20 Nisan 2024 - 11 Şevval 1445 Cumartesi

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
İbrahim Suresi 21. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satır Altı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Veberazû li(A)llâhi cemî’an fekâle-ddu’afâu lilleżîne-stekberû innâ kunnâ lekum tebe’an fehel entum muġnûne ‘annâ min ‘ażâbi(A)llâhi min şey-/(in)(c) kâlû lev hedâna(A)llâhu lehedeynâkum(s) sevâun ‘aleynâ ecezi’nâ em sabernâ mâ lenâ min mahîs(in)

Hepsi de toplanıp Allah'ın tapısına çıkar; zayıflar, ululanan büyüklere şüphe yok ki derler, biz size uymuştuk, Allah'ın azabından bir kısmını olsun bizden defedebilir misiniz? Onlar da Allah bizi doğru yola sevketseydi biz de size doğru yolu gösterirdik derler, artık ağlayıp sızlasak da bir bizim için, sabredip katlansak da; sığınacak hiçbir yerimiz yok.

Onların (insanların) hepsi derlenip (kıyamette) Allah’ın huzuruna çıkacaklar ve (toplumda ekonomik ve etkinlik olarak) zayıf bırakılanlar büyüklük taslayanlara (zenginlik ve yetkinlikleriyle gururlanan tabakaya şöyle) diyecekler: "Şüphesiz, biz (dünyada) size tâbi idik (bizi aldatıp-mecbur bırakıp kötü yollara sevk ettiniz); şimdi siz bizden, Allah’ın azabından herhangi bir şeyi uzaklaştırıp önleyebilecek misiniz?" Onlar ise: "Eğer Allah bize doğru yolu gösterseydi biz de sizlere doğru yolu gösterirdik" diyerek (hâşâ Allah’ı suçlamaya yelteneceklerdir). "Şimdi sızlanıp yakınsak da, sabretsek de fark etmez; bizim için artık kaçacak bir yer yoktur. (Günahları beraber işledik, cezasını da birlikte çekeceğiz.)"

Ve o yargı gününde, insanların hepsi Allah'ın huzuruna çıkacaklar; işte o zaman zayıf olanlar, bir vakitler büyüklük taslamış olanlara derler ki: “Doğrusu bizler size uymuştuk. Allah'ın azabından bir kısmını olsun bizden defedebilir misiniz?” Onlar da: “Allah bizi doğru yola sevketseydi, biz de size doğru yolu gösterirdik” derler. “Artık ağlayıp sızlasak da, hakettiğimiz azaba katlansak da bizim için sonuç aynıdır, sığınacak hiçbir yerimiz yok” derler.

Kıyamet günü, insanların hepsi kabirlerinden fırlayarak mahşere, Allah'ın huzuruna çıkacaklar. Zavallılar, zayıflar, büyüklük taslayan zorba iktidar sahiplerine:
“Bizler size tâbi olmuştuk. Şimdi siz Allah'ın azâbının, ondan bir parça bir şeyin bize uygulanmasını engelleyebilir misiniz?” diyecekler. Onlarsa:
“Allah bizi hidayete erdirme lütfunda bulunsaydı, biz de sizi doğru yola sevkederdik. Şimdi sızlansak da, sabretsek de birdir. Bugün azaptan kaçarak sığınacak bir yer yoktur.” derler.

bk. Kur’an-ı Kerim, 7/38-39; 33/66-68; 34/31-33; 40/47-48.

Hep birlikte Allah'ın huzuruna çıkarlar. Zayıflar büyüklenenlere derler ki: "Biz size uymuştuk. Şimdi siz Allah'ın azabından bir şeyi bizden savabilir misiniz?" Onlar da şöyle derler: "Allah bizi doğru yola eriştirseydi şüphesiz biz de sizi doğru yola yöneltirdik. Şimdi sızlansak da katlansak da bizim için birdir. Çünkü bizim için sığınacak bir yer yok!"

Onların tümü-toplanıp (kıyamette) Allah'ın huzuruna çıktılar da zayıflar (müstaz'aflar) büyüklük taslayanlara (müstekbirlere) dedi ki: 'Şüphesiz, biz size tâbi idik; şimdi siz, bizden Allah'ın azabından herhangi bir şeyi önleyebiliyor musunuz?' Dediler ki: 'Eğer Allah bize doğru yolu gösterseydi biz de sizlere doğru yolu gösterirdik. Şimdi yakınsak da, sabretsek de farketmez, bizim için kaçacak bir yer yoktur.'

Kıyamet gününde hepsi Allah'ın huzuruna çıkıp, bayağı ve düşük fikirli kimseler, bağlı oldukları önderlerine şöyle derler: “- Biz sizin bağlılarınızdık. Şimdi siz, üzerimizden Allah'ın azabından zerrece bir şey kaldırabiliyor musunuz?” Önderleri de derler ki” -Eğer Allah bize hidayet verseydi, muhakkak biz de size doğru yolu gösterirdik. şimdi sızlansak da, sabretsek de bizim için fark yok, bize hiç bir kurtuluş yok...”

(Kıyamet günü görürsün:) Hepsi Allah’ın huzurunda hazır olmuşlar. Zayıflar, büyüklük taslayanlara derler ki: “Biz size tabi idik. (Bugün) az da olsa Allah’ın azabından bir şey bizden giderebilir misiniz?” Onlar: “Eğer Allah bize doğru yolu göstermiş olsaydı, biz de size doğru yolu gösterirdik. Sızlansak da sabretsek de artık birdir. Bizim için hiçbir kurtuluş yoktur” derler.

Hepsi toplu halde Allah'ın huzuruna çıkacaklar. Ezilip horlananlar, büyüklük taslayanlara diyecekler ki: “Biz size uyduk. Şimdi siz bizden, Allah'ın azabından herhangi bir şey savabilir misiniz?” Büyüklük taslayanlar diyecekler ki: “Allah bize yol gösterseydi, biz de size yol gösterirdik. Artık şimdi sızlansak da sabretsek de bizim için birdir, kaçıp sığınacak bir yerimiz yoktur!”[242]

[242] Mahşerde insanların birbirlerini ve şeytanı suçlamaları hakkında geniş bilgi için bk. Bayraklı, KUR’ÂN TEFSÎRİ, X, 200-213.

Hepsi de Allahın katına gelir, zayıflar derler ki: «Ey büyüklenenler ! Bizler size uymuştuk, bizim üzerimizden, Allahın azabından bir şey kaldıramaz misiz?», büyüklük satmış olanlar derler ki: «Allah bizi doğru yola götürseydi, biz sizi de götürürdük; çabuklasak da, beklesek de hepsi bir; bizim için bir sığınak kalmadı!»

(Mahşer günü) tüm insanlar Allah'ın huzuruna çıkacak ve güçsüzler, büyüklük taslayanlara: “Şüphesiz biz size uymuştuk. Şimdi siz, Allah'ın bize vereceği azabın herhangi bir bölümünü başımızdan savabilecek misiniz?” diyecekler. Onlar da diyecekler ki: “Eğer Allah bizi doğru yola iletseydi, biz de sizi doğru yola erdirirdik. Şimdi sızlansak da katlansak da değişen bir şey olmayacak. Çünkü kaçıp sığınabileceğimiz bir yer yoktur.”

Yani sizin güçlü ve varlıklı olduğunuzu görünce; “mutlaka bildikleri bir şey var ki yaşam biçimlerini böyle oluşturuyorlar” düşünmüştük ve sizleri örn... Devamı..

Cemî’ insânlar Allâh’ın huzûrına çıkacaklar. Arzdaki za’îfler kavîlere: "Biz hep size tâbi’ oluyor idik, bizi Allâh’ın ’azâbından biraz olsun kurtaramaz mısınız?" dirler. Ânlar da "Allâh bizi hidâyete sevk ide idi biz de size rehber olur idik. Çekdiğimiz ’azâbdan şikâyet itmek veyâ sabır ile tahammül iylemek hep birdir. Bizim içün halâsa çâre yokdur" cevâbını virirler.

İnsanların hepsi Allah'ın huzuruna çıkarlar; güçsüzler, büyüklük taslayanlara: "Doğrusu biz size uymuştuk, Allah'ın azabından bizi koruyabilecek misiniz?" derler. Cevap olarak: "Allah bizi doğru yola eriştirseydi biz de sizi eriştirirdik. Artık sızlansak da sabretsek de birdir, çünkü kaçacak yerimiz yoktur" derler.*

İnsanların hepsi Allah’ın huzuruna çıkacak ve güçsüzler büyüklük taslayanlara diyecek ki: “Şüphesiz bizler size uymuştuk; şimdi siz az bir şey olsun, Allah’ın azabından bizi koruyabilecek misiniz?” Onlar da, “Eğer Allah bizi doğru yola eriştirseydi, biz de sizi doğru yola eriştirirdik. Şimdi sızlansak da, sabretsek de bizim için birdir. Artık bizim için hiçbir kurtuluş yoktur” derler.

Hepsi Allah’ın huzuruna çıkacaklar; zayıflar, büyüklük taslamış olanlara diyecekler ki: “Biz size uymuştuk, şimdi siz Allah’ın azabından küçücük bir şeyi bizden savabilir misiniz?” Ötekiler şöyle cevap verecekler: “Allah bizi doğru yola iletmiş olsaydı biz de sizi iletirdik. Şimdi sızlansak da katlansak da farketmez. Bizim için artık sığınacak bir yer yok!”

(Kıyamet gününde) hepsi Allah'ın huzuruna çıkacak ve zayıflar o büyüklük taslayanlara diyecekler ki: «Biz sizin tâbilerinizdik. Şimdi siz, Allah'ın azabından herhangi bir şeyi bizden savabilir misiniz?» Onlar da diyecekler ki: «(Ne yapalım) Allah bizi hidayete erdirseydi biz de sizi doğru yola iletirdik. Şimdi sızlansak da sabretsek de birdir. Çünkü bizim için sığınacak bir yer yoktur.»

Hepsi ALLAH'ın huzuruna durduklarında. Zayıflar, büyüklük taslamış olanlara: "Biz sizin izleyicileriniz idik. Bizi ALLAH'ın azabından bir parça kurtarabilir misiniz," dediler. Onlar da: "ALLAH bize bir yol gösterseydi biz de size gösterirdik. Artık sızlansak da dayansak da bizim için birdir, kaçıp kurtulacak bir yerimiz yok."

(Kıyamet günü) İnsanların hepsi Allah'ın huzuruna çıkacaklar. Ve zayıflar büyüklük taslayanlara şöyle diyecekler: "Bizler, sizlere uymuştuk. Şimdi siz, Allah'ın azabından en ufak bir şeyi bizden savabilir misiniz?" Onlar da diyecekler ki: "Allah bizi hidayete erdirseydi, biz de size doğru yol gösterirdik. Artık şimdi bizler sızlansak da sabretsek de birdir. Çünkü kaçacak yerimiz yoktur."

Bir de hepsi toplanarak Allahın huzuruna çıkmışlardır, zuafâ kısmı büyüklük taslıyanlara: şöyle demektedirler: bizler sizlere tabi' idik, şimdi siz, bizden Allahın azâbından zerrece bir şey defi edebiliyor musunuz? Eğer, demişlerdir: Allah bize hidayet verse idi elbette sizi hidayeti erdirirdik, şimdi bizler sızlansak da sabretsek de müsavîdir, bizim için kurtuluş yok

(Mahşer günü) bütün insanlar (hesap vermek üzere) Allah’ın (manevi) huzuruna çıkacak ve zayıf (görüşlü) olanlar, (dünyada iken hakkı, hakikati araştırmadan, başkalarının peşinden körü körüne gidenler, dünyada iken itaat ettikleri) o büyüklük taslayanlara, “Şüphesiz biz size uymuştuk. Şimdi siz, Allah’ın bize vereceği azabın herhangi bir bölümünü başımızdan savabilecek misiniz?” diyecekler. Onlar (Allah’a iftira ederek) diyecekler ki: “Eğer Allah bizi doğru yola iletseydi, biz de sizi doğru yola iletirdik. Şimdi sızlansak da sabretsek de birdir, değişen bir şey olmayacak. Çünkü kaçıp sığınabileceğimiz bir yer yoktur!”

Hepsi, Allah'ın huzuruna çıkacaklar. Güçsüz olan kimseler, büyüklük taslayanlara: “Gerçekten biz size uyan kimselerdik. Şimdi siz, Allah'ın azabından herhangi bir şeyi bizden savabilir misiniz?” diyecekler. Onlar: “Eğer Allah bize bir yol gösterseydi biz de kesinlikle size yol göstericiler olurduk.¹ Sabretsek de sabretmesek de bizim için birdir. Bizim için kaçacak bir yer yoktur.” dediler.

1- Suçlarını kabul etmeyerek; yanlış yolda olmalarının sorumlusu olarak Allah\ı gösteriyorlar.

Hepsi toplanıb Allahın huzuruna çıkarlar da zaîfler o büyüklük taslayanlara: «Biz sizin tebeanız (aveneniz) dik. Şimdi siz Allahın azabından (cüz'î) bir şey'i olsun bizden uzaklaşdırıb def edebiliyor musunuz?» derler. Onlar da: «Eğer, derler, Allah bize hidâyet verseydi biz de size elbette doğru bir yol gösterirdik. Şimdi bizler sızlansak da, katlansak da birdir. Bizim için sığınacak hiç bir yer yokdur».

Ve (kıyâmet günü onlar) hep birlikte Allah'ın huzûruna çıkarlar da zayıflar, büyüklük taslayanlara der ki: “Doğrusu biz size tâbi' idik; şimdi siz, Allah'ın azâbından herhangi bir şeyi bizden def' edebilecek kimseler misiniz?” (Onlar da) derler ki: “Eğer Allah bizi hidâyete erdirseydi, (biz de) sizi elbette hidâyete sevk ederdik. (Artık) sızlansak da sabretsek de bizim için birdir; bizim için kaçıp sığınacak bir yer yoktur!”

(Hesap günü) Toplu olarak Allah’ın huzuruna getirildiklerinde, dünyada iken güçsüz bırakılmış olanlar büyüklenenlere “Biz dünyada iken size tabi olmuştuk. Şimdi siz bizi Allah’ın azabından bir miktar koruyabilecek misiniz?” dediler. Onlarda ”Allah bizi doğru yola iletmiş olsaydı, bizde sizi doğru yola iletirdik. Şu anda bağırıp çağırsak da, azaba katlanıp sesimizi çıkarmasak da fark etmez. Çünkü bizim buradan başka kaçacak yerimiz yok” dediler.

Hepsi de Allah’ın önüne çıkarlar. O aralık düşkünler büyüklenenlere şöyle derler: «Biz sizlere uymuştuk. Şimdi siz Allah’ın azabından birazını olsun üzerimizden uzaklaştırabilecek misiniz!» Onlar da şöyle diyecekler: «Eğer Allah bize yol gösterseydi besbelli ki biz de size yol gösterirdik. Artık şimdi sızlansak da bir, katlansak da bir. Artık bizim için sığınacak bir yer yoktur.»

Hep halk Allah önünde hazır olur. Zayıflar imanı kibirlerine yediremeyenlere: Biz size tâbi idik, şimdi Allah/ın azabından bir şeyi bizden def edebilir misiniz? Diyecekler. Onlar ise eğer Allah bize hidayet edeydi biz de size hidayet ederdik, telâş etsek de, katlansak da hep birdir. Bizim için bundan kaçıp sığınacak yer yoktur, derler.

Onların hepsi (zamanı gelince) Allah’ın huzuruna çıkarlar. Zayıflar büyüklük taslayanlara derler ki: “Elbette biz size (körü körüne) tabi olmuştuk. Şimdi siz Allah’ın azabından herhangi bir şeyi bizden savabilir misiniz?” Onlar da “Ne yapalım? Allah bizi doğru yola eriştirseydi, biz de sizi doğru yola iletirdik. Artık biz sızlansak da sabretsek de birdir. Kaçıp sığınacak bir yerimiz yoktur!” dediler.

Onların tümü (kıyamette) Allah'ın önüne çıkarlar. Zayıf bırakılmışlar, büyüklük taslayanlara der ki: “Şüphesiz biz size tâbi idik; şimdi siz, bizden Allah'ın azabından herhangi bir şeyi savabilir misiniz?” Derler ki: “Eğer Allah bize hidayet etseydi, biz de sizleri hidayete eriştirirdik. Şimdi yakınsak da sabretsek de fark etmez, bizim için kaçacak hiç bir yer yoktur.”

Mahşer günü, insanların hepsi hesap vermek üzere Allah’ın huzuruna çıkacaklar. İşte o zaman, dünyadayken ezilip horlananlar, bir vakitler büyüklük taslamış olan lider ve yönetici konumundaki insanlarasitem ederek diyecekler ki: “Biz hayatımız boyunca sizin izinizden hiç ayrılmamıştık. Peki, şimdi bizi Allah’tan gelecek en ufak bir azâba karşı koruyabilir misiniz?”Buna karşılık, önderleri onlara diyecekler ki: “Ne yapalım, Allah bizi hidâyete erdirseydi, biz de sizi doğru yola iletirdik. Hidâyeti bulduk da, onu sizden mi gizledik! Zaten iş işten geçmiş. Artık sızlansak da, başımıza gelenlere katlansak da değişen bir şey olmayacak; çünkü bizim için kurtuluş yok!”

Allah için topluca ortaya çıktılar.
Zayıflar büyüklük taslamış olanlara dedi ki:
-“Biz, size uymuştuk. Siz, Allah’ın azabından hiçbir şeyi bizden savabilir misiniz?”.
(Onlar da): -“Allah bizi doğru yola iletseydi, sizi doğru yola iletirdik.
Sızlansak da, sabretsek de bize göre eşit düzeydedir.
Bizim için hiçbir kaçacak yer yoktur” dediler.

Herkesin Allah'a selâm durduğu bir günde, zayıflar, güçlü ağalarına: " biz vaktiyle size uymuş idik, Hadi bakalım, şimdi Allah'ın bize verdiği cezayı, kaldırın da görelim? " Ağalar: " Allah bize hidayet etseydi, herhalde biz de size hidayet ederdik. Artık ıkınsak da sıkınsak da farketmez. Bir çıkamağımız yok çünkü. "

Bütün insanlar öldükten sonra diriltilip; hesap için Allah’ın huzuruna çıkacaklar. Hesap günü zayıflar büyüklük taslayanlara diyecekler ki: “Biz yeryüzünde yaşarken size uyuyorduk. Sizin yasalarınıza göre yaşıyorduk. Sizler bize yasalarımıza uyduğunuz müddetçe hiçbir güç bir şey yapamaz diyordunuz. Bizi Allah’ın yasalarına uymaya çağıranlara karşı bizi kışkırtıyordunuz. Bizim Allah’ın yasalarına göre yaşamamızı engelliyordunuz. Bugün bize Allah’ın yasalarını terk edip, sizin yasalarınıza uyduğumuz için ceza verilecek. Sizler bize verilecek cezayı kaldırabilir misiniz? Sizin yasalarınıza uyduğumuz için bize verilecek cezadan kurtarabilir misiniz?” Büyüklük taslayan, yasalarıyla insanlara hükmeden, yasalarına uymazlarsa cezalandıracaklarını söyleyenler; “Ne yapalım? Allah bizi hidayete erdirseydi biz de sizi doğru yola iletirdik. Şimdi sızlansak da sabretsek de birdir. Çünkü bizim için sığınacak bir yer yoktur.” Diye; hadlerini bilmeyerek kabahati yine Allah’a atacaklar. Tıpkı dünyada yaptıkları gibi!

(Kıyamet gününde) hepsi Allah’ın huzuruna çıkmış (olacak) ve zayıf olanlar kibirlenenlere diyecekler ki: “Şüphesiz ki biz size uymuştuk. Şimdi siz Allah’ın azabından herhangi bir şeyi bizden savabilir misiniz?” Onlar da şöyle diyeceklerdir: “Allah bizi doğru yola ulaştırsaydı biz de sizi doğru yola ulaştırırdık. [*] Şimdi sızlansak da sabretsek de birdir. Artık bizim için hiçbir sığınak yoktur.”

Benzer mesajlar: En‘âm 6:148; Nahl 16:35.

(Kıyamette) o (kâfirlerin) tamamı Allah’ın huzuruna çıkınca zayıflar,¹ büyüklük taslayan (önder)lerine:² “Şüphesiz biz size (dünyada) uyuyorduk; şimdi siz bizden Allah’ın azabından herhangi bir şeye engel olabiliyor musunuz?” derler.³ Onlar da: “Eğer Allah bize hak yolu gösterseydi⁴ biz de sizlere doğru yolu gösterirdik. Şimdi sızlansak da sabretsek de (fark etmez) bizim için kaçacak hiç bir yer yoktur.” derler.

1 Müstez’af için Bk. (A’raf: 75)2 Müstekbir için Bk. (A’raf: 75)3 Buradan müstaz’afların, meselenin farkına âhirette varmalarının bir şeyi değiştirmey... Devamı..

Ve [o Yargı Günü’nde insanların] hepsi Allah’ın huzuruna çıkacaklar; işte o zaman, zayıf olanlar ²⁸ bir vakitler büyüklük taslamış olanlara: “Bakın, bizler sizin izleyicilerinizdik” diyecekler, “o halde şimdi bizden Allah’ın azabını biraz olsun savabilecek güçte misiniz?” [Ötekiler buna şöyle] cevap verecekler: “Eğer Allah bize [kurtuluş] yolu[nu] gösterirse, şüphesiz, biz sizi de peşimizden sürükleriz; ²⁹ fakat, görebildiğimiz kadarıyla, şimdi artık sızlansak da, [hak ettiğimiz azaba] katlansak da, hepsi bir: bizim için artık kurtuluş yok!”

28 Allah’ın mesajına karşı umursamazlık gösterdikleri için ayetin devamında “büyüklük taslayanlar” (estekberû) olarak tanımlanan ve toplum içinde düşü... Devamı..

Bir gün hepsi Allah’ın huzuruna çıkacaklar ve zayıf görüşlü olup başkalarının peşinde körü körüne gidenler, peşinden gittikleri o büyüklük taslayanlara diyecekler ki: “Biz dünyadayken hep sizin peşinizden gelmiştik. Şimdi bizi, Allah’ın azabından az da olsa kurtarabilir misiniz?” Onlar da: “Allah bizi doğru yola eriştirseydi, biz de sizi eriştirirdik. Allah bize buradan çıkış yolunu gösterseydi, biz de size gösterirdik. Ama artık sızlansak da, katlansak da bir şey fark etmeyecek. Çünkü kaçıp sığınacak bir yerimiz yok.” derler. 2/166-167, 10/28...30, 33/66...68, 40/47...50

Derken, (hesap günü) toptan Allah’ın huzuruna çıkacaklar. Ve altta kalan zayıflar[²⁰⁰⁵] büyüklük taslayanlara diyecekler ki: “Sahiden biz zamanında size uymuştuk; şimdi siz Allah’ın azabından bir şeyi bizden savabilecek durumda mısınız?” Onlar cevap verecekler: “Eğer Allah bize bir yol gösterseydi, biz de size kılavuzluk ederdik; inleyip sızlasak da (başımıza gelene) sabretsek de, bizim için hepsi bir: artık bizim sığınacak bir yerimiz yok!”[²⁰⁰⁶]

[2005] Lafzen: Mustaz‘aflar. Kur’an’da sözü edilen üç tip mustaz‘af için bkz: 34:31, not 48. Bu âyettekiler kınanan mustaz‘aflardır. Bunların belirgin... Devamı..

(Kıyamet gününde o kafirlerin) Hepsi Allah'ın huzuruna çıkmış olacaklardır, içlerinden zayıf olanlar, tabi oldukları elebaşlarına: "Muhakkak ki, biz size tabi olmuştuk, (dünyadayken size uyarak, peygamberlerin hak davetini kabul etmemiştik) "Şimdi siz, Allah'ın azabından bir kısmını olsun bizden savabilir misiniz?" derler. Onlar ise: "Ne yapalım, eğer Allah bizi hidayete erdirseydi, biz de size elbette doğru bir yol gösterirdik, şimdi bizler sızlansak da, katlansak da fark etmez; çünkü bizim için sığınılacak bir yer yoktur" diye cevap verirler.

Hepsi Allâh’ın huzûrunda göründüler. Zayıflar, (Dünyada iken büyük gördüklerine) büyüklük taslayanlara "Biz size tâbi idik, şimdi siz, Allâh’ın azâbını bizden savabilir misiniz?" dediler. (Büyüklük taslayanlar): "Allah bize hidayet etseydi, biz de size yol gösterirdik. Artık biz sızlansak da, sabretsek de birdir; kaçıp sığınacak bir yerimiz yoktur!"

Ve hepsi Allah Teâlâ'nın huzuruna çıkmış olacaklardır. Artık zayıflar, kendilerini büyük görmekte bulunmuş olanlara diyecekler ki: Muhakkak biz size tâbi olmuştuk, şimdi siz Allah'ın azabından bir şeyi bizden bertaraf edebilir misiniz'? (Onlar da) derler ki: Allah Teâlâ, bize hidâyet etse idi, elbette sizi hidâyete dâvet ederdik. Bizim için şimdi (fazla mahzun olsak da, sabretsek de) müsavîdir. Bizim için bir sığınacak yer yoktur.

Bir de bakarsın kıyamet gününde hepsi toplanarak Allah'ın huzuruna çıkmışlar. Zayıflar büyüklük taslayanlara: “Biz, ” diyecekler, “Sizlere tâbi idik. Şimdi siz, bize fayda sağlayıp da Allah'ın azabından azcık bir şey uzaklaştırabiliyor musunuz? ”Büyüklük taslayanlar şöyle cevap verecekler: “Ne yapalım? Allah bize yol gösterseydi biz de size gösterirdik. Şimdi biz sabretsek de, sızlansak da sonuç değişmez. Anlaşıldı: Bizim kaçıp sığınacağımız bir yer yok! ” [34, 31-33; 40, 47-48; 7, 38-39; 33, 66-68]

Hepsi Allah'ın huzurunda göründüler. Zayıflar, büyüklük taslayan(önder)ler(in)e: "Biz size tabi idik. Şimdi siz, bizden Allah'ın azabından (en ufak) bir şey savabilir misiniz?" dediler. (Büyüklük taslayanlar kendilerini ma'zur göstermek için: "Ne yapalım?") dediler: "Allah bize yol gösterseydi, biz de size yol gösterirdik. Artık biz sızlansak da, sabretsek de birdir; kaçıp sığınacak bir yerimiz yoktur!"

Cümlesi huzûr-u ilâhiye getyirildiklerinde za'îf ve fakîrleri dünyâda büyüklük taslayanlara: "Biz size tâbi' olmuş idik, şimdi bizi Allâh'ın 'azâbından kurtarabilir misiniz?" dirler. Onlar da: "Eğer bizi Allâh hidâyet itmiş olsa idi biz de sizi hidâyet iderdik. Şimdi gerek âh u figânımız ve gerek sabrımız müsâvîdir, bizim içün kurtuluş çâresi yokdur." cevâbını virirler.

Ahirette hepsi Allah’ın huzuruna çıkarılır. Zayıflar, kendini güçlü görenlere derler ki “Biz size uyan kimselerdik. Allah’ın herhangi bir azabındanbizi kurtarabilirsiniz değil mi?” Onlar şöyle derler: “Allah bizi yola getirseydi biz de sizi yola getirirdik. Artık sızlansak da bir, katlansak da... Bizim için de kurtuluş yoktur.”

Hepsi Allah'ın huzuruna çıkarlar; güçsüzler, büyüklük taslayanlara: -Biz size uymuştuk, Allah'ın azabından bizi koruyabilir misiniz? derler. Onlar da:-Allah bizi doğru yola eriştirseydi biz de sizi eriştirirdik. Artık sızlansak da sabretsek de birdir, çünkü kaçacak yerimiz yok, derler.

Derken onların hepsi Allah'ın huzuruna çıkarlar. Güçsüz olanları, büyüklük taslayanlara derler ki: “Biz size uymuştuk. Şimdi bizi Allah'ın azabından biraz olsun kurtarabiliyor musunuz?” Onlar ise “Allah bize hidayet verseydi biz de size yol gösterirdik,” derler. “Artık ister feryad edelim, ister sabredelim, bizim için birdir. Sığınacak hiçbir yer yok!”

Hepsi toplu halde, Allah'ın huzuruna çıkmış olacaklar. Ezilip horlananlar, büyüklük taslayanlara diyecekler ki: "Biz sizin birer uydunuzduk. Şimdi siz Allah'ın azabından bir kısmını bizden uzaklaştırabilir misiniz?" Cevap verecekler: "Allah bize kılavuzluk etseydi elbette biz de size kılavuzluk ederdik. Şimdi inleyip feryat etsek de sabretsek de bir. Sığınacak hiçbir yerimiz yok."

daħı çıķdılar Tañrı içūn hep pes eyitti ża'iflar anlara kim boyun virmediler “bayıķ biz olduķ size uyundu pes siz [131b] aśśı eyleyici misiz bize Tañrı 'aźābından nesene?” eyittiler “eger ŧoġru yol göstere-di bize Tañrı ŧoġru yol göstere-dük size. berāberdür üzerümüze ķatlanmaduġ-ise yā śabr eyledüg ise yoķdur bizüm hįç śıġınacaķ yir.”

Daḫı çıḳdılar Tañrı‐çun hep. Pes eyitdi ża‘īfler, anlar kim boyun virmediler.Bayıḳ biz olduḳ size uyundı. Pes siz aṣṣı eyleyici misiz bize Tañrı ‘aẕābın‐dan nesne? Eyitdiler: Eger yol göstere‐di Tañrı, ṭoġru yol gösterevüz size.Berāberdür üzerümüzde ḳatlanmaduġ‐ısa, ya ṣabr eyledüg‐ise. Yoḳdur bizüm hīç ṣıġınacaḳ yir.

(Qiyamət günü) hamı Allahın hüzurunda peyda olacaqdır. Zəiflər (iman gətirməyə) təkəbbür göstərənlərə (öz başçılarına) deyəcəklər: “Biz sizə tabe idik. İndi Allahın əzabını, azacıq da olsa, bizdən dəf edə bilərsinizmi?” Onlar belə cavab verəcəklər: “Əgər Allah bizə doğru yolu göstərsəydi, biz də sizə göstərərik. İndi ağlayıb-sızlasaq da, səbr etsək də, fərq etməz (əzabdan xilas ola bilmərik). Bizim üçün heç bir sığınacaq (heç bir qurtuluş) yoxdur!

They all come forth unto their Lord. Then those who were despised say unto those who were scornful: We were unto you a following, can ye then avert from us aught of Allah's doom? They say: Had Allah guided us, we should have guided you. Whether we rage or patiently endure is (now) all one for us: we have no place of refuge.

They will all be marshalled before Allah together: then will the weak say to those(1895) who were arrogant, "For us, we but followed you; can ye then avail us to all against the wrath of Allah." They will reply, "If we had received the Guidance(1896) of Allah, we should have given it to you: to us it makes no difference (now) whether we rage, or bear (these torments) with patience: for ourselves there is no way of escape."

1895 When the time for judgement comes, there are two kinds of disillusionment waiting for the ungodly. (1) Those who were misled and failed to see th... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.