Ve-in neşe/ nuġrikhum felâ sarîḣa lehum velâ hum yunkażûn(e)
Dilersek sulara boğarız onları da ne bir imdatlarına yeten olur, ne de kurtarılır onlar.
Eğer dilersek onları (derin sularda) batırır-boğarız da; bu durumda ne onların imdat çığlıklarına yetişen olabilirdi, ne de (kendileri) kurtulabilirlerdi.
Eğer dilersek, onları suda boğarız da, kimse de yardımlarına gelemez. İşte o zaman onlar için bir kurtuluş da yoktur.
Sünnetimizin, düzenimizin yasaları içinde, irademizin tecellisine uygun olursa onları denizde boğarız. O zaman ne onların feryadına yetişen bulunur, ne onlar kurtulur, ne de kurtarılır.
Dilesek onları (suda) boğarız. Bu durumda ne onların imdatlarına yetişen olur, ne de kurtarılırlar.
Eğer dilersek onları batırır-boğarız; bu durumda ne onların imdadına yetişen olur, ne kurtulabilirler.
Dilersek onları (denizde) boğarız da, o takdirde kendilerine ne bir imdatçı vardır, ne de onlar kurtarılırlar.
İstesek onları batırırız (suyun kaldırma kuvvetini kaldırırız veya başka bir sebeple;) o zaman ne yardıma çağrılacak kimse bulurlar ne de kurtarılırlar.
Dilersek onları suda boğarız. Hiçbir kimse de onlara yardım edemez ve kurtarılamazlar da.
Dileseydik batırırdık onları, ne onlara bir yardımcı bulunurdu, ne de onlar kurtarılırdı
Biz istesek onları suda boğarız da kendileri için ne imdat çağrısı yapan olur ne de kurtarılırlar.
43,44. İstese idik hepsini gark ider idik. Eğer halâs buldılar ise ancak merhametimiz yüzündendir ve bir müddet daha dünyâdan müstefîd olmaları içündür.
Dilesek, onları suda boğardık; ne yardımlarına koşan bulunur ve ne de kendileri kurtulabilirlerdi.
Biz istesek onları suda boğarız da kendileri için ne imdat çağrısı yapan olur, ne de kurtarılırlar.
Dilesek onları suda boğarız, kimse de onların yardımına koşamaz ve artık ¬kurtarılamazlar.
Dilesek onları suda boğarız. O zaman ne onların imdadına koşan olur, ne de onlar kurtarılırlar.
Dileseydik onları boğardık; ne bir çığlıklarına yetişen olurdu, ne de kurtulabilirlerdi.
Eğer dilesek onları boğarız da o zaman ne onların feryadına yetişen bulunur, ne de onlar kurtarılır.
Dilersek onları gark da ederiz o vakıt ne onlara feryadcı vardır, ne de onlar kurtarılırlar
Eğer dilersek onları (suda) boğarız. O zaman ne onların imdadına koşan olur ne de onlar kurtarılırlar.
Dilersek onları batırırız. Ne onlara yardım eden bulunur ne de onlar kurtulabilir.
Eğer dilersek onları (suda) boğarız. O suretde kendileri için bir imdadcı da yokdur, onlar kurtarılamazlar da.
Hâlbuki dilersek onları suda boğarız; o zaman ne kendilerine imdâd eden olur, ne de onlar kurtarılırlar.
Eğer biz dileseydik onları suda boğardık, sonra yardım çığlıklarına cevap veren olmazdı ve onlar kurtarılamazdı da.
Eğer Biz dilersek onları boğarız da. Artık ne yardımlarına koşan olur, ne de onları kurtaran.
Dileseydik biz onları, gemideyken boğardık da onlar için ne bir halâskâr bulunur, ne kendileri kurtarılabilirlerdi.
Biz isteseydik onları suda boğardık. O takdirde ne onların imdadına yetişen olur ne de kendilerini kurtarabilirlerdi.
Eğer dilersek onları batırır da boğarız. Bu durumda ne onların imdadına yetişen olur, ne de onlar kurtulabilirler.
Eğer dilesek, onları sulara batırıp boğabiliriz de işte o zaman ne imdatlarına koşan olur, ne de azâbımızdan kurtulabilirlerdi!
Dilersek, onları suda batırıp boğarız; onlar için yardıma çağıran da bulunmaz.
Kurtarılmazlar da!
İstersek hepsini suda boğabiliriz. Artık imdat diyemedikleri için kurtarmaya gelen de olmaz.
Dilesek onları suda boğarız. O zaman ne onların imdadına koşan olur, ne de onlar kurtarılır.
43,44. Katımızdan bir merhamet ve onları belirli bir süreye kadar yaşatma kararı hariç, dilersek onları (suda) boğabiliriz. Artık yardım da isteyemezler; boğulmaktan da kurtarılamazlar.
Eğer dilersek onları batırıveririz de onların imdadına kimse yetişemez ve kimse de onları (yok olmaktan) kurtaramaz. ¹
dilersek onları suda boğabiliriz, kimse de yardımlarına gelemez: işte [o zaman] onlar için bir kurtuluş yoktur,
Eğer biz istersek onları suda boğarız. Hiç kimse onların imdadına yetişemez ve kendi kendilerini de kurtaramazlar. 6/63-64, 10/107, 39/38
Dilersek (fırtına koparır, gemilerini parçalar) onları suda boğarız, imdada koşan olmaz, kurtulamazlar.
Dilesek onları (suda) boğarız, ne kendilerine imdad (eden) olur, ne de kurtarılırlar.
Ve eğer dilersek onları garkederiz, artık onlar için ne bir hâlâskar vardır ve ne de onlar kurtarılabilirler.
Şayet dileseydik onları boğardıkNe feryatlarına koşan bir kimse bulabilir, ne de başka türlü kurtarılırlardı.
Dilesek onları (suda) boğarız, ne kendilerine imdad (eden) olur, ne de kurtarılırlar.
Ve eğer istesek onları gark ideriz. O anda onlara mededkâr ve kurtarıcı yokdur.
Batma şartlarının oluştuğunu görsek[*] onları batırırız. Ne yardımlarına koşan olur, ne de kurtarılırlar.
Eğer istersek onları suda boğarız. Onlara bir yardımcı da bulunmaz, kendi kendilerine de kurtulamazlar.
Dilesek onları boğarız da ne yardımlarına koşan olur, ne bir kurtuluş yolu bulunur.
Eğer dilersek onları boğarız. Bu durumda ne kendileri için feryat eden olur ne de kurtarılırlar.
daħı eger dilersevüz śuya ŧalduravuz anları pes yoķdur ķurtarıcı anlaruñ ne daħı anlar ķurtınılalar.
Ve eger biz dilese‐y‐dük anları ġarḳ iderdük, āvāzların daḫı çıḳarmazduḳ. Anlara kimseden meded daḫı irişmezdi.
Əgər istəsək, onları suya qərq edərik. Nə bir dadlarına çatan olar, nə də nicat taparlar.
And if We will, We drown them, and there is no help for them, neither can they be saved;
If it were Our Will,(3990) We could drown them: then would there be no helper (to hear their cry), nor could they be delivered,
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |