27 Nisan 2024 - 18 Şevval 1445 Cumartesi

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Kasas Suresi 39. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satır Altı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Vestekbera huve vecunûduhu fî-l-ardi biġayri-lhakki vezannû ennehum ileynâ lâ yurce’ûn(e)

O da, askerleri de yeryüzünde haksız yere ululanmaya kalkıştılar ve şüphe yok ki dönüp tapımıza gelmeyecekler sandılar kendilerini.

O ve askerleri (Firavun ve yakın çevresi), yeryüzünde haksız yere büyüklenmişler ve gerçekten Bize döndürülmeyeceklerini zannetmişlerdi.

İşte böylece Firavun da, askerleri de yeryüzünde haksızlıkla büyüklük tasladılar ve zannettiler ki, bize hiç döndürülmeyecekler.

O ve kurmayları, ülkelerinde hak etmedikleri halde büyüklük taslayıp serkeşlik, zorbalık ve diktatörlük ederek iktidarda kaldılar. Bizim huzurumuza getirilerek hesaba çekilmeyeceklerini zannettiler.

bk. Kur’ân-ı Kerim, 85/13-14.

O ve askerleri yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve bize döndürülmeyeceklerini sandılar.

O ve askerleri, yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar.

O Firavun ve askerleri, yeryüzünde (Mısır'da) hakları olmıyarak büyüklük tasladılar ve zannettiler ki, bize döndürülmiyecekler.

O ve ordusu, haksız yere yeryüzünde büyüklük tasladılar. Ve Bize hiç dönmeyeceklerini sandılar.

Firavun ve askerleri, ülkede haksız yere büyüklük tasladılar. Gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar.

Haksız yere, Firavun ile ordusu, yeryüzünde kasaldılar, bize dönülemiyecek sanmışlardır

Böylece o (Firavun) ve kurmayları ülkelerinde haksız yere büyüklük taslayıp serkeşlik, zorbalık ederek iktidarda kaldılar. Bizim huzurumuza getirilerek hesaba çekilmeyeceklerini zannettiler.

Halbuki Fir’avn ve ’asâkiri beyhûde yere Mısır memleketinde mütekebbir idiler. Hiç bir vakit bize rücû’ itmeyeceklerini zan idiyorlardı.

O ve askerleri, memlekette, haksız yere büyüklük tasladılar. Gerçekten Bize döndürülmeyeceklerini sandılar.

O ve askerleri yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar.

Firavun ve askerleri, bize döndürülmeyeceklerini sanarak yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar.

O ve askerleri, yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar.

O ve ordusu yeryüzünde haksız yere büyüklendi ve bize dönmeyeceklerini sandılar.

O ve askerleri, yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar.

Hem de o ve askerleri yer yüzünde haksızlıkla kibirlenmek istediler ve zannettiler ki onlar bize iâde olunmıyacaklar

O (Firavun) ve askerleri, yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar. (Yaptıkları kâfirliğin hesabını vermek üzere) bize (manevi huzurumuza) döndürülmeyeceklerini sandılar.

O ve ordusu yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve gerçekten de Bize döndürülmeyeceklerini sandılar.

Kendisi de, askerleri de o yerde haksız yere büyüklük tasladılar) ve hakıykaten bize döndürülemeyeceklerini sandılar.

Böylece o (Fir'avun) ve askerleri o memlekette haksız yere büyüklük tasladı ve gerçekten kendilerinin bize döndürülmeyeceklerini sandılar.

Firavun ve ordusu yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve bize kesinlikle döndürülmeyeceklerini zannediyorlardı.

Kendisi de askerleri de o ülkede boşu boşuna büyüklük tasladılar, ne de olsa Bize döndürülmiyeceklerini sandılar.

O, askerleri Mısır toprağında nahak yere böbürlendiler. Bize dönmeyecekler sandılar.

O ve askerleri haksız yere büyüklük tasladılar ve gerçekten kendilerinin Biz’e döndürülmeyeceklerini zannettiler.

O ve askerleri yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar.

Böylece Firavun ve ordusu, hesap vermek üzere günün birinde huzurumuza gelmeyecekleri düşüncesine kapılarak, o ülkede haksız yere büyüklük taslayıp emrimize başkaldırdılar.

O ve askerleri Yeryüzü’nde Hakk’sız yere büyüklendi.
Sandılar ki; onlar, bize döndürülmezler.

Fıravun ve askerleri, bu dünyada boşuna büyüklendiler. Bize dönmeyeceklerini sandılar.

Firavun ve askerleri yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar. Kendilerini hiç bir kuvvetin yok edemeyeceğini zannederek şımardılar. İnsanların mallarına, canlarına, ırzlarına, çocuklarına el koyarak köleleştirdiler. Her fırsatta insanlara zulüm yaptılar. Yaptıklarının hesabını vermeyeceklerini sandılar.

O (Firavun) ve askerleri, yeryüzünde haksız olarak kibirlenmiş [*] ve bize döndürülmeyeceklerine inanmışlardı.

Benzer mesaj: Kasas 28:4.

O ve orduları haklı bir sebebe dayanmadan gerçekten Bize döndürülmeyeceklerini zannettiler ve yeryüzünde büyüklük tasladılar.¹

1 Bu âyet, “O ve orduları, sadece kinlerinden dolayı, gerçekten Bize döndürülmeyeceklerini zannederek yeryüzünde büyüklük tasladılar.” diye de anlaşıl... Devamı..

İşte böylece, o ve onun buyruğunda olanlar, hiçbir haklılık kaygısı taşımaksızın ³⁸ [yargı için] Bize dönmeyeceklerinden eminmişçesine ³⁹ yeryüzünde büyüklük tasladılar!

38 Lafzen, “haksız yere” yahut “hakka dayanmaksızın” (bi gayri’l-hakk).39 Lafzen, “ve Bize dönmeyeceklerini sanıyorlardı”. Eski Mısırlılar da, hiç şüp... Devamı..

O ve orduları, hak hukuk tanımayarak ülkede büyüklük tasladılar ve bize gelip hesap vermeyeceklerini sandılar. 43/46...52

İşte o ve onun askerleri yeryüzünde haksız yere büyüklendiler;[³⁴¹⁰] ve sandılar ki kendileri Bizim huzurumuza hiç çıkmayacaklar.

[3410] Büyüklenme hakkına sahip olan tek varlık (el-Mütekebbir) Allah’tır (59:23).

Firavun ve askerleri, yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar, bize (huzurumuza) döndürülmeyeceklerini sandılar.

O ve askerleri yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar.

Ve o da (Fir'avun da) askerleri de yeryüzünde haksız yere kibirlendiler, ve sandılar ki, onlar Bize döndürülmeyeceklerdir.

Böylece o ve orduları, haksız yere ülkede büyüklük tasladılar ve huzurumuza dönüp hesap vermeyeceklerini zannettiler. [85, 13-14]

O (Fir'avn) ve askerleri yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve kendilerinin bize döndürülmeyeceklerini sandılar.

Fir'avn ile kavmi arzda bi-gayrı hakkın kibir ve gurûr iylediler ve bize gelmeyeceklerini zan itdiler.

Hem Firavun, hem de orduları, hak etmedikleri halde o topraklarda büyüklük taslıyor, huzurumuza döneceklerini asla beklemiyorlardı.

O ve orduları, haksız yere yeryüzünde büyüklenmiş ve bize döndürülmeyeceklerini sanmışlardı.

O da, askerleri de memlekette haksız yere büyüklük taslıyor ve bir daha huzurumuza dönmeyeceklerini sanıyorlardı.

O ve orduları yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve sandılar ki, bize döndürülmeyecekler.

daħı ululıķ istedi ol daħı süleri yirde ḥaķsuz. daħı śandılar kim bayıķ anlar bizdin yaña dönilesi degüller.

Daḫı büyüklendi Fir‘avn çerileri‐y‐le yir yüzinde nā‐ḥaḳ yire. Daḫı anlarṣandılar ki bizüm ḥażretümüze rücū‘ eylemeyeler.

(Fir’on) və əsgərləri yer üzündə nahaq yerə təkəbbür göstərdilər və elə güman etdilər ki, (öləndən sonra bir də dirlib) hüzurumuza qaytarılmaycaqlar!

And he and his hosts were haughty in the land without right, and deemed that they would never be brought back to Us.

And he was arrogant and insolent in the land, beyond reason,- He and his hosts: they thought that they would not have to return to Us!(3372)

3372 They did not believe in the Hereafter. They did not understand that every deed must have its inevitable consequence, good, or evil, unless the Gr... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.