20 Nisan 2024 - 11 Şevval 1445 Cumartesi

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Sâffât Suresi 54. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satır Altı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Kâle hel entum muttali’ûn(e)

Der ki: Ne oldu o, bakıp gördünüz mü acaba?

(Bu konuşan kişi yanındakilere dönüp) "Sizler (onun şimdi ne durumda olduğunu) biliyor musunuz?" diye (soracaktır.)

Konuşan o kimse diyecek ki: “Onun ne durumda olduğuna dönüp bakmak istermisiniz?”

Allah: “Siz, onun halini görmek ister misiniz?” buyurur.

Der ki: "Siz ona bakar mısınız?"

(Konuşan yanındakilere) Der ki: 'Sizler (onun şimdi ne durumda olduğunu) biliyor musunuz?'

(Sonra o sözcü, cennetteki kardeşlerine): “(Şimdi size o arkadaşı göstermek için cehenneme) bir bakar mısınız?”der.

“Hiç çıkıp baktınız mı?”

“Siz onun durumuna vâkıf olmak ister misiniz?” dedi.

Başka biri de: «O ne halde bilir misiz?» diye soracak

Yanındakilere: “Siz onun nerede olduğunu biliyor musunuz?” diye sorar.

51,52,53,54. İçlerinden biri: "Benim dünyâda bir dostum var idi. Bana "Tekrâr dirilmeği hakîkat mı zan idiyorsın? Ölüb de kemik ve toprak oldukdan sonra tekrâr muhâkeme olunmaklığımız mümkün midir? dir idi." diyecek. Ve sonra "Bakar mısınız" diyu ’ilâve idecek.

Yanındakilere: "Siz onu bilir misiniz?" der.

Konuşan o kimse, yanındakilere, “Bakar mısınız, hâli ne oldu?” der.

Ve ekler: “Şimdi dönüp bakar mısınız (ona)?”

54, 55. (O zât, dünyâda geçmiş olan hâdiseyi bu şekilde anlattıktan sonra Allah Teâlâ orada bulunanlara:) Siz işin gerçeğine vâkıf mısınız? dedi. İşte o zaman konuşan baktı, arkadaşını cehennemin ortasında gördü.

(Yanındakilere,) "Bakar mısınız?" der.

"Siz onu tanır mısınız?" der.

Nasıl der bir bakıştırır mısınız:

(Sonra o kişi, yanındakilere) der ki: “Siz ona bakar mısınız? (Onun şimdi ne durumda olduğunu) biliyor musunuz?”

“Siz yakından bilenler misiniz?” derdi.

(O sözü söyleyen zât, ihvanına) der ki: «Siz (onun iç yüzüne) vaakıf olucular mısınız?»

(Sonra o kişi yanındakilere:) “Siz (onun hâlinden) haberdâr mısınız?” dedi.

Allah (cennetteki her iki konuşana) “Bunu öğrenmek ister misiniz?” dedi.

Bir başkası der: "Şimdi o arkadaşınızı görebiliyor musunuz?"

Başka biri «— Onun ne halde olduğunu biliyor musunuz? [¹]» diyecek.

[1] Veya siz ona bakıyor musunuz? Yani Cehennemdedir. Haydi gidip görelim.

(Yanındakilere) “Şimdi onun hâlini bilmek ister misiniz?” dedi.

(Konuşan yanındakilere) Der ki: “Sizler (onun şimdi ne durumda olduğunu) biliyor musunuz?”

Bakın arkadaşlar, bu zâlimin şimdi ne durumda olduğunu görmek ister misiniz?”

Dedi ki: -“Siz buna muttali’ misiniz?”.

Anlatan adam neden sonra: " Sahi hiç onu göreniniz oldu mu? " diye sorar.

Sonra yanındakilere cehennemi göstererek; "Bakar mısınız?" dedi.

(Mümin kişi), “(O arkadaşımın durumunu) bilmek ister misiniz?” diyecektir.

(Konuşan, ¹görevli meleklere): “Siz (onun şimdi) ne durumda olduğunu biliyor musunuz?” diye soracak.

1 Bu cümlenin öznesi Allah, melekler ve konuşan mü’min kişi olabilir. Fakat özne değişse de anlam değişmemektedir. Bu âyet “(Allah/melekler): ‘Siz (on... Devamı..

[Ve] ekleyecek: “Bakmak [ve onu görmek] ister misiniz?”

Öteki: – Şimdi onun ne durumda olduğunu bilmek ister misin? Der. 7/50...54

(Sözüne devamla) sordu: “Onun halini görmek ister misin?”

“Acaba onun durumu nasıl? Sizler onun durumundan haberdar mısınız?" der.

Dedi ki: Siz onun haline muttall oldunuz mu?

Dedi ki: Siz (onun halinden) haberdar olmak ister misiniz?

54, 55, 56, 57. “Şimdi ister misiniz onu size göstereyim? ” Onlar da arzu edince, derhal bir tarama yapıp onu cehennemin tam ortasında bulur. “Vallahi, nerdeyse beni de düştüğün o helâke sürükleyecektin! Rabbimin hidâyet nimeti yetişmeseydi, eli kolu kelepçeli getirilip o azaba atılanlardan olacaktım! ” [7, 43]

(Sonra yanındakilere): "Bakar mısınız?" dedi.

"Acabâ o ne haldedir? Ona muttali' olan var mı?" dir.

“Yukarıya (Araf’a)[*] çıkıp bakar mısınız?” der.

[*] Ayetteki اطّلع=ıttalaa kelimesi, bir şeyin üzerine çıkıp başkasına gösterme anlamına gelir. (Kitab'ul-Ayn)

-ona ne olduğunu görüyor musunuz? der birisi.

“Şimdi ne halde olduğunu biliyor musunuz?” der.

Dedi: "Siz de bir araştırır mısınız?"

eyitti ya'nį ķaayıl “hįç siz baķıcılar misiz?”

Allāh eyide: Siz anuñ ḥālini görmek isterseñüz, baḳup görüñüz, diye.

(Sonra həmin şəxs Cənnətdəki yoldaşlarına) deyəcək: “Siz (indi onun nə halda olduğunu) bilirsinizmi?” (Onlar: “Xeyr”, - deyə cavab verəcəklər).

He saith: Will ye look?

(A voice) said: "Would ye like to look down?"


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.