Feyekûlû hel nahnu munzarûn(e)
Derler ki: Bize mühlet verilir mi acaba?
(Bunun üzerine: “Acaba) Bize bir süre tanınır (tevbekâr olup hayırlı işler yapmamıza fırsat sağlanır) mı?" (diyerek yalvarmaya başlayacaklardır.)
Azabı birden karşılarında bulunca, derler ki: İnanmamız için bize, imkan tanınır mı acaba?
Bunun üzerine: "Bize süre tanınır mı?" derler.
Derler ki: 'bize bir süre tanınır mı?'
“Bize bir mühlet verilir mi?” diyecekler.
“Acaba, bize mühlet verilecek mi?” diye yalvaracaklar.
“Acaba bize mühlet verilir mi?” derler.
İmdi diyeceklerdir: «Bekletilsek olmaz mı?»
Ve o zaman: “Acaba bize mühlet verilecek mi?” diye soracaklar.
O vakit "Bize mühlet virilecek mi?" diyu bağıracaklar.
O zaman "Erteye bırakılmaz mıyız?" derler.
201,202,203. Onlar, farkında olmadan ansızın kendilerine gelecek olan elem dolu azabı görüp de, “Bize mühlet verilmez mi?” demedikçe, ona inanmazlar.
Sonra, “Bize yeni bir süre verilir mi acaba?” diyecekler.
O zaman: Bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba? diyeceklerdir.
O zaman, "Bize biraz daha süre verilmez mi?" derler.
O zaman "Bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba?...diyeceklerdir.
Desinler ki acaba bize bir müsaade edilir mi?
(O zaman da,) “Bize (îmân etmemiz için) mühlet verilir mi, acaba?” derler.
O zaman; “Bize birazcık olsun süre verilir mi acaba?” diyecekler.
(Gelecekdir de «Acaba) bize bir mühlet verilir mî?» diyeceklerdir.
Bunun üzerine (onlar): “Biz (acabâ îmân etmemiz için) mühlet verilen kimseler(olur) muyuz?” derler.
“Bizim için o azap ertelenmeyecek mi?” derler.
gelince de: «Ne olur bize önel verseler» diyeceklerdir.
Onlar da azabı görünce «— Acaba bize mühlet verilir mi?» demedikçe ona inanmazlar.
Bunun üzerine onlar da “Acaba bize mühlet verilir mi? [munzarûn]” derler.
Derler ki: “Bize bir süre tanınır mı?”
İşte o zaman, “Eyvah!” diyecekler, “Acaba iman etmemiz için bize bir fırsat daha verilmez mi?” Fakat onlara, asla ikinci bir fırsat verilmeyecek!
-“Biz süre verilmiş miyiz?” derler.
202,203. Fakat bu acılar kendilerine öyle bir gelecek ki, farkında bile olamayacaklar // " Aaa. Bu da neyin nesi " diyecekler.
Azabımız onlara ansızın gelince, sanki kendilerini hiç uyarmamışız gibi, derler ki, "Bize mühlet verilseydi inanırdık. Acaba bize yeniden mühlet verilmez mi?" Onlar bilmiyor mu? Azabımız onlara geldikten sonra artık mühlet yoktur. Rabbin onlara azap etmeden önce mutlaka uyarmıştır. Yeryüzünü gezmiyorlar mı? Bizim haber verdiğimiz toplumlar da onlar gibi inanmamışlardı. Onlar da kendilerine azabımız indiğinde mühlet verilir mi diyorlardı. Hâlbuki geçmişlerinden geleceklerinden haberler veriyoruz. Halâ ders almıyorlar!
(Azabı gördüklerinde) “Bize süre tanınır mı?” diyeceklerdir.
O zaman onlar:“(İman etmemiz için) bize bir süre tanınır mı (acaba)?” derler.
İşte o zaman onlar: Bize birazcık mühlet verilmeyecek mi? derler. 42/44
Bunun üzerine onlar “Bize (ilave) bir süre daha tanınamaz mı?” diyecekler.
O azabı gördüklerinde ise, acaba bize (imana gelmemiz için) bir süre tanınır mı? diyeceklerdir! (Ey Rabbimiz! Ne olur, azabımızı kısa bir süre ertele de; davetine uyalım, peygambere tabi olalım" -İbrahim/44- diye yalvarırlar)
Bize mühlet verilmez mi? derler
İmdi derler ki: «Biz mühlet verilmişlerden miyiz?»
İşte o zaman: “Acaba, bize, azıcık olsun, bir mühlet verilir mi” derler. [14, 44; 40, 84-85]
(Birden onu karşılarında bulunca) Acaba bize süre verilir mi?" derler.
O zamân: " 'Acabâ bize mühlet virilmez mi?" dirler.
Gelince de: “bize fırsat tanınsa olmaz mı” diyeceklerdir.
İşte o zaman:-Acaba bize biraz daha süre tanınır mı? derler.
O zaman “Bize mühlet yok mu?” derler.
O zaman şöyle derler: "Acaba bize süre verilir mi?"
pes eyideler “iy biz śoña ķalınısarlar mıvuz?”
Eyideler: Hīç bize mühlet var mı? diyeler.
O zaman onlar deyərlər: “Əcaba, (tövbə etmək, iman gətirmək üçün) bizə möhlət veriləcəkmi?”
Then they will say: Are we to be reprieved?
Then they will say: "Shall we be respited?"
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |