2 Mayıs 2024 - 23 Şevval 1445 Perşembe

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Yâsîn Suresi 18. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satır Altı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Kâlû innâ tetayyernâ bikum(s) le-in lem tentehû lenercumennekum veleyemessennekum minnâ ‘ażâbun elîm(un)

Demişlerdi ki: Gerçekten de sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğramadayız, andolsun ki bu işten vazgeçmezseniz elbette taşlarız sizi ve elbette bizden, elemli bir azaba uğrarsınız.

(İnkârcılar) Dediler ki: "Herhalde biz, sizlerden dolayı uğursuzluğa (ve huzursuzluğa) uğradık. Eğer (bu söylediklerinize ve yeni dine davetinize) bir son vermeyecek olursanız, andolsun sizi taşa tutacağız ve mutlaka bizden yana size acı bir azap dokunacaktır (bakın peşinen sizi uyarıvermekteyiz)."

Toplumun cevabı: “Doğrusu sizin yüzünüzden başımıza uğursuzluk çöktü. Eğer bu işinize bir son vermez ve elçiliğinizden vazgeçmezseniz, sizi taşa tutacağız ve mutlaka bizden yana size, acıklı bir azap dokunacaktır.”

Onlar:
“- Kesinlikle biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık, kıtlığa maruz kaldık. Eğer aklınızı kullanarak bu işten vazgeçmezseniz, andolsun sizi taşlayarak öldürürüz. Bizden size, can yakıcı müthiş bir kötülük dokunur.” dediler.

Dediler ki: "Doğrusu biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer (yaptığınıza) son vermezseniz andolsun sizi taşlayacağız ve bizden size acıklı bir azap dokunacaktır."

Dediler ki: 'Herhalde biz, sizlerden dolayı uğursuzluğa uğradık. Eğer (bu söylediklerinize) bir son vermeyecek olursanız, andolsun, sizi taşa tutacağız ve mutlaka bizden yana size acı bir azab dokunacaktır.'

(Onlar, elçilere) dediler ki: “- Doğrusu biz, sizinle uğursuzlandık. Eğer (bu sözünüzden) vaz geçmezseniz, muhakkak sizi taşla öldürürüz; ve her halde size bizden çok acıklı bir azap dokunur.”

“Biz sizi uğursuz buluyoruz. Eğer bu işe son vermezseniz, sizi alt ederek uzaklaştırırız ve bizden size işkenceli bir azap dokunur.” Elçiler:

Ülke halkı şöyle dedi: “Sizin yüzünüzden uğursuzlukla karşılaştık, biz sizi uğursuzluk sebebi saymaktayız. Eğer bu işe son vermezseniz, sizi mutlaka taşlayacağız. Bizden size acıklı bir azap kesinlikle dokunacaktır.”

Onlar dediler ki: «Uğursuzluk getirdiniz bizlere, eğer vazgeçmezseniz, sizi taşa tutarız, bizden ağır ceza görürsünüz»

(Bunun üzerine şehirliler) dediler ki: “Doğrusu biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer bu işe bir son vermezseniz, sizi öldüresiye taşa tutar ve sizi keyfimizce şiddetli bir biçimde cezalandırırız.”

"Biz sizin içün kuşların tayerânından teşe’’üm iyledik. Eğer davanıza hitâm virmez iseniz sizi taşa tutar ve sizi ’azâb-ı elîme dûçâr ideriz" cevâbını aldılar.

"Doğrusu sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık; vazgeçmezseniz and olsun ki sizi taşlayacağız ve bizden size can yakıcı bir azap dokunacaktır" dediler.

Dediler ki: “Şüphesiz biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer vazgeçmezseniz, sizi mutlaka taşlarız ve bizim tarafımızdan size elem dolu bir azap dokunur.”

(İnkârcılar) şu karşılığı verdiler: “Doğrusu sizin yüzünüzden üzerimize uğursuzluk geldi. Eğer vazgeçmezseniz, biliniz ki sizi taşlayacağız ve tarafımızdan size acı veren bir işkence yapılacaktır.”

(Bunun üzerine onlar:) Doğrusu siz bize uğursuz geldiniz. Eğer bu işten vazgeçmezseniz, andolsun sizi taşlarız. Ve bizden size mutlaka fena bir kötülük dokunur, dediler.

Dediler ki, "Sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer son vermezseniz sizi taşlarız ve bizden size acı bir ceza dokunacaktır."

Onlar dediler ki: "Herhalde biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer bu işten vazgeçmezseniz, andolsun ki, sizi hiç tınmadan taşlarız ve mutlaka bizden size pek acıklı bir azab dokunur."

Doğrusu dediler: biz sizinle teşe'üm ettik, yemin ederiz ki vaz geçmezseniz sizi hiç tınmadan recmederiz ve her halde size bizden pek acıklı bir azâb dokunur

(Onlar, elçilere) dediler ki: “Doğrusu biz, sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık (zira siz, beldemize geldikten sonra yağmur yağmaz oldu). Eğer (bu söylediklerinize) bir son vermeyecek olursanız, sizi taşa tutacağız ve mutlaka bizden yana size acı bir azap dokunacaktır.”

“Siz bize kesinlikle uğursuzluk getirdiniz. Eğer vazgeçmezseniz, kesinlikle sizi taşlarız. Ve bizden size çok acıklı bir azap dokunur.” dediler.

Dediler: «Doğrusu biz sizin yüzünüzden uğursuzlandık. Eğer vaz geçmezseniz, andolsun, sizi mutlak taşlarız. Bizden size muhakkak acıklı bir işkence de dokunur».

(Şehir halkı:) “Doğrusu biz, sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Yemîn olsun ki, eğer (bu söylediklerinizden) vazgeçmezseniz sizi mutlaka taşla(yarak öldürü)rüz ve bizden size gerçekten elemli bir azab dokunur” dediler.

Kasaba halkı “Biz sizin gelmenizle beraber uğursuzluğa uğradık. Eğer uyarılardan vazgeçmez iseniz, sizi kesinlikle taşlayacağız veya bizden size can yakıcı bir azap dokunacak” dediler.

Dediler: "Doğrusu, biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer siz bu işten vazgeçmiyecek olursanız sizi taşa tutarız, sizi acıklı bir azaba da uğratırız."

Kasabalılar «— Siz bize uğursuz geldiniz. Eğer bundan vazgeçmezseniz sizi taşlayacağız. Tarafımızdan size acıklı bir azap dokunacak» dediler.

Onlar da dediler ki: “Biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Andolsun ki, eğer (görevinizden) vazgeçmezseniz sizi mutlaka taşa tutarız ve bizden can yakıcı bir azaba/işkenceye maruz kalırsınız.”

Onlar dediler ki: “Herhalde biz, sizlerden dolayı uğursuzluğa uğradık. Eğer (bu söylediklerinize) bir son vermeyecek olursanız, mutlaka sizi taşa tutacağız ve bizden yana size acıklı bir azap dokunacaktır.”

Gerçekten de o zalimler, isyanlarından dolayı birtakım belalara, felâketlere maruz kaldılar. Bunun üzerine, iyice küstahlaşarak, “Yeter artık!”dediler, “Doğrusu biz, sizin yüzünden uğursuzluğa uğradık! Ortaya attığınız iddialarla, insanları birbirine düşürüp fitne çıkardınız. Yoksulları, köleleri, zayıfları, efendilerine karşı kışkırtarak anarşi çıkardınız. Ayrıca, ilahlarımız aleyhinde ileri geri konuştuğunuz için başımıza musîbetler, felâketler yağmaya başladı. Eğer bu işe bir son vermezseniz, her işimizde Allah’ın hayata karışıp durduğunu hatırlatmaya devam ederseniz, gözünüzün yaşına bakmadan sizi ölümüne taşa tutacağız ve hem sizi, hem de size inanacak olan herkesi en korkunç işkencelere mahkûm edeceğiz! Ya bunu böylece kabul eder, bizi sever, bizimle birlikte bizim gibi aynı hayatı yaşarsınız, ya da çeker gider, ülkemizi terk edersiniz!

Dediler ki: -“Biz, sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık.
Son vermediyseniz, sizi elbette taşlarız.
Bizden size, acıveren bir azap dokunur”.

Halk: " Zaten bize uğursuzluk getirdiniz. Eğer bu işe bir son vermezseniz, ya sizi taşa tutup gebertecek ya da fena halde canınızı yakacağız. "

Bunun üzerine onlar: “Doğrusu siz bize uğursuzluk getirdiniz. Eğer bu işten vazgeçmezseniz sizi taşlarız. Bizden size mutlaka kötülük dokunur!” dediler.

(Şehir halkı) “Sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. (Tebliğden) vazgeçmezseniz, şüphesiz ki sizi kovacağız; elbette bizden size elem verici bir azap dokunacak!” demişti.

Onlar: “Doğrusu biz, sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık.¹ Eğer (bu söylediklerinize) bir son vermezseniz, sizi kesinlikle taşlayarak öldüreceğiz ve mutlaka bizden size, çok acıklı bir işkence de gelecektir.” dediler.

1 (تَطَيَّرْنَا) ifâdesi, “uğursuzluğa uğramak” anlamında kullanılan mecâzî bir ifâde olduğu için tercüme yukarıdaki şekilde yapılmıştır. Bu mecâzın a... Devamı..

[Ötekiler,] “Doğrusu,” dediler, “bize uğursuzluk getirdiniz! ¹² Eğer bundan vazgeçmezseniz sizi mutlaka taşlayacak ve başınıza bir bela saracağız!”

12 Tetayyernâ bikum ifadesinin açıklaması için bkz. sure 7, not 95.

Şehir halkı: – Siz bize uğursuzluk getirdiniz. Eğer bu işe bir son vermezseniz, sizi öldüresiye taşlarız böylece sizi çok kötü bir şekilde cezalandırırız. 7/131, 27/47

(Şehir halkı) dediler ki: “Şüphesiz bize uğursuzluk getirdiniz. Eğer buna bir son vermezseniz, sizi öldüresiye taşa tutacağız; ve bizden size, canınızı yakacak bir kötülük illa ki dokunacak.”[³⁹³⁷]

[3937] Zımnen: hiçbir hak ve hukuku gözetmeksizin cezalandıracağız.

Onlar ise: "Doğrusu biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık, (halkı kışkırtmaktan) vazgeçmezseniz andolsun ki sizi taşlarız ve bizden size daha başka işkence de dokunur" diye cevap verdiler.

Dediler ki: "Şüphesiz biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer vazgeçmezseniz, sizi mutlaka taşlarız ve bizim tarafımızdan size elem dolu bir azap dokunur. "

(O münkirler de) Dediler ki: «Biz sizinle teşe'ümde bulunduk. Andolsun ki, eğer vazgeçmez iseniz elbette sizi taşlayacağız. Ve elbette ki, bizim tarafımızdan size pek acıklı bir azap dokunacaktır.»

Ahâli dedi ki: “Uğursuzsunuz siz, şayet vazgeçmezseniz, sizi taşlarız, acı mı acı bir azap size dokundururuz. ”

(Kentliler) Dediler ki: "Doğrusu biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer bu işten vazgeçmezseniz sizi mutlaka taşlarız ve bizden size acı bir azab dokunur."

Ehl-i karye: "Biz sizinle teşe'üm ideriz (sizi uğursuz 'add ideriz.) eğer bu sözlerinize nihâyet virmez iseniz sizi taşa tutar ve size bizden elemli 'azâb isâbet ider" didiler.

Halk dedi ki; “Sizin yüzünüzden biz, paramparça olduk[8]. Eğer vazgeçmezseniz sizi taşa tutar, fena halde canınızı yakarız[*].”

[*] Peygamberimizin tebliğinden sonra Mekkeliler de parçalandığı için onu öldürmeye kalkmışlardı.

Onlar dediler ki:-Sizin yüzünüzden bize uğursuzluk geldi. Eğer bu işe bir son vermezseniz, sizi taşa tutarız ve bizden acı bir azap dokunur size.

Onlar “Biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık,” dediler.(7) “Vazgeçmeyecek olursanız sizi taşlarız; bizden size acı bir azap dokunur.”

(7) Toplumların içinde bulunduğu kötü durumların suçunu kendi kusurlarında aramak yerine dine ve din davetçilerine yüklemek gibi, insanlığın hiç de ya... Devamı..

Dediler: "Sizin yüzünüzden uğursuzlukla karşılaştık/biz sizi uğursuzluk sebebi saymaktayız. Eğer bu işe son vermezseniz, sizi mutlaka taşlayacağız. Ve bizden size acıklı bir azap kesinlikle dokunacaktır."

eyittiler “bayıķ biz şonı duttuķ sizi. eger yıġlınmazsañuz ŧaş-ıla depeleyevüz sizi daħı duta sizi bizden 'aźāb aġrıdıcı.”

Eyitdiler: Biz sizi şūm dutduḳ. Eger ḳayıtmasañuz bu da‘vādan siziṭaşlaruz. Daḫı size bizden ulu ‘aẕāb irişür, didiler.

(Antakiyalılar) dedilər: “Biz sizdə bir nəhslik gördük. (Sizin ucbatınızdan bizi bədbəxtlik basdı, bizə uğursuzluq üz verdi. Gəlişinizlə aramıza nifaq düşdü, yurdumuzun bərəkəti çəkildi, yağışımız kəsildi). Həqiqətən, əgər (Allahın elçiləri olmaq iddianızdan) əl çəkməsəniz, sizi mütləq daşqalaq edəcəyik və bizdən sizə mütləq bir şiddətli əzab toxunacaqdır”.

(The people of the city) said: We augur ill of you. If ye desist not, we shall surely stone you, and grievous torture will befall you at our hands.

The (people) said: "for us, we augur an evil omen(3963) from you: if ye desist not, we will certainly stone you. And a grievous punishment indeed will be inflicted on you by us."

3963 Ta'ir means a bird. Like the Roman augurs, the Arabs had a superstition about deriving omens from birds. Cf. the English word auspcious, from the... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.