Vemâ kâne rabbuke liyuhlike-lkurâ bizulmin veehluhâ muslihûn(e)
Şayet ahalisi ıslah edici (muslih) kimseler (gibi toplumu ve düzeni iyileştirme yolunda çalışsalardı), Rabbin o şehirleri helak edecek olmazdı. (Allah, hâşâ zulümle haksızlık ve yanlışlık ederek iş yapmazdı.)
Rabbin, ahalisi, birbirini ıslah edip duran şehirleri zulümle helak etmez.
Yoksa senin Rabbin birbirlerine karşı dürüst davranıp haksızlık yapmadıkları ve insanlık dışı tarzda davranmadıkları sürece toplumları haksız yere yok edecek değildir.
İdarecileri, halkı iyi ve ıslah iken, din ve dünya işlerini, sosyal ilişkilerini düzelterek, geliştirerek barış içinde yaşarlarken, senin Rabbin zulm ile bir memleketi helâk edecek değildir.*
Rabbin, ahalisi ıslah edici iken o beldeleri haksız yere helak edecek değildi.
Halkı, ıslah eden kimseler iken, Rabbin o ülkeleri zulm ile helak edecek değildi.
Memleketlerin halkı, zulümden berî bulundukları halde, Rabbin, asla o memleketleri zulümle helâk etmez.
Köy ve kasabaların ahalisi yapıcı olduğu müddetçe, Rabbin, onları zulüm ile helak edici değildir.
Halkı ıslah edici olduğu halde Rabbin haksız yere memleketleri helâk etmez.
Yoksa senin Rabbin, halkı dürüst davrandıkları sürece, bir toplumu asla helak etmez.
Rabbin, kasabaların halkı ıslah olmuşken, haksız yere onları yok etmez.
Rabbin, halkları salih ve ıslah edici kimseler iken memleketleri zulmederek helâk etmez.
Halkı iyi olduğu halde Rabbin, haksızlıkla memleketleri helâk etmez.
Halkı erdemli davrandığı sürece, Rabbin kentleri yok edecek değildir.
Senin Rabbin, halkları iyi ve ıslahatçı iken, o memleketleri haksız yere helak edecek değildir.
Rabbın da o memleketleri ahalisi muslihler iken zulmile helâk edecek değildi ya
Senin Rabbin — ehâlîsi (hem nefislerini, hem yekdiğerini) ıslaahedib dururken de — O memleketleri (sırf) şirk yüzünden helak edecek değildi ya.
Rabbin o şehirleri, ahâlisi (kendi hâllerini ve diğer insanları) ıslâh eden kimseler iken, zulümle helâk edecek değildi.
Bir şehrin toplumu (inansın veya inanmasın), doğru ve yararlı davranışlarda bulunduğu sürece, senin Rabbin o şehri haksız yerer (zulüm ile) yok edecek değildir.
Halkı ıslah eden kimseler iken, senin Rabbin o ülkeleri zulüm ile helak edecek değildi.
Çünkü senin Rabb’in, halkı dürüst davrandıkları ve toplumdaki haksızlıkları, çarpıklıkları düzeltmek için çaba harcadıkları sürece, hiçbir ülkeyi haksız yere helâk edecek değildir. O hâlde, sen de ilâhî gazâba uğramak istemiyorsan, hakîkati tüm insanlığa ulaştırmak için elinden geleni yapmalısın. Fakat bunu yaparken, İslâm’ı kabul etmeleri için onları zorlamaya gücün yetmez. Bu aslında görevin de değil. Unutma ki:
Senin Rabbin, halkı hak yolda olan kimseler iken o ülkeleri, sadece zulüm olsun diye kesinlikle helâk etmez.
Halkı (birbirlerine) ıslah edici davrandığı sürece, senin Rabbinin haksız yere uygarlıkları helâk etmesi söz konusu değildir[1815]*
Ve senin Rabbin, ahalisi muslih kimse oldukları halde şehirleri bir zulüm sebebiyle helâk eder olmadı.
Rabbin, halkı dürüst hareket eden, hem kendi nefislerini, hem de birbirlerini düzeltmeye çalışan diyarları, haksız yere asla helâk etmez. [43, 76]
Halkı uslu kimseler olsaydı, Rabbin o kentleri, zulüm ile helak edecek değildi.
Yoksa senin Rabbin, kurulu (doğal) düzeni koruyan[*] bir halkı varken, yanlış yapıp, o kentleri işe yaramaz hale getirecek değildir.*
Rabbin, halkı dürüst olan ülkeleri haksız yere helak edecek değildir.
Yoksa Rabbin, ahalisi düzgün kimseler olduğu halde beldeleri haksız yere helâk edecek değildi.
Halkı iyilik ve barış sevenler olsaydı, Rabbin o kentleri/medeniyetleri zulümle helâk edecek değildi ya!
In truth thy Lord destroyed not the townships tyrannously while their folk were doing right.
Nor would thy Lord be the One to destroy communities for a single wrongdoing,(1621) if its members were likely to mend.*
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |