1 Mayıs 2024 - 22 Şevval 1445 Çarşamba

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Mü’minûn Suresi 71. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satır Altı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Velevi-ttebe’a-lhakku ehvâehum lefesedeti-ssemâvâtu vel-ardu vemen fîhin(ne)(c) bel eteynâhum biżikrihim fehum ‘an żikrihim mu’ridûn(e)

Gerçek Tanrı, onların dileklerine uysaydı elbette gökler de bozulurgiderdi, yeryüzü de, onlarda olan varlıklar da. Hayır, biz onlara kendi yüceliklerini getirdik, gösterdik, fakat onlar kendi yüceliklerinden de yüz çevirmedeler.

Şayet Hakk, onların hevâ (istek ve tutku)larına uyacak olsaydı; mutlaka, gökler, yer ve bunların içinde olan herkes (ve her şey fesada uğrayıp) bütün dengeler bozuluverecekti. Hayır, Biz onlara kendi şan ve şeref (zikir)lerini (kurtuluş çarelerini) getirmiş bulunuyoruz, fakat onlar kendi zikirlerinden yüz çevirmektedirler.

Eğer gerçek olan Allah, onların kötü arzu ve isteklerine uysaydı, mutlaka gökler ve yer, içindekilerle beraber yıkılır giderdi. Hayır, biz onlara şeref getiren, öğüt veren bir kitap verdik de, onlar bu şereften yüz çeviriyorlar.

Eğer bu hak kitap, onların şahsî arzu ve ihtiraslarına uysaydı, göklerin, yerin ve bunlarda bulunan akıllı ve sorumlu varlıkların dengesi, düzeni kesinlikle bozulurdu. Aslında, biz onlara, şan ve şereflerine vesile olan övünç kaynağı Kur'ân'larını getirdik. Fakat onlar kendi övünç kaynakları Kur'ân'larına, kendi şereflerine sırt çeviriyorlar, Kur'ân'ın öğretilmesine, Kur'ân'daki ilkelerin yaşanmasına engel tedbirler alıyorlar.

bk. Kur’ân-ı Kerim, 14/53; 17/100; 43/31; 44/21, 50.

Eğer hak onların arzularına uysaydı gökler, yer ve bunların içindekiler bozulurdu. Hayır biz onlara kendi şereflerini getirdik ama onlar şereflerinden yüz çeviriyorlar.

Eğer hak, onların heva (istek ve tutku)larına uyacak olsaydı hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herkes (ve her şey) bozulmaya uğrardı. Hayır, biz onlara kendi şan ve şeref (zikir)lerini getirmiş bulunuyoruz, fakat onlar kendi zikirlerinden yüz çeviriyorlar.

Eğer Allah, onların keyflerine tabi olsaydı, göklerle yer ve bunlarda bulunan kimseler muhakkak fesada uğrardı (âlem bozulurdu). Hayır, biz onlara, izzet ve şerefleri olan Kur'an'larını getirdik de onlar, şereflerinden yüz çeviriyorlar.

Eğer Hak, onların heva ve heveslerine uymuş olsaydı, gökler, yer ve onlardaki kişiler bozulmuş olacaktı. Hayır! Biz hayatlarının düzeni için lazım olacak bütün bilgileri (zikri) onlara verdik. Onlar ise, o bilgi ve mesajlardan yüz çeviriyorlar.

Eğer hak, onların arzularına uysaydı, elbette gökler ve yer ile bunlarda bulunanlar bozulur giderdi. Hayır, biz onlara şan ve şereflerini getirdik, fakat onlar kendi şereflerine sırt çevirdiler.[358]

[358] Hakk ve hevâ kavramları hakkında bilgi için bk. Bayraklı, KUR’ÂN TEFSÎRİ, XIII, 260-263.

Hak onların havasına uysaydı, göklerde de, yerde de, bu ikisi içerisinde olan da, herhalde bozulurdu; bizse onlara öğüt getirdik, onlarsa öğütten yüz döndürürler

Eğer Hak onların istek ve arzularına uysaydı, muhakkak ki göklerin, yerin ve gökler ile yerde bulunan tüm varlıkların düzeni bozulurdu. Biz onlara şereflerine vesile olacak olan Kur'an'ı ulaştırdık, onlar ise kendilerine şeref verecek bu Kur'an'dan yüz çevirdiler.

Hakîkat ânların arzularını ta’kîb ide idi semâvât ve arz içinde bulunanlar herc ü merce uğrardı. Biz ânlara ihtârda bulunduk fakat uzak kaçıyorlar.

Eğer gerçek onların heveslerine uysaydı, gökler, yer ve onlarda bulananlar bozulup giderdi. Onlara, kendilerine öğüt veren bir şey getirdik; onlar ise öğütlerinden yüz çevirirler.

Eğer hak onların arzularına uysaydı, gökler ile yer ve onlarda bulunanlar elbette bozulur giderdi. Hayır, biz onlara şereflerini (Kur’an’ı) getirdik. Onlar ise bu şereflerinden yüz çeviriyorlar.

Eğer hak onların keyfî arzularına uysaydı muhakkak ki gökler, yer ve bunlarda bulunanların düzeni bozulurdu. Hayır! Biz onlara şan ve şereflerini getirdik, fakat onlar kendi şereflerine sırt çevirmektedirler.

Eğer hak, onların kötü arzu ve isteklerine uysaydı, mutlaka gökler ve yer ile bunlarda bulunanlar bozulur giderdi. Hayır, biz onlara şan ve şereflerini getirdik; fakat onlar kendi şereflerine sırt çevirdiler.

 Müfessirlerin çoğunluğuna göre âyetteki şan ve şereften maksat, buna vesile olan Kur’an’dır. Nitekim, İslâm’dan önce Arapların hakimiyetleri Yarımada... Devamı..

Gerçek onların arzularına uysaydı, gökler, yer ve içlerindekiler kaosa girerdi. Halbuki onlara mesajlarını verdik, ancak çokları mesajlarından yüz çevirmekte.

Eğer hak, onların kötü arzu ve isteklerine uysaydı, mutlaka gökler ve yer ile bunlarda bulunan kimseler bozulur giderdi. Hayır, biz onlara şan ve şereflerini getirdik; fakat onlar kendi şereflerine sırt çevirirler.

Eğer hak onların keyflerine tâbi' olsa idi Semavât ve Arz ve bunlardaki kimseler kat'ıyyen fâsid olurdu, hayır, biz onlara unutulmaz ders olacak zikirlerini getirdik de onlar zikirlerinden ı'raz ediyorlar

*(Farz-ı muhâl) eğer hak onların arzularına uysaydı, gökler ile yer ve onlarda bulunanlar elbette bozulur giderdi. Hayır, biz onlara zikirlerini (îmân ettikleri takdirde, şan ve şeref sahibi olmalarına vesile olacak olan, Kur’ân’ı) getirdik. Onlar ise bu zikirlerinden (Kur’ân’dan) yüz çeviriyorlar.

* “Farz-ı muhâl”; Gerçekleşmesi asla mümkün olmayan bir konu hakkındaki varsayım, “kesinlikle olamaz ve olmayacak fakat sayalım ki oldu” manasında.... Devamı..

Eğer Hakk¹ onların hevalarına² göre belirlenseydi gökler, yer ve onların içindekiler bozguna uğrardı. Hayır, faydalarına olacak zikirlerini³ getirdik. Ne var ki onlar faydalarına olan zikirden³ yüz çevirenlerdir.

1- Gerçeği kesin olarak bildiren mesaj, hakikat. 2- Tutkularına, beklentilerine, arzularına. 3- Öğüt.

Eğer Hak onların hevâ (ve heves) lerine tâbi' olsaydı göklerde, yerde ve bunların içinde bulunan kimseler muhakkak ki fesada uğrar (nizaamından çıkar) dı. Hayır, biz onlara (ancak) zikir (ve şeref) lerini getirdik. Onlarsa kendilerinin (bu) zikrinden yüz çeviricidirler.

Eğer hak, onların nefislerinin arzularına uysaydı, elbette gökler, yer ve bunların içinde bulunanlar bozulup giderdi.(1) Hayır! Onlara zikirlerini (içinde şan ve şerefleri olan Kur'ân'ı) getirdik; fakat onlar kendi şereflerinden yüz çevirenlerdir.

(1)“Hiçbir insanın Cenâb-ı Hakk’a karşı hakk-ı i‘tirâzı yoktur. Şekvâ ve şikâyete de haddi yoktur. Çünki şikâyet eden ferdin hilâf-ı hevesini (hevesle... Devamı..

Eğer hak (doğrular) onların arzu ettikleri gibi olsaydı, gökler, yeryüzü ve yeryüzünde olanlar fesada uğrardı. Hâlbuki onların bildiği bir öğüdü onlara getirdik, ancak bu öğütten yüz çeviriyorlar.

Eğer doğru onların dürtülerine uymuş olsaydı yerler, gökler, bunların içinde olanlar hepsi besbelli ki karmakarış olurdu. Yok, Biz onlara öğüt kitaplarını getirdik. Onlar ise bu öğüt kitaplarından yüzçevirdiler.

Eğer hak [¹¹] onların hevesatına tâbi olsaydı göklerin, yerin ve içinde bulunanların nizamı bozulurdu. Hayır, biz onlara şereflerini zikreder Kur/an [¹²] getirdik, onlar ise o Kur/an/dan yüz çeviriyorlar.

[11] Kur'an'ı mübîn veya Allah'ü te'alâ.[12] Veya öğüt.

Şayet gerçek, onların arzu ve heveslerine [hevâ] tabi olacak olsaydı, gökler, yer ve onların içinde olanlar bozulup/ifsat olup giderlerdi. Bilakis Biz onların zikirlerini/ Kur’an’ı getirdik. Fakat onlar zikirlerinden/Kur’an’dan yüz çeviriyorlar.

Eğer hak, onların hevalarına uyacak olsaydı hiç tartışmasız gökler, yer ve bunların içinde olan herkes (ve her şey) bozulmaya uğrardı. Hayır, biz onlara zikirlerini (uyarıcı Kur'an'ı) getirmiş bulunmaktayız, fakat onlar kendi zikirlerinden yüz çevirmektedirler.

Eğer hak, onların arzu ve heveslerine uysaydı ve varlık kanunları onların emelleri doğrultusunda şekillenmiş olsaydı; bütün gökler, yeryüzü ve içindekiler tamamen yozlaşarak bozulur giderdi! Hayır; hak, bâtılın peşinden gitmez! Bu yüzden Biz onlara, mükemmel bir toplum oluşturabilmek için ihtiyaç duydukları her türlü hikmet, öğüt, uyarı ve ibret derslerini içerisinde barındıran, muhteşem bir kitap gönderdik. Fakat onlar, kendilerineonur, itibar ve yücelik kazandıracak olan bu uyarıcı kitaptan yüz çeviriyorlar.

Hakk onların hevâlarına uysaydı, Yer, Gökler ve içindekiler fesada uğrardı.
Aksine, onlara zikirlerini / öğüdlerini getirdik; onlar ise kendi zikirlerinden yüz çevirmektedirler.

Eğer doğru, onların keyfine göre olsaydı, göklerin, yerin ve orada bulunan her şeyin dengesi altüst olurdu. Aslında biz bu Kitapla onlara şeref getirdik, onlar ise, bu şerefi reddediyorlar.

Eğer gönderdiğimiz ayetler onların arzularına uysaydı; gökler ile yeryüzü, ikisinin arasında bulunanlar bozulur giderdi. Çünkü onlar ancak fitne fücurdan, düzeni bozmaktan hoşlanıyor. Hayır! Onları hem dünyada hem ahirette şana şerefe ulaştıracak ayetleri gönderdik. Onlar ise kendilerine sunulan bu nimete yüz çeviriyorlar.

Gerçek onların isteklerine uysaydı, gökler, yer ve bunlarda bulunanlar bozulup giderdi. [*] Hayır! Biz onlara [zikir]lerini (Kur’an’ı) getirdik; (fakat) onlar (gerçeği) hatırlamalarından yüz çevirenlerdir.

Bu ayet Enbiyâ 21:22 ve Mü’minûn 23:91. ayetlerle birlikte okunmalıdır.

Eğer hakkın¹ (sahibi olan Allah,) onların arzularına uyacak olsaydı gökler, yer ve onlarda bulunanlar kesinlikle alt üst olurdu. Hayır! Biz (aslında) onlara içerisinde (gündemlerini oluşturacak) kitaplarını getirdik. Fakat onlar, kendi kitaplarından yüz çeviriyorlar.²

1 Burada mecâz vardır. Zîrâ “hak”, herhangi bir kimseye uymaz, “hakkın sahibi olan kişi” başkalarına uyar. 2 Bu âyetin sonu: “Hayır, Biz onlara içeris... Devamı..

Fakat, gerçek ⁴¹ onların arzu ve emellerine uyacak olsaydı, şüphesiz gökler ve yer içindekilerle beraber yıkılır giderdi! ⁴² Oysa, Biz [bu ilahî mesajda] onlara akılda tutmaları gereken her şeyi ⁴³ ulaştırdık; ne var ki, kendilerine bahşedilen bu hatırlatıcı mesajdan [umursamazlıkla] yüz çevirdiler!

41 Yani, yaratılışın, tüm yaratılmış âlemin tâbi olduğu gerçeklik.42 Yani, kainat -ve özellikle de insan hayatı- onların bakış açısı doğrultusunda yah... Devamı..

Eğer hak onların arzu ve heveslerine uymuş olsaydı, gökler, yer ve içindekiler fesada uğrar, evrende düzen bozulurdu, aslında biz onlara şeref ve itibar kaynağı olan bir kitap getirdik fakat onlar bu Kuran’dan yüz çeviriyorlar. 21/10- 22

Ama eğer hakikat onların keyiflerine tâbi olsaydı, gökler, yer ve içindekiler mahvolur giderdi. Aksine, Biz onlara, kendi (insanlık) şeref ve onurlarını hatırlattık, fakat onlar kendi şereflerini hatırlamaktan yüz çevirdiler.[²⁹⁴²]

[2942] Zikrin “şeref ve onur” anlamına kullanıldığı bir âyet için bkz: 43:44, not 31.

Şayet hak (Kur'an'ın hak beyanatı) onların heveslerine uysaydı; elbette gökler, yer ve bunlarda olanlar fesada uğrardı. (Bozulup giderdi) Hayır!.. Biz, onlara şeref kazandıracak Kur'an'ı getirdik, ama onlar ondan yüz çeviriyorlar.

Onlar için altın tepsiler ve kadehler dolaştırılır. Canlarının istediği ve gözlerinin hoşlandığı her şey oradadır. Siz orada sürekli olarak kalacaksınız.

Eğer Hak onların hevâlarına uyacak olsa idi elbette gökler ve yer ve onlarda olanlar fesada uğramış olurdu. Hayır... Biz onlara (şereflerine vesile olacak olan) Kur'an'ı getirdik, onlar ise (kendi vesile-i şerefleri) olan Kur'an'dan yüz çevirenlerdir.

Fakat gerçek onların keyiflerine tâbi olsaydı göklerin de, yerin de, oralarda yaşayanların da düzenleri bozulur, yıkılıp giderlerdi. Halbuki Biz onlara şan ve şeref getiren, öğüt veren kitap verdik ama, ne var ki onlar bu dersten yüz çeviriyorlar. [43, 31; 44; 21, 50; 17, 100; 4, 53]

Şan ve şeref getiren “Kur’ân” dır. Gerçekten Kur’ân-ı Kerim ve Resul-i Ekrem (a.s.) bu ümmetin adını ebedîleştirmiştir.

Eğer hak, onların keyiflerine uysaydı, gökler, yer ve bunların içinde bulunan kimseler bozulur, giderdi. Biz onlara Zikir'lerini getirdik fakat onlar, Zikirlerinden yüz çeviriyorlar.

Eğer hak onların hevâsına tâbi' olsa gökler ve yer ve onlarda olanlar fesâda uğrarlardı. Belki biz onlara va'az ve nasîhat içün kitâb gönderdik. Onlar kendilerine idilen va'az ve nasîhatden i'râz iderler.

Eğer doğru onların arzularına göre şekillenseydi göklerin, yerin ve onlarda olan kimselerin düzeni bozulurdu. Onlar içlerindeki zikri, doğru bilgiyi getirdik. Onlar kendi doğrularından kaçınıyorlar.

Eğer hak onların keyfine uysaydı; gökler, yer ve her ikisinin de içindekiler bozulup giderdi. Oysa, biz onlara uyarılarını verdik. Fakat, onlar uyarılarından yüz çeviriyorlar.

Eğer hak onların heveslerine tâbi olsaydı, gökler, yer ve onlarda olanlar fesada uğrar giderdi. Aslında Biz onlara şereflerini getirdik; onlar ise kendilerine şeref vesilesi olacak şeyden yüz çeviriyorlar.

Eğer hak onların keyiflerine uysaydı, gökler de yer de bunların içindekiler de kesinlikle fesada uğrardı. Hayır, biz onlara zikirlerini/Kur'anlarını getirdik ama onlar zikirlerinden/Kur'anlarından yüz çeviriyorlar.

daħı eger uysadı ḥaķ göñülleri dilegine anlaruñ fesāda varay-ıdı gökler daħı yir daħı her kim anlardadur. belki getürdük anlara añmaķlıķlarını ya'nį ķur’ān pes anlar añmaķlıķlarından yüz döndüricilerdür.

Eger Ḥaḳ uysa‐y‐dı anlaruñ hevāsına, fesāda varurdı gökler ve yirler için‐dekileri daḫı. Bel ki virdük anlara ögütlerini. Pes anlar ögütlerinden yüzdönderürler.

Əgər haqq (Qur’an) onların nəfslərinin istəklərinə tabe olsaydı (və ya Allah onların istədikləri kimi hərəkət etsəydi), göylər, yer və onlarda olanlar (bütün məxluqat) korlanıb gedərdi (aləm bir-birinə qarışıb nizamı pozulardı). Xeyr, Biz (müşriklərə) onlar üçün öyüd-nəsihət (və Peyğəmbər öz qövmlərindən olduğu üçün şərəf olan Qur’anı) gətirdik, onlar isə özlərinə edilən öyüd-nəsihətdən (və şərəflərindən) üz döndərirlər.

And if the Truth had followed their desires, verily the heavens and the earth and whosoever is therein had been corrupted. Nay, We have brought them their Reminder, but from their Reminder they now turn away.

If the Truth had been in accord with their desires, truly the heavens and the earth, and all beings therein would have been in confusion(2919) and corruption! Nay, We have sent them their admonition, but they turn away from their admonition.

2919 Allah is All-Wise and All-Good, and His architecture of the universe is on a perfect Plan. If these poor, low, selfish, ignorant creatures were t... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.