Velev neşâu lemesaḣnâhum ‘alâ mekânetihim femâ-stetâ’û mudiyyen velâ yerci’ûn(e)
Ve dileseydik onları çarpıp, durdukları yerde bir başka şekle sokardık da kalakalırlardı, ne ileriye gitmeye güçleri yeterdi, ne geriye dönmeye.
Eğer dileseydik oldukları yerde, kılıklarını değiştirip (zamanlarınıdonduruverirdik;) onları (insanlıktan çıkarıp başkalaşım “metamorfoz” sırrıyla sülüklerin kurbağaya, tırtılın kelebeğe dönüşmesi gibi) farklı bir kalıba sokardık. (Rahat davranamayacakları ve adım atamayacakları bir yaratığa döndürüp bırakırdık.) Böylece ne ileri gitmeye ve ne de geri gitmeye güç yetirebilirlerdi. (Bu vaziyette geçmiş ve gelecek düşünceleri ve hareket yetenekleri köreltilirdi.)
İstersek onları, bulundukları yerde konum ve durumlarını değiştirir, daha aşağı bir varlığa dönüştürürüz de o zaman ne ileri, ne de geri gidebilirler.
Sünnetimizin, düzenimizin yasaları içinde, irademizin tecellisine uygun olsaydı, kendilerinin güçlü, iktidar sahibi olduklarını sandıkları sırada, onların hallerini değiştirir çirkinleştirirdik. Ne ileri gidebilirlerdi. Ne de geri dönebilirlerdi.
Dileseydik oldukları yerde onların kılıklarını değiştirirdik de ne ileri gitmeye ne de geri dönmeye güçleri yeterdi.
Eğer dilemiş olsaydık, oldukları yerde (en görkemli çağlarında) onları bir başka kalıba sokardık; böylece ne ileri gitmeye, ne geri dönmeye güç yetirebilirlerdi.
Bir de dileseydik, kılıklarını oldukları yerde çirkin bir şekle çevirirdik de ne ileri gidebilirlerdi, ne dönebilirlerdi.
İstesek, onları kendi yerlerinde (hayvan veya taşa) dönüştürürüz. O zaman ne ileri ne de geri gidebilirler.
Dileseydik, oldukları yerde onların şekillerini değiştirirdik de, ne ileriye gitmeye güçleri yeterdi; ne geri gelmeye!
Eğer biz isteseydik oldukları yerde, çehrelerin bozardık, ne ileri, ne de geri gidebilirlerdi
Yine eğer (doğru ile yanlış arasında seçim yapma özgürlüğünden yoksun olmalarını) dileseydik, onları kesinlikle farklı bir tabiatta yaratırdık. Ve bulundukları yerde (sabitleştirirdik de) ne bir adım ileri gidebilir (ve herhangi bir arzularını gerçekleştirebilir), ne de önceki hallerine (ve ayrıldıkları yerlere geri) dönebilirlerdi.
Eğer isteseydik onları cemâdât gibi halk ider idik. O vakit ne ileri gidebilürler, ne geri gelebilürler idi.
Dilesek, onları oldukları yerde dondururduk da, ne ileri gidebilirler ve ne de geri dönebilirlerdi.*
Yine eğer dileseydik, oldukları yerde başka yaratıklara dönüştürürdük de ne ileri gidebilirler, ne geri dönebilirlerdi.
Yine dilesek oldukları yerde onların mahiyetlerini değiştirirdik de (taş gibi) artık ne ileri gidebilirler ne de geri dönebilirlerdi.
Eğer dilesek oldukları yerde onların şekillerini değiştirirdik de ne ileriye gitmeye güçleri yeterdi ne de geri gelmeye!
Dilesek onları oldukları yerde dondurur ne ileri gidebilir ne de geri dönebilirlerdi.
Yine dileseydik oldukları yerde kılıklarını değiştirirdik de ne ileri gidebilirlerdi, ne de geri dönebilirlerdi.
Daha dilesek kendilerini oldukları yerde meshediverdik de ne ileri gidebilirlerdi ne dönebilirlerdi
Ve eğer (yine) dileseydik, oldukları yerde, onların şekillerini değiştirirdik de, ne ileriye gitmeye güçleri yeterdi, ne geri gelmeye!
Yine dileseydik onları oldukları yerde suratlarını değişdirib bambaşka çirkin bir mâhiyyete getirirdik de ne ileri gitmiye, ne geri dönüb gelmiye güçleri yetmezdi.
Ve dileseydik, (en dirâyetli) oldukları(nı zannettikleri) yerde onların şekillerini(çirkin bir sûrete) elbette değiştirirdik de (bundan kurtulmak için), ne ileri gitmeye güçleri yeter, ne de geri dönebilirlerdi.
Biz isteseydik onları oturdukları mekânlardan siler atardık da, kaçıp gitmeye güçleri yetmezdi ve geri de dönemezlerdi.
Yine Biz dileseydik onları hemen oracıkta başka bir kalıba sokardık da ne ileri ne geri gitmiye güçleri yetmezdi.
Biz dileseydik onları bulundukları yerde suratlarını değiştirirdik de ne ileri gitmeye, ne de geri dönmeye güçleri yetmezdi.
(Yine) Biz dileseydik onları bulundukları yerde başka bir şekle sokardık ki, o durumda ne ileri gitmeye ne de geri dönmeye güçleri yeterdi.
Eğer dilemiş olsaydık, oldukları yerde onları bir başka kalıba sokardık da böylece ne ileri gitmeye, ne de geri dönmeye güç yetirebilirlerdi.
Yine dileseydik, onları felç edip oldukları yere çivilerdik de, ne bir adım ileri gidebilirlerdi, ne de geri! Öyleyse, kendilerine görme, işitme, hareket etme ve benzeri yetenekleri bahşeden Allah’a kulluk etsinler. Ayrıca, bu nîmetlerin ebedî olmadığını, bir gün mutlaka ellerinden alınacağını unutmasınlar. Nitekim:
Dilesek, onları yerlerinde düzlerdik; ne ileri gitmeye güç yetirirlerdi, ne geri dönerlerdi.
İsteseydik onların yapıtaşlarını hemen oracıkta bozabilir, ne ileri, ne geri kımıldatmazdık.
Dileseydik şekillerini değiştirir, ayaklarındaki dermanı keser yürüyemez hale getirirdik. Ağaçlar gibi dikildikleri yerde çakılı kalırlardı. Ne ileriye ne geriye gidebilirlerdi.
Eğer (yine) dileseydik onları oldukları yerde bir başka kalıba sokardık. ¹Böylece ne ileri gidebilir, ne de geri dönebilirlerdi.²
Eğer [doğru ile yanlış arasında seçim yapma özgürlüğünden yoksun olmalarını] dilemiş olsaydık, onları kesinlikle farklı bir tabiatta yaratırdık ³⁵ ve bulundukları yerde [kökleştirirdik ki] ne ileri gidebilsinler, ne de geri dönebilsinler. ³⁶
Eğer biz dileseydik, onları oldukları durumdan tersyüz eder taşa döndürürdük de ne ileri gitmeye ne de geri dönmeye güçleri yeterdi. 6/110, 45/23
Eğer (böyle olmalarını) tercih etsek, mutlaka onları kendi konumlarına göre başka bir hale dönüştürürdük:[³⁹⁷²] o takdirde ne savuşturabilirler ne de geri dönebilirlerdi.
Eğer biz dileseydik, en kuvvetli bulundukları yerde (dinç oldukları bir çağda) onların şekillerini değiştirirdik de (kendilerini aciz, miskin, meflûç bir hale getirirdik de) ne ileri ne de geriye gelmeye güç yetiremezlerdi.
Yine eğer dileseydik, onları oldukları yerde tahrib ederek dönüştürürdük de ne ileri gidebilirler ne geri dönebilirlerdi.
Ve eğer dilese idik onları en kuvvetli bulundukları yerde mahvederdik. Artık ne geçip gitmeğe ve ne de geri dönmeğe muktedir olamazlardı.
Eğer dileseydik, oldukları yerde, hemen baş üstü, mâhiyetlerini değiştirir, çirkin mi çirkin, tersyüz ederdik. . . Artık ne ileriye devam edebilir, ne de geriye dönüş yapabilirlerdi.
Dilesek kılıklarını değiştirip onları oldukları yerde dondururduk, ne ileri gidebilir, ne geri dönebilirlerdi.
Eğer istesek onları menzillerinde oldukları halde mesh ile hayvân sûretine sokardık. Ne ileri ne geri gitmeğe kâdir olamazlardı.
Eğer dileseydik, kalıplarını değiştirirdik de ileri gitmeye de geri dönmeye de güçleri yetmezdi.
Dileseydik, onları çirkin bir şekle sokardık da oldukları yerde kalırlar, ne ileri, ne de geri gitmeye güçleri yetmezdi.
Dilesek, onları oldukları yerde hayvana çeviririz. O zaman ne ileri gitmeye güçleri yeter ne de geri dönebilirler.
daħı eger dilese-dük sūratların döndüre-dük yirleri üzere pes güçleri yitmedi durmaġa daħı dönmeyeler.
Ve eger dilese‐y‐dük ṣūretlerin özge dürlü ḳılurduḳ durduḳları yirde. Hīçyola varmaġa güçleri yitmez ḳalurdı. Ḳayıtmazlardı daḫı.
Əgər istəsəydik, onları lap yerlərindəcə elə bir kökə (elə bir şəklə) salardıq ki, nə irəli, nə də geri gedə bilərdilər. (Kafirləri topal edər, meymuna, donuza, daşa döndərərdik. Və ya onları evlərinin içində həlak edərdik, heç tərpənə də bilməzdilər).
And had We willed, We verily could have fixed them in their place, making them powerless to go forward or turn back.
And if it had been Our Will, We could have transformed them (to remain) in their places;(4013) then should they have been unable to move about, nor could they have returned (after error).
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |