Fekeżżebûhu feehleknâhum(k) inne fî żâlike leâye(ten)(s) vemâ kâne ekśeruhum mu/minîn(e)
Derken onu yalanladılar, biz de onları helak ettik. Şüphe yok ki bunda bir delil var, fakat halkın çoğu inanmaz.
Böylelikle onu yalanladılar, Biz de onları helak edip yıkıma uğrattık. Gerçekten bunda bir ayet ve ibret vardır, ama onların çoğu iman etmiş değillerdi.
İşte O'nu böyle yalanladılar ve bunun üzerine, biz de onları yok ettik. Bu kıssada insanlar için mutlaka bir ders vardır, onların çoğu buna inanmasa da…
Böylece onu yalanladılar. Biz de onları helâk ettik. Bunlarda da, kesinlikle Allah'ın kudretine, ilmine, hikmet sahibi olduğuna işaretler, bütün insanlar için ibretler, alınacak dersler, ülkelerinde kalıntılar vardır. Onların çoğu iman edecek değildir.
Böylece onu yalanladılar. Biz de onları helak ettik. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu iman etmemişti.
Böylelikle onu yalanladılar, biz de onları yıkıma uğrattık. Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.
Böylece onu (Hûd peygamberi) tekzib ettiler. Biz de onları helâk ettik. Muhakkak ki, onlara yaptığımız bu işte, sonrakiler için bir ibret vardır; öyle iken çoğu mümin olmadı.
Hud’u yalanladılar. Biz de onları helak ettik. İşte bunda önemli bir ayet ve delil vardır. Fakat çokları inanmadılar.
138,139. “Biz yaptıklarımızdan dolayı ceza görmeyeceğiz” deyip onu yalanladılar. Biz de onları helâk ettik. Bunda kesinlikle bir ders vardır. Onların çoğu inanmamış olsa da.
Onu yalanladılar, yok ettik biz onları, bunda bir belge vardır, pek çokları inanmazlar
Böylece onu (Hud'u) yalanladılar; biz de (yaptıkları yüzünden) kendilerini helak ettik. Şüphesiz bunda alınacak bir ders vardır, fakat (buna rağmen) onların çoğu iman etmekte diretiyor.
Hûd’ı yalancılıkla ithâm itdiler. Biz de ânları helâk iyledik. Bu vak’a ibret-âmizdir. Lâkin ekserîsi inanmadılar.
Böylece onu yalanladılar; Biz de kendilerini yok ettik. Bunda şüphesiz ki ders vardır; ama çoğu inanmamıştır.
Böylece onlar Hûd’u yalanladılar. Biz de bu yüzden onları helâk ettik. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir.
Böylece onu yalancılıkla suçladılar; biz de onları helâk ettik. Doğrusu bu anlatılanlarda büyük bir ibret vardır ama çokları inanmazlar.
Böylece onu yalancılıkla suçladılar; biz de kendilerini helâk ettik. Doğrusu bunda büyük bir ibret vardır; ama çokları iman etmezler.
Böylece onu yalanladılar. Nihayet biz de onları yok ettik. Bunda bir ders var; ancak çoğunluk inanmaz.
Böylece onu yalancı saydılar; biz de kendilerini helak ettik. Şüphesiz bunda mutlak bir âyet (alınacak bir ders) vardır, ama çokları iman etmiş değillerdir.
Diye onu tekzib ettiler de kendilerini helâk ediverdik. Şübhesiz bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mü'min olmadı
Böylece onu (Hûd’u) yalanladılar. Biz de onları helâk ettik. Şüphesiz bunda (insanlar için alınacak nice) ibret (ler) vardır, ama (bunca hakikatlere rağmen, insanların) çoğu îmân etmezler.
Hulâsa: Onu yalan saydılar da biz de kendilerini helak etdik. Şübhesiz bunda bir ibret vardır elbet. (Fakat) onların çoğu îman ediciler değildir.
Böylece onu yalanladılar da onları (şiddetli bir rüzgârla) helâk ettik. Şübhesiz ki bunda, elbette bir ibret vardır. Fakat onların çoğu îmân etmiş kimseler değildir.
Kavmi Hud’u yalanladı. Bizde onları helak ettik. Bunda alınacak dersler var. Ancak insanların çoğu da inanıcı değillerdi.
Böylece Hud’u yalancı saydılar. Bu yüzden Biz de onları yok ettik. İşte bu olayda kesin bir belge vardır. Ancak onların pek çoğu inanmamışlardı.
Artık onlar Hud/u yalancı saydılar, biz de onları helak ettik. İşte bunda bir ibret vardır. Halbuki bunların çoğu mü/min olmamışlardı.
Böylece onu yalanladılar ve Biz de onları yok ettik. Muhakkak ki bunda bir ibret [âyet] vardır, fakat onların pek çoğu inanmamaktadırlar.
Böylelikle onu (Hud'u) yalanladılar, biz de onları yıkıma uğrattık. Şüphesiz bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değillerdi.
Böylece onu yalanladılar, Biz de onları korkunç bir azapla helâk ettik!
Dinle, ey insan; hiç kuşkusuz bunlarda, ilâhî adâleti gözler önüne seren apaçık bir delil, bir işâret var fakat insanların çoğu, yine de inanmamakta diretiyor.
Derken onu yalanladılar. Onları helâk ettik. Şüphesiz bunda âyet vardır. Yine de onların çoğu mümin olmadı.
Sonunda Hûd'u da yalanladılar. Biz de onları helâk ettik. Resulüm! Çokları inanmasa da bu toplu telef olayında şuna işaret vardır:
Böylece O’nu yalanladılar. Biz de onları yok ettik. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Ama çoğunluk inanmaz!
Böylece onu (Hud’u) yalanlamışlar; biz de kendilerini helak etmiştik. Çoğu inanmamış olsa da şüphesiz ki bunda bir ders vardır.
(Hemen) onu yalanladılar ve Biz de onları derhâl helâk ettik. Şüphesiz bu (Hûd kıssasında, insanlar için) bir ibret vardır ama onların çoğu (hâlâ) inanmadılar.
İşte o’nu böyle yalanladılar; ve bunun üzerine Biz de onları yok ettik. Bu [kıssada da insanlar için] mutlaka, bir ders vardır, ⁶¹ onlardan çoğu [buna] inanmasa da…
Böylece Hud’u yalanladılar. Bunun üzerine biz de onları helak ettik. İşte bunda da alınacak bir ders mutlaka vardır ama onların çoğu yine de iman etmediler. 24/34
Neticede, onu işte böyle yalanladılar; bunun üzerine Biz de onları helâk ettik. Elbet bu (Hûd kıssası)nda da alınacak bir mesaj mutlaka vardır; fakat insanların çoğu yine de inanmayacaklardır.[³²⁴³]
Böylece onu yalanladılar. Biz de onları helak ettik Şüphe yok ki bunda da bir ibret vardır. Fakat (sonra gelen ümmetler bundan bir ders almadı, içlerinden) çoğu imana gelmedi.
Böylece onu yalanladılar. Biz de onları helâk ettik. Muhakkak ki bunda bir ibret vardır, ama yine de ekserisi iman etmezler.
Artık O'nu tekzîp ettiler, Biz de onları helâk ettik. Şüphe yok, bunda elbette bir ibret vardır ve onların ekserisi imân etmiş olmadılar.
Neticede onu yalancı saydılar, Biz de onları imha ettik. Elbette bunda, alınacak ibret var, fakat onların ekserisi ibret alıp da iman etmezler.
(Böylece) onu yalanladılar. Biz de onları helak ettik. Muhakkak ki bunda bir ibret vardır, ama yine çokları inanmazlar.
Onı tekzîb iylediklerinden onları helâk itdik. Bunda kudret-i bâliğamıza delâlet ider âyet vardır. Lâkin ekserîsi îmân itmezler.
Böylece Hud’u yalancı yerine koydular, biz de onları helak ettik. Bunda kesin bir ibret var ama bunların çoğu inanacak değillerdir.
Hûd'u yalanladılar. Biz de onları yok ettik. İşte bunda bir ibret vardır. Yine de onların çoğu inanacak değildir.
Onlar onu yalanladılar; Biz de onları helâk ettik. İşte bunda bir âyet vardır. Fakat onların çoğu yine iman etmez.
Onu bu şekilde yalanladılar, biz de onları helâk ettik. Bunda elbette bir ibret var. Ama onların çoğu müminlerden değildi.
[199a] pes yalan duttılar anı pes helāk eyledük anları bayıķ anuñ içinde nişāndur daħı olmadı eyregi anlaruñ inanıcılar.
Pes yalanladılar Hūdı. Anları helāk eyledük, taḥḳīḳ anda āyetler vardur.Daḫı anlaruñ çoġı mü’minler degül‐idi.
Onu (Hudu) yalançı saydılar. Biz də onları məhv etdik. Şübhəsiz ki, bunda (Hudun bu hekayətində) bir ibrət vardır. Halbuki onların əksəriyyəti iman gətirmədi.
And they denied him; therefor We destroyed them. Lo! herein is indeed a portent, yet most of them are not believers.
So they rejected him, and We destroyed them. Verily in this is a Sign: but most of them do not believe.
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |