20 Nisan 2024 - 11 Şevval 1445 Cumartesi

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Yûsuf Suresi 88. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satır Altı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Felemmâ deḣalû ‘aleyhi kâlû yâ eyyuhâ-l’azîzu messenâ veehlenâ-ddurru veci/nâ bibidâ’atin muzcâtin feevfi lenâ-lkeyle vetesaddek ‘aleynâ(s) inna(A)llâhe yeczî-lmutesaddikîn(e)

Huzuruna girdikleri zaman ey aziz dediler, biz de darda kaldık, açlığa düştük, ailemiz de ve pek değersiz bir karşılıkla geldik, bize zahire ver ve tasadduk et bize, şüphe yok ki Allah lutfedenleri sever.

Vaktâki (üvey kardeşleri gidip) böylece onun (Yusuf’un) huzuruna girdikleri zaman, dediler ki: "Ey Vezir, bize ve ailemize şiddetli bir darlık (kıtlık) dokunmuş vaziyettedir; (bu nedenle bizler, sizin yanınızda) önemi olmayan az bir sermaye ile (tekrar kapınıza) gelmişizdir. Bize artık (yine) ölçeği (ihtiyacımız olan şeyleri) tam olarak ver ve bize ilave bir bağışta (sadaka ve hayırda) bulunup (sevindir). Şüphesiz Allah, tasaddukta bulunanlara karşılığını verir."

Bunun üzerine Ya'kub'un oğulları, tekrar Mısır'a gidip Yûsuf'un yanına girdikleri zaman dediler ki: “Ey aziz! Biz ve ailemiz yine darlık ve sıkıntıya düştük ve pek değersiz bir sermaye ile geldik. Sen bizim için, ölçeği tam tut ve bize karşı cömert ol. Çünkü Allah cömertçe verenleri ödüllendirir.”

Sonra tekrar Mısır'a gidip, Yûsuf'un huzuruna girince:
“Ey Devletlü vezir, biz ve ailemiz felâketler, sıkıntılar içinde, ekonomik dar boğazda, kıtlık seneleri yaşıyoruz. Pek az bir sermaye ile geldik. Bize dolu dolu ölçeklerle ver; ayrıca bize, zekâtına, sadakana sayarak bağışta bulun. Allah, imanda sadakatlerinin ve kemallerinin ifadesi olan sadaka, zekât verenleri, bağışta bulunanları mükâfatlandırır.” dediler.

(Kardeşleri Yusuf'un) yanına girdiklerinde: "Ey Aziz! Bize ve ailemize darlık dokundu ve pek değersiz bir sermaye ile geldik. Sen yine de bize tam ölçek ver ve bize ayrıca bağışta bulun. Allah bağışta bulunanları mükâfatlandırır" dediler.

Böylece onun (Yusuf'un) huzuruna girdikleri zaman, dediler ki: 'Ey Vezir, bize ve ailemize şiddetli bir darlık dokundu; önemi olmayan bir sermaye ile geldik. Bize artık (yine) ölçeği tam olarak ver ve bize ilave bir bağışta bulun. Şüphesiz Allah, tasaddukta bulunanlara karşılığını verir.'

Bunun üzerine Yâkub'un oğulları Mısıra gidip Yûsuf'un huzuruna varınca şöyle dediler: “- Ey Vezir! Bize ve ailemize zaruret ve ihtiyaç çöktü; çok kıymetsiz bir sermaye ile de geldik. Yine bize tam ölçek zahire ver; ayrıca sadaka da ihsan et. Şüphe yok ki Allah, sadaka verenleri mükâfatlandırır.”

Yusuf’un yanına girdiklerinde: “Ey güçlü Bakan! Biz ve ailemiz, zararlı bir duruma düşmüşüz. Ve çok az bir sermaye ile gelmişiz. Sen bize tam bir ölçek ver. Ve bir miktar da bağışla. Çünkü Allah, bağış yapanları mükâfatlandırır..” dediler.

Ya‘kûb'un oğulları tekrar Mısır'a, Yûsuf'un yanına döndüklerinde dediler ki: “Ey Aziz! Bize ve çocuklarımıza darlık dokundu, değersiz bir sermaye ile geldik; ama sen bizim için tam ölçü ver, bize bağışta bulun. Şüphesiz, Allah bağışta bulunanları ödüllendirir.”

Yusuf'un yanına geldiklerinde, dediler ki: «Ey başkan! Darlık geldi bize de, bizim ailemize de, az parayla gelmişiz, bize tüm ver ölçeği, üstünü sadaka say, Allah ödüllendirir sadaka verenleri»

Bunun üzerine (hem araştırmak hem de erzak almak için Mısır'a geldiler), Yusuf'un yanına girdiklerinde: “Ey vezir! “Biz ve ailemiz sıkıntıya düştük, (bu sefer) pek az bir sermaye ile geldik. (Sen yine de) zahiremizi tam ölçekle ver ve bize bağışta bulun. Şüphesiz Allah, sadaka verenleri mükâfatlandırır” dediler.

Evlâd-ı Ya’kûb ’avdet idüb de Yûsuf’ın yanına dâhil oldukları vakit âna didiler ki: "Ey ’Azîz bize ve ’âilemize zarûret çökdi sana az bir şey getüriyoruz lâkin bize sadaka vir, ölçüyi doldır Allâh sadaka virenlerin mükâfâtını i’tâ ider."

Kardeşleri vezirin yanına vardıklarında: "Ey Vezir! Biz ve çoluk çocuğumuz darlığa uğradık; pek değersiz bir malla geldik; ölçeği bize tam yap ve sadaka ver; Allah sadaka verenleri şüphesiz mükafatlandırır" dediler.

Bunun üzerine (Mısır’a dönüp) Yûsuf’un yanına girdiklerinde, “Ey güçlü vezir! Bize ve ailemize darlık ve sıkıntı dokundu. Değersiz bir sermaye ile geldik. Zahiremizi tam ölç, ayrıca bize sadaka ver. Şüphesiz Allah, sadaka verenleri mükâfatlandırır” dediler.

Yûsuf’un huzuruna girdiklerinde dediler ki: “Ey Aziz! Bizi ve ailemizi kıtlık bastı ve biz, az bir bedel ile geldik. Yine de bize talebimizi karşılayacak kadar ver; bize bağışta da bulun. Şüphesiz Allah bağış yapanları mükâfatlandırır.”

Yusuf'un yanına girdiklerinde dediler ki: Ey aziz! Bizi ve ailemizi kıtlık bastı ve biz değersiz bir sermaye ile geldik. Hakkımızı tam ölçerek ver. Ayrıca bize bağışta da bulun. Şüphesiz Allah sadaka verenleri mükâfatlandırır.

(Yusuf'un) Huzuruna girince, "Sayın ekselans, bize ve ailemize darlık dokundu; bu yüzden değersiz bir eşya ile geldik. Ama sen bize tam ölçü ver, bize yardımda bulun. ALLAH sadaka verenleri ödüllendirir," dediler.

Sonra (Mısır'a gidip) onun huzuruna girince, dediler ki: "Ey şanlı vezir! Biz ve çoluk çocuğumuz sıkıntı içindeyiz. Pek az bir sermaye ile geldik. Sen bize yine ölçek (zahire) ver, ayrıca sadaka da ihsan eyle. Çünkü Allah sadaka verenleri muhakkak mükafatlandırır."

Bunun üzerine vataki huzuruna girdiler, ey şanlı Azîz, dediler: bize ve ıyalimize zaruret messeti, pek ehemmiyetsiz bir sermaye ile de geldik, yine bizi tam ölçü ver ve bize tesadduk buyur, çünkü Allah, tasadduk edenlere mükâfatını verir

Bunun üzerine (Ya‘kûb’un evlatları hem kardeşlerini araştırmak, hem de erzak almak için Mısır’a geldiler). Yûsuf’un yanına girdiklerinde, “Ey vezir! Biz ve ailemiz sıkıntıya düştük, (bu sefer) pek az bir sermaye ile geldik. (Sen yine de) zahîremizi tam ölçekle ver ve bize bağışta bulun. Şüphesiz Allah, sadaka verenleri mükâfatlandırır” dediler.

Sonra onun yanına girdiklerinde: “Ey saygıdeğer Azîz!¹ Bize ve ailemize darlık dokundu. Az bir sermaye ile geldik. Bize tam ölçek ver ve bize tasaddukta² bulun. Kuşkusuz, Allah tasadduk edenlerin ödülünü verir.” dediler.

1- Yönetici, vezir. 2- Karşılıksız yardımda bulun.

Bunun üzerine (Ya'kubun oğulları tekrar Mısıra gidib Yuusufun) huzuruna girdikleri zaman dediler ki: «Ey azîz, bizi de, ailemizi de darlık basdı. Pek ehemmiyyetsiz bir sermâye ile geldik. Bize yine tam ölçek ver. Hakkımızda ayrıca lütufkârlık da et. Zîrâ Allah lûtufkârları mükâfatlandırır».

Bunun üzerine (kardeşleri tekrar Mısır'a gelip Yûsuf'un) huzûruna girdiklerinde dediler ki: “Ey azîz! Bize ve âilemize zarûret (kıtlık ve açlık) dokundu ve pek ehemmiyetsiz bir sermâye ile geldik; (sen) yine de bize ölçeği tam olarak ver ve bize(ayrıca) bağışta bulun! (Bize fazladan erzak ver ve kardeşimiz Bünyâmin'i bize lûtfet!)Muhakkak ki Allah, sadaka verenleri mükâfâtlandırır.”

Yusuf’un huzuruna girdiklerinde “Ey Aziz! Bize ve ailemize zarar (sıkıntı) isabet etti. Vereceğin ürüne karşılık, az karşılık getirdik. Eğer, getirdiklerimizin karşılığından fazlasını verirsen, bu fazlalık senin için sadaka olur. Allah sadaka verenlerin karşılığını verir” dediler.

Bunun üzerine Yusuf’un yanına varınca dediler: "Ey vezir! Biz de, çoluğumuz çocuğumuz da darlık içindeyiz. Buraya değersiz mallarla gelmiş bulunuyoruz. Sen bize yine ölçeği tam ver. Bu, senin bize sadakan olsun. Çünkü Allah sadak verenlerin karşılığını verir."

Vaktaki Yusuf/un nezdine girdiler, dediler ki Vezir! Bizi ve ailemizi zaruret sardı. Biz az bir sermaye ile geldik, bize ölçeği tam ver, bize sadaka ver [¹], Allah sadaka verenlerin mükâfatını verir.

[1] Sermayemizin naçizliğine bakma, veya kardeşimizi bize bağışla.

Bunun üzerine (Mısır’a dönüp) Yûsuf’un huzuruna girdiklerinde, “Ey Vezir [Azîz]! Bize ve ailemize yine sıkıntı ve darlık dokundu. Değersiz şeylerle geldik. Sen tartımızı tam yap ve ayrıca bize bağışta bulun! Muhakkak ki Allah tasaddukta bulunanları/bağış yapanları¹⁶ ödüllendirir” dediler.

16 Burada “tasadduk”tan yani bağıştan amacın, Bünyamin’in bağışlanması anlamında olduğunu da düşünebiliriz.

Kardeşleri (Yusuf'un) yanına vardıklarında, “Ey Aziz! Biz ve ailemize şiddetli bir darlık dokundu. Pek değersiz bir sermayeyle geldik. Ölçeği bize tam yap ve sadaka ver. Allah sadaka verenleri şüphesiz mükâfatlandırır” dediler.

Böylece hem araştırma, hem de erzak temin etme amacıyla Mısır’a geldiler. Yûsuf’un huzuruna çıkınca, “Ey vezir hazretleri!” dediler, “Bizi ve çoluk çocuğumuzu kıtlık perişan etti ve işte, yine erzak satın almak üzere, şu gördüğün değersiz sermaye ile huzuruna geldik; sen yine de bize tam ölçekle dolu dolu erzak ver ve bize bağışta bulun; elbette Allah, muhtaç kullarına bağışta bulunanları ödüllendirecektir.”
İşte o anda, Yusuf’un kendisini tanıtma zamanı gelmişti:

Yûsuf’un yanına girdiklerinde (kardeşleri):
-“Ey Azîz! Bize ve ailemize Zorluk / Sıkıntı / Zaruret çöktü.
Çok değersiz bir takas bedeli / sermaye ile geldik.
Bize Ölçeği tam tut; sadaka ver!
Allah, Sadakaverenler’i mükâfatlandırır” dediler.

Kardeşler Yusuf'un huzuruna çıktılar: " Sayın bakan! Ailecek başımız dertte. Getirdiğimiz mal eksik ama, sen yine bize tam versen de, üstünü bize bağışlasan olur mu, Allah bağışta bulunanlara karşılığını verecektir. "

Bunun üzerine Yakup’un oğulları tekrar Mısır’a döndüler. Yusuf’un huzuruna çıkarak dediler ki; "Ey Aziz! Bize ve çocuklarımıza darlık sıkıntı dokundu. Çok az bir parayla geldik. Ama sen bizim için bu seferde tam ölçü ver. Fazla vereceğin şeyler bize yardımın olsun. Çünkü Allah ihtiyaç içinde olanlara yardım edenleri mükâfatlandırır."

(Kardeşleri) Yusuf’un yanına girdiklerinde şöyle demişlerdi: “Ey vezir! Bizi ve ailemizi kıtlık bastı ve biz değersiz (az) bir sermaye ile geldik. Hakkımızı tam ölçerek ver! (Ayrıca) bize bağışta da bulun! Şüphesiz ki Allah bağışta bulunanları ödüllendirir.”

(Yûsuf’un kardeşleri Mısır’a gidip Yûsuf’un) huzuruna girdikleri zaman: “Ey Vezir! Biz ve çoluk çocuğumuz çok sıkıntı içerisindeyiz, az bir sermaye ile de geldik ama bize biraz ihsanda bulunarak erzakımızı tam ver. Şüphesiz ki Allah tasaddukta bulunanları mükâfatlandırır.” dediler.

[YAKUB’un oğulları Mısır’a geri dönüp Yusuf’un] huzuruna çıktıklarında, “Ey soylu kişi!” dediler, “Biz ve ailemiz (yine) darlık ve sıkıntıya düştük ve pek değersiz bir şeyle ⁸⁹ çıkıp geldik; sen yine de bizim için tartıyı tam tut ve bize karşı cömert ol; çünkü Allah cömertçe verenleri ödüllendirir!”

89 Yani, zahireyle takas etmeyi düşündükleri mallar (bkz. yukarıda 60. not).

Kardeşleri Yusuf’un yanına girdiklerinde: “Ey Aziz! Biz ve ailemiz sıkıntı ve darlık içindeyiz, üstelik size getirdiğimiz para da çok az bir miktar. Ama sen yine de bize ölçeği dolu dolu ver ve bize fazladan bağışta bulun. Şüphe yok ki Allah, bağışta bulunanları ödüllendirir.” dediler. 3/195, 16/97, 39/34-35

DERKEN onlar (tekrar Mısır’a gelip Yusuf’un) huzuruna çıktılar: “Ey saygın yönetici!” dediler, “Biz ve ailemiz kıtlıktan dolayı perişan olduk; üstelik bedel (olarak) getirdiğimiz şeyler de pek yetersiz. Buna rağmen sen (yine de) bize tam ölçek ver! İstersen üzerine ikramını (da ilave) et! Unutma ki Allah ikram edenlerin karşılığını verir.”

(Bunun üzerine tekrar Mısır'a gittiler) Yusuf’un huzuruna vardıklarında: "Ey Aziz, bizi de ailemizi de darlık bastı, (çok sıkıntı içindeyiz). Buraya kadar az bir sermaye ile geldik, bize gene tam ölçek ver, ayrıca bizlere bağışta da bulun. Şüphe yok ki Allah sadaka verenleri mükafatlandırır" diye yalvardılar.

(Ya’kub’un oğulları) Ne zaman ki Yûsuf’un yanına girdiklerinde dediler ki: "Ey vezir ailemize darlık dokundu, değersiz de bir sermaye ile geldik, ama sen bizim için tam ölçü ver, bize tasadduk eyle; çünkü Allâh, tasadduk edenleri mükâfâtlandırır."

Vaktâ ki, O'nun huzuruna girdiler. Dediler ki: «Ey azîz! Bizi de, ailemizi de zaruret kapladı ve bir değersiz sermaye ile gelmiş olduk. Artık bize ölçüyü tamamla, ve bize tasaddukta bulun. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ tasaddukta bulunanları mükâfaata erdirir.»

Onlar Mısır'a varıp Yusuf'un huzuruna girerek “Aziz vezir! dediler, biz de, ailemiz de yine darlık ve sıkıntıya düştük, biz bu sefer pek az bir meblağ getirebildik. Lütfen bize tahsisatımızı tam ölçek ver de, parasını veremediğimiz kısmı da sadakanız olsun. Şüphesiz ki Allah tasadduk edenleri fazlasıyla ödüllendirir. ”

(Ya'kub'un oğulları, tekrar Mısır'a) Yusuf'un yanına döndüklerinde dediler ki: "Ey vezir, bize ve çocuklarımıza darlık dokundu, değersiz de bir sermaye ile geldik, ama sen bizim için tam ölçü ver, bize tasadduk eyle; çünkü Allah, tasadduk edenleri mükafatlandırır."

Evlâd-ı Ya'kûb (Mısır'a gelerek) Yûsuf'un huzûrına girdiklerinde: "Ey 'Azîz! Bizi ve ehlimizi muzâyaka mess itdi. Az ve i'tibârsız sermâye ile sana geldik, bize zahîre vir ve tasadduk it. Allâh Te'âlâ tasadduk idenleri mükâfât ider" didiler.

Gidip Yusuf’un huzuruna çıkınca şöyle dediler: “Sayın vezirim! Darlık bizi ve ailemizi de vurdu. Buraya derleyip toplayabildiğimiz bir sermayeyle geldik. Sen bize tahsisatımızı tam ver; sadakan olsun. Allah sadaka verenlere karşılığını verir.”

Kardeşleri Yusuf'un yanına girdiklerinde: -Ey Aziz! Biz ve ailemiz sıkıntı ve ihtiyaç içerisindeyiz; pek değersiz bir malla geldik; ölçeği bize bol tut ve sadaka ver; Allah sadaka verenleri şüphesiz mükafatlandırır, dediler.

Yusuf'un huzuruna girdiklerinde, “Ey Aziz,” dediler. “Biz ve ailemiz darlığa düştük; bu defa pek az bir sermaye ile gelebildik. Sen bize yine erzakımızı tam ver de üstü senin bağışın olsun. Allah bağışta bulunanları muhakkak ödüllendirir.”

Tekrar Yûsuf'un yanına girdiklerinde şöyle dediler: "Ey Vezir! Bize de ailemize de zorluk dokundu. Önemsiz bir sermaye ile geldik. Sen bize tam ölçü zahire ver, bize sadaka vermiş ol. Allah, karşılıksız verenleri ödüllendirir."

pes ol vaķt kim girdiler anuñ üzere eyittiler “iy 'azįz ya'nį meliki yoķandı bize daħı ķavmumuza ziyān ya'nį açlıķ daħı getürdük bezirgenlik malın sürilmiş pes tamām eyle bizüm içün ölçmeġi daħı śadaķa vir bize bayıķ Tañrı yanud virür śadaķa viricilere.”

Ol vaḳt ki girdiler Yūsuf üstine, eyitdiler: Yā mālik ki ‘azīzsin, yitişdi veehlümüze daḫı ziyān açlıḳdan. Daḫı geldük azacuḳ biżā‘at‐ıla. Pes tamām virbize ölçegi, daḫı bize iḥsān eyle ḳardaşumuzı. Tañrı çoḳ müzd virür ṣadaḳaidenlere.

(Yə’qubun oğulları Misirə gəlib Yusifin) hüzuruna daxil olanda dedilər: “Ey vəzir! Bizə və ailəmizə müsibət (quraqlıq, qıtlıq, aclıq) üz vermişdir. Bir az dəyərsiz malla (sənin yanına) gəlmişik. (Buna baxmayaraq, yenə də onun müqabilində) bizim üçün ölçünü düz elə (bolluca ərzaq ehsan et) və bizə sədəqə ver. Həqiqətən, Allah sədəqə verənləri mükafatlandırar!”

And when they came (again) before him (Joseph) they said: O ruler! Misfortune hath touched us and our folk, and we bring but poor merchandise, so fill for us the measure and be charitable unto us. Lo! Allah will requite the charitable.

Then, when they came (back) into (Joseph´s) presence(1764) they said: "O exalted one! distress has seized us and our family: we have (now) brought but scanty capital: so pay us full measure, (we pray thee), and treat it as charity to us: for Allah doth reward the charitable."

1764 The nine brothers come back to Egypt according to their father's direction. Their first care is to see the WazTr. They must tell him of all thei... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.