26 Nisan 2024 - 17 Şevval 1445 Cuma

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Hûd Suresi 94. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satır Altı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Velemmâ câe emrunâ necceynâ şu’ayben velleżîne âmenû me’ahu birahmetin minnâ veeḣażeti-lleżîne zalemû-ssayhatu feasbehû fî diyârihim câśimîn(e)

Emrimiz gelince Şuayb'i ve onunla beraber inanmış olanları, bizden bir rahmet olarak kurtardık, zulmedenleriyse bir bağırış kavrayıverdi ve hepsi de yurtlarında diz çökmüş bir halde helak oluverdi.

(Artık intikam vakti ve azap) Emrimiz geldiği zaman, tarafımızdan bir rahmetle Şuayb’ı ve onunla birlikte iman edenleri kurtardık; o zulmedenleri (ise) dayanılmaz korkunç bir çığlık (sayha) yakaladı da kendi yurtlarında diz üstü çökmüş (ve hepsi ölmüş) olarak sabahlamışlardı.

Azap emrimiz gelince, Şuayb'ı ve onunla beraber iman edenleri, bizden bir rahmetle kurtardık. Varoluş gayesine aykırı davrananları, bir ses ve gürleme yakalayıverdi. Öyle ki, kendi yurtlarında dizlerinin bağı çözülüp cansız yere yığılıp kaldılar.

Planımız, azâbımız gerçekleşirken, Şuayb ve onunla birlikte iman edenleri, tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. Şiddetli bir gürleme halinde âni bir darbe haksızlık edenlerin, zulmedenlerin işini bitirdi. Sabahleyin yurtlarında yere çarpılarak çakılıp kalanlar oldular.

Emrimiz gelince tarafımızdan bir rahmetle Şuayb'ı ve onunla birlikte iman etmiş olanları kurtardık. Zulmedenleri de bir çığlık aldı ve yurtlarında diz çöküp kaldılar.

Emrimiz geldiği zaman, tarafımızdan bir rahmetle Şuayb'ı ve O'nunla birlikte iman edenleri kurtardık; o zulmedenleri dayanılmaz bir ses sarıverdi de kendi yurtlarında dizüstü çökmüş olarak sabahladılar.

Azab emrimiz gelince, Şuayb'ı ve beraberinde iman edenleri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. O zulmedenleri ise, korkunç bir gürültü yakaladı da yurdlarında çöküp helâk oldular.

Emrimiz geldiğinde, Şuayb ve onunla beraber inananları Bizden bir rahmet ile kurtardık. Ve o zalimleri bir ses ve patlama yakalayıverdi, evlerinde yığılıp kaldılar.

Emrimiz gelince, Şu‘ayb'ı ve onunla beraber iman edenleri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık; zulmedenleri ise korkunç bir gürültü yakaladı da yurtlarında diz üstü çöke kaldılar.

Buyrumumuz gelince, inanmış olanlarla bile, Şuayb'ı rahmetimizle kurtardık, zalimlere bir gürültü çattı ki, yüzü kuylu serildiler, yurtlarında yerlere

Nihayet (azap) emrimiz gelince Şuayb'ı ve onunla birlikte iman edenleri katımızdan bir rahmetle kurtardık. Zulüm ve haksızlık içinde olanları korkunç bir gürültü yakaladı; öyle ki, kendi yurtlarında/evlerinde dizüstü yığılıp kaldılar.

’Azâb emrimiz geldiği vakit rahmetimiz ile Şu’ayb’ı ve ânınla berâber îmân idenleri kurtardık. Zâlimleri şiddetli bir ra’şe yakaladı, irtesi güni hepsini hânelerinde ölmüş buldılar.

Buyruğumuz gelince, Şuayb'ı ve beraberindeki inananları katımızdan bir rahmet olarak kurtardık. Haksızlık yapanları bir çığlık yakaladı, oldukları yerde diz üstü çöküverdiler.

(Azap) emrimiz gelince, Şu’ayb’ı ve onunla birlikte iman edenleri, katımızdan bir rahmetle kurtardık. Zulmedenleri ise o korkunç (uğultulu) ses yakaladı da yurtlarında diz üstü çökekaldılar.

Emrimiz gelince, Şuayb’ı ve onunla beraber iman edenleri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık; haksızlık edenleri de korkunç bir gürültü yakaladı, yurtlarında diz üstü çöküp kaldılar.

Emrimiz gelince, Şuayb'ı ve onunla beraber iman edenleri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık; zulmedenleri ise korkunç bir gürültü yakaladı da yurtlarında diz üstü çökekaldılar.

Emrimiz gelince Şuayb'ı ve kendisiyle beraber inanmış olanları bizden bir rahmetle kurtardık. Zulmedenleri korkunç gürültü yakaladı; yurtlarında çöküp kaldılar.

Ne zaman ki, emrimiz geldi, Şu'ayb ve beraberindeki müminler, tarafımızdan bir rahmet sayesinde kurtuldular. Ve o zalimleri korkunç bir gürültü yakaladı da oldukları yerde çöküp kaldılar.

Vaktâ ki emrimiz geldi Şuaybı ve ma'ıyyetinde iyman edenleri tarafımızdan bir rahmet ile kurtardık, o zulmedenleri ise, sayha yakaladı da diyarlarında çöke kaldılar

(Nihâyet azap) emrimiz gelince Şuayb’ı ve beraberindeki mü’minleri, tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. Zulmedenleri/kâfirleri ise o korkunç sayhâ yakaladı da yurtlarında diz üstü çöküp kaldılar (helâk oldular).

Hükmümüz gerçekleşince Şu'ayb'ı ve onunla birlikte iman etmiş olanları, Tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. Zulmedenleri de dehşete düşürücü bir ses yakaladı. Yurtlarında dizüstü çökmüş olarak sabahladılar.

Vaktaki (azâb) emrimiz geldi. Hem Şuaybı, hem onun maiyyetinde îman etmiş olanları, bizden bir esirgeme olarak, kurtardık. Zulmedenleri ise korkunç bir ses yakaladı da yurdlarında diz üstü çöke kaldılar (helak oldular).

Nihâyet (azab) emrimiz gelince, Şuayb'ı ve berâberindeki îmân edenleri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık; zulmedenleri ise o korkunç ses yakaladı da bulundukları yerde çöküp kalmış kimseler oldular.

Azap emrimiz onlara geldiğinde, Şuayb ve onunla birlikte iman edenleri, bizden bir rahmet olarak kurtardık. Arkasından şiddetli bir ses dalgası, zulmedip haksızlık yapanları yakaladı ve bulundukları yerde dizlerinin üstlerine çöke kaldılar.

Buyruğumuz erişince Şuayb’ı, onunla birlikte inananları esirgeyiciliğimizle kurtardık. Kıyıcılar ise korkunç bir haykırış işittiler, oldukları yere yüzü koyun düşüp öldüler.

Vaktaki fermanımız geldi, Şuayb/ı onunla beraber iman getirenleri merhametimizle kurtardık, zalim olanlar korkunç bir sese giriftar oldular, yurtlarında yüzüstü düştüler.

Emrimiz/buyruğumuz gelince, Şuayb’ı ve onunla beraber inananları katımızdan bir rahmetle kurtardık. Zulmedenleri ise o korkunç ses yakaladı ve evlerinde diz üstü çökekaldılar.³⁶

36 Krş. Hûd, 11/67

Buyruğumuz gelince, Şuayb'ı ve beraberindeki iman edenleri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. Zulmedenleri bir çığlık yakaladı da yurtlarında dizüstü çökmüş kimseler olarak sabahladılar.

Ve nihâyet azap emrimiz gelip çatınca, Şuayb’ı ve beraberindeki müminleri sonsuz rahmetimizle kurtardık; zulüm ve haksızlık yapanlara gelince,her şeyi yıkıp yok eden korkunç bir gürültü çarpıverdi onları; böylece kendi yurtlarında oldukları yere cansız bir hâlde serilip kaldılar! Öyle ki:

Bizim emrimiz geldiğinde bizden bir rahmetle Şuayb’i ve onunla birlikte inanmış olanları kurtardık.
Zulmetmiş olanları Sayha / Yüksek Ses yakaladı.
Yurtlarında cansız olarak yığılıp kaldılar.

Yıkım fermanımız gelince, Şuayb’ı ve onun safında yer alan müminleri, acıdığımız için kurtardık. Saygısızlar ise, büyük bir ses patlamasıyla şok oldular. Hepsi köşkleri içerisinde, büzüşüp kaldılar.

Onlara azap emrimiz gelince Şuayb’ı ve O’nunla beraber olanları kurtardık. İnkâr ederek kendilerine zulmedenleri korkunç bir ses yakaladı. Yurtlarında çöküp kaldılar. Yaşamlarından sadece izleri kaldı.

94,95. (Azap) emrimiz gelince, Şuayb’ı ve onunla birlikte iman edenleri tarafımızdan bir merhametle (azaptan) kurtarmıştık. Haksızlık edenleri de o korkunç ses yakalamış ve sanki orada hiç oturmamışlar gibi yurtlarında diz üstü (hareketsiz) kalmışlardı. [*] Dikkat edin! Semûd (kavmi Allah’ın merhametinden) uzak olduğu gibi Medyen (kavmi) de uzak kılınmıştı.

Benzer mesajlar: A‘râf 7:92; Hûd 11:67; ‘Ankebût 29:37.

(Helâk) emrimiz gelince, tarafımızdan bir rahmetle Şuayb’ı ve onunla birlikte îman edenleri kurtardık ve o zâlimleri korkunç bir ses yakaladı ve onlar yurtlarında yere yüzüstü çakılarak, helâk oldular.

Ve derken, hükmümüz vaki olunca, katımızdan bir rahmetle Şuayb’ı ve o’nunla aynı inancı paylaşanları kurtardık; zulüm ve haksızlık içinde olanları ise bir sayha, bir gürlemeyle tepeledik; öyle ki, kendi evlerinde cansız yere yığılıp kaldılar, ¹²⁸

128 Bkz. bu surenin 67. ayeti ve ilgili 98. not; ayrıca 7. sure, 73. not.

Nihayet cezalandırma emrimiz gelince, Şuayb’i ve onunla beraber iman edenleri katımızdan bir rahmetle kurtardık. O zalimleri ise korkunç bir ses yakalayıverdi ve yurtlarında diz üstü cansız olarak yığılıp kaldılar. 10/103, 30/47, 40/51

Derken emrimizin (infaz) vakti geldi: Şuayb’i ve onunla aynı inancı paylaşan kimseleri katımızdan bir rahmet sayesinde kurtardık, zulme gömülüp gidenleri malum sayha[¹⁷⁹⁵] ansızın yakalayıverdi; öz yurtlarında cansız donakaldılar:

[1795] Bu sayhanın içeriğini yansıtan racfeh ile ilgili bir açıklama için bkz: 7:78, not 61. Sayha, işiteni çıldırtan dehşetli bir ses. Zımnen: Vahyin... Devamı..

Azap emrimiz gelince Şuayb'ı ve onunla beraber iman etmiş olanları katımızdan bir rahmet ile kurtardık, o zalimleri ise korkunç bir ses yakaladı ve yurtlarında dizüstü çöke kaldılar.

Emrimiz geldiği zaman, Şu’ayb’i ve onunla beraber iman etmiş olanları bizden bir rahmet ile kurtardık; zulmedenleri de o korkunç sayha (ses ) yakaladı, yurtlarında cansız ceset olarak kala kaldılar.

Vaktâ ki emrimiz geldi. Şuayb'ı ve O'nunla beraber imân etmiş olanları Bizden bir rahmet ile necâta erdirdik ve zulmetmiş olanları ise bir korkunç gürültü yakaladı. Artık yurtlarında çökekalmışlar olarak sabahladılar.

94, 95. Azap emrimiz gelince, tarafımızdan bir lütuf olarak Şuayb ve beraberindeki müminleri o azaptan kurtardık. Zulmedenleri ise o korkunç ses bastırıverdi de diyarlarında çökekaldılar. Sanki hiç orada yaşamamış gibi oldular. . . Evet, Semûd halkı defolup gittiği gibi Medyen halkı da defoldu gitti!

Emrimiz gelince, Şu'ayb'i ve onunla beraber inanmış olanları bizden bir acıma ile kurtardık; zulmedenleri de o korkunç ses yakaladı, yurtlarında çöküp kaldılar.

Vaktâ ki emrimiz (helâklerine hüküm ve kazâmız) geldi. Şu'ayb'i ve onunla berâber mü'minleri kemâl-i rahmetimizden kurtardık ve nefislerine zulüm idenleri şiddetli sayha ahz ve helâk itdi. Hânelerinde yüzüsti düşüb telef oldılar.

Emrimiz gelince Şuayb’ı ve onunla beraber inanmış olanları ikramımızla kurtardık. Yanlış yapanları ise dehşet bir ses yakaladı da yurtlarında diz çöküp kaldılar.

Emrimiz gelince, Şuayib'i ve beraberindeki mü'fminleri katımızdan bir rahmetle kurtardık. Zalimleri bir çığlık yakaladı. Oldukları yerde yapışıp kaldılar.

Emrimiz geldiğinde, Şuayb'ı ve onunla birlikte iman edenleri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. Zulmedenleri ise o korkunç ses yakaladı da yurtlarında yüzüstü serilip kaldılar.(17)

(17) Medyen halkının helâki de, Semud kavminde olduğu gibi, 7:91’de şiddetli bir sarsıntı ile açıklanmakta, burada ise korkunç sesten söz edilmektedir... Devamı..

Emrimiz gelince Şuayb'ı ve onunla birlikte iman edenleri bizden bir rahmetle kurtardık. Zulmedenleri o yüksek titreşimli sayha yakaladı da öz yurtlarında yere çömelmiş hale geldiler.

daħı ol vaķt kim geldi buyruġumuz ķurtarduķ şu'ayb’ı daħı anları kim įmān getürdiler anuñ-ile raḥmet-ile bizden. daħı duttı anları kim žulm eylediler ün pes oldılar illeri içinde gögüz üzere yatıcılar.

Ol vaḳt kim geldi anlara buyruġumuz, ḳurtarduḳ Şu‘aybı özi‐y‐le īmāngetürenleri, daḫı bizüm raḥmetümüzle. Daḫı helāk eyledi ẓālimleriCebrā’īl ṣayḥası. Pes ṣabāḥ olduḳda evlerinde dizlerin urup öldiler.

(Şüeyb tayfasının məhvi barəsində) əmriniz gəldikdə Özümüzdən bir mərhəmət olmaqla, Şüeybi və onunla birlikdə iman gətirənləri xilas etdik. O zülm edənləri isə, dəhşətli (tükürpədici) bir səs bürüdü və onlar öz evlərində diz üstə çöküb qaldılar (bir göz qırpımında məhv oldular).

And when Our commandment came to pass we saved Shueyb and those who believed with Him by a mercy from Us; and the (Awful) Cry seized those who did injustice, and morning found them prostrate in their dwellings.

When Our decree issued, We saved Shu´aib and those who believed with him, by (special) mercy from Ourselves:(1596) But the (mighty) blast did seize the wrong- doers, and they lay prostrate in their homes by the morning,-

1596 Cf. 11:66 and 11:58 . n. 1554.


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.