Veteraknâ ba’dahum yevme-iżin yemûcu fî ba’d(in)(s) venufiḣa fî-ssûri fecema’nâhum cem’â(n)
O gün deniz gibi dalgalanır, dalgadalga birbirlerine karışır onlar ve sur üfürülür de onların hepsini toplarız.
Biz o gün, (Ye’cüc ve Me’cüc’ün ve kâfirler sürüsünün) bir kısmını bir kısmı içinde ve izdiham halinde dalgalanırcasına onları serbest bırakıp salıveririz. (Derken) Sur’a da üfürülmüştür, artık onların (bütün varlıkların, özellikle mükellef tutulanların) tümünü bir araya toplayıp getirmişizdir.
O kıyamet günü, biz Ye'cüc'ü ve Me'cüc'ü birbiri içinde dalgalanır vaziyette bırakmışızdır veya dalga dalga ülkeleri istila ederler veya halk, şaşkınlıktan dalgalar gibi birbirine çarpar, sarsılır, karışırlar, sûr'a da üflenmiştir ve onları hep bir araya toplamışızdır.
O gün onları birbirleri içinde dalgalanır halde bırakırız. Sur'a da üflenir ve artık onların tümünü biraraya toplarız.
Biz o gün, bir kısmını bir kısmı içinde dalgalanırcasına bırakıvermişiz. Sur'a da üfürülmüştür, artık onların tümünü bir araya getirmişiz.
(Ye'cüc ve Me'cüc'un veya pek kalabalık insanların çıkacağı) o gün, onları, birbiri içinde dalgalanır hale bırakmışızdır; Sûr'a üfürülmüştür. Artık hepsini hesap için toplamışızdır.
O kıyamet günü insanları birbirine girmiş, çalkalanır bir halde bırakırız. İsrafil, borazanıyla emir verir, hepsini toplamış oluruz.
O gün biz onları, birbirine çarparak çalkalanır bir halde bırakmışızdır. Sûr'a da üfürülmüş, böylece onları bütünüyle bir araya getirmişizdir.
O gün onlar dalgalanıp birbirine girerler halde bırakırız, Sûr üfrülür, hepsini toplarız
Kıyâmet güninde ins ve cin dalgalar gibi biri birileriyle izdihâm idecekler, sûr (borı) nefh olunacak ve tekmîli cem’ idilecekdir.
Biz o gün onları bırakırız, dalgalar halinde birbirlerine girerler. Sura üflenince hepsini bir araya toplarız.
O gün biz onları bırakırız, dalga dalga birbirlerine karışırlar. Sonra sûra üfürülür de onları toptan bir araya getiririz.
O gün (kıyamet günü) biz onları, birbirine çarparak çalkalanır bir halde bırakmışızdır; sûra da üfürülmüş, böylece onları bütünüyle bir araya getirmişizdir.
O gün (kıyamet gününde bakarsın ki) biz onları, birbirine çarparak çalkalanır bir halde bırakmışızdır; Sûr'a da üfürülmüş, böylece onları bütünüyle bir araya getirmişizdir.
O gün onları bırakırız. Dalgalar halinde birbirlerine girerler. Boruya üflenir; hepsini bir araya toplarız.
Biz o gün (kıyamet günü) onları bırakıvermişizdir. Dalgalar halinde birbirlerine girerler, Sûr'a da üfürülmüştür. Böylece onların hepsini bir araya toplamışızdır.
Ve o gün onları bırakıvermişizdir, bir kısmı diğerinin içinde dalgalanıyorlar, surada üfürülmüştür, artık hepsini toplamış da toplamışızdır ve
(Ye’cûc ve Me’cûc kavimlerinin setti aşmaları için vadettiğimiz) o gün (gelince, çokluklarından dolayı) onları birbiri içinde dalgalanır bir hâlde (serbest) bırakırız. (Ye’cûc ve Me’cûc kavimlerinin setti aşmaları kıyametin büyük alâmetlerindendir. Yaşanılan birçok hadisenin ardından, kıyametin diğer büyük alâmetleri zuhur eder ve derken emrimiz üzere İsrafil tarafından Sûr’a üfürülür ve kıyamet kopar. Sonra da, tarafımızdan tayin edilmiş olan yeniden diriltilme zamanı gelip de emrimiz üzere İsrafil tarafından) Sûr’a (ikinci defa) üflenince hepsini (bütün mahlûkatı, mahşerde) bir araya toplarız.
İzin günü onları terk ederiz. Dalga dalga birbirlerine karışırlar. Ve Sûr'a üfürülür. Hepsini bir araya toplarız.
O gün biz onları birbiri içinde dalgalanır bir halde bırakmışızdır (bırakacağız. Artık) «Suur» da üfürülmüşdür (üfürülecekdir.) Bu suretle hepsini (mahşerde) derleyip toparlamışızdır (toplayacağız).
(Ye'cüc ve Me'cüc'ün ortaya çıkacakları) o gün (o âhir zaman fitnesinde) onları birbiri içinde dalgalanır bir hâlde bırakmışızdır; nihâyet (mühletleri bittiğinde) sûra üfürülmüş, böylece onları hep berâber (mahşerde) bir araya getirmişizdir.(1)
Kıyamet günü onları bırakırız ki birbirlerine karışsınlar. İşaret verilince (sura üfürülünce), onların hepsini bir araya toplarız.
O gün Biz onları dalgalar gibi birbirlerine çarpsınlar diye bırakmışızdır. Boru üfürülünce de onların hepsini toplarız.
O gün, onları kendi hallerine bırakırız, onlar çokluklarından dalgalar gibi birbirine karışırlar. Sûr da üfürülür, biz de onların hepsini toplarız.
O gün Biz onları bırakırız, onlar dalga dalga birbirlerine karışırlar sonra sura üfürülür ve onları topluca bir araya getiririz.
Biz o gün, bir kısmını bir kısmı içinde dalgalanırcasına bırakıveririz. Sur'a da üfürülmüştür, ardından onların tümünü bir arada toplarız.
Sura birinci kez üflenip kıyâmet koptuğu zaman, O Gün onları ikinci sur ile mezarlarından kaldırıp bir süre şaşkın bir hâlde ortalıkta bırakacağız, dehşet içerisinde bir o yana bir bu yana koşacak, dalga dalga birbirlerine girecekler ve Toplanma Borusu, üçüncü sur çalınınca, Büyük Mahkeme için hepsini huzurumuzda toplayacağız.
O gün onların bir kısmını bir kısmının içinde dalgalanır bıraktık; Sur’a üflendi; derken topluca onları bir araya topladık.
O gün insanlar dalgalar gibi çırpınıp birbiri üzerine yığılacaklar. Ardından sûra üfleyip hepsini bir araya toplayacağız:
Dünya hayatında bilmedikleri şeyler hakkında ileri geri konuşanları, gereksiz sorularla elçilerimizi meşgul edenleri, ayetlerimiz hakkında lüzumsuz tartışanları, kendi hallerinde bırakırız. Sende bırak! Onlar yalanlarıyla dalgalar halinde birbirlerine karışırlar. İşlerine gelir yalanlarıyla anlaşırlar. İşlerine gelmez yalanları adına birbiriyle savaşırlar. Nihayet ömürleri biter. Sonra sura üfürülür! Onları toptan bir araya getiririz.
O gün gelince biz onları dalgalar halinde birbirlerine çarparak çalkanır şekilde kendi hallerine terk edeceğiz ve sura yeniden üflenince de hepsini bir araya toplayacağız. 81/3
O GÜN geldiğinde, Biz onları birbirini kıran dalgalar (gibi) çalkalanmaya terkederiz. Nihayet sur borusu çalınır; sonunda hepsini bir araya toplarız.[²⁴⁴⁵]
O gün (Ye'cuc ve Me'cuc'un çıktığı, yani ilahi va'd gerçekleştiği zaman, Ey Muhammed, bakarsın ki) Biz o kafirleri, dalgalar halinde birbirine karışmış bir halde bırakmış Sur'a üfürülmüş (kıyamet kopmuş) ve onların hepsini bir araya toplamışızdır.
Biz o gün bazılarını bırakmışızdır: Birbiri içinde dalgalanırlar. Sûr’a da üflenmiştir ve onları hep bir araya toplamışızdır.
Ve o gün (Yecüc ile Mecüc'-ün çıktıkları zaman) Onların bazılarını bazısı içinde dalgalanır (muztarip) bir halde bırakmışızdır ve sura üfürülmüştür, artık onların hepsini toptan toplamışızdır.
O gün, yani kıyamet günü onlar deniz dalgaları gibi birbirine çarparak çalkalanırlar. Sûr'a da üfürülür, insanların hepsini bir araya toplarız. [56, 49-50; 18, 47]
İşte o gün geldikde Ye'cûc ve Me'cûc birbirleri arasında dalga gibi dalgalanurlar. Ve sûr üflendikde cümlesini mahşere toplarız.
O gün onlardan biri diğerinin içinde dalgalanacaktır. Sura üflenince de tamamını bir araya toplayacağız.
Günü gelince biz onları bırakırız. Dalgalar halinde birbirlerine girerler. Sur'a üflendiği zaman da hepsini bir araya toplarız.
O gün Biz insanları birbirlerinin üzerinde dalgalanır halde bırakmışızdır. Sûra üfürülmüş, hepsini bir araya getirmişizdir.
O gün onları bırakmışızdır, birbirleri içinde dalgalanırlar. Sûra da üflenmiştir; hepsini bir araya toplamışızdır.
daħı ķoduķ bir nicelerini ol gün ya'nį ecüc mecüc'üñ yā ādemįlerüñ hep ķıyāmet güni ķanşur bir niceye. daħı ürildi śūr içine pes dirdük anları dirmek.
Daḫı ḳoyar‐biz anları ḳıyāmet güninde biri birine mevc ururlar iz‐diḥāmdan.
O gün (həddindən artıq çox olduqlarına görə) onları (yaxud bütün insanları başlı-başına) buraxarıq. Belə ki, onlar dalğalar kimi bir-birinə qarışarlar (heyrət onları bürüyər, özlərini itirib nə etdiklərini bilməzlər). Sur çalınan kimi onların (məxluqatın) hamısını bir yerə cəm edərik.
And on that day We shall let some of them surge against others, and the Trumpet will be blown. Then We shall gather them together in one gathering.
On that day We shall leave them to surge like waves on one another:(2445) the trumpet will be blown, and We shall collect them all together.
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |