20 Nisan 2024 - 11 Şevval 1445 Cumartesi

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Sebe’ Suresi 53. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satır Altı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Vekad keferû bihi min kabl(u)(s) veyakżifûne bilġaybi min mekânin be’îd(in)

Ve gerçekten de önce ona kafir olmuşlardı ve uzak bir yerdeyken gizli şeye dair dillerine geleni söylüyorlardı.

Oysa daha önce Onu (Kur’an’ı ve Resulüllah’ı) kesinlikle inkâr ediyorlardı; ve onlar uzak bir yerden (asılsız ihtimallerle tahmin yürütüyor) gayba (görünmeyen karanlıklara taş) atıp duruyorlardı (ve İslam’a dil uzatıyorlardı).

Halbuki daha önce, dünyada Allah'ı, peygamberi, kitabı inkâr etmişlerdi, insan kavrayışının ötesindeki bazı şeylere yani cennet, cehennem, mahşer ve hesaba dil uzatıyorlardı.

Halbuki, daha önce, hakkı inkârda ısrar etmişlerdi. Uzak bir yerden gaybla, duyu ve bilgi alanı ötesiyle ilgili tahmin yürütüyorlar, mesnetsiz ileri-geri konuşuyorlardı.

bk. Kur’an-ı Kerim, 18/22; 45/32.

Daha önce onu inkâr etmişlerdi ve uzak bir yerden gayba atıp tutuyorlardı. [4]

4.Bilmedikleri şeyler hakkında düşünmeden konuşuyorlardı.

Oysa daha önce onu inkar etmişlerdi; onlar uzak bir yerden gayba atıp tutuyorlardı (dil uzatıyorlardı).

Halbuki daha önce (dünyada) O'nu= Hz. Peygamberi inkâr etmişlerdi; ve bilmedikleri şeye haktan uzak olarak lâf atıp duruyorlardı; (Peygamber için sihirbazdır, şairdir, kâhindir diyorlardı).

Çünkü daha önce (ona yakın iken,) onu inkâr etmişlerdi. Çok uzak bir yerden, (tahminlerle) gayba taş atıyorlardı.

Onlar, bu duruma düşmeden önce inkâr etmişler, bilmeden uzaktan taş atmışlardı.

Daha önce, O'nu tanımadılar, ırak yerden görmeksizin, lâf atıyorlar

Hâlbuki daha önce onu inkâr etmişlerdi. O zaman insan kavrayışının ötesindeki (ahiret) hakkında uzaktan laf atıp tutuyorlardı.

Evvelce inanmıyorlardı ve uzakdan bilmedikleri şeyler hakkında dûr u dirâz söylüyorlardı.

Oysa onu daha önce inkar etmişler, uzak bir yer olan dünyadan görünmeyene dil uzatmışlardı.

Oysa daha önce onu inkâr etmişlerdi ve uzak bir yerden gayb hakkında atıp tutuyorlardı.

Daha önce onu inkâr etmişlerdi, gayb hakkında da körü körüne atıp tutuyorlardı.

Halbuki daha önce onu (hakkı) inkâr etmişlerdi. Uzak bir yerden gayb hakkında atıp tutuyorlardı.

Halbuki daha önce onu yalanlamışlardı. Bilgileri olmayan konularda uzaktan atıp tutuyorlardı.

Halbuki daha önce (dünyada) O'nu inkâr etmişlerdi. Uzak yerden gayba taş atıyorlardı.

Halbuki evvel ona küfretmişlerdi, uzak yerden gaybe taş atıyorlardı

Hâlbuki daha önceden (dünyada iken) onu (Peygamberi ve tebliğ ettiklerini) inkâr ediyorlardı. Uzak bir yerden, gayb hakkında atıp tutuyorlardı. (Dünya hayatında iken, yeniden diriltiliş ve hesap günü hakkında alay edip, hadsizce ileri geri konuşuyorlardı.)

Oysaki daha önce onu¹ kesin olarak yalanlamışlardı. Uzak bir yerden² gayb³ hakkında atıp tutuyorlardı.

1- Vahyi, hesap gününü. 2- Dünyadayken. 3- Ahiret hayatının varlığı hakkında.

Halbuki daha evvel ona küfretmişlerdi. Uzak bir yerden gaybe atıb tutuyorlardı.

Hâlbuki daha önce onu gerçekten inkâr etmişlerdi. Ve uzak bir yerden gayba (taş)atıyor (bilmeden ileri geri konuşuyor)lardı.

Hâlbuki daha önceden Allah’ı inkâr edip, dünya hayatında hiçbir bilgileri olmadığı halde, gayb (dirilme, hesap günü) hakkında uzaktan uzağa boş boş atıp duruyorlardı.

Oysaki bundan önce Onu tanımamışlardı. Görmeden, bilmeden uzaktan uzağa Onu çekiştirip durmuşlardı.

Onlar ise bundan evvel onu tanımamışlardı. Hakikatten uzak olarak bilmediklerini dillerine dolamışlardı.

Oysa onu daha önce inkâr etmişlerdi. Uzak bir yerden algılayamadıkları şeye atıp tutuyorlardı.

Oysa daha önce onu inkâr etmişlerdi; onlar uzak bir yerden (dünyadan) gayb (ahiret) hakkında atıp tutuyorlardı (yalanlıyorlardı).

Oysa daha önce fırsat varken onu inkâr etmişlerdi! Tâ uzaklardan, nasıl da âhiret hakkında câhilce atıp tutuyorlardı!

Hâlbuki önceden onu inkâr ettiler.
Uzak bir yerden Gayb ile / Görmeden atıyorlar.

Fakat vaktiyle onlar, ahret hayatına uzaktan taciz atışları yaparak peygamberi inkar etmiş idiler.

Artık boşuna inandık demesinler. Dünyada iken hesap gününü inkâr etmişler. Ayetlerimize karşı çıkmışlar! Gerçeklerimiz hakkında atıp tutmuşlar. Yasalarımıza meydan okumuşlardı. Dünyada iken bilmiş bilmiş ukalaca konuşuyorlardı. Hâlbuki hiçbir şey bilmiyorlardı.

Daha önce (dünyada) onu (gerçeği) inkâr etmişlerdi. Uzak bir yerden [gayb] (bilinemeyen) hakkında atıp tutuyorlardı.

Oysa daha önce onlar, o (âhireti) inkâr ediyorlar ve uzaktan ğayba dil uzatıyorlardı.

Halbuki önceleri hakikati inkara kalkışmışlar ve insan kavrayışının ötesindeki bazı şeylere uzaktan dil uzatmışlardı. ⁶⁵

65 Bu ifadenin açık anlamı şudur: insanın öteki dünyadaki kaderi, varlığının ilk safhası olan yeryüzündeki hayat tarzının ve ruhsal tavrının/dünya gör... Devamı..

Oysaki onlar bu gerçekler karşısında yalana sarılmış. Dünya gibi uzak bir mesafeden ahirete dil uzatıyorlardı. 32/21, 67/25

Oysa ki onlar daha önceden inkâr etmişler ve (dünya gibi) uzak bir noktadan (âhiret gibi) idraki aşan bir gerçeğe dil uzatmışlardı.

Oysa daha önce -dünyada- onu (Resulullah s.a.s.’ın hak davetini ve ahiret hayatını) inkâr ediyorlardı ve gayba uzak bir yerden taş atıyorlardı! (Ona, şair, kâhin ve deli diyorlardı, ahireti, tekrar dirilmeyi ve hesabı -hiçbir kesin delilleri olmadığı halde- inkâr ediyorlardı)

Ve daha önce onu inkâr etmişlerdi ve uzak bir yerden gayb hakkında atıp tutuyorlardı.

Halbuki, O'nu evvelce inkar etmişlerdi ve gayba uzak bir yerden taş atıyorlardı.

Halbuki daha önce onu inkâr etmişlerdi ve uzak bir yerden gayba atıp tutuyorlardı! [18, 22; 45, 32]

Oysa daha önce onu inkar etmişlerdi. Uzak yerden görülmeyene taş atıyorlardı.

Görmediğine taş atan avcılar gibi bunlar da görmedikleri, bilmedikleri şeyler hakkında atıp tutuyorlardı.

Onlar bundan evvel (dünyâda bulundukları zamân) ona küfür itmişlerdi. Hakîkati ve hakkı bilmeksizin uzakdan uzağa peygambere isnâd iderlerdi.

Oysa daha önce görmezlikten gelerek[1] uzakça bir yerden karanlığa taş atıyorlardı[2].

[1] kendilerini gerçeğe kapatarak [2] boş işlerle uğraşıyorlardı

Oysa daha önce onu inkar etmişlerdi. Uzak bir yerden atıp tutuyorlardı.

Oysa daha önce onu inkâr etmişlerdi; o zaman gayb âlemi hakkında uzaktan uzağa atıp tutuyorlardı.

Daha önce inkâr etmişlerdi onu. Gayba taş atıp duruyorlardı o uzak yerden.

daħı bayıķ kāfir oldılar aña ilerüden daħı sögerlerdi gümān-ile ıraķ yirden.

Anlar kāfir oldı‐y‐ıdı aña ilerüden. Daḫı raḥm iderlerdi ẓann‐ıla ıraḳ yir‐den.

Halbuki onlar bundan əvvəl onu (Allah kəlamını, yaxud Peyğəmbəri) inkar etmişdilər və uzaq bir yerdən qeybə (qaranlığa daş) atırdılar (qeybə dair bilmədikləri şeylər barəsində danışırdılar).

When they disbelieved in it of yore. They aim at the unseen from afar off.

Seeing that they did reject Faith (entirely) before, and that they (continually) cast(3865) (slanders) on the unseen from a position far off?

3865 Not only did they reject the Truth of the Unseen (the true Reality), but they spread all sorts of false and malicious insinuations at the preache... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.