan önce nice nesilleri helak ettik de feryad ettiler; fakat artık kurtuluş zamanı geçmişti.
Müşrikîn-i Mekke'den evvel ne kadar karnlar helâk itdik ki onlar 'azâbın geldiği zamânda feryâd ve istimdâd itdiler ve onlara "Şimdi halâs ve firâr vakti değildir" dinildi.
Onlardan önce nice nesiller, etkisizleştirdiğimiz sırada yalvarıp yakardılar ama artık iş işten geçmişti.
Onlardan önceki nesillerden nicelerini helak ettik. Feryat ettiler ama kurtuluş/kaçış vakti geçmişti.
Biz onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. O zaman feryad edip durdularsa da kurtuluş vakti geçmişti.
Onlardan önce nice nesilleri helâk ettik biz, bağrıştılar onlar, fakat kurtuluş yoktu; geçmişti zaman.
niçe helāk eyledük anlardan ilerü geçmiş bölükden. pes ķıġırdılar daħı degül ķaçacaķ yir vaķtı.
Niçe ḳavmi helāk itdük kendülerden burun. Pes nidā itdiler istiġfār idüp,istiġfār özlerine yaramaduġı vaḳtda ki ‘aẕābdan ḳurtulmaġa ḳaçacaḳ yir ḳal‐maduġı vaḳtda.
Biz onlardan əvvəl neçə-neçə nəsilləri məhv etdik. Onlar fəryad edib kömək diləyirdilər, lakin artıq (əzabdan) qaçıb can qurtarmaq vaxtı deyildi.
How many a generation We destroyed before them, and they cried out when it was no longer the time for escape!
How many generations before them did We destroy? In the end they cried(4149) (for mercy)- when there was no longer time for being saved!
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |